Pandemi Sonrası Beklentiler ve Temel Değerlerimiz

Serkan Yazıcıoğlu
Bankalararası Kart Merkezi
4 min readApr 22, 2020
(Bloomberg HT kanalından alınmıştır)

Pandemi günlerinde evden çalışmaya devam etmenin yanında en çok gerçekleştirdiğimiz sosyal faaliyetlerin kitap okumak ve film izlemek olduğunu düşünüyorum. Bir anlamda bizlerin de hayatı aslında bir televizyon dizisine döndü. Eğer birileri bundan altı ay önce, teknolojinin zirve yaptığı bir dönemde bir virüs çıkacak ve tüm Dünya evlerine hapsolacak deseydi, insanların neredeyse tamamı bunun ancak bir dizi film senaryosu olduğunu düşünürdü. Bu anlamda aklıma 1998 yapımı Jim Carrey’in Truman Show filmi geldi. Filmde Truman çok güzel bir hayat yaşamaktadır. Kendisi dışında herkes bunun bir oyun olduğunu bilir ve evlerinde televizyondan onun hayatını izlemektedirler. Şimdi ise tüm Dünya insanları pandemi filminin esas oyuncusu haline geldi. Ancak işin umut veren yanı bu filmin sonunu bizler belirliyeceğiz. Ortaya koyacağımız kararlılık ve bu zor günleri atlatmak konusundaki inancımızla bu filmin mutlu son ile bitmesi bizim elimizde.

Bu yazımda iki ana konuda düşüncelerimi belirtmek istedim. Pandemi sonrası nasıl bir dünya bizleri bekliyor ve biz niçin bu salgın ile karşı karşıya kaldık.

·En genelden (dünya) en özele (aile) kadar yansıyacak ekonomik anlamda bir gelir daralması görebiliriz. Turizm başta olmak üzere tam olarak eski düzene dönmemiz tahminen 2021 yılının son çeyreğini bulacaktır.

· Bazı mesleklerde ise bu olumsuz etki çok daha uzun sürebilir. Örneğin eşim kendi saçlarını zaten bu olay öncesinde kendi boyamaya başlamıştı şimdi ise benim saçlarımı makasla kesebiliyor. İnsanların bir kısmı artık berbere sadece temassızlık beklentisi nedeni ile değil ihtiyaçları kalmadığı için de gitmeyecektir. Bir anlamda bu salgın, insanların tek başına hayatta kalabilme yeteneklerini güçlendirecek. Tıpkı artık bazı insanların kendi evinde kendi ekmeğini yapmaya başlaması gibi.

· Bu noktada insanlara önemli bir sorumluluk düşüyor. O da eskiden birlikte yürüdüğümüz kişileri de salgın sonrası sosyal ve ekonomik olarak destekleme ihtiyacı. Sonuçta o berber ve fırın yıllarca bize hizmet etti. Bizler de onlara yeni dönemde daha çok destek olmalıyız.

· Mümkün olduğunca teması minumuma indirecek şekilde bazı iş modellerinde değişiklik göreceğiz. Restoranda mesafeli oturmalar, otellerde ortak kullanım alanlarının yeniden oluşturulması gibi. Doğal olarak kalabalık olan her yerden insanlar uzak durmaya çalışacak. Konser, spor etkinlikleri, sinema, avm, ulaşım vb aklımıza ne geliyorsa … Ama bence iyi haber -en azından benim beklentim- iki nedenden bunun etkisi en fazla 1.5 sene sürecektir.

İlki, virüsün tedavisinde ve baştan korunma noktasında geliştirilecek tıbbi çözümler,

İkinci olarak ise, insanoğlunun her şeyi aslında unutabilen ve uyum sağlayabilen bir yönünün olması. Örneğin deprem önlemleri orta şiddetli bir sarsıntı sonrasında en fazla on gün konuşulur sonra eski hayatımıza döneriz. Ta ki bir sonraki sarsıntıya kadar…

· Doğal olarak uzaktan ve dijtal iş yapabilen çözümler ve platformlar öne çıkacaktır. Uzaktan çalışma,eğitim, sağlık hizmetleri gibi…Yine dijital hizmet veren ve temas gerektirmeyen iş modelleri için artık önlenemeyen bir yükseliş başlayacak. Ancak uzaktan iş modelleri bir süre sonra bence eski fabrika ayarlarına dönmeye başlayacak. Burada ortak bir rasyonel nokta bulunacağını düşünüyorum. Örneğin uzaktan çalışma bize gösterdi ki aynı şekilde verimli olacak şekilde bir ofis/ev çalışma dengesi kurabilmek mümkün.Bir anlamda bunun testi de yapılmış oldu.

· Türkiye’de insanların 10’da 9’u şehirde yaşıyor ya da yaşamak istiyor. Zaten İstanbul’un bu salgını bu kadar yoğun yaşama nedeni kilometrekare başına düşen insan yoğunluğu. Öte yandan ülkemizde geniş tarım alanları var ama orada çalışacak/yatırım yapacak hem daha fazla motivasyonumuz hem de daha fazla insan gücümüz olabilir. Benim beklentim Anadolu’nun bu büyük zenginliğinin yeniden farkedilmesi… Bu dönemde gördük ki en önemli şey gıda ihtiyacı…İnsanlar artık büyük şehirlerden kırsala kayarak hem daha sağlıklı bir izole hayatı hem de ekonomik anlamda gelir elde edecekleri başta modern tarım olmak üzere yeni iş fırsatlarını kendilerine yaratabilirler. Büyük şehrin teknolojisi bilgisini kırsala kaydırabilirler. Hollanda bunu küçük bir toprak parçasına sahip olarak bu kadar iyi yapabiliyorsa bizler için de büyük bir fırsat var demektir…

· Sağlık, temizlik ve bağışıklık sistemini güçlü tutmak adına insanların yeni dönemde farkındalıklarının artacağını düşünüyorum. Bu süreçte etrafımda yıllardır sigara ile vedalaşamayan iki kişinin aniden sigarayı kestiğini gördüm. Demek ki insanlar isterse yapabiliyormuş. Ama önemli olan bu günler geçince aynı iradeyi gösterebilecekler mi ?

· Bu olayın sonuçlarından biri de aslında tüm insanlar tek bir yerde yaşıyor. Aynı toprağı paylaşıyor. Ülke denilen şey sadece sembolik sınırlardan oluşuyor. Artık insanlar ve ülkeler çok daha yakın bir iş birliği içinde hareket etmeli ve ortak çözümler geliştirmeliler. Yoksa görüldüğü üzere tüm Dünya aynı sonuçtan aynı şekilde etkileniyor.

Tüm bunları konuşurken bence yeterince öne çıkmayan bir konu var. O da “Neden bu noktaya geldik?” sorusu…Dünya’ya gerek ekonomik gerekse teknoloji anlamında liderlik yapmak isteyen bir ülkenin; yontma taş devrinden kalma bir beslenme alışkanlığı ile daha öncede benzer nedenlerden ortaya çıkan Mers, Sars salgınları sonrasında dünya insanlarına Corona ile verdiği 3. küresel zarardan bahsediyoruz. Çin büyük bir nüfusa sahip olduğu için bunu doğal bulanlar var. Oysa Hindistan’ın da nüfusu artık Çin kadar. Üstelik Hindistan’ın ne ekonomisi ne de teknolojik gücü Çin kadar gelişmiş değil. Sokakları ise Çin’in tersine gayet bakımsız ve kötü koşullara sahip. Bir de inançları gereği en yenilmesi gereken bazı büyükbaş hayvanları bile yemiyorken Çin’in yaptığı gibi yanlış beslenme alışkanlıkları içinde olmadılar.

Çin ne yapacaktı ? Geçmişte yaşanan küresel salgınları düşünerek kendi insanları için çok önceden başlatacağı sosyal sorumluluk bilgilendirme iletişimi yapabilirdi. Bu yanlış beslenmenin nelere mal olabileceğini anlatabileceği her türlü dijital ve teknolojik altyapıya sahipti. Dünyayı yönetmeye talip ve her şeyi bildiklerine inanan bir ülkenin sorumsuzluğunun bedelini şimdi tüm dünya ödüyor. Çin bu anlamda temeli olmayan son derece alımlı ve son teknoloji ile donatılmış bir bina gibi davrandı. Binanın içine girdiğinizde yaşadığınız ve gördüğünüz her şey insanı etkiliyor ve kendine hayran bırakıyor. Oysa binanın temelinde eksik olan çimentonun yani en temel insani değerlerden bazılarını uygulayamamalarının, bunu önemsememelerinin cezasını; şimdi “hangi cerrrahi maske ne zaman takılır”, “N95 kimler tarafından kullanılmalıdır” şeklinde soruları cevaplamaya çalışan diğer ülke insanları çekiyor. Malesef doğa ve hayvanlara saygı göstermenin bir hayvanserlik yaklaşımı değil de günün sonunda insanlara zarar veren faktörleri engellediği için insansever olmanın en önemli şartlarından biri olduğunu umarım tüm dünya insanları olarak artık anlamışızdır. Ve umarım aynı hataları bir daha tekrarlamayız…

--

--

Serkan Yazıcıoğlu
Bankalararası Kart Merkezi

📱Dijital dünyayı büyütmek için çalışır, kendini tekrarlamayan günlerin zenginlik olduğuna inanır.