Parkinson Yasası
‘ Bir iş, daima, bitirilmesi için kendisine ayrılan sürenin hepsini kapsayacak şekilde uzar.’
Parkinson yasası, Cyril Northcote Parkinson’ un Ekonomist dergisinde 1955 yılında yazdığı bu cümlesi ile hayatımıza girmiştir.
Parkinson, bu düşünceyi devlet dairelerinde çalışırken edindiği tecrübeler sonucunda ortaya atmıştır. Daha sonra fikirlerini Parkinson’s Law: The Pursuit of Progress (Parkinson’un Yasası: Gelişme Arayışı) isimli kitapta toplanmıştır. Parkinson’ un bu fikri yanında iki tane daha temel önerisi bulunmaktadır. Bunlar ise:
- Giderler, tüm gelirleri karşılayana kadar artar.
- Gündemdeki konulara ayrılan zaman, önemi ile ters orantılıdır.
Yasanın ortaya çıkması bu fikirlere dayanır ve amacı ise zaman yönetimini verimli hale getirmektir. Elinizde çok önemli bir iş olduğunda yeterli zamanınız da olduğu halde yine de son anlarda tamamladığınız oluyor mu? Belki de tüm planınızı değiştirip sadece bu işe odaklandınız ve bunu yaparak çok harika bir süreç geçireceğinizi düşündünüz. İşte tam da bu noktada yanılıyoruz. Zamanımızın hepsini sadece bir işe ayırsak dahi bu iş ona atanan son teslim tarihine göre tamamlanıyor. Bu sürenin uzun olması aslında sandığımız kadar iyi bir durum değil.
Parkinson yasasına göre çalışma süresi uzadıkça odaklanma azalıyor, verimlilik düşüyor, ana noktadan uzaklaşmalar başlıyor, detaylarda kaybolma artıyor.
Bir proje için uzun zamanımız olması tüm zamanımızı kullanmak zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Aksine fazla zaman harcamak hatta tüm zamanı harcamak detaylara gereğinden fazla girmektir. Harcanan zaman işin kalitesini göstermez. Ulaştığımız çıktılar işin kalitesini belirler.
Peki ne yapmalıyız ?
✅ Uzun süre aynı işle uğraşmak yerine aralara farklı işler katarak odağımızın değişkenliğini sağlamalıyız.
✅ Uğraştığımız işi alt bölümlere mutlaka ayırmalıyız. Her bölümün tamamlanması için de zaman çizelgesi oluşturulmalıyız.
✅ Teslim tarihine kadar tüm zamanı kullanmayı planlamak yerine sadece yeterli olacak zaman ayırmayı benimsemeliyiz.