Kadın Kadına Mülteci Mutfağı

Kadın Kadına Mülteci Mutfağı’nın kurulmasına öncülük eden Okmeydanı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (OKDER) mutfağın kuruluş sürecini ve faaliyetlerini Mekanda Adalet ve Gıda sayısında anlattı.

beyond.istanbul
beyond.istanbul

--

KKMM yerel çalışmadan ve yerelle çalışmadan ne anlıyor? Bu meseleyi nasıl görüyor?

Biz çalışmayı yerel olarak düşünmenin, yerellerin desteğini almak açısından daha doğru olduğuna inanıyoruz. Bu tip çalışmaları herkesin kendi yerelinde düşünmesinin, yapmasının daha doğru olacağına inanıyoruz. Bizim başka bir bölgede buna benzer bir çalışmayı yapma hedefimiz yok. Ama yerellerde, somut olarak mahallede yapılan çalışmalarla dayanışma yapmak diye bir hedefimiz var. Bu çalışmayla öğrendiğimiz şu oldu: Bu tip yerellerdeki mahalleliyle (o mahallede yaşayan tüm toplulukları kastediyorum) birlikte yapmak hem daha sağlıklı, hem de amacına ulaşması bakımından verimli. Bizim amacımız bu yerel çalışmadan bir hareket oluşturma değil; biz, mültecilerle ve kendi mahallemizdeki kadınlarla bu mutfak üzerinden kendimizi tarif ettik. Yaşadığımız toplumda, kendi yerelindeki çalışmalar orada yaşayanlarla temas kurulduğu ölçüde karşılık bulur. Toplumsal olarak zor bir konjonktürden geçiyoruz. Güvensizliğin yaygın olduğu günümüzde bu tip çalışmaları o mahallede yaşamayan birilerinin yürütmesinin zor olduğunu ve kısırdöngü içine girdiğini görüyoruz, düşünüyoruz.

Peki, böyle bir çalışmayı Gazi Mahallesi’nde yapmakla Okmeydanı’nda yapmak arasında bir fark var mı? Yani daha doğrusu, Okmeydanı’nda yapmayı özgün kılan bir tarafı var mı?

Bizce yok. Her yerde bu tür çalışma yapılabilir. Tabii ki insanlar bu mekanın, Okmeydanı’nın kendi koşullarından kaynaklandığını düşünüyor, maalesef öyle bir durum yok. Dernek 2014’te kurulduğunda, bu mahalleye mülteciler yeni gelmeye başlamışlardı. Bizim derneğin mültecilerle ilgilenebileceğini bilmediğimiz için tüzüğümüze bu konuyu almamıştık. Sonra tabii ki bir karar vermek durumundaydık: OKDER olarak, mültecilere destek verecek miyiz, vermeyecek miyiz? İnsani temelde destek verelim dedik, derneğimizin kapılarını mahallemize yeni gelen komşularımıza açtık. Bu komşularımızın yaşadıkları evlere gitmeye başlayarak sürecin içinde kendimizi bulduk.

Temel yaklaşımımız şuydu: Savaşın yıkıcı etkisiyle kaçıp kendisine sığınacak bir yer bulmuş birine kucak açmak, sahiplenmek ve kaldığı ölçüde bir komşuluk hukuku oluşturmak aslında hepimizin güvenli bir alanda yaşamasına olanak sağlayacağına inandığımızdan bütün arkadaşlarımızla seferber olduk. Dolayısıyla da benim komşum eğer güvensizse, açsa, yatacak yeri yoksa, o mahalle, o bölge çok güvenli bir alan değildir.

Mülteciler ülkeye geldiklerinde önce kendi ekonomilerine en uygun yeri, sonra da orada tanıdık birinin varlığı ile yerleşmeye başlıyorlar. Bizler de iç göçle gelen aileleriz, dolayısıyla bizler de bu bölgeye tanıdıklarımızın tavsiyesi üzerine geldik. Çünkü herkes önce güvendiği birilerinin yanında kalmak ve yerleşmek ister. Ama mültecilerin yaşadıkları zorunlu bir göçten bahsediyoruz. Birlikte yaşamanın ne kadar zor olduğunu farkındayız. Dernek olarak mülteci komşularımıza ayırım yapmaksızın, siyasal, mezhepsel düşüncelerine bakmaksızın insani temelde destek verdik. Bu çalışmaları yaparken ileriye yönelik bir proje çalışması dizayn etmedik. Sürecin doğal akışı içinde gitmesi bizleri bugünlere getirdi.

Mutfak fikri de bu doğallığın içinde filizlendi diyebiliriz. Mülteci kadın komşularımızla bu süreci iki yıldır sürdürüyoruz. İki yıldır da tartışmaya devam ediyoruz. Bu süreçte birlikte yola çıktığımız komşularımızla demokratik bir ilişki kurmaya özen gösterdik, bu özeni göstermeye devam ediyoruz. Çünkü bu demokratik işleyişin ne kadar samimi olup olmadığı, yapılan çalışmanın ömrünü de belirler. Bu süre zarfında “Size ne kardeşim!” demedik. “Biz böyle yapıyoruz” demedik. Dayatmacı olmak yerine katılanların ikna olmasını bekledik. O zaman faaliyetin mayası daha sağlam oluyor.

Peki bu çalışmanın yerelde sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişime dair bir katkısı oldu mu? Yoksa buranın yaptığı ürünler mahalle dışına yönelik mi?

Biz mutfak fikrini önceden düşünerek yapmadık. Anladığımız bir alan da değildi aslında. Her gün yüzlerce mülteci kadın derneğe gelerek ihtiyacını ifade ediyordu. Bu yaklaşık 1,5 sene sürdü. Bizler gönüllülerimizle birlikte bu süre içinde 800 ailenin temel ihtiyaçlarını karşıladık, halısından masasına kadar, devlet ve fon katkısı olmadan gerçekleştirdik. Bu arada bu çalışmanın toplum içinde karşılık bulması adına bir gönüllü ağı oluştu. Mültecilerin temel ihtiyaçlarını güven temelinde karşılayınca, derneğe düzenli gidip gelen kadınlar oldu. Artık tanışır, selamlaşır olduk. Sonra sohbet etmeye başladık. Tabii ki bu süre içerisinde güven ilişkisi oluştu. Bizden mültecilere yönelik kötü bir davranış oluşmadığını gördüler. Ayrıca mülteci kadınların da Türkiyeli kadınlar gibi büyük bir baskı altında olduklarını gözlemledik. Hayatın bütün yük ve sorumluluğu aslında kadınların üzerinde: Çocuğa kadın bakıyor, yardım için kadın araştırıyor, ev buluyor. Erkek, varsa işe gidiyor, iş yoksa evde yatıyor.

Bizim mahalledeki acil konu, mülteci kadınların kendilerini ifade etmesine, birbirleriyle tanışmasına ve onlara destek olmasına olanak sağlayacak bir alana ihtiyaç duyulması oldu. Dernek mekanı süreç içinde hem ihtiyaçların karşılanma yeri hem de bu ihtiyaç vesilesiyle tanışıp arkadaşlıkların kurulduğu bir mekana dönüştü.

Mülteci kadınlarla yaptığımız sohbetlerde, birilerinden yardım istemek yerine kendi yapabilecekleri işler olursa yapacaklarını söylüyorlardı, ama çok çocuklu olduklarından dolayı da çocukları bırakacakları yerin olmayışı ise bir sorundu…

Dernek yönetimi de bir karar sürecine geldi. Hem mahalledeki kentsel dönüşüm ve mülkiyet sorunları gibi çetrefilli sorunlarla uğraşmak hem de hiçbir deneyim sahibi olmadığı bir alandaki sorunlarla ilgilenmek üzere.

Benzer başka çalışmalarla bir ilişkiniz var mı? Varsa o güven ilişkisini nasıl kuruyorsunuz?

Var. Biz bir ağ oluşturduk. Bizim daha önce göçmenler meselesiyle ilgili bir deneyimimiz yok. Benim de, mahalledeki arkadaşlarımın da yok. Bununla ilgili ilk deneyimimiz Göçmen Dayanışma Ağı ile ilişkilenmekti. Biz önce o ağla ilişki kurduk, gidip geliyorduk. Sonra baktık, orada bir sürü insan var ama somut, yerelde insanlara değecek bir çalışma yok.

Biz mültecilere daha somut dokunan, bir çalışmanın ancak yerellerde yani mültecilerin yaşadıkları mahallelerde ve orada yaşayanlarla birlikte bir çalışmanın sağlıklı olabileceğine inandık. “Herkes kendi mahallesinde bu çalışmayı yapabilir mi?” diye tartıştık. Yapabiliriz. Bu sebeple Mülteciyim Hemşehrim ağını kurduk. Bu ağın temelleri de mahallelere dayanıyordu. Mahalleler Birliği içindeki mahallelere bu çağrı yapıldı, ama kimse çok fazla bu mevzuya girmek istemediği için üç mahalle buna cevap verdi. Mahmut Şevket Paşa Mahallesi ve Yarımburgaz Mahallesi olarak başladık. Sonra sürece Bayramtepe Mahallesi dahil oldu.

Hem kent savunuculuğu, hem mülteci meselesinde biz bu üç mahalle ile dayanışma içindeyiz. Yarımburgaz Mahallesi’nde mutfak değil de mesela orada Türkiyeli ve Suriyeli çocukların futbol etkinlikleri başta olmak üzere çeşitli etkinlikler yapılıyor. Mutfak olmasa da daha minyatür bir mutfak filizleniyor diyebiliriz. Bayramtepe Mahallesi’nde ise sanatsal etkinlikler yapılıyor.

Etik ve adalet mevzusuna gelelim. Sağlıklı, adil üretilmiş temiz gıdaya erişim bir hak ise, organik-ekolojik dediğimiz gıdanın fiyatının yüksek olması, onu bir hak değil bir tür lüks olarak algılamaya itiyor. Kadıköy, Şişli gibi bir yerde bu algı kolay kırılabilse de Ümraniye, Gaziosmanpaşa veya başka yerlerde böyle bir şeyin tahayyülünü neden kuramıyoruz?

Biz derneği kurarken aslında kendi yaşam alanlarımızı korumaktan bahsettik. Bu sadece kent ile değil; beslenmekle de ilgili, haklara erişimle de ilgili. Kapitalizmin vahşileşmeye başladığı yerde, her şeyin ilaçlaştığı bir sektöre döndü gıda. Daha çok üretim yapılması için, zamanında üretim yerine kimyasal girdiler takviye ederek karşımıza getiriyorlar. Bizim belki dernek olarak gücümüz yok ama buna duyarlı olmak gerektiğine inanıyoruz. Bizlerin sağlıklı ürünlere ulaşma hakkımız var. Bu bir hak ve bunun engellenmesi veya başka bir şekilde karşımıza çıkartılmasına izin vermememiz gerektiğini bilince çıkartmamız gerekiyor. Biz bunu kendi üyelerimizle de tartıştığımızda “Bu bir hak ise, bu hakka ulaşmak için mücadele etmemiz gerekiyor” dedik. Burada, diğerlerinden belki farkımız, yerellerin-belediyelerin görevi olan işleri kendi üzerimize almıyoruz; sorumlusu olan kurumun yapması için zorluyoruz, yaptırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla bizler aslında amme hizmeti yapmıyoruz. Eğer belediyenin karşılaması gereken bir hak varsa, belediyenin stratejik raporuna girmiş ise, bunu yaptırmaya çalışıyoruz. Biz bu kurumların görevini yapmıyoruz, yapmayı üstlenmiyoruz.

Ama gıda kamusal bir hizmet değil. Dolayısıyla devlet, kamu adına yapmıyor bunu.

Evet. Ama aslında belediyeler bunu yapabilir. Tedarikçiliğini yapabilir, taşımayı yapabilir. Temel sorun nedir? Nakliye meselesi. Bu nakliye meselesini belediye çözebilir. O zaman biz belediyeye, “Senin, sınırların içerisinde yaşayan vatandaşların daha sağlıklı ürüne erişme hakkı için çaba göstermen lazım” diyebiliriz. Mesele bunu hak olarak görüp görmemekte. Bu memlekette, mesela benim konut edinme hakkım var. Ama devlet bu hakkı yerine getirmiyorsa bu hak ortadan kalkmış olmaz. Bunu hak görenler bu hakkın mücadelesini vermeli, veriliyor da. Gıda üzerinden de, bu yerellerin kâğıt üzerinde olsa bile hizmet edileceği alanlar bunlarsa, bizim bu istekleri, bu hakları hayata geçirmenin yolunu bulmamız gerekir. Mahallemizdeki sorunlarımızı da dernekte böyle çözmeyi doğru buluyoruz.

Kadın Kadına Mülteci Mutfağı hakkında detaylı bilgiye web sitelerinden ve sosyal medya mecralarından erişebilirsiniz:

http://kadinkadinamultecimutfagi.org/

https://www.instagram.com/kadinkadinamultecimutfagi/

https://www.facebook.com/kadinkadinamultecimutfagi

--

--

beyond.istanbul
beyond.istanbul

by Mekanda Adalet Derneği | Center for Spatial Justice