DALL-E-2 ile üretildi: “Üstüste yığılmış onlarca insan ve laptoplar var. Tıpkı dağ gibi. Birbirlerine benziyorlar. Görsel yağlı boya bir tablo gibi.”

Unvan Enflasyonu: Herkes Art Direktör, Her Yer UI/UX.

Sener Soysal
Bahtınız Açık

--

Ekonomide enflasyon olur da, unvanlarda olmaz mı? Peki ya abartı, pek tabii mümkün. Bu yazı, grafik tasarımcı unvanının Türkiye’deki değerinin hafiflemesi ve bazı unvanlardaki enflasyon, nedenleri ve sonuçları ile ilgili.

Grafik tasarımcı neydi, ne oldu?

Bir dönem mesleğimizi “grafiker” kelimesi tanımlıyordu. Zaman içerisinde yerini grafik tasarımcı’ya bıraktı ve grafiker tasarımın baskı sürecindeki uygulamaları yapan kişiye dönüştü. Grafik tasarımın başka alanlarla kesiştiği yeni versiyon ise görsel iletişim tasarımcısı oldu. Mümkündür, çünkü tasarımın malzemesi de, mecrası da çok değişti. Daha geniş perspektifte bakarsak dünya değişti, iş modelleri değişti, iş alanları değişti, eğitim yöntemleri değişti.

Peki daha dar bir alandan bakarsak, grafik tasarım nereden çıktı? Sanayi devriminin kapı araladığı pek çok üretim ve pazarlama alanının bir yansıması olarak ressamların paltosundan çıkmış olabilir. Pazarlama amaçlı ilk poster tasarımı çok yakın bir tarihte değil, 19. yüzyılın sonlarında Londra’da tasarlanmış. Bunu hazırlayan bir ressamdı belki, ama belki de artık değildi. Öte yandan, 16.yüzyılda İngiltere’de kraliyete sunulan tarıma dair verilerin yer aldığı infografikler de var. Bunları da biri tasarladı değil mi? İşin şekli değişmese de, unvanlar değişebiliyor. Bu bazen sadece bir unvan oluyor, bazense mesleğe dönüşebiliyor.

1833 ve 1839'a ait iki poster. Kaynak Victoria & Albert Museum https://www.vam.ac.uk/articles/a-short-history-of-the-poster

Bununla beraber, görsel tasarımcı, grafik tasarım uzmanı, görsel tasarım uzmanı gibi farklı tanımlar da mevcut. Bunları iş ilanlarında görebildiğimiz gibi kamu kurumlarında da karşımıza çıkıyor. Meslek soran kurumların kiminde grafikeri, kiminde grafik uzmanını işaretlemek durumunda kalabiliyoruz. Hepsinin üç aşağı beş yukarı benzer konuları kapsadığını söylemek mümkün olmakla beraber bir alan için bu kadar karmaşa yaratılması da pek şahane değil.

Peki başka neler var?

Günümüzde yeni iletişim araçları ile beraber dijital grafik tasarımcı, metaverse tasarımcısı gibi unvanlar da hayatımıza girdi. Aslında buradaki “dijital” üretimin yöntemini değil, mecrayı işaret ediyor. (Belki 30 yıl önce dijital grafiker denince, bilgisayarda tasarım yapan kişiye işaret ediyordu, bilemiyorum. Benzer durumu fotoğrafçılar yaşadı ve tabii ki dijital kazandı. Artık dijital fotoğraf yok, sadece fotoğraf var. Bir zamanlar fotoğraf olan şey ise artık “analog fotoğraf”) Zamanla bu ekin silineceği kesin. Tıpkı tüm otomobillerin elektrikli olduğu bir gün geldiğinde, hiçbir aracın özellikle elektrikli diye vurgulanmayacağı gibi. Bunun ülkemizde biraz zaman alacağı Medicat’in 2012 tarihli şu haberinde saklı: “İsveçli reklam ajansı Honesty, çalışanlarının üzerindeki dijital unvanları kaldırdığını duyurdu.” On yıl geçmesine rağmen, siz anladınız konuyu.

Bir de spesifikleşen alanlar var. İngilizce haliyle söylersem, “Brand designer, Package Designer, Font designer” ve popüler olan “UI designer”. Temeli grafik tasarımdan çıkan, uzmanlaşılmış alanlar olarak görebiliriz. Bu da çok olası, yirminci yüzyılın başında ürünü de mimarlar tasarlıyordu, şu an endüstriyel ürün tasarımı diye net bir alan var. Mimarın da tanımı dönüşerek “Yazılım Mimarı” gibi yeni unvanlara da kapı açtı. Sadece grafik tasarım ile ilgili bile ortaya bir sürü unvan çıkmışken, bunu genel ölçekte incelemek başlı başına bir konu olsa gerek.

Grafik Tasarımcı. Evet ama Yetmez!?

Tasarım ile ilgili kaynakların arttığı, üretimin görece kolaylaştığı, zanaatten çok tutarlılığın, bağlamların, anlamların öne çıktığı, üretimin ve tüketimin fazlasıyla arttığı bu dönemde, ülkemizde nasıl olduysa “grafik tasarımcı” unvanının yetmediği, yeterince takdir görmediğinin düşünüldüğü bir noktaya geldik. Sahiden nasıl oldu, bilmiyorum. Ama birileriyle tanışırken “Grafik tasarımcıyım” demenin out, “Art Direktörüm” demenin in olduğu bir dünyadayız gibi hissediyorum. Öyle olmasa, bu kadar çok direktörü ilanlarda ya da Linkedin profillerinde görmeyiz.

Öte yandan, grafik tasarımcı iyi bir vibe vermezken, yerini ise uzmanlaşılmış alanlar almadı. Bahsettiğim gibi marka kimliği odaklı tasarımcılar, sadece ambalaj tasarlayan ve bir konuda uzmanlaşanlar hala çok az. Öte yandan enflasyon yaratacak kadar çoğalan unvanlar ise art direktörlük ve UI/UX designer’lar.

Nasıl başladığını bilmesem de, nedenleri ve sonuçlarıyla ilgili söylenebilecek şeyler var. Bunu enflasyon yaratan ve çoğu zaman abartılı kullanılan iki unvan üzerinden anlatmaya çalışacağım. Ayrıca iş hayatındaki abartılı unvanlar ile ilgili BBC’nin şu yazısını da tavsiye ederim.

Yeterince trendy kelime de kullandığıma göre… Hazırsanız, başlayalım.

Sen de Jr. Art Direktörsün? Sen de mi? Sende mi? Sen de…

Türkiye’de iş başvurularında da sıklıkla gördüğüm unvanlardan ilki Jr. Art Direktör. Kendimi bazen Ajans Smith’lerle etrafı sarılan Neo gibi görüyorum rüyalarımda. (Şaka tabi ki, o kadar delirmedim.)

Yeterince anlaşılır bir internet meme’i:)

Geçenlerde “Mid-level Graphic Designer” iş ilanımızı duyurduğumuzda pek çok kişi Jr. Art Direktör unvanı ile başvurdu. Önceki unvanı bu olanlarla beraber, “Siz mid-level arıyorsunuz ama ben daha iyiyim, Jr. Art Direktör olarak başlayabilirim.” tadında mailler de oldu. Bir genç arkadaşımız da okuldan yeni mezun olduğunu ve ilk iş tecrübesi olarak “Jr. Art Direktör” pozisyonunda bize başvurduğuna dair bir mail attı.

“Art direktör”ün tanımı görece değişkenlik gösterse de temelde iletişim ve yönetim becerisini de içeren bir şey olduğunda hemfikirizdir umarım. Çünkü başı art, sonu direktör, değil mi? Bir tasarımcı olan Ferah Hanım’ın yazısını inceleyebilirsiniz. “Junior” da bu alanda biraz daha yeni olabileceğini işaret ediyor.

Ancak Türkiye’de art direktörlük unvanı, işlevinden ziyade bir paye olarak dağıtılıyor. Yeni mezun bir tasarımcı olarak junior art direktör olabilirsiniz. Bir süredir grafik tasarımcı olarak çalışan biri olarak, şirketiniz tarafından bu unvanla da ödüllendirilebilirsiniz. Gönlünüzün hoş edilmesi için art direktör olabilirsiniz. Birebir aynı işi yapmaya devam etseniz bile şirketiniz müşterisine havalı görünmek için sizi art direktörlüğe terfi ettirebilir. (Bu İşler Güçler dizisindeki bir şaka gibi. Önceden kasiyer olan hanımkız, terfi alıp kasa sorumlusu, sonra ise kasa müdürü oluyor ve yine kasada durmaya devam ediyor. Ne farkı var? :)

İtiraf etmem gerekir ki, tasarımcı olarak çalışmaya başladığım ilk yıllarda kartvizitimde “Art Director” yazıyordu. O zaman hoşuma da gitmişti hani, yalan değil. İşin saçma yanı, müşteri görüşmelerinde de bir saygı yaratıyor idi. Sonra öyle bir an geldi ki, ekipteki tek tasarımcı ben kaldım ve hala art direktördüm. Tahminen o sıra işe biri alınsa, o da “Junior Art Direktör” olacaktı. Kimi yönetiyorduk, yönetecektik, hala fikrim yok.

Yani bu art direktör enflasyonunu eleştirirken, yaratılan aura nedeniyle insanın hissettiği o ilk duyguyu anlamıyor değilim. Ya da bir şirket sahibinin diğer şirketlerin gözüne güzel görünme çabasını da. Ancak, o duygu kabak tadı vermeye de çok yakın. Bu nedenle unvanları bir hale yola koymak da kaçınılmaz.

Tekrar etmek gerekirse, evet, bu bir enflasyon. Paranın değerini yitirmesi gibi, bu unvan da giderek anlamını yitiriyor. CV’lerde gördüğümde hiçbir etki yaratmıyor. Çok domates üretilince fiyatının düşmesi gibi… Ya da tam tersi herkes art direktör ise, gerçek art direktöre ne diyeceğiz, mahmut mu? Kamu kurumlarında herkesin birbirine “müdürüm” / ”başkanım” diye seslendiği o noktaya doğru gidiyoruz sanki. Parti kurun, oy vereyim!

İsterseniz art direktör yerine seve seve “Başkanım” diyebilirim.

Ben UI/UX Designer’ım. Peki.

Enflasyondaki bir diğer unvan da UI/UX Tasarımcısı. Birbiriyle ilişkili olmakla beraber ayrı iki alanın harmanı olan bu unvan da en az junior art direktör kadar enteresan. Bu unvana niyeyse Junior, Senior unvanları da ülkemizde pek eklemlenmiyor.

Bu unvanın nedenini de anlıyorum. Çünkü müşteriler de aynı soruyu sorabiliyor: “Siz UI/UX yapabiliyor musunuz?” Burada UX kelimesi ile benim beklentimin örtüşmediğini düşünüyorum. Deneyimin kendisi tabi ki önemli ama sadece UI için değil, bir katalogun, broşürün, mekanın da deneyimi tasarlanabilir. Hatta bir ekmeğin porsiyonlanarak satılması bile başlı başına bir UX. Bununla beraber bu unvandan beklenen genellikle tasarım elemanlarının temel deneyim kurallarına uygun hazırlanması. Örneğin font hiyerarşisi, buton tiplerinde tutarlılık, genel kabullere uyum sağlamak gibi.. Yani UX kurallarına uygun olarak UI yapılması. Ki bu da işin temeli, imla kurallarına uygun metin yazmak gerekliliği gibi. Öte yandan UX sadece bu değil ki. İlgili ürün için araştırma metodları kullanılarak veri elde edilmesi, analizi ve bir pattern oluşturulması, buna göre problemin tespit edilmesi ve çözüm üretilmesi… Çözümün yolu arayüz tasarımının elden geçirilmesi olabileceği gibi, user flow’un değiştirilmesi ya da sadece wording’in yenilenmesi bile olabilir. Bu başlı başına bir yazı konusu olduğu için kısa kesip devam edeyim.

Haliyle arada kalmış bir unvan olarak karşımıza çıkıyor ve genellikle beklentimizle çıktıları maalesef örtüşmüyor. Öte yandan yine trend olarak “UI/UX’te açık varmış, geleceğin mesleğiymiş, iyi para varmış.” gibi ifadelerle de bu alan ve unvandaki insanların sayısı da arttı. Ancak üzülerek söylemeliyim ki, bir zamanlar ciddi bir açık olan bu alan da doluyor. Ve kendini UI/UX tasarımcısı diye tanımlayanlar değil, uzmanlaşanların daha öne çıkacağını düşünüyorum. “UI Designer”, “UX Researcher”, “UX Designer” gibi unvanlar şimdi bile önemli ve kıymetli.

Biliyorum, bizde popüler olan “bir kişiyi işe alayım, her işi yapsın” durumunun bir sonucu da bu. Enteresan olan başka “mix&match”ler de yapılabilirmiş. Mesela “Brand&UI” designer da çok olası geliyor. Arayüzler marka ile de ilişkili. Ya da “UI/Front-end Developer” Hem UI çalışan, hem bunu kodlayan insanlar da olası. Yani “UI/UX designer” unvanı gibi parlamaması için bir neden yok sanki. Özünde bunları birlikte yapabilen “talented” ya da “Full-stack” olarak tanımlabileceğimiz insanları tenzih edersek, farklı uzmanlıkları tek kişinin yapması durumu, en iyi haliyle ortalamayı sağlayabiliyor.

Bir parçası olduğum Hollandalı sağlık teknolojisi girişimi Happitech’in kalp ritmine dair farklı değerleri toplayıp doktora ulaştıran bir uygulaması var. Bu ürünün UX’i üzerine çalışan bir “UX Designer” var. İsmi Lucile. Yaptığı iş, butonun nereye geleceğinin çok ötesinde. Kullanıcı profili ağırlıklı olarak geç yetişkinler ve yaşlılardan oluştuğu için uygulamanın arayüzlerinin deneyimini iyileştirmeye çalışıyor ve sürekli olarak bu yaş grubundan insanlarla araştırma yapıyor. Öte yandan bu hastaların raporlarının doktorların minimum vaktini alarak inceleyebilmesini sağlayabilmek için doktorlarla da raporun deneyimini tasarladı. Benim bu kadar detay bilme sebebim ise, benimle çıktıları paylaşıp hazırladığı wireframe’lere göre arayüz ekranları ve raporun tasarımını yapmış olmam. Güzel değil mi?

Hiç mi iyisi yok? Başka neler var?

Üç kişililk girişimi olan, kuluçka aşamasındaki bir girişimin kurucusu kendine “CEO” deyince de, küçük bakkalınız kendini süpermarket sanınca da “Hadi len!” dememiz daha kolay belki. Keza Linkedin’deki abartılı unvanları tiye alıp geçiyoruz. Sorun dışarıdan bakıldığında abartılı görünmeyen unvanlarda. Bu abartılı unvanlar ekip yönetiminden, maaşlara ve sektörel değerlere kadar her şeyi etkiliyor.

Burada bahsettiğim mevzu, bu unvanları doğru şekilde edinenler için değil. Tabii ki pek çok işinde iyi olan insan var. Hatta bu unvanları hak edecek kadar iyi işler yapan, ama bunları kullanmak yerine sadece tasarımcı olarak tanıtan da pek çok kişi var. Sorun da zaten tam olarak bu; daha büyük bir mevki göstermesi istenen unvanların fazlalılığı, bu unvanların bizzat ortalamaya dönüşmesine neden oluyor.

Bu unvanları daha doğru kullanan büyük geleneksel ajanslar eminim vardır. Daha kalabalık gruplar olarak tutarlı ve hiyarşik yapıyı, yönetim amaçlı da tercih ediyorlardır. Neticede o başka bir cangıl:) Öte yandan tasarım stüdyolarından, işlerini çok sevdiğimiz Monroe’da da bunun tutarlı bir biçimde, enflasyonsuz kullanıldığını görüyorum. Her yeni projelerinde belli bir dengede, belli isimler ve unvanlarla karşılaşıyoruz.

Londra’da gördüğümüz örneklerde çoğunlukla şirketlerin tutarlı talepleri var iş ilanlarında ya da ekip sayfalarında. Mesela “Jr. Graphic Designer”, “Mid-level UI designer”, “Senior Visual Designer” gibi… Eğer aradığı gerçekten “Senior Art Director” ise, öyle ilan da var. Yani grafik tasarımcının kendi ağırlığı ve payesi var. Tecrübe olarak senior mertebesine ulaşınca unvanının bir direktöre dönüşmesine gerek yok. En ünlü gazlı içecek markalarından birinin iç iletişim projesinin görsel kimliğini tasarımı için benimle çalışmaya karar verdiklerinde aradıkları kişi de “Senior Graphic Designer” idi. (Gizlilik sözleşmesi nedeniyle adını veremesem de, tahmin etmişsinizdir.)

Tabi “brand designer”, “presentation designer”, “package designer” gibi alanında uzmanlaşıldığını gösteren unvanlar da müthiş değerli. Bununla beraber “Head of Design” kavramını da burada duyduk. Tasarım ekibinin başında olan kişi, ama “kreatif” bir havası yok, gerek de yok. Bir de “Studio Coordinator” diye bir unvan da yine karşılaştığımız unvanlardan. Temelde amacı proje yöneticileri ve tasarımcılar arasında bir bağlantı kurmak. Bu unvanın var olduğu ekipte bir “Head of Design” yoktu örneğin. Belli ki, müşteriden brief’i alıp tasarımcılara ileten proje yöneticileri ile tasarımcılar arasında bir denge mekanizması sağlıyor.

Dolayısıyla aslında Türkiye’de yok saydığımız o kadar çok farklı unvan var ki… Ve bu unvanların bir kısmının “junior, mid-level (mid weight), senior” gibi seviyeleri de var. Bir nevi çırak, kalfa usta gibi. Ancak kendimizi sadece junior-senior ikilemine sıkıştırdığımızda, iyi olmanın kriteri sadece direktör olmaya bağlandığında sakil bir şey ortaya çıkıyor ve kelimeler anlamını yitiriyor.

O kadar konuştum, peki biz napıyoruz?

Baht, butik sayılabilecek sayıda kişiden oluşuyor ve haliyle unvan hiyarşisine hiç girişmedik. Bu nedenle web sitemizde herkes sadece alanları ve akademik kısaltma ile yer alıyor. Genel duruma bakınca bu ekip arkadaşlarıma haksızlık mı diye sorguladığım oluyor. Berk, çok iyi bir “brand designer” ve tam olarak öyle tanıtıyoruz, bir direktörlüğü yok. Gonca, UI tasarım becerilerini, endüstriyel tasarım lisans eğitiminin UX becerisi ile harmanlıyor, bir ürünün flow’larını hazırlayacak kadar hakim. Ama bizim için o Researcher & UI Designer. Ben de hala bir “kreatif direktör” ya da “ajans başkanı” olamadım. Kıps:) Şu an CV’mde yazan unvanım şöyle “Grafik tasarımcı, editör, fotoğrafçı, dayı ve amca.”

Ekip arkadaşlarımız kendi alanlarında çalışmakla beraber, multidisipliner yönleri, hobileri ve deneyimleri dahilinde paslaşabiliyorlar. Ben ve ortağım Fatma ise projelere göre farklı unvanlara bürünüyoruz. Yani bizde o proje ile ilgili roller portfolyoya ekleniyor. Bu nedenle portfolyomuzdaki bazı projelerde ben proje yöneticisi iken Fatma art direktör olabiliyor. Ya da birimiz sadece o projenin tasarımında yer alanlardan biri olabiliyoruz.

Bu kurgu şu anki ölçeğimizle ilişkili. Herkes için doğru bir model olmayabilir.

Ne yapmalıyız? Çözüm ne peki?

Cevap basit: Şu direktörlük sevdasından vazgeçsek olmaz mı? Bu içinin kolay dolmadığı unvanları öyle kolay dağıtmasak mesela?

Yani çözüm için iki taraf da gerekli. Ajanslar, şirketler, iş yerleri bu havalı lafları pazarlama ya da promosyon aracı yapmaktan vazgeçmeli. Gerçekten artık bir fayda sağlıyor mu, şüpheliyim. Ve iş ilanlarına da çeki düzen vererek doğru çalışanı aramalılar. Alanına, tecrübesine ve seviyesine karar vermek, her ilana “Tercihen” diye diye her şeyi eklemekten vazgeçmek iyi bir başlangıç olacak. (Bunu eleştirdiğim yazı da burada: “Niyeti Bozan Tasarımcı”)

Grafik tasarımcılar, pazarlama aracınız sadece Linkedin’e yazdığınız art direktör unvanı olamaz, olmamalı. İnanın portfolyoya ve iletişim dilinize (konuşmanıza, e-postanıza, niyet mektubunuza) bakınca yetenekleriniz anlaşılıyor. Hatta 500 mb’lık portfolyo paylaşmak acayip iyi bir turnusol! Gerek yok büyük görünme çabasına. Hatta becerileriniz kadar, eksiklerinizi ve zaaflarınızı işverenlerinize anlatın. Siz işinize odaklanın, iyi tasarım üretin, zaten maaş olarak da hiyerarşik olarak da yükselebilirsiniz.

Ekstra pas: Abartı Başkanı

Abartan ama enflasyonsuz bir örnekle yazıyı kapatayım. BBC Türkçe’de yayınlanan Alex Christian imzalı yazıda Londra merkezli bir ajans olan Truant’taki bir unvana yer verilmiş. “Pazarlama ve İş Geliştirme Başkanı” Lennie Hughes’ın yeni unvanı “Hype and Culture President”. Yani abartı/coşku ve kültür başkanı” diyebiliriz. Hughes, geleneksek metodların üzerinde bir iş yaptığını söylüyor ve “İşim dikkat çekmekse, o zaman unvanım da bunu yapmalı.” diyor. Gerçekten öyle abartılı bir unvan ki, unvanı da dikkat çekmeyi başarmış.

Bu konuda sevgili hocam Orhan Cem Çetin’in sanat işleri için kendini “Fotoğraf terbiyecisi” ve ticari işleri için “Piyano akortçusu seviyesinde fotoğrafçılık” tanımını kullanmasını da hatırlatmak isterim.

Tasarımını zevkle hazırladığım web sitesi ve iki personalı özgeçmiş sayfası: www.orhancemcetin.com

Ezcümle, abartarak ses getirebilecekseniz Lennie Hughes’inki gibi, uzmanlığınıza ziyadesiyle güveniyorsanız da Orhan Cem Çetin’inki gibi unvanlar kullanabilirsiniz.

Ama illa direktörlük mü… İsterseniz “Başkanım” diye hitap edeyim, ne dersiniz? :)

--

--