Kuşbakışı Psikolinguistik Tarihi — Gülfem Sarı

CogIST
CogIST
Published in
7 min readFeb 7, 2024
Görsel Tasarım: Beyza Nur Hıdır

Yazar: Gülfem Sarı

Önsöz

Ege Üniversitesi Psikoloji bölümünden Dr. Cansu Pala’nın, lisans öğrencilerinin çalışmalarını bir araya getirerek oluşturduğu Psikoloji Tarihi Arşivi bilişsel bilimler için değerli bir kaynak oluşturuyor.
Her biri bir psikoloji kavramının tarihsel gelişimini ele alan metinler, okuyuculara bilişsel bilimin çalışma alanlarıyla da yakından ilişkili fikir ve kuramların nasıl ortaya çıktığını ve zaman içinde nasıl evrildiğini kavrama fırsatı sunuyor. CogIST olarak Türkçe’ye çeşitli bilişsel bilim kaynakları kazandırma amacımız doğrultusunda bu arşivin görünürlüğünü arttırmayı önemsiyor ve tarihsel perspektif odaklı bu metinleri geniş bir kitleye ulaştırmak için yeniden yayınlıyoruz. Şu ana kadar yayınladığımız tüm Psikoloji Tarihi Arşivi yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Keyifli okumalar!
CogIST

Sosyal türler arasında yer alan insanların iletişimini eşsiz kılan özelliğinin sembolik, dil-bilgisel kurallara dayalı ve biyolojik kaynakların elverişliliğiyle türün tüm üyeleri tarafından kazanılabilen özgün bir iletişim formu olarak tanımlanabilecek dili olduğu iddia edilebilir (Tomasello, 2006). Birçok araştırmacının da vurguladığı üzere, insanın bu biricik yeteneğine duyduğu ilgi ve merak insanlığın kendi tarihi kadar eskidir (Altmann, 2006; Garnham ve ark., 2006; Levelt, 2013). Psikolinguistik, bu alana öncülük eden Osgood ve Sebeok (1967) tarafından, linguistik ve psikoloji alanlarının metodolojilerini insan diline ilişkin daha bütünsel bir anlayışa erişmek amacıyla harmanlayan disiplin olarak tanımlanmıştır. Bu metin, okuyucusuna psikolinguistik disiplininin erken dönemlerindeki tarihsel serüvenine ilişkin genel bir çerçeve sunmayı hedeflemektedir.

İnsan dilinin, bir başka ifadeyle konuşma yeteneğinin M.Ö. 60.000 yıl ve öncesine uzanan bir geçmişi olduğu elde edilen antropolojik kanıtların ışığında tahminlenmiştir, (Fisher & Adams, 1994). İnsan dilini konu alan çalışmaların ve sorulan soruların kökenlerinin ise Antik çağlara kadar uzandığı bilinmektedir. Tarihteki ilk deney örneklerinden biri olmasıyla da ün kazanmış olan, Mısır firavunu Psammetichus’un (M.Ö. 663–610) en eski ırkı tespit etmeyi amaçlamış ikiz bebek deneyinin ve yine Antik dönemde Mısırlılar tarafından papiruslara rapor edilmiş ilk afazinin bu çalışmalara dair önemli kanıtlar arasında gösterilmekte olduğu Altmann (2006) tarafından ifade edilmiştir. Ayrıca, ünlü filozof Platon’un İdealar Teorisi (M.Ö. 427–347) de kavramlar üzerine önemli anekdotlar barındırması açısından daha sonra dil üzerine geliştirilecek düşünce ve kuramlara o dönemlerden itibaren zengin bir kaynak oluşturmasıyla dikkate değerdir (Akt. Garnham ve ark., 2006).

İlerleyen çağlarda, dil, dilin yapısı ve işlevleri linguistik ve psikoloji alanlarından önce tarih sahnesinde yerini almış felsefe ile filozoflar tarafından ele alınmaya devam edilmiştir. Bu filozoflar arasında, psikolojinin ayrı bir disiplin olarak doğmasına da fikirleriyle katkıda bulunmuş Descartes, Spinoza, Locke, Hume ve diğer İngiliz emprisistlerin yer aldığı Garnham ve diğerleri (2006) tarafından vurgulanmaya değer görülmüştür.

19. yüzyılın sonlarına doğru, fizyolojik metotların insan zihnini anlamaya yönelik çalışmalarda kullanılabileceği fikriyle beraber Broca (1861) ve Wernicke’nin (1874) afazi çalışmaları gibi öncü klinik çalışmalar da dil, düşünce ve beyin etkileşiminin doğasını anlamaya yönelik adımların hızlanmasında etkili olmuştur. Blumenthal’ın (1987) vurguladığı üzere, o dönemde yüz yılı aşkın köklü bir disiplin olarak Almanya’da varlığını sürdüren linguistik, eski Alman romantizmi geleneği ile yükselen emprisizm ve hızla gelişen niceliksel metotların soğuk savaşına sahne olmuştur. Eski gelenek dil üzerine yapılan çalışmaların kültürel bağlam vurgusu üzerine inşa edilmesinin gerekliliğini savunurken, neogrammarianlar olarak anılan bir grup genç linguist yenilikçi laboratuvar çalışmalarının büyüsüne kapılarak eski yaklaşıma karşı çıkmıştır.

Bahsi geçen yenilikçi laboratuvar çalışmalarına imza atan en önemli isimlerden birinin psikolojinin babası olarak anılan Wundt olduğunu tahmin etmek zor değildir. Wundt 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurmuş ve psikolojinin ayrı bir deneysel bilim olarak başlamasını sağlamıştır (Schultz, & Schultz, 2015). Wundt, psikolojinin ilk yıllarından itibaren dil psikolojisi ile ilgilenmiş ve dilin psikolojik bir fenomen olduğu tartışmasını yapan ilk bilim insanı olmuştur. Dil araştırmalarında temel olarak cümle üzerine yoğunlaşılması gerektiğini öne sürmüştür. 1900 yılında yayımladığı “Die Sprache” adlı eserinde, dilin içsel ve dışsal olmak üzere iki temel ögesi üzerinde durmuştur. Dışsal ögeyi bireyin ürettiği ya da algıladığı gerçek sözel ifadeler olarak tanımlarken, içsel ögeyi bu iki eylemi ve dili anlamlandırmayı olanaklı kılan zihinsel süreçler olarak tanımlamıştır (Akt. Tanenhaus, 1989). Öğrencilerine verdiği dil derslerinde, Bloomfield, Mead, Saussure ve Boas gibi önemli araştırmacı ve düşünürlerin görüşlerine yer verdiği vurgulanmıştır (Blumental, 1987). Öğrencilerinden Külpe, Würzburg ekolünü kurmuştur ve bu grubun içerisinden önemli psikolinguistler ve Gestalt psikologları ortaya çıkmıştır. Würzburg ekolünü takip eden psikolinguistler içe bakış yöntemini kullanmayı sürdürmüşlerdir (Schultz & Schultz, 2015).

Birinci Dünya Savaşı Avrupa’daki bilimlerin gelişimini sekteye uğratmıştır. 20. yüzyılın başlarında, yapısalcılık ve kullandığı içebakış metodu eleştirilmeye başlanmıştır. Psikoloji alanında yaşanan bu paradigma tartışmalarını yakından takip eden linguistler, Wundt’un laboratuvar çalışmaları ile filizlenen psikoloji-linguistik ilişkisini sorgulamaya başlamıştır. Delbrück (1901) linguistik alanının psikolojinin yöntemlerine ihtiyaç duymadığını ve dilin soyut, formal bir kavram olarak incelenmesi gerektiğini savunarak, alandaki araştırmacıları dilin yapılarını ve kod sistemleri arasındaki ilişkileri insan zihnini merceğin dışında tutarak ele almaya davet etmiştir (Akt. Blumental, 1987). İlk eserlerinde Wundtçu bir yaklaşım sergileyen Bloomfield ise 1933 yılında yayımladığı Language adlı eserinde psikolojideki davranışçılık fikrini, taksonomik inceleme anlayışıyla birleştirmiş ve dilde incelenmesi gereken temel ögelerin sesbirimler olduğunu öne sürmüştür (Akt. Altmann, 2006). Blumental’ın anlatımıyla (1987), hocası Esper ve J.R. Kantor, zihinsel süreçlerin yeniden incelenmesi ve iki alanın yıldızlarının barışması için büyük bir çaba gösterse de dönemin zeitgeisti buna izin vermemiştir. Davranışçı yaklaşımın hakim olduğu bu dönemde, algının ayırt etmeye; belleğin öğrenmeye; dilin sözel davranışa indirgendiğini ifade eden Miller (2003), 1951 yılında yayımladığı Language and Communication adlı eserinde fanatik bir davranışçı olmaktan kaçındığını yıllar sonra kaleme aldığı makalede vurgulamıştır. B.F. Skinner davranışçılığın arı bir temsili şeklinde tarif edilebilecek Verbal Behavior adlı eserini 1957 yılında yayımlamıştır. Bu eserde dil kazanımını temel öğrenme prensipleri ile açıklamaya çalışmıştır.

Takvim yaprakları 1959’u gösterdiğinde Chomsky, daha sonraki yıllarda devrim olarak adlandırılacak darbesiyle psikolinguistik tarihindeki yerini almıştır. Her ne kadar daha önce Syntactic Structures (1957) adlı eserini yayımlamış olsa da asıl ününü Skinner’ın Verbal Behavior adlı eseri üzerine yazdığı eleştiriden sonra kazanmıştır. Chomsky, dilin sistematikliğini ve sınırsız yaratıcılık potansiyelini indirgemeci, çağrışımsal bir yaklaşımla ele alan davranışçılığa karşı çıkmıştır (Chomsky, 2019). Tanenhaus (1989), Chomsky’nin psikolinguistik alanını, dil incelemelerine zihinsel süreçleri dahil ederek bilişsel devrim ve bilişsel biliminlerin gelişimine bulunduğu katkı; dil kazanımını mantıksal bir problem olarak ele alarak gelişimsel psikolinguistik alanına yaptığı katkı; Dönüşümsel Gramer Teorisi ile deneysel psikolinguistik alanına yaptığı katkı olmak üzere üç farklı şekilde etkilediğini ifade etmiştir. Ayrıca, Chomsky, edinç (competence) ve edimi (performance) birbirinden ayırarak, psikolinguistik incelemelerin odak noktasının dikkat ve bellek kapasitesinden yüksek derecede etkilenebilecek edim değil edinç olması gerektiğini savunmuştur. Son olarak, dil gelişimini doğalcı bir perspektiften ele alarak dil yetisinin zihnin/beynin genel mimarisinde olduğunu ifade etmiştir. Chomsky’nin yaklaşımı, kendi ifadesiyle kartezyen felsefe yaklaşımlarından beslenmiştir, (Chomsky, 2019). Dönüşümsel Gramer Teorisi 60 ve 70’lerde devam ettirilen deneysel psikolinguistik çalışmalarının özünü oluşturmuştur (Tanenhaus, 1989).

Kronolojik olarak aynı dönemlere denk gelen bilişsel devrim, geliştirilen bilgisayarlar ve zihinsel süreçlerin bilgisayar metaforu üzerinden akış şemaları ile incelenmesi, yapay zeka araştırmaları gibi gelişmeler de hem bilişsel bilimlerin hem de psikolinguistiğin günümüzdeki durumuna gelmesinde etkili olan faktörler arasında gösterilebilir (Smith & Kosslyn, 2017). Dönemin en revaçta fikirleri arasında Fodor’un Modüler Zihin Hipotezi (1983) yer almaktadır. İlerleyen yıllarda, Rumelheart ve Mcclelland’ın (1986) zihnin paralel işlemleme yapabildiğini işaret eden bulguları, bilgisayar metaforunun yerini beyin metaforuna bırakmasına sebep olmuştur ve bilişsel alandaki araştırmalar beyin görüntüleme teknikleri sayesinde niceliksel ve niteliksel alanda artış göstermiştir (Smith & Kosslyn, 2017).

20. yüzyılın sonlarından bu yana psikolinguistik serüvenine, bilgisayar bilimleri gibi alanlardan beslenerek son sürat devam etmektedir. Wundt’un ilk laboratuvar çalışmalarından bu yana alanın merceğinde olan dil kazanımı, dil düşünce etkileşimi, işaret dili, yabancı dil kazanımı, vb. gibi pek çok soru üzerinde araştırmacılar keşiflerini sürdürmektedir. Dünya popülasyonunun yarısının çokdilli olduğunu belirtilmiştir ve çok dillilik vb. birçok yeni konu da günümüz psikolinguistiğinin önemli bir parçası olarak karşımıza çıkmaktadır (French, 2014).

Kaynakça

Bloomfield, Leonard. “Language [1933].” Holt, New York (1962).

Blumenthal, A. L. (1987). The emergence of psycholinguistics. Synthese, 313–323.

Broca, P. (1861). Remarks on the seat of the faculty of articulated language, following an observation of aphemia (loss of speech). Bulletin de la Société Anatomique, 6, 330–57.

Chomsky, N. (1957). Syntactic Structures Mouton. The Hague, 19573.

Chomsky, N. (1959). Chomsky, N. 1959. A review of BF Skinner’s Verbal behavior. Language, 35 (1), 26–58.

Delbrück, B. (1901). Grundfragen der Sprachforschung mit Rücksicht auf W. Wundts Sprachpsychologie erörtert. Strassburg: Trübner.

Fisher, B. A., & Adams, K. L. (1994). Interpersonal communication: pragmatics of human relationships. McGraw-Hill Humanities, Social Sciences & World Languages.

Fodor, J. A. (1983). The modularity of mind. MIT press.

French, R. M., & Jacquet, M. (2004). Understanding bilingual memory: models and data. Trends in Cognitive Sciences, 8(2), 87–93.

Garnham, A., Garrod, S., & Sanford, A. (2006). Observations on the past and future of psycholinguistics. In Handbook of psycholinguistics (pp. 1–18). Academic Press.

Levelt, W. J. (2013). A history of psycholinguistics: The pre-Chomskyan era. Oxford University Press.

Miller, G. A. (2003). The cognitive revolution: a historical perspective. Trends in cognitive sciences, 7(3), 141–144.

Rumelhart, D. E., Hinton, G. E., & McClelland, J. L. (1986). A general framework for parallel distributed processing. Parallel distributed processing: Explorations in the microstructure of cognition, 1(45- 76), 26.

Schultz, D. P., & Schultz, S. E. (2015). A history of modern psychology. Cengage Learning.

Sebeok, T. A., & Osgood, C. E. (1967). Psycholinguistics: A survey of theory and research problems. Indiana University Press.

Skinner, B. F. (1957). Verbal behavior. New York: Appleton-Century- Crofts.

Smith, E. E., & Kosslyn, S. M. (2014). Bilişsel psikoloji. Çev. Muzaffer Şahin) Ankara: Nobel.

Tanenhaus, M. K. (1989). 1 Psycholinguistics: an overview1. Linguistics: The Cambridge Survey: Volume 3, Language: Psychological and Biological Aspects, 1.

Tomasello, M. (2006). Acquiring linguistic constructions. In D. Kuhn, &R. Siegler (Vol. Eds.), Cognition, perception, and language, Vol. 2 (pp. 255–298), in W. Damon & R. M. Lerner (Gen. Eds.), Handbook of child psychology (6th ed.). New York: Wiley.

Wernicke, C. (1874). Der aphasische Symptomencomplex: eine psychologische Studie auf anatomischer Basis. Cohn..

Wundt, W. (1900). Die Sprache (2 Vols.). Leipzig: Enghelman.

--

--

CogIST
CogIST
Editor for

We are an independent community which is formed by a group of students who love cognitive science.