Japonya’da Kartlı Ödeme Sistemleri ve Gezi Notları

Burak Ilgıcıoğlu
Bankalararası Kart Merkezi
6 min readDec 22, 2019

Bu sezonun EMV Co Technical Associates toplantılarından ilki Japonya’da Osaka’da gerçekleştirildi. Yolun uzaklığı canımı sıksa da birbirine çok benzeyen batılı ülkelerden birinde olmaması iyi oldu.

Japonya, kelimelerle anlatması zor bir yer. Çok ama çok değişik, çok ilginç, çok kalabalık ve çok düzenli bir ülke. Dünyanın en doğu ucunda bir ada ülkesi. Nüfusu 126 milyon ve bu nüfusun %90'ı şehirlerde yaşıyor. Sadece Tokyo’da yaklaşık 14 milyon insan yaşıyor, bu nüfus yoğunluğu yaklaşık olarak İstanbul’un 3 katına denk geliyor. Bu 3 katlık oranı aslında genel olarak Türkiye ve Japonya arasında bir çok karşılaştırmada kullanabiliyoruz. Fiyatlar Japonya’da genellikle Türkiye’nin 3 katı (tabi maaşlar da), işsizlik oranı Türkiye’de Japonya’nın 3 katı, KDV Türkiye’de 3 katı fazla, vs. vs.

Japonya’da ilk dikkatimi çeken şey her tarafa yayılmış otomatlar oldu. Türkiye’de bakkallarda satılan bir çok ürün bu makinelerden alınabiliyor. Benim gördüklerimde nakit veya toplu ulaşım kartları ile ödeme yapılıyordu.

Tipik Japon bakkalı

Ülke genelinde 5.6 milyon adet bu cihazlardan varmış. Japonya’da vandalizm diye bir şeyin olmaması ve bu makinelerin Japon disiplini ile tıkır çalışması bu yaygınlığı bir miktar açıklayabiliyor bana.

Japonya *çok* temiz bir ülke. Sokaklar, kafeler, restoranlar, tuvaletler, trenler, aklınıza gelebilecek her türlü kamusal mekan aşırı derecede temiz. Temizlik hassasiyeti olan insanlar Japonya’da hayatının gezisini yapabilir.

Japonya’nın çok kalabalık olması, ama işsizliğin son derece düşük olması herkesin ufak da olsa bir şeyi iş olarak yapmasını getirmiş. (Ya da tam tersi doğru) Örneğin bir iş merkezinin otoparkının çıkışında bir görevli var ve gelip geçenlerle otoparktan çıkan araçlar arasında trafik polisliği yapıyor. İnşaat alanlarının etrafında bir kaç görevli sadece yoldan geçen insanların inşaata yaklaşmaması için uyarıda bulunuyor.

Ama benim en çok hoşuma giden; herkesin, yaptığı iş ne olursa olsun işini çok ama çok büyük bir ciddiyetle yapıyor olması oldu. Örneğin alışveriş merkezi otopark çıkışındaki görevli tam işine uygun olarak giyinmiş oluyor, her türlü detay tastamam ve giysisinde hiç bir gayrı nizami bir detay olmuyor. Ve bu tüm çalışanlar için geçerli, park görevlisi, inşaat işçisi, bilet satıcısı vs. herkes işine uygun olarak giyinmiş ve işini yaparken bütün dikkatini işine veriyor. İş kıyafeti giymemiş bir görevli ile karşılaşmadım. Japonya’nın böylesine büyük bir ekonomiye sahip olmasının en önemli nedeninin bile bu olabileceğini düşünüyorum. Böylesi muazzam bir konsantrasyonla yapılan işlerde başarılı olmamak daha zordur eminim.

Japonya’da müthiş yeşil bir ülke. Gezerken büyük bir park veya ormana rastlamak sık aralıklarla oluyor. Bütün parklar aşırı derecede bakımlı ve çok güzel. Orta büyüklükte bir parkta bütün bir gününüzü geçirebilecek kadar çok detay ve müthiş bir işçilik var.

Tokyo Shinjuku Gyoen National Garden

Japonlar, şimdiye kadar gördüğüm en saygılı ve kişilik haklarına özenli insanlardı. Batılı ülkelerde, özellikle Amerika’da da kişisel haklarla ilgili benzer bir hissiyata kapılıyorum ancak oradakinin içten gelen bir şeyden çok daha çok yasalarla forse edilen bir durum olduğunu Japonya’daki ortamı görünce anladım. İnsanlar başkasını rahatsız etmemek için çok büyük dikkat sarf ediyor. Yolda kimse kimseye bakmıyor ve yardım istediğinizde herkes seferber oluyor. Son derece içten ve gayretli bir yardımseverlik.

Japonya muazzam bir kalabalığın son derece uyum ve saygı içinde yaşadığı bir ülke. Bunun en önemli göstergesi son derece işlevsel ve dakik tren taşımacılığı. Ülke içinde her yere trenle gidebiliyorsunuz. Japonya’da geçirdiğim 7 gün içinde sürekli trenlere bindim ve 1 dakika dahi gecikmeye denk gelmedim.

Eğer balık ve domuzla aranız pek yoksa Japonya’ya giderken yanınızda yiyecek götürmeniz gerekli. Türk damak tadı ile çok farklı yemekler, ama ben çok beğendim.

Ülkenin her yerinde çok iyi korunmuş ve bakımlı görkemli tarihi tapınaklar var. En etkileyicisi Kyoto’daki Fushimi Inari idi.

Fushimi Inari

233 m. yükseklikteki bir tepenin tamamı yeşillikler içinde, çeşitli tapınaklardan oluşuyor ve tepeye resimdeki turuncu kapılardan oluşan güzel yoldan çıkılıyor. Zirveye çıkmak 4 km.lik bir yol, yaklaşık 2.5 saat sürüyor ve sağlam bir kondisyon gerektiriyor.

Fushimi Inari’de bir göl

Kyoto’da mutlaka ziyaret edilmesi gereken diğer mekan Bambu ormanı. Tam bir rüya alemi olan ormanda yapılacak çok şey var.

Kyoto’daki bambu ormanı

Gelelim asıl konumuz kartlı ödeme sistemlerine. Japonya, onca gelişmiş ekonomisine rağmen Türkiye’de bizim bildiğimiz anlamdaki kartlı ödeme sistemlerinde bizden çok geride kalmış. Ülkedeki POS terminalleri ve ATM’lere baktığımızda Türkiye’nin 2004 yılı öncesine benziyor. Her yerde nakit birinci ödeme yöntemi.

Banka şubeleri içindeki ATM’ler kartlardan çok hesap defterleri ile işlem yapmak üzere tasarlanmış self servis terminallerine benziyor.

Şube içi bir ATM

Bizdekine benzer ATM’ler genellikle marketlerin içinde yer alıyor.

POS terminalleri ise bizim alışık olduklarımıza pek benzemiyor. EMV PIN destekleyen terminal çok azdı, çoğunlukla işlemler manyetik şerit ve imzayla tamamlandı. Temassız terminal çok aradım, az sayıda bulduklarımda ise işlem yapmayı başaramadım. Tüm Türk bankalarının HCE uygulamalarını denedim, ancak denk geldiğim çok az sayıdaki temassız terminallerde işe yaramadı. Plastik temassız kartlar dahi çalışmadı.

Sadece temassız çalışan ve muazzam yaygın tren ücret ödeme sistemlerindeki kartlara ve bunların yarattığı alışkanlığa rağmen global (ve yerel JCB) şemaların temassız teknolojilerinin henüz ülkeye gelmemiş olması oldukça garibime gitti. Hatta Apple Pay dahil Android HCE uygulamaları ile kullanılabilen mobil ulaşım kartlarına sahip ülkede ödeme terminallerinin böylesine bizden geride olması beni üzmedi desem yalan olur.

Ülkede anlayamadığım bir şekilde nakit ödemeler çok yaygın. Bütün otomatlar karttan çok nakit kabul ediyor. Ama nakitle ilişkileri o kadar doğru konumlanmış ki; bir çok yemek mekanının girişinde devasa bir cihazdan yemeğinizi seçip ödemesini nakit olarak cihaza yapıyorsunuz ve çıkan fişle içeriye girip yemeğinizi alıyorsunuz. Çalışanlarla naktin ilişkisi bu sayede koparılmış oluyor ve herşey belgeleniyor. O kadar nakit ödemeye rağmen fiş/belge verilmeyen bir alışverişim olmadı. Hatta bir kafede ödemeyi yapıp oturduktan yaklaşık 15 dakika sonra kasiyer yanıma gelip hatalı verdiği fişin yerine doğrusunu verdi!

Nadir bulunan (ve çalışmayan) temassız terminal, tabi ki Starbucks’ta!

EMV Co Technical Associates toplantısı, sokaktaki bu ödeme deneyimleri arasında Kuzey Amerika ve Batı Avrupa çıkışlı 3D Secure 2.0, SRC, Tokenization gibi konularla geçti. Türkiye olarak global tüm güncel ödeme teknolojilerini çok yakından takip etmekle kalmayıp hayata da geçiriyor olmamız bizi bu global organizasyonda ilginç bir noktaya yerleştiriyor. Avrupa’da kamu regülasyonu (PSD2) sonucu ortaya konulan 3D Secure 2.0’daki (Türkiye’de o şekilde düzenlenmemesine rağmen) ilk bankalardan birisinin İş Bankası olması (Visa’da birinci), SRC’nin öncülü MasterPass’in dünyadaki en başarılı uygulamasının Türkiye’de hayata geçirilmiş olması, BKM olarak Türkiye’deki kartlı ödeme ekosistemi ile ne kadar gurur duysak az olduğunu bana bir kez daha gösterdi.

Özetle, fırsatı olanlar için Japonya’ya gitmelerini kesinlikle tavsiye ederim. Az bulunur ve çok iyi korunmuş doğal güzellikler, süper saygılı insanlar ve kültür, tıkır tıkır işleyen sistemler ve nakit alışverişlerle biz Türkler için çok otantik bir deneyim olacaktır :)

Osaka Kalesi

--

--