Blockchain’in Geleceği

Yusuf Tok
Codable
Published in
7 min readMay 8, 2018

2017 senesi Blockchain ve kripto paralar için muazzam bir yıl oldu. 2017 içerisinde Bitcoin’in değeri 20.000 USD’ye yaklaşırken, kripto para piyasasının toplam değeri 2018'in ilk günlerinde 820 milyar USD’yi gördü. Blockchain alanında yatırım yapan girişimler 2017 yılında 800'ün üzerinde ICO(Initial Coin Offering) ile toplamda 6 milyar USD’yi aşan fon topladılar.

2018'in ilk 4 ayını aynı parametrelerle değerlendirdiğimizde ise biraz kafa karıştırıcı olarak nitelendirilebilecek bir tabloyla karşı karşıyayız: Bitcoin’in değeri 7.000 USD’nin altını görüp, an itibariyle 9.300 USD civarında seyr ederken, kripto paraların toplam piyasa değeri de 250 milyar USD seviyelerine inmiş olup, yazının kaleme alındığı dönemde 425 milyar USD civarında gezinmekteydi. Yani 2017'nin genelinde ve özellikle son çeyreğinde kripto paralara olan inanılmaz teveccühe bakıldığında 2018'in ilk çeyreği pek de parlak geçmedi. Öte yandan güvenilirliği ve meşruiyeti ciddi biçimde sorgulanmasına rağmen ICO’lar daha da hızlanarak devam etti ve 2018'in ilk 4 ayında 600'ün üzerinde ICO’da 4 milyar doların üzerinde para toplandı.

Bir yanda adem-i merkeziyetçi konsensüs mekanizmasına ve şeffaflık ilkelerine meydan okuyan ölçeklenebilirlik ve mahremiyetle ilgili fundamental sorunlar nedeniyle hem Blockchain teknolojisinin hem bu sistem üzerine inşa edilen kripto para dünyasının bir “hype”tan ibaret olduğunu ve toz duman ortadan kalktıktan sonra geriye pek bir şey kalmayacağını düşünenler var.

Öteki tarafta Blockchain teknolojisinin internet üzerinde aracısız olarak değer transferini mümkün kılmasıyla bir devrim gerçekleştirmekte olduğunu ve mevcut sorunların öyle veya böyle aşılacağını düşünenler var. Blockchain’e inananlar da kendi içinde bir kaç kliğe ayrılıyor: “Blockchain harika bir teknoloji. Bitcoin ve kripto paralarsa şarlatanlık veya iyi kötü bir “Proof of Concept” projesinden ibaret.” diyenler, “Kripto paralar Blockchain teknolojisinin lokomotifi ve ana kullanım senaryosudur ve böyle olmaya devam edecektir” diyenler, bunların içinde “Kripto paralar bir şekilde var olacak ama bugünküler Bitcoin dahil ilkel öncüller. Bunlar yerini daha güçlü ve gelişmiş haleflerine bırakacak.” diyenler ve “Bitcoin Blockchain teknolojisinin varlık sebebi ve en büyük değeridir. Değerini artırarak varlığını korumaya devam edecektir” diyenler…

Şahsen ben geleceğe dönük olarak yapılan iddialı tahminlere rezervli yaklaşıyorum ve kendim de büyük tahminler yapmaktan kaçınıyorum. Bunun için de yeterince geçerli bilimsel bir kanıtım var :) Philip Tetlock isimli bir siyaset bilimci 10 yıl boyunca farklı alanlarda uzman 284 kişinin 28.000'in üzerinde tahminini, rastgele tahmin üreten bir “Random Forecast Generator”’la karşılaştırdı. Sonuçta “uzman”ların tahminlerinin rastgele üretilen tahminlerden çok da iyi olmadığı görüldü.

Günümüz dünyasında her şey ve herkes birbirini o kadar etkileme potansiyeline sahip ki, ilk bakışta ilgisiz görünen pek çok olay veya olgu günün sonunda birbiri üzerinde etkiye sahip. Ülkelerin iç siyasetleri, uluslararası ilişkiler, ekonomi, teknoloji, iletişim, sosyal olaylar vb. her şeyin birbirini hem de çok hızlı biçimde etkileme potansiyeli olan bir dünyada spesifik bir konuda başarılı bir tahmin yapmak gerçekten de tesadüfün çok ötesine geçmeyecektir.

Bu noktada iddialı tahminler ileri sürenleri ya kitleleri kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmeye çalışan veya bir fikre, davaya büyük bir tutkuyla bağlandığı için o tahminin gerçekleşmesini hayatın anlamı seviyesinde idealleştirmiş kişiler olarak görüyorum. Blockchain’le ilgili farklı mecralarda büyük laflar edenlerin bir kısmının bu konuda yatırım yapmış ve yatırımının başarısı bu konudaki “hype”ın azalmamasına sıkı sıkıya bağlı olan kişiler olduğunu düşünüyorum. Bir de blockchain’in ne olduğunu ve nasıl çalıştığını tam anlamadığı halde “Bu kadar kişi bunun hakkında bu kadar laf ediyorsa vardır bir hikmeti. Ben anlamadıysam kabahat bendedir. Bari ben diğerlerinden daha fazla gürültü koparayım da daha fazla anlamış görüneyim.” saikiyle hareket eden “malumatfüruş” bir kitlenin varlığı da yadsınamaz bir gerçek. Bu noktadan sonra blockchain’in geleceği üzerine ilerleyen satırlarda yapacağım değerlendirmelere sizin de rezervli yaklaşmanızdan üzüntü duymayacağımı belirtmek isterim :)

Bir defa “private” veya “permissioned” blockchain kavramının “suboptimal” bir “distributed database” olduğu fikrine katılıyorum. Yani bir kurumunun kendi içinde dağıtık çalışan bir bilgi sistemi kurup çalıştırması için blockchain’den çok daha efektif çalışabilecek mimariler mevcut. Bu bakımdan private blockchain pek anlamı olmayan bir model. Nitekim blockchain’i anlamaya veya deneyimlemeye çalışan pek çok kurumsal firma da yönetimden gelen “Blockchain diye bir şey varmış. Her şeyi değiştirecekmiş. Bakın bakalım biz nerede nasıl kullanabiliriz?” direktifi üzerine bir private blockchain PoC’si yapıp sonra “İyi de biz bunu geleneksel yöntemlerle zaten çok daha etkin bir biçimde gerçekleyebiliyoruz” diyerek çalışmayı bir kenara park edip uygun “use case” aramaya başlıyorlar.

“Permissioned blockchain” ise biraz daha public blockchain’e yakın olduğu için kısmen güven sorunu yaşayan partilerin bir konsensüs mekanizmasıyla takas ve mutabakat yapabilecekleri bir platform sağlayarak anlam kazanabilir. Gerçek zamanlı bir takas ve mutabakat mekanizması hayata geçirmek isteyen bir grup aktörün sıfırdan bir mimari üzerinde uzlaşmaları genelde kolay olmayacaktır. Bunun yerine Bitcoin gibi bir sistemin on yıla yakın bir süredir öyle veya böyle başarıyla üzerinde çalıştığı blockchain mimarisini baz alarak hareket etmekte uzlaşmaları makul bir seçenek olabilir.

Ne var ki, an itibariyle private ve permissioned blockchain uygulamaları için büyük kurumsal şirketlerin birlikte oluşturdukları Hyperledger veya R3 Corda gibi inisiyatifler mevcut distributed computing teknolojileri ile blockchain prensiplerinden mix&match yaparak bir takım tasarımlar kurgulamakta. Bu çözümler en iyi ihtimalle zaten var olan ve uygulanmakta olan big data, no sql, distributed computing/database yaklaşımlarının yeni bir varyasyonu olmaktalar. Genellikle de kısmen yada tamamen partiler arasında bir güvenin var olduğu alanları hedefledikleri için performans açısından en ideal çözüm olmayabiliyorlar.

Performans ve ölçeklenebilirlik sorunu public blockchainler açısından da en büyük meydan okumayı içeriyor. Public blockchainlerin hatta genel anlamda blockchain teknolojisinin vadettiği potansiyeli gerçekleyebilmesi bu dev probleme tatmin edici çözümler üretmekten geçiyor. Gerek bu soruna, gerekse güvenlik, şeffaflık ve mahremiyetin birbirini yok etmeden birlikte var olabilmesi gibi sorunlara dair üretilmekte olan çözümlerin neredeyse tamamı başta Ethereum olmak üzere tamamen blockchain odaklı çalışan ve public bir blockchain oluşturmayı ve çalıştırmayı hedefleyen platformlarda geliştirilmekte. Blockchain teknolojisine büyük bir inanç ve motivasyonla bağlı olan ve stratejik anlamda bu konuda başarılı olmayı ölüm kalım meselesi olarak gören kişi veya oluşumların “Blockchain diye bir şey varmış. Herkes bundan bahsediyor. Başarılı olursa tüm yerleşik iş yapış şekillerini değiştirecekmiş. Aman biz de konudan bihaber olmayalım.” motivasyonuyla başlamış inisiyatiflerden daha başarılı olacağını ön görüyorum. Bu tarz yerleşik düzenin büyük oyuncularının oluşturduğu inisiyatiflerdeki konuya hakim ve başarılı aktörler de zaman içinde ya kendi start-uplarını kurarak yada public blockchain ekosistemindeki oluşumlara dahil olarak adanmışlığın ve inovasyonun daha üst seviyede olduğu tarafı seçmekteler.

Public blockchain seviyesinde bulunan çözümlerin private veya permissioned blockchain düzeyinde geçerli ve uygulanabilir olması pekala mümkünken, tersini iddia etmek pek söz konusu değil. Tıpkı internet programcılığının önce public domaini domine ettikten sonra, tüm kurumların iç uygulamalarını da web tabanlı internet teknolojileri ile geliştirmek veya buna dönüştürmek zorunda kalması gibi. Dolayısıyla eğer blockchain öne sürüldüğü gibi dünyayı değiştirecekse bu public blockchain önermesinin başarılı olması ile gerçekleşecektir. Buna bağlı olarak, başarılı olan blockchain mimarisinin permissioned ve private varyasyonları veya uzantıları söz konusu olacaktır.

Blockchain, merkezi yapılara güvenmek yerine adem-i merkeziyetçi bir yaklaşımı öncelemekte. Ancak ekstrem seviyede adem-i merkeziyetçi yaklaşım bir yönetişim sorununu da beraberinde getirmekte. Nasıl günümüzün karmaşık dünyasında bir ülkenin her konudaki tüm kararlarını her yurttaşın katılımıyla “doğrudan demokrasi” yoluyla almak imkansızsa aynı şeyin blockchain platformları için de geçerli olduğunu düşünüyorum.

Şu anda Bitcoin sisteminde yaşanan yönetişim tıkanıklığı bunun en bariz göstergesi. Sistemdeki aktör sayı ve çeşitliliği ve çıkar çatışmalarının geldiği noktada tüm paydaşların bir konuda konsensüse varıp sorunlara çözümler üreterek sistemi evriltmesi artık çok çok zor hale gelmiş durumda. Örneğin bütün bir 2017 yılı ölçeklenebilirlik konusunda yaşanan tartışmalarla geçti. Block büyüklüğü bazlı tartışmada hard fork’la 2 ayrı grup ana akımdan ayrılıp farklı chain’ler (BCH ve BTG) oluşturdu. Soft fork olarak Segwit’in ve onu takiben hard fork olarak Segwit 2x’in devreye alınması uzun tartışmalarla karara bağlanmışken Segwit 2x’ten planlanan devreye alımından çok kısa bir süre önce vazgeçildi. Segwit de soft fork olarak devreye alındı ama cüzdan ve borsaların tamamı henüz segwit uyumlu olmadığı için Bitcoin networkundeki transaction’ların yaklaşık %35'i segwit uyumlu olarak üretiliyor. Ancak bu oran düzenli biçimde artıyor.

Ethereum da community tarafından ortak yönetiliyor görünmekle beraber pratikte başını Vitalik Buterin’in çektiği bir akil adamlar komitesi-The Ethereum Foundation-nin dediği oluyor. Yönetişim konusundaki vaziyet tam şeffaf görünmüyor. Dolayısıyla tam demokrasi idealistleri açısından eleştiriye açık bir durum söz konusu. Hatta Buterin’e yönelik olarak “Benevolent Dictator -İyi Diktatör-” nitelemesi yapılmakta. Ancak pragmatist bir bakış açısıyla bakarsak Bitcoin gibi doğrudan demokrasiyle karar alamaz olmaktansa bir tür “Temsili Demokrasi” ile sorunlara nisbeten hızlı çözümler üretmek ve değişen şartlara adapte olmak günümüzün hızla değişen ve gelişen teknoloji ekosisteminde kaçınılmaz bir zorunluluk. Tabii “Buterin ve şürekasını seçimle değiştirebilir miyiz?” diye sorulursa, “Her rejimde Kurucu Babalar’ın biraz ayrıcalığı olur” derim :). Bu bakımdan bir biçimde çok gecikmeden kararlar alabilen ve yol haritaları çizerek platformun yönünü tayin edebilen bir yönetişim mekanizmasına sahip olmayı uzun vadede hayatta kalmanın ön şartı olarak görüyorum. Bitcoin de ya bu mekanizmayı kurmayı başaracak veya değişen şartlara zamanlı tepki veremeyerek sönümlenecektir.

Ethereum’da devam etmekte olan ölçeklenebilirlik odaklı Casper, Raiden, Plasma ve Sharding projeleri çok önemli. Bu projelerin hayata geçmesiyle Ethereum’un saniyede gerçekleşen transaction sayısı bakımından Visa’nın çok üstüne çıkması hedefleniyor. Bunun için öngörülen süre kademeli olarak 3–5 sene. Ancak örneğin Bitcoin’deki Lightning Network’un muadili olan Raiden projesinde bu yılın ortalarında canlı sisteme bir release yapılması bekleniyor. Bu konuda bu yıl içinde bir gelişme olmazsa bu ciddi bir olumsuzluk olarak algılanabilir. Zira Lightning Network Bitcoin sisteminde canlı ortamda yaygınlaşmaya başlayan bir uygulama.

Blockchain’in karşı karşıya olduğu bir başka sorun da bir “Killer App.” veya “Low Hanging Fruit” olmaması sorunsalı. Yani Blockchain önceden çözülememiş olan ama blockchain’le kolayca çözülüp değer üretmeye başladığı bir uygulama alanına sahip değil. Blockchain’in vadettiği dönüşümü sağlaması için çok fazla sayıda kişi ve kuruluşun dijital ortamda “değerin transferi” amacıyla ortak bir blokchain’i veya entegre blockchainleri kullanır hale gelmesi, yani bir “network etkisi” gerekiyor. Bu seviyeye ulaşılmadığı sürece pek çok projeyi blockchain üzerinde gerçeklemek teknik, mali ve takvimsel açıdan “feasible” olmuyor.

Şu anda Bitcoin ve Ethereum’u çok değerli kılan en önemli yönleri bu network etkisini oluşturmaya çok elverişli olmaları. Yoksa bu iki network üzerinde mevcut ekosistemi zedelemeden yapılmaya çalışılan tüm proje ve dönüşümlerin sıfırdan yapıldığı alternatif blockchain girişimleri de tabii ki mevcut. Ancak bu iki sistemi özel kılan üzerlerinde bir ekosistem oluşmuş olması. Yaşayan bir sistemi sorunsuz biçimde evriltip ilerletmek çok zor ama asıl değer de burada. Çünkü önerilen bir çözümün gerçekten işe yarayıp yaramayacağı da ancak bu büyüklükteki bir sistemde kendisini isbat etmesiyle anlaşılabilir. Yoksa iş “Şu mektepler de olmasa Maarif Bakanlığı ne kadar kolay olurdu.” demeye gidiyor. Ancak tabii ki zaman içinde alternatif bir blockchain’in bir şekilde ilgi ve teveccühü kendine çekip bir başarı hikayesi yazması da tamamen ihtimal dışı denemez.

--

--