İZLE: Snowpiercer

Bilgipazari
Bilgi Pazarı
Published in
2 min readJun 26, 2020

Bong Joon Ho’nun 2013 yılında çevirdiği ilk İngilizce film olan Snowpiercer dünyanın bir buz küresine dönmesinden bir yedi yıl sonra yeryüzünde yaşayan son insanların 1001 vagonlu trendeki hiç bitmeyen yolculuğunu anlatıyor.

2013 yapımı ‘Snowpiercer’ filmi,2031 senesinde küresel ısınmayı durdurmak için yanlış yapılan bir deney sonucu dünyanın buzul çağına dönmesinin üzerine ,bu felaketten geride kalan az sayıda insan, Snowpiercer adı verilen bir trende yaşamak zorunda kalır. Ancak trendeki insanlar yöneten ve yönetilen kesim olarak ikiye ayrılır. Sürekli ezilen,hor görülen arka vagon halkı, artık bu duruma, bir son vermek isterler.

“Snowpiercer”, Bong Joon Ho’nun sosyal adaletsizlik, para, güç ve toplumsal hiyerarşiyi anlattığı bir film. Aynı zamanda,distopik Fransız çizgi roman “Le Transperceinege”den uyarlanmıştır. İklim felaketinden sağ kurtulan insanlar, sınıf düzenine göre kompartmanlara ayrılmış ve hiç durmayan trende yaşamaya devam ederler.

Şubat ayında düzenlenen Oscar Ödülleri’nin 92 yıllık tarihinin ilk defa İngilizce dışında ki bir dilde çekilen bir film en iyi film ödülünü kazanmış; Bong Joon Ho’nun yönettiği, karantina günlerimizin başyapıtı olan ve hemen her gün herkes tarafından tavsiye edilen, Güney Kore yapımı ‘Parazit’ filmi en iyi film,en iyi yönetmen ve en iyi uluslararası film kategorisinde Oscar’ı kazanmıştı.(Onu da ayrı olarak ele alacağız başka bir hafta:))

Filmde yer alan sahnelerde, kuyrukta ki insanların ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi, işkencelere maruz bırakılıp hor görülmeleri işleri dayanılmaz hale getirir. Sözde düzene,adaletsiz sisteme boyun eğmek istemeyen kuyruk üyeleri,acaba bu gidişata dur diyebilecek mi? Bir vagonun içinde yaşamaya devam etmek zorunda mı kalacaklar?

‘Adaletin olmadığı bir toplumda infial(öfkelenme) ortaya çıkar’ sözünü yaşatan sahnelerde ayrıca vagonda doğan ve büyüyen çocuklar, gökyüzünü hiç göremeyen bireyler olurken,elit kesimin göz yumduğu haksızlıklar, umursamazlıklar bir direnişin başlaması için biçilmiş kaftan görevinde, peki kuyruk üyeleri bu kadar büyük bir güçle başa çıkabilecek mi dersiniz?

Filmin sonlarına doğru, başka canları yaşatmaya çalışma arzusu, çağımızın ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ sendromuna da balta vurur kıvamda. Ara ara ‘vay be ‘ diye yükselip ‘hadi ya’ diye kederlenerek sürüklenebileceğimiz,verimli,2 saat.

İzlerken kendimizden ve hayatımızdan bir şeyler bulabileceğimiz,karakterlere bürünüp onlarla mücadele edeceğimiz, sahneleri derinden yaşayacağımız bu filmin;birlik olmanın da aynı zamanda önemini vurgularken, vicdanımızı duymamıza ve yeni bir bakış açısı kazanmamıza da katkı sağlayacağından şüpheniz olmasın.

İyi seyirler ,sevgili okur,sağlıcakla..

--

--