İki sene geçti , Soma çocuklarının ve annelerinin arkasındayız…
Bir Cuma günü 2014 Mayıs Soma faciasında mühendis eşini kaybeden anne ve öğretmen Hidayet Tokgöz ile telefon ile konuşuyorum. Kendisine ne zamandır ulaşmak istiyorum. Kendisinin Soma’lı anneler arasında ne kadar çok sevildiğini, sayıldığını burs program için bağlantıda olduğumuz TED Derneği yöneticilerinden duymuştum ama onunla tanışmak ve başından geçenleri, yeni hayatını bizzat kendisinden duymak istedim. Bu yazıyı tasarladığım zamanlar Dünya Kadınlar Günü’ne yaklaşıyorduk, içimden bugünün anlamını ve kadınların mücadelesini en derin Soma’lı kadınların hayatından anlarız dedim. Hidayet Hanım’dan öğrenmek istediğim bir iki konu var. Birincisi facia sonrası hayatlarının nasıl değiştiği. Maden faciasının 2 yılını geride bıraktık, ne oldu bu maden şehidi eşlere, halen kendi ayakları üstünde kalabilme mücadelesi veriyorlar mı? Aralarından kaçı kendileri ve çocukları için bir değişim yaratabildi? Bunu ilk ağızdan duymak ve öğrenmek istiyorum.İkinci olarak hala daha yapabileceğimiz neler olabilir? Soma’da ki maden kazasından sonra ki hayatı anlayarak acaba nasıl daha kapsamlı bir etki yaratabilirdik diye merak ediyorum.
Belki duymuşsunuzdur, Bridge To Türkiye Fund olarak Türk Eğitim Derneği (TED) aracılığıyla 4 senelik 35 üniversite öncesi çocuğa eğitim bursu veriyoruz, ve ÇYDD aracılığıyla ayrıca üniversite bursu sağladığımız 10 öğrencimiz var. Burs programımızın ikinci senesindeyiz, öğrencilerimizi BTF olarak takip ediyoruz . Destek sağladığımız çocuklarımızın hemen hepsi eğitimlerine devam ediyorlar, mutluyuz. Soma’nın çocuklarına sahip çıkan, güçlü burs ortağımız Türk Eğitim Derneğinin kurumsal yapısı ve uzman kadrosuyla süreklilik göstererek yaptığı tüm saha çalışmaları için gurur duyuyoruz. Umudumuz mağdur kalan madenci çocuklarının hepsinin liseyi bitirmesi, üniversiteye gitmesi, ve yeni bir meslek edinerek kendi kararları doğrultusunda yaşamlarını kurmaları.
Söyleşimize “Kadın olmak zor” diye başlıyor Hidayet Hanım, yüksek öğrenimini Anadolu Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümünden tamamlamış, meslek sahibi, ve halen Atatürk İlkokul’unda öğretmenlik yapıyor. Madenci Eşinin ölümüyle zor günler geçirmiş elbet; depresif duygular panik ataklar, sırt ağrıları, ellerinin titremesi vs. hepsini zaman zaman yaşamış ve belki de hala yaşıyor. Selim adında 3.5 yasında bir oğlu var, oğlunun gözlerinin hem kendisi, hem eşi ve hem de çocuğu olarak bir sürü dili var onun için. Kendisi bir öğretmen, eğitimci ama ona rağmen oğlunun son iki yıldır babasız geçirdiği süreci, davranış psikolojisini ve kendi anneliğini sorguluyor.
Aslında Hidayet Hanım bir istisna. Keşke her kadın eğitimli ve meslek sahibi olabilseydi onun gibi. Maden şehidi eşlerin çoğu lise ve öncesi mezunu, erken yaşta evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, okula devam etmemiş ve hiç çalışmamış bayanlardan oluşuyor. Kazadan sonra tek vesil-ebevyn olarak kalmalarına rağmen, çocuklarını ilgilendiren büyük veya küçük kararlarda seyirci konumuna düşmüşler, kayınvalide ve kayınpederin baskısı ve torun himayesiyle hayatlarını bir şekilde sürdürüyorlar. Kimisi aile içi “Yabancıya gitmesin”, diye bir oğlan kardeş ile evlendirilmek bile istenmiş. Bütün bunlar yüzünden tamamen aileden kopmak isteyenler, veya eşinin ailesiyle geçinemeyip mahkemelik olanlar var. Hidayet Hanım kendi acısını bir yana bırakıp, diğer annelerin ihtiyaçlarına koşmuş, çaresizliklerine çare aramış, kendilerine verilen haklarını alabilmeleri için ellerinden tutup devlet işlerinde, banka hesap ödemelerinde koşuşturmuş.
Aralarında parmakla sayılacak kadar az anne kabuğunu yırtarak kendi ayakları üstünde durabilme cesaretini toplayabilmiş, işe girmiş ve hayatlarında yeni bir sayfa açmaya başlamış. Kendine bakmak süslenmek ve günışığına çıkmak istedi zaman tanıdıkları tarafından negatif reaksiyonlara boğulmuş; örneğin bir dul anne üstüne yeni bir bluz alacağı zaman “Aaaaa acısını ne çabuk unuttu” diye damgayı yemiş, alışverişte kendisine seçtiği eşarbın rengine kadar eleştirilmiş.
Kadın olmak zor evet hepimiz yaşıyoruz, çalışıyoruz, ama eğitim alamamış özgüveni olmayan böyle mağdur kadınlarımızın hayatı çok daha zor, onların gerçeklerini anlatabilmek bile korkutucu. Soma’da ki kadınların yaşantısı bizlerin yaşadıkları ve gerçekleri değil çünkü, aramızda büyük uçurumlar var. En içler acısı kadınların kişisel hürriyetlerinin başkaları tarafından yönetilmesi ve boyun eğmelerine tanık olmak. Bizim “helplessness’ dediğimiz kavram işte bu olsa gerek. Bir sonraki nesilin (şu anda eğitim gören çocukların) Soma’da bu tip dogmaları kırmaları gerekiyor, bu yüzden eğitimlerine devam etmeleri şart. …Özgür bireyler ilkonçe kendileri için, sonra da çocuklarının geleceği için söz sahibi olabilirler. Eğitimin ilk önce kadınları bireyselleştirmesi şart heryerde ve Soma’da.
Annelerinin durumları işte böyle, BTF gönülleri olarak bizler Somali anneleri unutmadık, onların acılarını paylaşıyoruz. Küçük de olsa hergün ileriye birer adım atabilsinler, istedikleri renkli esarbi alsınlar ve artık yeni bir hayata başlasınlar. Hani ilk paragrafta demiştim ya, daha neler yapabiliriz diye, ilk önce çözüm başlangıcı olarak dul kalan annelere yeni hayat kurabilme desteğini verebilmeliyiz, daha az eleştirel olabiliriz. Sonrasında onlara odaklı beceri ve özgüvenlerini geliştiren programlar yaratabilir destek sağlayabiliriz. Ve anladık ki dönüp dolaşacağımız yer veya başlangıç yine eğitimden geçiyor. Bizim gibi kurumlar, ve gönüldaşlar için vereceğimiz en güzel toplumsal sevgi onlara ve çocuklarına vereceğimiz sosyal ve eğitim desteğinden geçiyor.
Hidayet Hanım’a gelince, onun bizler için yeri bambaşka, o güçlü bir kadın, içinde ki sevgi ve cevher ile daha nice oluşumlara veya toplumsal girişimlere öncü olacağını göreceğiz yakında…