Korona Günlerinde Kitap Okumak

Naz Manzakoğlu
BKM Kitap Kulübü
Published in
3 min readMar 27, 2020

Bu hafta başında fırsattan istifade Kitap Kulübü’nü yeniden canlandırmak üzere attığım e-postada tam olarak şu cümleyi kurdum:

“Yeni normal”imiz haline gelmeye başlayan sosyal izolasyon döneminde, kitaplar hayatımıza belki de her zamankinden daha fazla dahil oldu.

Evde geçirilen vakti keyifli kılmanın en kolay yollarından olan kitap okumak konusunda artık “Ama hiç vakit bulamıyorum ki..” gibi bahaneler geçerli değil :)

Bu cümle aslında motive etme amaçlı kurulmuş olsa da, ilk başta beni motive etmediğini fark ettim.

Seçtiğim cümle, bu sıralar sosyal medyada da sık sık rastladığımız “Shakespeare Kral Lear eserini karantinada yazmış” vb hatırlatmaların yarattığı etkiyi yaratmıştı üzerimde: Motivasyondan çok insanı daha da stres altına sokan bir mesaj içeriyordu bir yandan.

Sanki zamanımızın tümünü evde geçirdiğimiz bu günlerde yaratabildiğimiz her boş anda bir şekilde üretken olmalı, egzersiz yapmalı, kitap okumalıydık. Bu aktivite listesini sonsuza kadar uzatabiliriz :)

Benim açımdan durum pek böyle gelişmedi ne yazık ki. Evet yaratabildiğim her boş anda mutlaka egzersiz yaptım — bu zaten eski rutinimde de yer alan bir alışkanlığımdı — çünkü bana kendimi çok iyi hissettiriyor.

Fakat ofisten çalıştığımız zamanlarda bir türlü vakit ayıramadığım kitapları bu yeni döneme girdiğimizde bir türlü öncelikli aktivitelerimden biri haline getiremedim. Bu konuda epey zorlandım; bazı seferler seçtiğim kitap akmıyordu, farklı kitaba geçtiğimde de 5–10 sayfadan sonra kendimi ya kedim Çakıl’la oynarken, ya yine spor yaparken, ya evi temizlerken ya da mutfakta annem ve kardeşimle birlikte yeni tarifler denerken buluyordum.

Bu boş zamanda “mutlaka kitap da okumam lazım” şeklinde kendi kendime yaptığım hatırlatma aslında kendime uyguladığım bir baskı halini almıştı.

Bütün bunları hissederken, internette gezindiğim sırada karşıma çıkan bazı blog yazıları ve sosyal medya paylaşımları sayesinde başkalarının da benzer şeyler hissettiğini fark ettim.

Hatta bunların içerisinde yazının başında örneğini verdiğim “aşırı motivasyon” yüklü paylaşımlarla inceden dalga geçen örnekler de var :)

Sonuç olarak, ben de kendi kendime uyguladığım bu baskıyı sonlandırmaya karar verdim. Öncelikle, yaparken bana iyi geldiğini düşündüğüm şeyleri listeledim.

Listenin en başında evdeki süreyi aileyle birlikte daha kaliteli şekilde geçirme (birlikte yeni tarifler denemek, film izlemek, oyun oynamak, uzaktaki akrabalarla sık sık — mümkün olduğu durumlarda da görüntülü — konuşmak.), arkadaşlarla görüntülü konuşma, müzik dinleme ve spor yapma yer alıyordu.

Ben de bir süreliğine kitap okumayı aklımdan çıkartarak, bana kendimi iyi hissettiren ve zaten yapmakta olduğum bu aktiviteleri yapmaya devam ettim.

Ve bu sabah işler arasında yarattığım vakitte yaptığım sporun ve kardeşimle izlediğim bir bölüm dizinin ardından kahvemi hazırlayıp koltuğa oturduğumda, elim uzun zamandır onu okumam için bekleyen “Son Av” kitabına gitti :) Yazarın önceki kitaplarından da hareketle son derece sürükleyici olacağını tahmin ettiğim kitaba başlamadan hemen önce bu yazıyı yazmak istedim.

Özellikle polisiye kitap severlerin mutlaka bildiğini tahmin ettiğim bir yazar olan Jean-Christophe Grangé’nin son kitabı olan “Son Av”ı okumak üzere yazımı noktalarken yukarıda söz ettiğim blog yazılarından iki örneği sizinle paylaşmak istiyorum.

Herkese sağlıklı günler diliyorum! :)

--

--