¡No hablo Español!

elif
Ciddi Geyik
Published in
3 min readMay 30, 2015

Erasmus icin Almanya’ya geleli 2 gün sonra 3 ay olacak ve ben cok rahat bir sekilde sunu soyleyebilirim ki 3 ayim stres yapmakla gecti. Ciddiyim. Milyon tane ders almam -mecburi- ve derslerin cogundan hicbir sey anlamamam ve Almanya’nin asiri pahali bir ulke olmasi ve daglarin; Black Forest’in dip bucaginda takili kalmam ve bu köyde (evet köy disarisi tezek kokuyor) yapacak hicbir sey olmamasi buyuk bir etken. Simdi bu konuya sonra deginirim belki de deginmem cunku icim daraldi dusununce. Yine boyle bi bunalmisken yaklasik 2–3 hafta once, kankim S. dedi ki “Aa yeter be, Erasmus’a stres yapmaya mi geldik herkes egleniyor, ben Ispanya’ya gidiyorum!”. O sirada yaklasik 5 gundur 5 metrekarelik dairesini hic terk etmemis ben icin hayatta daha cazip bir sey yok tabi: “Ulan gidelim be!”

Gittik. Babamin israri uzerine Endulus gezisini de ekledik, butun gun en az 5 saat yol yuruyerek sehri sirtimizda cantalarla 35 dereceyi bulan sicagin altinda tavaf ettik. Valencia, Cordoba, Granada, Madrid ve… Madrid’te bi duralim, hikayem burada basliyor. Madrid’din ilk gunu cok guzeldi, ikinci gunu iple cekerkene sabahleyin ben fenalastim, eczaneden ilac aldim baktim atesim cikti basim donuyor boyle olmayacak, saat 5te hastaneye gittim. Su noktaya kadar hayalimde bir serum taksinlar da hemen ayaga kalkarim ben diyerek damarima soguk soguk akacak bir serum hayaliyle yanip tutusuyorum. Hemen acilde 4 doktor beni ayak ustu muane etti, sikayet, tansiyon, ates vs. Hemen bir not duseyim suraya Ispanyol’lar her ne kadar israrla aksini iddia etseler de Ingilizce bilen bir toplum degil. Liseli gencler, universiteliler, ESNAF bilmiyor. Bank diyorum anlamiyor Banko diyorum, “aaa Bancoo” diyorlar. Cem Yilmaz’in Balzamik sirkesi hesabi. Lisede gordugum azcik Ispanyolca’yla da o vakte kadar isi goturuyordum. Mesela Almanya’da 3 ay gecirdim ama hala markette kasada bana soylenen para miktarini anlayamiyorum, Ispanya’da bana bi haller geldi ki sormayin anonstan tren saati, seferi bilgisini cikarabildigimi farkettim oyle boyle degil, bu gazla da “¿Hablas Ingles?” gibi girisleri de biraktim artik insanlara “Perdon. ¿Donde esta…?” gibi cok Ispanyolca biliyor ve cevabi cok anlayacakmisim gibi cumleler kurmaya bile baslamis idim. Her sey bir yere kadar.

Hastaneden devam ediyorum. Sikayetlerimin Ingilizcesini bile bilmedigimden Ispanyolcasini onceden telefonuma kaydedip hastaneye gittim ki cok akillica bir hareketti kanimca. Beni bir ön muayenin ardindan bekleme salonuna aldilar. 50 kisi bir televizyon onunde oturmus bekliyoruz, cogunluk yasli. Ayrica hic kimse de gozume hasta gozukmuyor, ben kafami tutamazken bu Ispanyollarin cene dusuk bidi bidi... Allah Allah 1 saati dolduruyoruz hala bekliyoruz ama ben atesten tir tir tityorum, dostum S. ne yapacagini bilemez bir halde hemsirelerle konusmaya calisiyor ama Ingilizce bilen yok. Hala bekliyoruz babam ariyor beni ki telefonda uzun bir azar isitiyorum, babamin huyudur ters bi sey gitmeye gorsun. Oturup deli gibi aglamaya basliyorum -agladigim icin de kiziyor- . Salonda sessizlik oluyor ben aglayinca, bir teyze disinda kimse umursamiyor sadece izliyor. Teyze de Ingilizce bilmiyor ama benim kizim Ingilizce biliyor onunla konusun diye hemen telefona bagliyor, ne ise yarayacaksa. 2. saatin sonunda S. hemsirelerle kavga etmeye basliyor. Surada hemen bir noktaya degineyim Ispanyollara istedigin kadar Ispanyolca bilmiyorum de umursamiyor ve konusmaya devam ediyorlar. Artik en sonunda bir hemsirenin S.’e Ispanyolca bagirdigini, S.’in de ona “Bana bagirma!” diye Turkce bagirdigini da gormus oldum. Zaman boyle akip giderken benim sinirlerim iyice bozuluyor agliyorum falan (hemen bir parantez, cok nadir aglayan biri olarak herhalde son 5–6 yildir bu kadar aglamamisimdir yani dusunun sinirlerim harap) cunku artik 3.5 saati devirmisim, bos bi sedye bulup uzanmayi, ya da koridora gecip bayilma numarasi yapmayi dusunurkene sonunda doktor beni almaya geliyor. Cok sukur azcik Ingilizcesi var ve cok tatli genc bir kadin.

Sonrasi muayene: 10 tup kan tahlili, 4 serum, ilaclar vs. (Serumu bile koltukta veriyolar yahu ben ölüyorum bana bi sedye!) Doktorum ise cok tatli sik sik yanima gelip “¿Que tal Elif?” diye soruyor, en sonunda “If you were my sister I would want you to spend the night here.” diyor ama ben reddediyorum, 11 saatim bu lanet hastanede gecmis, gideyim artik. Ertesi gun de masraflari odemek icin hastaneye gidiyorum ama yine derdimi anlatacak kimse yok. Ne zaman ¡No hablo Español! desem insanlar ¡No hablo Ingles! deyip -cidden- omuz silkiyolar. Bu kadar umursamamazlik. Sadece bi kere ¡No hablo Español! dedigimde otobus soforunden farkli bir cevap aldim o da “Eger bunu soyleyebiliyorsan birazcik biliyosundur…” tarzi bir seydi ve umursamayip Ispanyolca konusmaya devam etti.

Ben en sonunda Madrid’ten Barcelona’ya ordan Girona Havaalanina gecip guzelim odama, caaanim Almanya’ya dun saat 18:00 sularinda kavusuyorum. Yani hastaneden ciktiktan 65 saat sonra. Dune kadar 40 saat uykusuz kaldigim, ve 3 gun dogru duzgun hicbir sey yemedigim gercegi var bi de. Tam bir survivar. Su an cok sikici bir yazi yazdigimdan, aslinda sirf icimi dokmek icin yazdigimdan, hala kendimi cok da iyi hissetmedigimden daha Ispanya’yla ilgili anlatmak istedigim milyon tane sey oldugu halde burada kesecegim.

Daha yikanacak camasirlarim, temizlenecek bir odam ve beni bekleyen bulasiklar var malesef. Hayat böyle devam ediyor iste.

--

--