Muhteşem Gatsby Muhteşemmiş
Geçen gün en sevdiğim kitaplar listeme bir yenisini daha ekledim. Ama bu kitabın da eklendiğini fark etmem bir arkadaşımın “Kitap neyle ilgiliydi?” diye sormasıyla oldu. Cevap veremedim. Kitap o kadar hızlıydı ki okurken olaylar ne zaman başladı da bir anda son buldu anlayamadan bitti. Sahi kitap neyle ilgiliydi?
Ne zaman aman aman övülen bir kitabı okusam ya da bir filmi izlesem sonuç hüsran. Çünkü beklenti başka, önüme çıkan yapıt bambaşka oluyor. Kitabın arka kapağını kapattığımda da beklediğim gibi vasat bir kitaptı diye düşünmüştüm. Ama Muhteşem Gatsby beni şaşırttı, çayın demini alması gibi tadını aradan biraz zaman geçince almaya başladım.
Bir kitabın, kurmaca eserse tabii, özetlenememesi kadar o kitabı muhteşem yapan bir şeyin daha olduğunu düşünmüyorum. Muhteşem Gatsby ise özetlenmesi imkansız bir eser. Bakıldığı zaman klasik bir aşk üçgeni. Zengin kız, fakir oğlan, zengin kızın zengin kocası. Kızı elde etmek için zengin olan fakir oğlan. Bitti. Hayır, bitmedi.
Muhteşem Gtasby 1920'lerin Amerika’sını görmek için sosyolojik okumaya sonuna kadar elverişli bir kitap. Ve bunu öyle gözümüze soka soka yapmıyor. Üstten olayları işlerken alttan alta gerek hikayenin hızı, gerek Gatsby’nin partileri, gerek Nick’in gözlemleriyle deyim yerindeyse çaktırmadan yapıyor.
Anlatıcımız Nick’i atlayıp geçemeyeceğim. Nick’in aslında en temel karakter olup aynı zamanda bu kadar edilgen olması başta rahatsız etse de sonrasında beni bir sorgulamaya yöneltti. Bu hikaye Nick olmasa da olurdu. Daisy ve Gatsby bir şekilde buluşurdu elbet. Ama Nick olmasa bize bu hikayeyi anlatan biri olmazdı. Nick’in oradaki varlığı ama bir o kadar da yokluğu beni onun o boşluğunu kendim doldurmaya sevk etti. Böylece bir yerde hikayeyi okumaktan ziyade hikayeyi anlatmaya başladığımı fark ettim.
Son olarak ilk kez bir kitapla filminin (2013 yapımı olan)birbirini tamamladığını düşündüm. Film demişken soundtrackını da buraya bırakayım.