Güvercintepe: “Farkımız ne, aynı yerde?’’

Hilal Bozkurt
beyond.istanbul
Published in
5 min readJun 22, 2017

Güvercintepe Mahallesi, yeri yurdu olmayanlar için[1] bir tepeymiş 1980’lerde. Kayabaşı adıyla anılan bir köye bağlıymış [2]. İçinde balıkların yüzdüğü bir deresi bile varmış. Yaşam burada, ağaçların arasında, yeni fidanlar dikilerek, evlerin duvarları usul usul örülerek, içme suyu kovalarla taşınarak kurulmuş. Burada bir mücadele sürüp gitmiş, hâlâ gidiyor: yaşamı kurma, onu yenileme, onama ve savunma mücadelesi. İnsanın sürekli devinimi böyle başlıyor: bir yaşamı kurarak ve onun her yok oluşunda tekrar bir var olma umudu bularak, var olmanın hafifliğini her seferinde omuzlarında taşıyarak.

İnsanlar burada, içinde yaşam kurabilecekleri bir evi yapmanın ağır yükünü birlikte hafifletebilirmiş anca. 1990’lı yıllarda İstanbul’da bir apartman dairesinden bu mahalleye taşınan ve evinin duvarlarını bile kendi ören Kadriye Teyzenin[3] anlattığına göre, yolların ve ışıkların olmadığı bu sokaklarda evinin bir kamyon eşyasını, gece vakti hep birlikte taşıyıvermiş mahalleli. Yeni gelenlere kapılar açılmış böyle böyle, varsa eğer, ekmek paylaşılmış, mahallenin suları beraber taşınmış evlere. “Biz de aynı İstanbul’da yaşıyoruz” derken, İstanbul gibi olmayan bir İstanbul’da yeni bir İstanbul kurulmuş. Bu İstanbul, paylaşmanın, umudun, neşenin, komşunun ve komşuluğun İstanbul’uyken bir yandan, ne yolu, ne elektriği ne de suyu varmış. Her işini kendilerinin yapması gerekmiş mahallelinin. Patikalardan yollar yapılmış, çamaşırlar yıllarca derede yıkanmış ve işçiler, fabrikalarına giderken yedek ayakkabılar koymuş çantalarına ki çamurlanmasın İstanbul’un yolları.

Yıllar geçip de İstanbul’da katlı binalar durmadan yükseldikçe, arabalar çoğalıp her yana saçıldıkça mahallenin kalabalığı da gitgide artmış. Kendine ait hissettiği bir yeri olmayan, var olan yeri de elinden alınanlar, mahalle içinde mahalleler kurmuş. Polis girmemiş, hırsız çıkmamış. Bu katlar yüksele yüksele Güvercintepe’ye kadar ulaşmış, dağlarda ağaçların yerine toplu konutlar yükselmiş. Deredeki balıklar dayanamayıp yok olmuş, su kurumuş. Mahalleli de ortalıkta dönüp duran Dönüşüm lafından tedirgin olmaya başlamış, karşısında yükselen apartmanlara bakıp şu soruyu sorar olmuş kendine: “Farkımız ne, aynı yerde?”

Bu soru sorulmakla kalmamış sadece, içlerinden taşıp gelenler duvarlara yazılmış. Müteahhitler gelip o duvarları yıkmış; yerine apartmanlar dikmiş. Bu sefer şunu yazmış biri apartman duvarına: “Kısmen satılık, kısmen kat karşılığı.” Başka müteahhitler de belki bunu görür diye. Devlet görmüş, “Kamunun arazisidir,” demiş. Mahalleli evlerinin önüne geçmiş, birlik olmuş. Kapısındaki köpeği kendine bekçi, koruyucu bellemiş [4].

İstanbul içinde çok İstanbul var. Güvercintepe’nin karşısında Başakşehir, Başakşehir’in karşısında Güvercintepe. Bir kent distopyası olarak, bir gecekondu bahçesinden bakıyoruz sitelerin yanında yükselen yeşil bitmemiş hobi bahçelerine [5]. Ve bir başka kent distopyası olarak balkonu dahi olmayan bir apartman dairesinin penceresi açılıyor Güvercintepe’nin artık susuz ve çöp dolu deresine. Güvercintepe ‘de hâlâ yolları yağmur gütürüyor, çöpler etrafa saçılıyor. Tüm bunlara rağmen komşu olmanın tüm güzellikleri korunuyor. Kapılar kilitlenmiyor ve tüm kondular aynı evin odaları gibi birbirine ekleniyor. Biri hasta olursa mahalledeki tüm otomobiller ambulans, bir suç işlenirse herkes polis oluyor [6]. Yıllara yayılan bir emekle, bomboş toprakta, kendilerini ait hissedebildikleri bir yer var edebilmiş insanlar; o yeri kaybetmekten de, o yerde var olmaktan da yorgun, var olmanın tüm hafifliğini omuzlarında taşıyorlar şimdi [7].

Dipnotlar

1- Yoğunluklu olarak Ardahan, Muş, Bitlis, Dersim gibi Kürt illerinden 1980'lerden sonra İstanbul’a göçmüş insanlardan oluşan mahalleye, daha sonraları İstanbul’un içinden, Anadolu’dan ve son olarak Suriye’deki savaştan kaçan insanlar da eklenmiş. Kimilerinin Türkçe, kimilerinin Kürtçe ve Arapça konuştuğu mahallede duvarlardaki yazılar, okuyabilsek de okuyamasak da hep aynı isyan ve buhran duygusuyla yazılmış.

2- “Güvercintepe Mahallesi, önceleri Kayabaşı Köyü’ne bağlı bir yerleşim iken 1987'de Küçükçekmece ilçe olduktan sonra Bayramtepe bu ilçeye bağlı bir mahalle statüsü kazanmış. 2008 yılında ise yeni kurulan Başakşehir ilçesine bağlanmış, Güvercintepe adını almış. Güvercintepe mahallesinin 2005 yılında yapılan nüfus sayımına göre, 52.164 nüfusu bulunuyor, 2005'ten bu yana gelen Suriyeli göçmenleri ve aldığı yerli göçü de katarsak ortalama 56 bin’e ulaştığı tahmin ediliyor.” — Bayramtepe Koruma ve Dayanışma Derneği

3- Kadriye Teyze, 1990’larda İstanbul’da bir apartman dairesinden sonra buraya yerleşmeye karar vermiş. Evi için yeşillikler içinde bir alan seçtikten sonra, eşiyle birlikte evini yapmış. Önceleri yabancısı olduğu bu mahallede, hem geceleri evi yapmak için taşıdıkları malzemenin sık sık çalındığını hem de gündüzleri tüm mahallelinin yardım etmek için seferber olduğundan bahsediyor. “Bir anda gecenin o karanlığında, herkes yardım etti ve bir kamyon eşyamızı taşıdık, işte o ilk gün dedim: “Ben çok güzel bir yere geldim.” Kadriye Teyze, ilk zamanlar yılanlardan korkup evin etrafına sigara izmaritleri dizmiş, “Çok sigara içtim o dönem,” diyor. Sonraları bahçesini büyütmüş, frambuazlar, çilekler, marullar ekmiş. Yaşam onun için o evin bahçesinde kurulmuş.

4- “Mahallenin içerisinde, enerji nakil hatları altında kalan yerleşimlerde,hatlar çekilmeden önce satın alınan ve konut yapılan çok sayıda parsel bulunmaktadır. Yerinde dönüşüm kapsamında çoğu özel müteahhitler eliyle yenilenen binaların iskan sorunları mevcuttur. Bu dönüşümün bölgede yapılacak kimi yol-havaray planlarının hayata geçmeden yapılıyor olması, ilerleyen süreç içerisinde bu yeni yerleşimler için çeşitli teknik sorunlar yaşanabileceğini düşündürmektedir. Yapılan imar planlarında aynı plan içerisinde toplu konut ve konut alanı diye iki ayrı plan üretilmiştir.Mahalle içinde parsel büyüklüklerinin 500 metre karenin altında hisseli olması, var olan parsellerin de değerinin altında değişimine sebep olacaktır. Yapılan imar planında, mahalle halkının hisse büyüklükleri, yaşayan halkın ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmamaktadır. Büyük parsellerde ayrıcalıklı imar hakkı içeriğinden dolayı, Güverintepe Mahallesi özel müteahhitler eliyle dönüşüme itilmektedir.” — Bayramtepe Koruma ve Dayanışma Derneği

5- Güvercintepe mahallesinin yeni manzarası: tokiler, yüksek katlı siteler. O sitelerin de yanında hobi bahçelerini görüyorsunuz, bahçe dediysem en ufak bir yeşil yok. Bu bahçeler o sitelerin daire fiyatları yükselsin diye yapılmış, ismine bir de hobi eklenmiş! Burada akıllara Sanem Yardımcı’nın bir makalesi geliyor. Zizek’in “ekoloji toplumların yeni afyonudur” sözünü şöyle yorumluyor:

…Slavoj Zizek, bir yazısında ekolojiyi, kitlelerin yeni afyonu olarak, küresel kapitalizmin hâkim ideolojisi olma yolunda ideal bir aday olarak değerlendirir. Zizek, küresel kapitalizmin terör korkusu ekseninde yarattığı güvensizlik ortamı ile ekolojistlerin dünyanın bir felaket sonucunda yok olacağı korkusundan beslenen, değişim, gelişme ve ilerlemeye karşı güvensizlikleri arasında paralellik kurar. Ona göre ekoloji de tıpkı din gibi, hikmetinden sual olunmaz bir otorite oluşturur, yani doğayı kutsallaştırır, onu “bütünüyle kavranamazmış gibi, içinde daima bir gizem saklıymış gibi, güvendiğimiz ve baskı altına alamayacağımız bir güç gibi” kavramsallaştırır. (…) Çevreciliğin kapıdan kovduğu siyaset, bacadan egemen siyaset algısı şeklinde geri döner, küresel kapitalizmin güvensizlik ortamı ile felaket senaryolarının birleşmesinden adeta yeni bir din yaratır. Kağıdını dönüştürsün diye kağıt işçisine değil belediyeye vermeyi tercih eden toplum, yeşil olanı yok edip beton döküp o yeşili tekrar “güvenli” bir şekilde “hobi bahçeleri”nde üretme isteğini, kapitalizme uygun bir din olarak sunar.

6- Söze “Ben karşıyım kardeşim kentsel dönüşüme,’’ diye başlayan Mehmet Amca “Karanlığa battık! Karanlığı da gecekondulardan patlatacağız!’’ diye bitiriyor cümlesini. Yaşam alanı ağaçlar bahçeler olan, komşusu akrabadan, dosttan önce gelen bu insanlar için kentsel dönüşüm yaşamlarını ellerinden almak demek.

7- Güvercintepe Mahallesi’nin bir duvarında şöyle yazıyor: “Cam gibi gençlerdik, kırdılar, keskinleştik.”

--

--