Mudurnu’nun Hayaletli Şatoları

Anadolu’nun tarihi kentlerinden Mudurnu, bir süredir Ortadoğulu paralı müşterilere pazarlanmak için yapılan bir gayrimenkul projesi ile gündemde. Birbirlerinin aynısı yüzlerce ‘şato tipi’ ev büyük tepki topladı. Tarihi kent ile hayali kent arasında ise hem mekansal hem de tarihsel olarak başka bir proje var. Uydu fotoğrafları ve 2012'de kaleme aldığım yazı ile Mudurnu’nun üçlü yapılaşmasına bakıyoruz.

Yaşar Adanalı
beyond.istanbul
4 min readJan 17, 2019

--

Solda tarihi Mudurnu — Ortada TOKİ — Sağda ‘Şato’ evler

17 Haziran 2012 tarihinde, mutlukent.blog adresinde paylaştığım “Bir Zamanlar Anadolu’da” başlıklı bir içerikte tarihi Mudurnu kentinin TOKİ’nin yaptığı konutlarla dönüşümünü ele almıştım. Bulunduğu çevre ile uyum içindeki tarihi kent merkezi ile coğrafi, tarihi, sosyal, kültürel her türlü bağlamından kopuk TOKİ projesi arasındaki fark çarpıcıydı. Aradan geçen 7 senede artık Şato Evler gibi aklın sınırlarını zorlayan projelerle şaşırıyoruz. Ta ki daha büyük saçmalıklarla bir öncekileri normalleştirdiğimiz yakın bir geleceğe kadar…

Bir Zamanlar Anadolu’da (17 Haziran 2012)

Mudurnu ismini çok duyduğum ama yolumun hiç düşmediği yerlerden biriydi. Saray helvası ve Mudurnu Piliç markasının ötesinde de burayla bir tanışıklığım yoktu. Bolu Dağları’nda geçirilen zamanı fırsat bilip altı üstü 5000 kişinin yaşadığı Mudurnu Merkez’e kısa bir ziyarette bulunmaya karar verdim. Bolu’ya bağlı Mudurnu’ya “Bir Zamanlar Anadolu’da” tadında pitoresk bir yoldan geçerek varıyorsunuz. Sizi önce Mudurnu saray helvası sonra da eski “ihtişamlı” günlerinden çok uzaklarda olduğu belli Mudurnu Piliç Fabrikası karşılıyor.

Kasaba merkezine gelir gelmez Anadolu’nun küçük ama son derece karakterli bir noktasında olduğunuzu anlıyorsunuz. Burası ismini Bizanslı bir prensesten alan tarihi bir kasaba. Cumartesi kurulan pazar, Mudurnu’yu civar köyler ve yerli turistler için bir çekim merkezi yapıyor.

2000’lerin başlarında Mudurnu Piliç’in iflası yörenin ekonomisini fena halde etkilemiş, Mudurnulular da kentin tarihi mirasını krizden çıkış için değerlendirmeye başlamışlar. Şehir ortasından geçen deresi, iki yanında yükselen dağları, yemyeşil doğası, tarihi eserleri, kent müzesi, tescilli yapıları, tarihi çarşısı ile kesinlikle gidip görülesi, en azından içinden geçilesi bir yer. Hele cumartesi ziyaret ederseniz kendinizi capcanlı bir kasabada bulacağınız garantili.

Bu tarihi kasabaya, diğer yüzlercesi gibi, TOKİ’nin elinin değdiğini “3. Etap Toplu Konut Projesi” ilanını görünce tabi ki farketmiş bulundum ve hemen meraklandım. TOKİ’nin niteliksiz mimarisi, bulunduğu çevreden ve hayattan kopuk, bağlamsız projeleri düşünüldüğünde böylesine karakterli bir yere nasıl bir proje “kondurduğunu” her ne kadar tahmin etsem de, görmek istedim.

600 yıldan eski Yıldırım Beyazıt Camii’nin hemen arkasında yer alan yön tabelasında sıralanan “Kent Müzesi”, “Mudurnu Korunması Gerekli Sokak Sağlıklaştırması Uygulama Alanı” gibi yerlerden biri de 1. ve 2. Etap TOKİ Konutları’ydı. Artık TOKİ’ler Türkiye’de coğrafi bir gerçeklik; Adliye, Müze, Hastane gibi yönlendirme tabelalarında yer alan bir kategori halini almış durumda.

Kısa bir araba yolculuğunun ardından, bu ufacık kasabanın artık “bittiği” noktada sıralı TOKİ blokları sizi karşılıyor. En fazla bir düzine kadar dörder katlı apartmanlar, araba parkları, küçük bir okul ve “TOKI’s CAFFEE” den oluşan bu yere “yaşam alanı” demek pek mümkün değil. Zaten etrafta da bir “canlıya” rastlayamadım.

“Küçük Kasaba’nın küçük banliyösünün sakinleri muhtemelen güzel, canlı bir cumartesi geçirmek için bir kaç kilometre ötedeki kasaba merkezine gitmişlerdir” diye aklımdan geçirdim. Mudurnu’nun TOKİ’si ile kent merkezi arasındaki kontrast çarpıcı. Bir tarafta, canlı sokaklar, kiraz ağaçları, belediye hoparlörlerinden yapılan anonslar, çeşitli fonksiyonlarda mekânlar, nitelikli yapılar ve yüzyıllar içinde örülmüş bir kasaba hayatının sahiciliği, diğer tarafta yapay, düşsüz, boğucu bir banliyö hayatının ilk adımları yer almakta sanki. Hemen yüz metre kadar ileride yer alan inşaattan TOKİ konutlarının sayısının artacağı, Mudurnu yaşamının TOKİ’leşmeye devam edeceği anlaşılıyor.

--

--