Formula 1: İstanbul Neden Özel?
Bildiğiniz üzere bu pazar günü yani 15 Kasım’ da, 9 yıl aradan sonra ülkemizde bir Formula 1 yarışı gerçekleşecek. Birçok F1 hayranı gibi ben de bu duruma çok heyecanlıyım. Sadece ülkemizde gerçekleşecek olmasından değil, İstanbul pistinin özel bir yeri olması nedeniyle de bu pazar gününü heyecanla bekliyorum. Sayılı günler çabuk geçer derler ama sanki bu sefer günler iki kat yavaş ilerliyor gibi.
Aslında sizlere doğruyu söylemem gerekirse Formula 1 hakkında bir yazıyı kaleme almayı gerçekten çok istesem de konumun ne olacağına bir türlü karar verememiştim, ki bu satırları yazarken bile gittiğim yoldan pek emin olduğum söylenemez. Aslında bu karasızlığımın nedenini anlamak çok zor değil. Dile kolay, 9 yıldır İstanbul’ a F1 araçlarının tekerlerinin değmemiş olması, en son 2011 yılında yaşadığımız bu heyecanı giderek biriktirmiş ve sonucunda da büyük bir özlem yaratmış olmalı. Ve takdir edersiniz ki İstanbul’ daki yarışlar sırasında F1 izleyicilerini etkileyen olaylar da olmalı ki bu heyecan günümüzde bile etkisini sürdürsün. İşte belki de o yüzden hem bu pazar günü yapılacak yarışından öneminden bahsetmek hem de geçmişi yad etmek bu yazı için en uygunu olacak gibi duruyor. Ortaya karışık yani :)
8. Yarış ve 8. Viraj
2005–2011 yılları arasında yapılan 7 yarıştan sonra 20 F1 pilotu, 2020 yılının 14. yarışını, ülkemiz açısından ise 8. F1 yarışını gerçekleştirmek için bu pazar günü İstanbul Park’ ta yarışacaklar. Bu yüzden hem 8. yarış hem de İstanbul Park demişken pilotların korkulu rüyası olan 8. virajdan bahsetmeden olmaz.
Dört tane ayrı küçük düz yoldan oluşan 8. viraj eski arabalar kullanılırken en küçük bir hata yaptığınızda spin atmak için biçilmez kaftandı. Günümüz arabaları çok daha gelişmiş olduğu için bu virajın pilotları eskisi gibi zorlamayacağı söylense de 16 pilotun bu pistte daha önce hiç yarışmamış olduklarını da unutmamak lazım. Belki yarış zamanı olmasa da antrenman turlarında acemilikten ortalıkta spin atan birçok araç görebiliriz.
Ayrıca bu virajı dönerken pilotların maruz kalacağı neredeyse 5G’ lik kuvvet ise özellikle yarışın sonlarına doğru pilotların boynu için çok yorucu olacak diyebiliriz.
Sebastian Vettel’in Kazası ve Bursa Plakalı Aracı Kullanması
2010 yarışında gerçekleşen ve akıllara kazınan diğer bir olay ise o zamanlar Red Bull takımında yarışan Sebastian Vettel’ in (ki kendisi 2006 yılında ilk kez İstanbul’ da yarışmıştı) 11. virajın ardındaki düzlükten aşağı inerken takım arkadaşı Mark Weber’ e çarpması ve tekerinin patlaması ile kendisini yarış dışı bırakmasıydı. Takım olarak şampiyonluk mücadelesi verdiklerinden olacak ki, Vettel olay sonrasında hırsının da etkisiyle o efsane cümleleri kurmuştu:
“What the **** are we doing here! What a stupid action! I’m going home.”
Eve gitme konusunda şaka yapmamış olsa gerek, kaza sonrasında pistten hızlıca ayrılmak için pist duvarları dışında bulunan Bursa plakalı aracı da kendisi kullanmıştı. Normalde, kazadan sonra görevliler o araçları pilotları sağlık tedavisine götürmek için kullanırlar ve dolayısıyla da pilotların kullanmasına izin yoktur. Fakat Vettel sinirden küplere binmiş olacak ki bizim görevliler ise pek karışamamış :)
Lewis Hamilton: 2010 Birinciliğinden 7. Dünya Şampiyonluğuna
İstanbul Park’ ın Lewis Hamilton için ayrı bir yeri olduğunu söylersem yanılmış olmam diye düşünüyorum. 2010 yılındaki yarışı kazandığında 25 yaşında olan Hamilton 12. Grand Prix galibiyetini İstanbul’ da elde etmişti. Kendisi hali hazırda Portekiz’ de yapılan yarışı da kazanarak Michael Schumacher’ in 91 galibiyletlik rekorunu kırmayı başarmıştı. Bu pazar günü 1. olması halinde Hamilton, 7. Dünya Şampiyonluğuna ulaşacak ve bu sıralamada da 7 Dünya Şampiyonluğu olan Schumacher’ e eşitlenmiş olacak. Tabii ki bunun da ülkemizde gerçekleşecek olması bir ayrı güzel.
2020 Reklam Çekimleri
Bu hafta boyunca sosyal medyadan Formula 1 hakkında birçok paylaşım gördük. RedBull ve AlphaTauri takımı araçlarının Boğaz Köprüsünde yarışması olsun, Gasly ve Albon’ un tavla oynaması olsun daha önce hiçbir ülkede görmediğimiz çapta bir reklam kampanyası düzenlenmekte. Tabii ki bunun sebebinin ülkemizde 9 yıldır yarış yapılmaması olsa da yine de bu sürede F1 sevgisinin azalmadığını görmek mutluluk verici. Bir sezonda neredeyse 2 milyar izleyiciye ulaşan bir motorsporu etkinliğininde ülkemizden manzaralar görmek gerçekten başarılı bir reklam potansiyeli, sevinmek lazım.
Eminim ki Turkish Grand Prix hakkında bahsedilecek daha çok şey vardır. Hatta siz okurlar bile belki İstanbul Park’ ta bolca anı biriktirmişsinizdir. Fakat yazıyı daha fazla uzatarak sizlerin hevesini kırmak istemem. Haftasonundaki yarış öncesi tebessüm ettirerek geçmişi hatırlatmaya çalışan ve İstanbul sevgimi paylaşan bir yazı yazmak istedim, umarım amacıma ulaşmışımdır. Lütfen sizler de bu haftasonu kimselere söz vermeyiniz. Pistte görüşürüz.
