Beynimizin Çikolatalı Milkshake’i: Pikachu! — Joel Frohlich

CogIST
CogIST
Published in
5 min readFeb 13, 2022

--

Özgün Adı: How The Cute Pikachu is A Chocolate Milkshake for The Brain
Çevirmen: Deniz Tokgöz
Editör: Kaan Hamurcu

Joel Frohlich, Los Angeles California Üniversitesi’ndeki Martin Monti’nin laboratuvarında bilinç üzerine çalışan bir araştırmacıdır. Aynı zamanda Knowing Neurons’da içerik üreticisidir.

Şirin şeyler çoğunlukla zayıf, kırılgan ve savunmasızdır. Ancak sevimliliğin kendisini incelediğimizde, Oxford Üniversitesi’nden Kringelbach ve arkadaşları sevimlilik kavramını “Davranışlarımızı şekillendiren en temel ve etkili güçlerden biri” olarak tanımlamışlardır. Hal böyle olunca temeldeki önemine rağmen, şirinlik; değişen, gelişen bir kavram ve kişisel özellik olabilir.

Şirinlik kelimesi (cute), keskin, akıllı veya uyanık anlamına gelen akut kelimesinin (acute) kısaltılmış hali olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılın başlarında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki öğrenciler, şirin kelimesini çekici veya güzel anlamlarında kullanmışlardır. Ancak şirinlik aynı zamanda zayıflığı da kastedebilmektedir. Fransızca’da sevimli anlamına gelen Mignon kelimesi, zayıf takipçi veya emir altındaki kimse anlamına gelen “minion” kelimesinin köküdür. Japonca’da da benzer bir anlama gelen Kawaii sözcüğüyse ilk defa 11. Yüzyılda “acınası” anlamında kullanılmıştır.

Ne var ki bugün Japon kawaii maskotları her zaman acınası anlamını ima etmemektedir. Oldukça ünlü bir video oyunu serisi Pokemon’da; rakipleriyle savaşırken yakıcı elektrik akımları oluşturan faremsi bir yaratık olan Pikachu, büyük gözleri, al yanakları ve orantısız büyüklükteki kocaman kafasıyla bir bebeğe benzer yüz hatlarına sahiptir. Bu özellikleri ile aslında pek de acınası olmayan Pokemon; çelişkili bir biçimde masum, sevimli ve şirin bir görünüme bürünmektedir.

Şirinlik, gelişen bir dilbilimsel kavram olabilir; çünkü şirinliğin tanımlayıcı özellikleri tarih boyunca bariz bir şekilde kabul edilmiştir. Bu tanım 20. yüzyıla kadar yapılmamış ve ancak Lorenz ve Tinbergen tarafından büyük gözler, tombul yanaklar, yüksek kaşlar, küçük bir çene ve kafanın vücuda oranla büyük olmasını içeren bir “bebek şeması” ortaya konmuştur. Bu özellikler, hayatta kalmak için ilgi ve şefkatimize ihtiyaç duyan bebeklerin tanımlanmasında evrimsel olarak beynimize yardımcı olarak oldukça önemli bir amaca hizmet etmektedirler.

Bir bakıma sevimlilik muhakememiz insan algısı için temel oluşturuyor olabilir. Kringelbach ve arkadaşları, bebek ve yetişkin yüzleri sunulan katılımcılar üzerinde manyetik beyin aktivitesini inceleyen bir araştırma yaptıklarında; saniyenin yedide birinden kısa bir sürede beynin yüzleri şirin ya da bebeksi olarak tanımlamaya başladığını ortaya koymuşlardır. Araştırmacılar, şirinliğin beynin şefkat ve empatiden sorumlu daha yavaş ağlarını etkilemeden önce hızlı dikkat kaynaklarının kilidini açan bir anahtar olduğu kanısına vardılar.

Madem şirinlik bu denli önemli bir anahtar role sahip, bir çilingir bu anahtarı taklit edebilir mi? Yıllar önce Lorenz ve Tinbergen bir kavram öne sürdüler: normal ötesi uyaran, yani doğada ortaya çıkan herhangi bir uyarandan çok daha belirgin ya da yoğun bir uyaran. Klasik bir deneyde Tinbergen, kazların yuvalarına gerçek kaz yumurtalarını yuvarlamak yerine voleybol toplarını yuvarlamayı tercih ettiğini keşfetti. Voleybol topunun beyaz rengi, büyük ve yuvarlak yapısı hakikaten de gerçek kaz yumurtalarından daha çok yumurtayı andırır ve bu da voleybol toplarının normal ötesi uyaran olarak algılanmasının sebebidir.

Benzer şekilde, Pikachu’nun bebeksi özellikleri gerçek bebeklerin özelliklerini aşabilir. Bu durum, karakteri dayanılamaz derecede sevimli ama gerçek bir bebeğin yüksek bakımına ihtiyaç duymayan, normal ötesi bir uyarana dönüştürebilir. Şirinliği algılamamızın Pikachu gibi gerçek dışı hayvanları beslemek için gelişmediğini söylemeye gerek bile yok, ancak yine de beynimiz bu tür sevimli karakterlerin doğal olmayan kocaman gözleri ve çocuksu özellikleri tarafından ele geçirildi. Benzer bir şekilde, yiyeceklerdeki şekeri algılama yetimiz; çikolatalı milkshake’in tadını çıkartmamız için değil, meyve ve diğer yiyeceklerdeki şeker tatlarını algılamamız için gelişti.

Sevimli çizgi-film karakterleri, abur cubur, bilgisayar oyunları ve diğer normal ötesi uyaranlar; ön beyinde bulunan ödül merkezinin kritik bir parçası olan nükleus akumbens ile etkileşime girebilir. Nükleus akumbens; diğer özelliklerinin yanı sıra bu tür ödüllendirme ile bağlantılı uyaranları kodlayan, dopamin salınımını sağlayan nöronları içermektedir. Madde bağımlılığındakine çok benzer şekilde normal ötesi uyaranların, beynin tüm dikkati söz konusu ödüle yönlendirerek nükleus akumbensi etkinleştirdiği varsayılmaktadır. Yapılan uluslararası bir çalışmada araştırmacılar, fotoğraflardaki “bebek şeması”nı, normalden daha çok ya da daha az şirin bebek yüzlerinin kullanılması gibi yapay yollarla manipüle etmiş ve bu olguyu incelemiştir.

Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) kullanılarak beyinleri taranırken kadınlara gerçek ve yapay görüntüler sunulmuştur. Varsayıldığı üzere, şirinliğin artması ya da azalması nükleus akumbensteki metabolik etkinleşmede anlamlı bir fark oluşturmuştur ve bu bulgu da bu bölgenin normal ötesi uyaranlarla aktive olmakla birlikte bebeklere yönelik fedakâr, besleyici davranışı tetiklemede çok önemli bir role sahip olduğunu göstermiştir.

Rafine şeker gibi diğer normal ötesi uyaranlar, beynin ödül merkezini benzer şekilde aktive edebilmektedir. Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, laboratuvar farelerinin yuttuğu şekerli suyun miktarıyla nükleus akumbensteki dopamin seviyesinin doğru orantılı olduğunu göstermiştir. Benzer şekilde Oregon’daki araştırmacılar; ergen obez genç kızların çikolatalı milkshake tükettiğinde, nükleus akumbensin hemen yanındaki, olan ve yine ödül mekanizmalarıyla ilişkilendirilen, kaudat çekirdeğinde anormal bir aktivasyon bulmuşlardır. Bebeklerin şirinliği, şeker ve diğer ödüllendirici uyaranların tümü; beynin dikkat sistemine ayrıcalıklı erişim sağlamak için manipüle edilebilir gibi görünüyor. Beynin ödül çemberi içinde Pikachu, çikolatalı bir milkshake’tir.

Bu abartılı uyaranlar, beynin uğraşı odaklarını kargaşaya sürüklüyormuş gibi görünebilir ancak bilgisayar oyunları veya sağlıksız yiyecekler; dikkatimizi yardıma muhtaç bebeklerden ya da sağlıklı yiyeceklerin elinden zorla almadan önce bile kediler, köpekler ve diğer evcil hayvanlar; önemli kaynakları elde etmenin garip bir yolunu buldular. Belki de Kringelbach ve arkadaşları şirinliği “Truva atı” olarak tanımlamakta haklıydılar. İnsanlar neden diğer türleri besleme ihtiyacı hissediyor olabilir? Neden bazen kedi yavruları, köpek yavruları ve yavru tavşanlar bebeklerden daha sevimlidir?

Bebeklerin gelişimini incelemek, bu konuda cevapları bulmamıza yardımcı olabilir. Diğer memelilerin aksine insanlar, kafatasının doğum kanalından geçebilmesi adına az gelişmiş beyinlerle doğarlar. Bu durum aynı zamanda gebeliğin süresini kısaltarak annenin üzerindeki yükü azaltmaktadır. Bebekler büyüdükçe ve yürümeye yeni başladıklarında, bir yeni doğana göre daha az bakıma muhtaç olmalarına rağmen muhtemelen bebeksi yüz özelliklerinin geçici olarak abartılması nedeniyle çok daha sevimli olarak algılanırlar. Diğer yandan köpekler, doğumdan sonra çok daha hızlı olgunlaşırlar ve doğduktan iki hafta sonra kör yavrulardan kocaman gözlü sevimli yavrulara dönüşürler.

Böylece, evrimsel psikolojinin tuhaflığının içinde, kediler ve köpekler neredeyse kendi yavrularımız kadar ilgimizi kazandılar. Gerçekten de sevimliliğin bilimi, tuhaf ve aynı zamanda sezgiseldir. İki yüz yıl öncesi için şirinlik İngilizce’de hala gelişmekte olan dilbilimsel bir kavram olabilirdi. Bugün ise şirinlik; dikkati, sevgiyi ve ilgiyi kontrol eden kritik sinirsel kaynaklara erişim için bir kısayol olarak kabul görmektedir.

Bebeksi görünüm hakkında yapılan çalışmalar, insan sevgisinin tüyler ürpertici yüzeyselliğini ortaya koyuyor. Neden sevgi daha derin kriterlere göre kazanılamaz? Ancak aynı biyolojik bir bilgisayardaki gibi, insan beyninin de bir ihtimal yardıma muhtaç bebekler olan varlıkları belirlemek için kısayollara ihtiyacı vardır. Kringelbach ve arkadaşları bu kısayolları anlamanın, bizlere doğum sonrası depresyonun anne-çocuk ilişkisi üzerindeki etkilerini hafifletmenin bir yolunu bulmamızda yardımcı olacağını umuyorlar. Ya da belki de bu bilgiler yeni bir Pokemon’un malzemelerini hazırlayacaktır. Her şekilde şirinlik hakkında yükselen kültürel duyarlılıkla birlikte, büyük gözler ve yuvarlak suratlar kalıcı olacaktır.

--

--

CogIST
CogIST
Editor for

We are an independent community which is formed by a group of students who love cognitive science.