Çeviklik bir kurum için neden gerekli? Ve bankacılık sektörü çevik olabilir mi?

Celal Cundoglu
Bankalararası Kart Merkezi
3 min readAug 8, 2018

--

Bu yazı Baltaş Bilgievi’nden Kaynak dergisi için hazırlanmış ve derginin aşağıda linki bulunan internet versiyonunda yayınlanmıştır. Stratejik çeviklik konusuna adanan bu sayıda ve genel olarak Kaynak dergisinde insan ve değişim üzerine güncel çok değerli makaleler bulabilirsiniz.

Yaptığınız iş ne olursa olsun gelecek dijital olacak

Yazılım önlenemez bir şekilde hayatın her alanına giriyor. İlk anda akla fotoğraf makinası, faks makinası, harita, pusula, ajanda ve fener gibi elle tutulur objelerin yıllar içinde dijitalleşerek cep telefonunun içinde birer uygulama halini alması geliyor. Ancak bununla kalmıyor, örneğin; oto pilot uygulaması ile uçaklar kıtalar aşıyor, kalp pili içindeki 60 bin satır kodun marifeti ile nabız atmayı sürdürüyor. Bu kararlı ilerleme sadece insanoğlunu daha teknolojik yapmakla kalmıyor, çok eski iş yapış yöntemlerini ve para kazanma şekillerini de değiştiriyor. Popüler iş dünyası lisanı ile “geleneksel iş modelleri yıkılıyor, dijital iş modelleri kuruluyor”. Bu durumdan sadece son tüketiciye ürün ve hizmet satanlar değil, tüm işletmeler etkileniyor.

Bu girizgahı şu mesajı vermek için yaptım; yaptığınız iş ne olursa olsun “gelecek dijital olacak”. Muhakkak o işin yazılım ile yapılan bir şekli olacak. Peki bu geleceğe nasıl hazırlanacağız? Bilgisayar mühendisi istihdam ederek bu geleceğe adım atmak elbet gerekli, ancak yeterli değil. Dijitalleşmeyi kucaklayabilmek için yazılım geliştirmenin yanı sıra başka becerileri de organizasyona katmak gerekiyor.

Dijital dünya “her an”, “her yerden”, “her kullanıcıdan” geribildirim taşıyacak sınırsız kanallar getiriyor. Bu anlık geribildirimden faydalanmak, aksiyon almak, sonuçlarını izlemek, sonra yeni aksiyonları almak gerekiyor. Dijital dünyada her şey anlık yaşanırken uzun planlama dönemlerine tahammül yok. Bu yeni dünyada pazar araştırması kavramı ölüyor, çünkü kimse ürününüzdeki problem ile ilgili şikayetinin düzelmesini uzun süre beklemiyor. O uygulama müşterinin istediğini yapmıyorsa nasıl olsa bir alternatifi var. Ürün/hizmet ile ilgili problem bildirildiyse hemen çözüp, uygulamayı hızla güncellemek ve sonuçlarını incelemek gerekiyor. Özetle, işletmede kalıcılığı sağlayabilmek için organizasyonel çevikliğe ihtiyaç var.

Çeviklik için kucaklamanız gereken değerler var

Yukarıda bahsedilen değişimin baş döndürücü sürati cesaretinizi kırmasın. Biraz dikkatle bu sürecin içine bakıldığı zaman, adına çeviklik denilen ve bu yeni dünyaya adaptasyonu sağlayan değerler bütününün ipuçlarını görmeye başlıyoruz. Bu değerler, çeviklik manifestosunda kendilerine yer buluyor. Çevikliğin bayraktarları;

  • Süreçlerden ve araçlardan ziyade bireylere ve etkileşimlere,
  • Kapsamlı dokümantasyondan ziyade çalışan ürün/hizmetlere,
  • Müşteri ile müzakereden ziyade işbirliğine,
  • Körü körüne bir plana bağlı kalmaktan ziyade değişen ihtiyaçlara göre esnemeye

değer veriyorlar. Evet süreçler, taahhütler, planlar önemli ancak müşteriyi dinlemek, çalışan ürün/hizmet sunmak, değişen taleplere kucak açmak çok daha önemli.

Çeviklik için organizasyona bu inanç sistemini kazandırmak, yani bir kültürel değişim gerekiyor. Muhtemelen insanoğlunun kanatlanıp uçmasından biraz daha zor bir görev ile karşı karşıyayız.

Bankacılık sektörü çevik olabilir mi?

Bizim bulunduğumuz finans sektörü için önemli bir zorluk bu kültürel değişimi sağlamak. Neden? Bankacılık ağır kanun, mevzuat ve denetimler altında gerçekleştirilen, süreç yönetiminin yoğun olduğu, her işin/işlemin belgelendirilerek, izlerinin mecburen yaratıldığı, avukat filolarının sözleşme denizlerini yönettiği, senelik sabit hedef, bütçe ve planlar ile yönetildiği bir iş kolu. Güven tesisine dayalı bir iş olan bankacılıkta bu yöntemler ve değerler bütünü çok uzun yıllardır güveni sağlayan unsurlar olmuşlar. Ancak “çevik manifesto” tarafından artık “daha az değerli” bulunuyorlar.

Yaman bir çelişki. Bankacılığın oturduğu güven temelinin yapı taşı araç ve inanç sistemleri bir tarafta, dijitalleşmenin gereksinimi olan çevikliğin değerleri ise bir diğer tarafta.

Türk bankacılığı teknolojiyi çok yaratıcı bir şekilde kullanan ve dünyada örnek gösterilen ATM, internet bankacılığı, mobil bankacılık, ödeme sistemleri deneyimlerini müşterilerine sunan bir sektör. Teknolojinin imkanlarından bu seviyede yaralanabilmek için bankaların uygulama geliştirme ekiplerinin boyutları her geçen gün büyüyor. İş ihtiyaçları ise bankaların yazılımcı ordularını kurabilme hızının çok daha ötesinde artıyor. Bu koşullarda çevik metodolojiler ile çözüm geliştirmek, bankacılığın geleneksel iş yapma şekilleri ile yeni yöntemleri barıştırmak önemli bir gereksinim olarak ön plana çıkıyor. Türkiye’de yaklaşık on yıldır bankalarımızın bilgi teknolojileri örgütleri bu ikilem ile boğuşuyor.

İyi haber şu ki, sektörde çevik yöntemlerin kullanımı yönündeki denemeler sonucu artık çeviklik aşısı tuttu diyebiliyoruz. On yıl önce pilot projelerle deneyimlenen çevik yaklaşımlar zaman içinde gerek bilgi teknolojileri örgütleri gerekse çözüm ürettikleri iş birimlerince kabul gördüler. Çevikliğin getirdiği uygulama şekilleri bankacılığın beklentisi olan güven tesisini sağlayacak sonuçları üretmeyi başardı.

Sonuç

Bugün kimi bankalarımız dönüşüm sürecinin başındalar, kimisi dönüşümü kısmen tamamladılar, bazıları ise tüm üretim süreçlerini tamamıyla çevik yöntemlere çevirmiş durumdalar. Ancak çevik yöntemlerden geri dönüşün olmadığı kabulü sektörün bilgi teknolojileri uzmanları arasında yaygın bir kanı.

Özetle bankacılık dünyasında çeviklik mümkündür, başarılmıştır.

--

--

Celal Cundoglu
Bankalararası Kart Merkezi

Interested in family, agility, history, literature, payment systems, sports, rock & humanitarian politics. Write own views in English & Turkish.