Yetenek Doğuştan Gelen, Yaratıcılık ise Geliştirebileceğindir — Jyoti Mishra

CogIST
CogIST
Published in
4 min readSep 28, 2022
Görsel tasarımcı: Yunus Şahin

Özgün Adı: Talent, you’re born with. Creativity, you can grow yourself
Çevirmen: Deniz Tokgöz
Editör: Berke Kabasakal

Jyoti Mishra, San Diego California Üniversitesi’nde psikiyatri departmanında yardımcı doçent ve San Diego California Üniversitesi’nde NEAT Labs direktörüdür.

Yaratıcılık için zekanın eğlence alanı olduğu söylenir. İnanılmaz derecede orijinal ama yine de uygulanabilir fikirler bulma, çözümler veya içgörüler üretme becerisidir. Bilişsel terimlerle ifade etmek gerekirse, eğer kişi sistematik olarak fikrin mantığını ince ince parçalara ayıracak olsaydı ilgi çekici bir yaratıcı fikir bozulmazdı. Aynı zamanda yaratıcılık, daha önce bir araya gelmemiş farklı sistemleri bir araya getirir.

On yıl önce, Hollandalı bir grup psikolog bilişsel esneklik ve bilişsel sürekliliğin birlikteliği sonucu yaratıcı fikrin üretildiğini öne süren “yaratıcılığın çift yolu” isimli modeli ortaya koydular. Bilişsel esneklik, kavramlar arasında hızlı geçişler yapılmasına ve aynı anda farklı kavramların irdelenmesine olanak sağlar. Bilişsel süreklilik ise zor bir görev karşısında kavramsallaştırılan konseptlere bağlı kalarak amaca ulaşılmasını sağlar.

Müzikal bir armonide, flütçü, kemancı, piyanist ve trombon sanatçısının kendi kısımlarına bağlı kalması ama yine de birbirlerini dinlemesi, güzel müzik yapmak için uyum sağlaması gerektiği gibi yaratıcı beyinde de durum böyledir. Bu sinir orkestrasındaki sanatçılar üç fonksiyonel beyin ağını içermektedir. Bu fonksiyonel beyin ağları farklı beyin bölgelerinin (yapısal olarak komşu olmayan) birlikte aktive edilmesiyle oluşur. Yaratıcılık söz konusu olduğundaysa başlıca fonksiyonel ağlar; merkezi yönetici ağ (MYA), dikkat çekerlik ağı (DÇA) ve varsayılan mod ağıdır (VMA). Yapılan beyin görüntüleme çalışmaları MYA’nın bilişsel esneklik için oldukça önemli olduğunu ortaya koymuştur. Çoklu-görev durumundayken bireylerin lateral ön ve parietal beyin bölgelerinin yoğun bir şekilde dahil olduğu örnek olarak gösterilebilir.

ABD’deki Vanderbilt Üniversitesi’nden ve Avusturalya’daki Queensland Üniversitesi’nden nörobilimcilerinin yaptığı etkileyici bir araştırma, etkili çoklu-görevin, birden fazla bilgi akışını işleme yeteneği olarak temsil edilmediğini, aksine art arda görevlerin hızlı bir şekilde işlenmesi olarak temsil edildiğini ortaya koymuştur. Çalışmanın sonuçları, her bir görevi hızlandırma işlemini ve dolayısıyla daha iyi bir çoklu-görev işleme yeteneğini edinebileceğimiz anlamlı bir biçimde ortaya konmuştur.

Bunun yanında lateral ön korteks, kişi ıraksak düşünme ile meşgulken de yoğun bir biçimde aktive olmaktadır ki ıraksak düşünme yaratıcılığın ölçütlerinden bir başkasıdır. Buzdolabındakilerle bir tarif hazırlamak, yoğun trafikte arabayla gezinmek, geri dönüşüm kutusundaki öğeleri kullanarak geleneksel olmayan malzemelerden sanat yapmak güncelik hayatta ıraksak düşünmeye örnek gösterilebilir.

Tam tersine, ana merkezi anterior singulat bölge olan DÇA süregelen görevin devam ettirilmesinde önemli bir role sahiptir. Bu bölge aynı zamanda otokontrol, karar verme ve bilişsel süreklilik gerektiren hemen her görevde yer alır. Son olarak, ana merkezi anterior medial prefrontal bölge ve arka singulat bölge olan VMA bir görev üstünde olmadığımız zamanki düşünmede rol alır.

Zamanımızın çoğunu hayal kurmakla, düşüncelerimiz arasında daldan dala atlamakla, geçmiş ve geleceği düşünerek anda kalmak oldukça zor. VMA bu tarz özgönderimsel düşünceleri ilgilendiren işlevsel ağdır. Dikkatimizi gerektiren bir görev üstündeyken dikkat dağıtan, alakasız düşüncelerden uzaklaşmak adına VMA aktivasyonu bastırılır.

Dikkatimizi dağıtan faktörler ve hayal gücümüzün uzak diyarları aslında yaratıcılığın sırrını elinde tutuyor-tabii onları bir amaç doğrultusunda inşa edersek-. Son çalışmalar beyindeki VMA merkezlerinin DÇA ve MYA merkezleriyle uyumlu bir biçimde aktive olduklarını işaret etmektedir. Bu olağanüstü dans, bizlere beyin ağlarımızın doğasını betimler niteliktedir.

Genellikle MYA ve DÇA, VMA üzerinde kontrol sağlar ya da VMA’ya karşı koyar, ancak yaratıcılık sırasında VMA uzun süreli belleğimizdeki arşivden fikirleri çekip çıkarırken, MYA ve DÇA bu fikirleri bir amaç doğrultusunda kullanılmak üzere bir araya getirir.

Gösterinin oyuncularını tanıdığımıza göre, artık asıl soru olan yaratıcı olmayı öğrenip öğrenemeyeceğimizi sorabiliriz. Yaratıcılığın matematiksel veya müzikal yetenek gibi bazı kalıtsal yönleri vardır. Örneğin, Hollandalı tek yumurta ikizi olan David Oyens ve Pieter Oyens kardeşlerin her ikisi de 19. yüzyılın başarılı ressamlarındandı. Ancak beynimizin biçimlenebilen, sürekli öğrenebilen ve değişebilen bir yapı olduğunu düşünürsek, deneyimlerimize dayanarak yaratıcılığı da öğrenebilir miyiz?

2014 yılında Stanford Üniversitesi’ndeki araştırmacılar yaptıkları bir çalışmada, bilim insanları dizayn bölümü öğretim görevlileri ile popüler bir dersi değerlendirmek için bir araya geldiler: “Yaratıcı spor salonu”. Bu derste, katılımcılar bireysel olarak yenilikçi, sürükleyici ve yüksek tempolu ve gündelik ofis malzemelerini kullanan uygulamalar üzerine çalıştılar. Öğrencilerin gözlem, beyin fırtınası, sentez, prototip ve uygulama alanlarındaki çalışma aşamalarına katılmaları istendi. Bu aşamalara katılan öğrenciler ıraksak düşünme problemlerinde kontrol grubundaki öğrencilere göre daha iyi bir performans sergilemişlerdir. Başka bir çalışmada, Dalian Teknoloji Üniversitesi ve Oregon Üniversitesi’nden sinirbilimciler ile psikologlardan oluşan bir ekip, kısa süreli meditasyondan (bir hafta boyunca günde 30 dakika) önce ve sonra katılımcıların ıraksak düşünme yeteneklerini test etmişlerdir. Kontrol grubundakiler ise bu süre boyunca gevşeme egzersizleri yapmışlardır. Sonuçlar, meditasyonun yaratıcılığı anlamlı ölçüde artırabileceğini ortaya koymuştur.

İlginç olarak, yapılan çalışmalar yaratıcılığın öğrenilebilirliğini araştırmak için birbirine oldukça zıt yaklaşımlar kullanmıştır. Stanford örneğinde katılımcılar yaratıcı çözümler üretebilmek için bilişsel esneklik egzersizleri yaparken Dalian-Oregon çalışmasında meditatif eğitim bilişsel süreklilik adına yapılan bir egzersizdi ve duyusal deneyimlere karşın farkındalığın artırılması odak noktasıydı. Bu araştırmalar beyin görüntüleme teknikleri kullanmamış olsalar bile kontrol ağlarındaki dinamiğin spontane düşünce üreten varsayılan ağ ile ince bir iş birliği yaptığı hayal edilebilir. Genel olarak bu çalışmalar yaratıcılığın çeşitli yollarla yükseltilebileceğini öne sürmektedir.

Mesleği gereği yaratıcı olan sanatçılar sık sık bu yaratıcı süreci zihinlerinde ve bedenlerinde başkalaşmış bir hale büründükleri ve üzerinde çok kontrolleri olmayan yek bir süreç olarak anlatırlar. Akış durumunda olmaktan bahsederler. Bu tarz yaratıcı ıraksak düşünme durumlarında, beden uyarılır ve göz bebeği genişler. Massachusetts Institute of Technology (MIT)’de yapılan yeni bir çalışmada, bir akıllı saat vücut kalp atışı gibi vücut sinyallerini algılayacak şekilde konfigüre edildi ve katılımcılar bu saatleri takarken yaratıcı ekip aktiviteleriyle ilgilenmeleri sağlandı.

Yaratıcılığın fiziksel ve nörolojik boyutlarıyla ilgilenen araştırmacılar, yaratıcılığın nasıl çalıştığını ve nasıl teşvik edilebileceğini anlamada ciddi bir yol kat etmiş olsa da yaratıcılık bir diyapazon gibi zihinle beden arasındaki mükemmel harmonide çınladığında benzersiz bir varoluş hali olarak gizemini korur.

--

--

CogIST
CogIST
Editor for

We are an independent community which is formed by a group of students who love cognitive science.