Ayse Naz Acar
Bi’ Dünya İçerik
4 min readDec 9, 2020

--

KAYGILARIMIZ-YÜZLEŞMEK Mİ YOKSA KAÇINMAK MI?

Kaygılarınız günbegün üzerinize mi yığılıyor?
Ne sıklıkla kendinizi kaygılı hissediyorsunuz?
Kaygı çağında yaşadığımızı mı düşünüyorsunuz?

Sık sık tatilleri, huzur veren mekanları, rahatlatıcı çayları ya da aktiviteleri konuşuyor olmamız gerginlik içinde yaşadığımızın ufak bir işaretidir.

1950–1990 tarihleri arasında yapılan araştırmalarda kaygı ortamları incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; 40 yıl içinde kaygı düzeylerinde artış meydana gelmiştir. Verilere bakıldığında gerçekten kaygı çağına girdiğimizi görebiliyoruz.

Kaygının tanımı ve kaygılar nasıl giderilir üzerine pek çok kuramcı çalışmıştır. Çalışmalar sonucunda kaygı tanımları farklılaşıyor olsa da kuramcıların ortak paydada buluştuğu nokta; kaygının hoş olmayan bir duygu olmasıdır.

Kaygı kavramı ilk olarak 19. yüzyılda Freud tarafından araştırılmaya başlanmıştır. Freud’un meslek hayatı boyunca kaygıyı tanımlamaları birkaç kez değişmiştir. Son çalışmasında ise kaygıyı 3 türde nitelendirmiştir.

  1. Gerçeklik Kaygısı-Nesnel Kaygı: Tehdide verilen tepkidir.
    Örneğin; tam yarım saattir üstü başı dağınık biri tarafından takip ediliyorsunuz. Bu deneyimle gerçeklik kaygısı yaşıyorsunuz demektir.
    - Hepimizin bildiği gibi Freud bilinçli davranışlardan çok bilinç altı kavramıyla ilgilenmiştir. Bu sebeple gerçeklik kaygısı üzerine çok fazla düşmemiştir.
  2. Nevrotik Kaygı: Bilinçaltımızdaki dürtülerin riskli bir şekilde bilinç düzeyimize çıkacağı an yaşadığımız kaygı türüdür.
    -Nevrotik kaygıyı hissettiğimizde, benliğimiz savunma mekanizmalarına ihtiyaç duyar.
  3. Ahlaksal Kaygı: Bilinçaltımızdaki dürtüler ile bilinçüstümüzün yani ahlaki değerlerimizin çatışmasıdır.
    -Bunun sonucunda birey suçluluk hisseder.

NOT: Nevrotik kaygı ve ahlaki kaygımızın kaynağını bilmemiz mümkün değildir.

Sullivan ve Horney gibi kuramcılar (Yeni Freudcular), Freud gibi kaygıya ilişkin bilinçaltı deneyimleri kabul etmekle birlikte Freud’dan farklı olarak kişilerarası ilişkiler ve kültürün de önemli olduğunu savunurlar.
Mesela Sulvian kaygımızı güzel ilişkiler kurarak yenebileğimizi söylerken; Horney, kaygının kültürel normlar ile çatışılması durumda yaşandığını ifade eder.

KAYGIYLA NASIL BAŞA ÇIKIYORUZ?

Her insan kaygısıyla başa çıkarken farklı taktikler kullanır.

“Örneğin; bir araştırmada deneklere iş yeri güvenliği üzerine dehşet verici bir film izletilir. Filmde bazı iş yeri kazaları gösterilir. Bunlardan birinde işçi, testereyle tahta keserken yanlışlıkla karnını keser ve adam yerde kanlar içinde kıvranarak can verir. Denekler farklı farklı tepkiler göstermiştir. Her biri rahatsızlığını gidermek için değişik taktikler dener. En sık kullanılan strateji, izlenilenlerin sadece bir film olduğunu, gerçek bir kaza olmadığını kendilerine hatırlatmışlardır. Kullanılan bir diğer strateji ise filmi duygusallıktan arındırarak izlemek olmuştur, filmi izlerken korkunç kazaya değil de sadece teknik detaylara odaklanmışlardır.”

Tehlike ya da tehdit anında kişinin bunu atlatma çabasına, başa çıkma stratejisi denir. Kişiden kişiye değişen başa çıkma stratejilerinin pek çok türü vardır. Örnek vermek gerekirse;
-Sorunun kaynağına saldırma,
-Sorunun kaynağını görmezden gelme,
-Etrafındaki insanlardan uzaklaşma-yalnızlaşma,
-Alkol kullanımı,
-Konu üzerine araştırmalar yapma,
-Konu üzerine profesyoneller ile görüşme gibi.

Araştırmaların sonuçlarına göre; aynı olayda farklı bireylerin farklı başa çıkma stratejilerine başvurduğu görülmüştür. Her birimizin yaşanmışlıkları farklı olduğu için kendimizce işe yaradığına inandığımız stratejiler yapılandırmaktayız.

Diğer kişilik değişkenleri gibi başa çıkma stratejilerimiz de zamanla kemikleşir. Kimisi bastırmayı tercih ederken kimisi duyarlılaştırmayı tercih eder.

Ne tür davranışlar “bastırmaya” işaret eder?
-Sorunlarını görmezden gelen,
-Mümkün oldukça sorunlarından kaçan,
-Durum üzerine düşünmemeye çalışan kişiler bastırmayı tercih eder.

  • Eğer sağlığınızla ilgili yolunda gitmeyen bir şeylerin farkındaysanız fakat doktora gitmeme konusunda ısrarcıysanız ya da
  • Ortamın stresli olacağını varsayarak bir öğretmeninizle görüşmeyi geciktirtiyorsanız bastırma stratejisini tercih ediyorsunuz demektir.

Ne tür davranışlar “duyarlılaştırmaya” işaret eder?

Bastıranların tam zıttını sergileyenler ise duyarlılaştıranlardır.
Sorunlu bir durumda, hızlıca konu hakkında bilgi toplayan ve aksiyon alan kişilerdir.

  • Bir ameliyatınızdan önce büyük bir titizlikle operasyon hakkında bilgi toplayarak hazırlık yaptıysanız duyarlılaşma stratejisini kullanmış oluyorsunuz.

BAŞA ÇIKMA STRATEJİLERİ NE KADAR ETKİLİDİR?

Araştırmalara göre; kaygıyı gidermek için strateji kullanmak, hiçbir strateji kullanmaktan daha etkilidir.

Yapılan bir ankette yetişkin bireylere kullandıkları başa çıkma teknikleri sorulmuştur. Anket sonucunda, aktif başa çıkma stratejisi kullanan bireylerin mutlulukları, yaşam doyumları diğer gruba göre daha yüksek çıkmıştır.

Peki yüzleşmek mi, kaçınmak mı? Hangisi daha etkili?

Bu sorunun cevabına ulaşmak için pek çok araştırma yapılmıştır.
Neredeyse bütün çalışmalarda aktif strateji kullanan insanların, kaçınanlardan daha başarılı olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır.
“Örneğin; tüp bebek yöntemiyle hamile kalma çabalarının başarısız olduğunu gören bir grup kadının başa çıkma stratejilerini inceleyen araştırmacılar, kadınların tamamının bu deneyimi çok acı bulduğunu gözlemlemiştir. Fakat bu habere kaçınma tepkisi verenlerin (daha uygun bir vakitte ve mekanda hamile kalacaklarını hayal edenlerin ya da mucize bekleyenlerin), aktif şekilde başa çıkma stratejisi kullananlara göre daha sıkıntılı bir süreç geçirdiklerini bulmuşlardır.”

Biraz da bendeki durumdan bahsedip yazımı noktalayacağım. 😀
Ben çok uzun bir süre sorunlarımın sebeplerini arayan, çözümler için değişik metotlar araştıran biriydim. Ta ki üniversite dönemime kadar. Lisans eğitimim başladıktan sonra, stratejim biraz daha uykuya doğru evrildi. Yolunda gitmeyen şeyler olduğunda, üzüntümü gizlemek istediğimde, hiç kimsenin bana yetmeyeceğini hissettiğimde, yani şöyle depresyonun kıyılarında gezindiğim dönemlerde uyku batağına düştüm. Uyudukça uyuyordum… Bana iyi geliyor muydu?! Strateji olup, stresten kendimi korumamda işe yarıyor muydu, kocaman bir soru işareti? Aslında sorumun cevabı halen muğlak. Çünkü uyandıktan sonra da derin bir şekilde zaman acısı(!) yaşıyordum. Bende durumlar böyle… Sizler neler yapıyorsunuz, benliğinizi tehdit eden bir faktörle olayla karşılaştığınızda, ne gibi stratejiler uyguluyorsunuz?

*Bilinçüstü: Bilinç üstü alan gelecekle ilgilidir. Henüz işlenmemiş saf enerji vardır. Bu alanda henüz olmamış olanlar, niyetlerimiz ve hayallerimiz vardır.

Kaynakça:
Bilinçaltı -Bilinç-Bilinçüstü/Psikolojik Sorunlar
Açık Kaygı Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenilirliği İle İlgili Bir Çalışma
Kişilik- Jerry M. Burger

--

--

Ayse Naz Acar
Bi’ Dünya İçerik

Bi'dünyaiçerik Editörü | Düzenli yazar, düzensiz paylaşır.