İnsanın Anlam Arayışı
Nöroloji ve psikoloji çalışan Viktor E. Frankl tarafından yazılmış olan bu kitap, Frankl'ın İkinci Dünya Savaşı sırasında toplama kampı deneyimleri ile logoterapi yönteminin ilkelerini anlatmaktadır. Yaşamdan beklentimizden ziyade yaşamın bizden ne beklediğinin önemine dikkat çekmiştir. Yaşamın bir anlamı var mı yok mu gibi bilinmezliklerden ziyade yaşam tarafından sorgulandığımızı ve doğru adımlar atıp atmadığımızı değerlendirmenin anlamlı sonuçlar çıkaracağını vurgulamaktadır.
Yazar kitapta özellikle Auschwitz Toplama Kampı’ndaki zorluklardan, insanların nasıl ölüme gönderildiklerinden, en sevdiklerinden bir haber yıllarca bu zulme katlandıklarından ve hatta katlanamayanların durumlarından, yaşamak zorunda kaldıkları kötü yaşam şartlarından örneklerle bahsetmektedir. Bunca zorluk, kötülük karşısında bazı insanlar pes etme hali göstermişler bazı insanlar ise bunun boşa olmadığını yani hayattan öğrenmesi gerekenler olduğu ve bu kampla nasıl baş edip kamptan çıkınca nasıl bir hayat süreceği gibi konulardaki cevaplarını devamlı düşünerek zorlukları göğüslemişler.
Victor Frankl da bu zorlukları göğüslemiş. Hep eşini düşünmüş ve çıktıktan sonraki amacının geleceğe bırakacağı eser olduğunu düşleyerek günlerini geçirmiş. Kitabın bu acıları içeren ilk bölümünü okurken, belki bu kampa gidip yerinde görmüş olmanın da verdiği hüzünle o acı çığlıkları yüreğimde hissettim. İnsanları acımadan yakan, duş yapacaklarını zannettirip gaz ile onları hayattan koparan da insanoğlu, yanacağını ve artık son nefesleri olduğunu bilerek bunun kurtuluş olduğunu düşünüp o kapılara yürüyen de insanoğlu. Ne tuhaf değil mi zulmü çektirenin de çekenin de aynı tür canlı olması?
Kitabın ikinci bölümünde ise Frankl'ın kampta uyguladığı yöntemin literatürdeki adının logoterapi olduğu ele alınmıştır. Logoterapi insanın yolunu bulması, bu hayattaki asıl tutkusunun peşine düşmesini sağlayan bir yöntemdir. Logoterapiye göre yaşamın anlamını 3 farklı yoldan keşfedebiliriz:
1) Bir eser yaratarak ya da bir iş yaparak
2) Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek
3) Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirerek
“Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her nasıla dayanabilir.” demiş Nietzsche. Logoterapi de aslında buradaki nedenin ortaya çıkarılmasına destek verir. Aslında gerçekte ihtiyaç duyulan şey gerilimsiz bir hayattan ziyade özgür olarak seçilen bir hedef için mücadele etmektir.
Toplama kamplarındaki yaşam psikolojide ‘geçici varoluş’ olarak da adlandırılmaktadır. Geleceğe inancını yitiren tutuklu kendi çöküşüne, ruhsal çöküşüne göz yummaktadır. Bu şekilde insanları hayatta tutabilmek için yazar toplama kampı psikolojisi konusunda oradaki tutuklulara dersler vermiş. Böylece bu acıların üzerine çıkmayı başarmış ve geçmişte kalmışcasına davranmaya başlamış. Kendi anlam arayışını keşfetmiş.
Hayatımızda şu ana kadar belki çok güldük belki çok ağladık belki de bir şeyler hissetmeden yaşadık. Peki hiç düşündük mü aslında yaşadıklarımız belki de bizim anlam ararken yolumuzu daha kolay bulmamızı sağladı. Çektiğimiz o büyük acılar bizi yerden kaldırdı ve daha güçlü, daha bilinçli bir ben yaptı. Öncelikle geçmişle olan kavgamızı bitirmemiz kendimizi kabul etmemiz ve gerçekten bizim tutkumuz ne, bizim hayat gayemiz ne bunu keşfetmemiz anlam arayışımıza en temel taşları koyar. Tüm bunlara yardımcı araç ise logoterapidir. Umarım bir gün herkes içindeki bu arayışı doğru konumlandırıp olmak istediği noktalara varır.