İçerik Üretenlerin En Az Birer Kez Yapması Gereken Hatalar

Batuhan Apaydin
Momentum
Published in
4 min readJan 18, 2015

Kimse mükemmel değil. Kimse de annesinin karnından öğrenerek çıkmıyor bu işleri. O yüzden hata yapmamız, hatta en bariz görünen hataları, “ben yapmam” dediğimiz hataları dahi bir kez bile olsa yaşayarak öğrenmemiz gerekiyor.

Ve bu içerik pazarlaması için de geçerli.

İçerik üreten kişi olarak bazen görüş açınız daralabilir, etrafınızdan etkilenebilirsiniz. Bazen daha önce yaşadığınız başarıya saplanıp kalabilir, benzer formülleri artık çalışmamasına rağmen denemeye kalkabilirsiniz. Bazen de bir trende kapılıp kalır ve treni yakalayamamış olmanıza rağmen raylarda koşarken bulabilirsiniz kendinizi.

Mühim olan -tahmin edeceğiniz gibi- hatanın hata oluşunu çabuk fark edebilmek. İnternet dünyası hataları çabuk unutuyor, bu yüzden de koşullar deneme-yanılma yapmaya epey müsait.

Biraz içerik pazarlamasının temellerini hatırlatarak, biraz da bugünün içerik üretimi trendlerinden bahsederek en az bir kez yapılması gereken, ancak alışkanlığa dönüşmemesi gereken hataları sıralıyorum. Eğer sizin de eklemek istediğiniz ya da yaptığınız ve ders aldığınız bir hata varsa buyrun, yorumlarda beraber konuşalım.

Sürekli markayı ön plana çıkarmak, okuyucuyu unutmak

Pek tabii işin sonunda bir marka için yapıyoruz bütün pazarlama faaliyetini. Ama içeriği tüketen kişinin önceliği hiçbir zaman markanız olmadı, olmayacak. Tüketici ya kendi memnuniyeti ya da yine kendi faydası için içeriğinizle ilgileniyor.

İçeriği üreten kişi olarak bir ilişki gibi bakın konuya. Sevgilinize “ben çok iyi yemek yaparım” diyerek yemek konusunda iyi olduğunuzu belki bir kere yedirebilirsiniz. Hiçbir şey yapmadan “ben çok iyi yemek yaparım” derseniz sonunda başka biri çıkar ve ona yemek yapar, ipuçlarından bahseder, tariflerini onunla paylaşır, fayda yaratır, iyi vakit geçirmesini sağlar. Bu sırada da kendisini sevdirir.

Hop, gitti ilişki. Artık onun “sevdiği” başka bir marka var.

Her yerde görülen yüzeysel içeriklerden üretmek

Yemek alegorisinden devam edelim: Herkes sade makarna yapar, herkes yumurta kırar. Değil mi? Hali hazırda yüzlerce kez bahsedilen, herkesin fikir sahibi olduğu konular ilgi çekici değildir. Sade makarna da öyle.

Bunun çaresi ise ilginç olan her yemeği yapmaya çalışmak değildir; işin sonunda hiçbirinde ustalaşamazsınız. Zaten her konuda içerik üretmeye çalışıyorsanız markanız için ne bir içerik konseptiniz ne de pazarlama planınız var demektir (ve her konuda içerik üretmeye kalkanlar yüzeysel kalmaya mahkumdurlar). Kendinize birkaç konu belirleyin, markanızla bağdaştırabileceğiniz konular olsun bunlar ve spesifik olun, detaylara inin, ustalaşın.

Sade makarna da fena değildir ama mesela alfredo fettuccini sizden sorulsun. Siz farklı olun.

Yanlış hedef kitleye hitap etmek, hedef kitleyi tanımamak

İçerik üretenlerin en büyük yanılgılarından biridir: “Ürettiğim içeriği ben beğeniyorsam, herkes beğenir”. Hayır, beğenmez. Eğer sen ürettiğin her içeriğin hedef kitlesi içindeysen epey şanslısın, yerini kaybetme sakın.

Ancak hedef kitleni tanımıyorsan böyle bir hata yapabilirsin. Hedef kitleni anlamak için onları araştır, onlarla konuş, bul onları. Neyi beğeniyorlar, neyi paylaşıyorlar, neyi bekliyorlar, ne görünce yüzleri gülüyor? Tabii ondan önce sen, marka için doğru olan hedef kitleyi gerçekten belirleyebildin mi, ona bir karar ver.

Okuyanı da baymadan son yemek örneği olsun madem: Karnabaharı hayatı boyunca sevmemiş adama istediğin kadar beşamel soslu, panelenmiş, içi yumuşacık, dışı hafif kıtır karnabahar tabağı sunabilirsin. Sen bilirsin. Başka birisi sevdiği yemeği yapacak ona yalnız, onu tanımış olacak. Köfte patates yapacak örneğin.

Üretmiş olmak için içerik üretmek

“İçerik kraldır” diye bir fenomen başlatan ve herkesin dilinde pelesenk ağacı çıkartan kişiyi suçlamayalım. “İçerik kraldır” diye içeriği putlaştırandır parmakla göstermemiz ve utandırmamız gereken. O rezil kişi ki ne olursa olsun içerik üretilmesini emretti, ne olursa olsun yazmamızı, çizmemizi, çekmemizi, yaratmamızı istedi.

İçeriğinizin bir amacı olmalı. Bu bazen eğlendirmek, bazen fayda sağlamak, bazen ilham vermek, bazen saygı uyandırmak, bazen iletişim kurmak, bazen de -ama nadiren- sadece marka hakkında bilgi vermek olmalı.

Bu amaçsız ve takvim doldursun diye üretilen içerikler markaların özellikle sosyal medya hesapları için geçerli maalesef.

Hiçbir içeriğiniz amaçsız olmamalı. Sizi takip edenler aptal değil, kötü içeriği gerçekten anlıyorlar ve tekrarında alternatifinizi çok da kolay bulabiliyorlar. Tembelliğinizden dolayı ürettiğiniz amaçsız içeriklerde onları kandırmak için yalnızca birkaç hakkınız var. Sonrası hep yalnızlık, hep hüzün.

Yurt dışındaki başarılı içeriklerden “esinlenmek”

Bu bir liste içeriği de olabilir, bir mobil uygulama da, bir mikro site de. Bayılıyoruz (!) çeviri işler yapmaya, kolaycılığa kaçıp “esinlenmeye”. Burada günah olan yurt dışındaki işleri birebir almak değil yalnız; içeriği yerelleştirmeyi unutmak.

Benim için yaratıcılık daha önce bir araya gelmemiş parçaları bir araya getirmek, yeni kombinasyonlar yaratmak demek. Bunu yaparken de üretilen içeriğin yerel olması gerekliliğini unutmamak gerekiyor.

Bu bir yayıncı için de, marka için de aynı şekilde geçerli. Ayıplanması gereken şey yabancı işlerden esinlenmek değil, onları yerele uyarlamamak ve ortaya yeni bir şeyler çıkarmamak hata.

Tutması garanti diye düşünerek listelere bel bağlamak

En çok üzüldüğüm de bu oluyor sanırım. Ortalıkta, liste yapınca sosyal medyada +500 like ve tweet ile başlanacağını düşünen -kusura bakmayın- ergenler yüzünden liste tipi içerikleri beğenmez olduk. Bu duruma markaların olayın doğasını anlayamadıklarının kanıtı olan ve “her tarafı reklam kokan” liste tipi içerikler de tuz biber ekti.

Bu yüzden de kaliteli liste içerikleri kendini zor gösterir oldu. Neyse ki “survival of the fittest” kralı içerik piyasası için de geçerli.

Kendinize ve markanıza sorun: Liste tipi içeriği hedeflerimize ulaşmak için mi üretmek istiyoruz yoksa popüler olduğu ve kesin tutacağını zannettiğimiz için mi? Bir iki kere mutlaka deneyin tabii ama aynı hatayı birden fazla kere yapmak?

Bir de lütfen birkaç başarılı yerli örnek var diye yurt dışındaki sitelerin içeriklerini Türkçe’ye çevirdiğiniz içerik siteleri açmayın. İçerik sitesi açmak kolay, yeni Buzzfeed kolonu olmaya çalışmak da. İşe yarar mı? Kaçan trenin ardından deli danalar gibi koşmaya gerek yok, yakalayacak başka trenler bulmak lazım.

Bu ve bunun gibi hataları yapmayalım demiyorum, bazen yanlışlardan -nadiren de olsa- doğru da çıkabiliyor. Yine de yukarıdakiler nispeten genellenebilecek ve birçoklarının yaptığı, çok zaman önce ders aldığı ve artık yapmadığı hatalar.

Tekrarlamak isterim: İçeriği tüketenlerin aptal olmadığını, iyiyi de kötüyü de gördüklerini ve yine de içerik üretirken -tekrara düşmeden- hata yapma hakkımızın olduğunu unutmayalım.

Elbette vardır gözümden kaçan “hatalar”. Varsa aklınıza gelen, yorum olarak bırakabilirsiniz. Şimdiden teşekkürler.

--

--

Batuhan Apaydin
Momentum

A product & marketing professional from San Francisco.