ABD’nin Suriye Stratejisi Başarısız Oldu

Washington Yönetimi Devlet İnşa Edemeyeceğini Kabul Etmeli

Consensus
Consensus
7 min readFeb 14, 2021

--

Robert S. Ford yazdı, A. Furkan Okçin çevirdi

ABD Başkanı Donald Trump, görevde bulunduğu dört yıl boyunca defalarca ABD’yi devlet kurma işinden el çektireceğine dair söz vermişti. Çatışma sonrasında toplumları yeniden inşa etmek ve istikrara kavuşturmak için ABD’nin uzun vadeli çabalarının yanlış yönlendirildiğini ve başarısızlığa mahkûm olduğunu savunuyordu. Genel olarak Trump şunları yaptı: Irak ve Afganistan’daki asker sayısını azalttı ve görevde bulunduğu süre boyunca demokrasiyi teşvik fonunu da yaklaşık 1 milyar dolar azalttı.

Fakat Trump yönetimi, Suriye’de uzun vadeli bir çabayı devam ettirmek için ulus devlet kurmama politikasından vazgeçmişti. ABD, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a ülkenin kuzeydoğusundaki önemli anayasal reformları ve bir Kürt özerk bölgesini kabul ettirmek için askeri güç ve mali baskı kullanmaya çalıştı. ABD ordusu ve SDG, YPG, PYD’nin hakim olduğu bu bölge ABD’nin gözetiminde yarı devlet haline geldi.

6 yıl ve harcanan aşağı-yukarı 2,6 milyar dolardan sonra, ABD’nin bebeği olan bu devletçik ABD askeri koruması altına büyümüş ve düşman komşularından korunmuştu. Kendi kendini besleyemeyen bu özerk bölge, yakın gelecekte ABD’nin kaynaklarına bağımlı kalacak. Bunun yanında, böylesine açık uçlu bir taahhüt ABD’nin ihtiyacı olan bir şey değil. Suriye hiçbir zaman ABD için büyük bir ulusal sorun olmadı. Oradaki Amerikan çıkarları, her zaman, çatışmanın Washington’un başka yerlerdeki daha önemli endişelerini önlemekle sınırlı kaldı. Mevcut ABD politikası, bu merkezi hedefi gerçekleştirmek için çok az şey yapıyor. Ayrıca Şam’da siyasi reformu güvence altına almadı, ülkeye istikrar getirmedi ve IŞİD kalıntılarıyla uğraşmadı. Başkan Joe Biden için halihazırda Suriye’de konuşlandırılmış yüzlerce ABD askerini geri çekmek ve IŞİD’i kontrol altına almak için Rusya ve Türkiye’ye güvenmek daha iyi bir politika olacak.

Çıkmaza Girdi

Görünüşe göre, ABD’nin kuzeydoğu Suriye’deki stratejisi, IŞİD’in son kalıntılarını temizlemek için tasarlandı. Yıllarca süren uluslararası askeri harekat terörist grubu büyük ölçüde yok etse de geri kalan üyeleri hala Suriye ve Irak’ta ara sıra düşük seviyeli saldırılar düzenliyor. SDG’ye ve onun çekirdeği YPG’ye yönelik Amerikan desteğinin, bu grupların, asgari dış yardımla ve tam kapsamlı bir ABD konuşlandırmasına gerek kalmadan IŞİD’i kontrol altına almasına yardımcı olması gerekiyordu.

Politik olarak çekici olsa da, bu strateji son derece kusurlu. ABD’nin Suriyeli Kürt müttefikleri, Araplar ve Kürtler arasında uzun süredir devam eden bölgesel gerilimleri şiddetlendirdi. Özellikle Arap toplulukları arasında, ABD tarafından sağlanan Kürt siyasi hakimiyeti ve yerel petrol yataklarının Kürt kontrolünde olması nedeniyle, yaygın bir hayal kırıklığı var. Araplar ayrıca, SDG’nin idari yolsuzluk iddialarını, beceriksiz operasyonlarını ve zorunlu askerlik uygulamalarını protesto ediyorlar. Kürt güçleri ise Türk askeri kontrolü altındaki Arap kentlerine araçla bombalı saldırılar düzenliyor. Etnik gerilimler ve aşiret anlaşmazlıkları ile dolu böyle bir ortamda IŞİD, yerel toplulukların zımni kabulü ile hareket edebilir ve onların hoşnutsuz saflarından asker toplayabilir. ABD’nin politikaları Suriye’nin doğusunda Kürtlerin çoğunlukta olduğu bir devletçikten yana olduğu sürece ABD bu sorunla her zaman yüzleşecektir.

ABD stratejisinin başka, daha temel bir kusuru daha var: IŞİD, ABD ve SDG kontrolü altındaki alanlara dahil değil. IŞİD, Suriye hükümeti, Rusya ve İran dahil müttefikleri aracılığıyla Fırat Nehri’nin neredeyse 200 mil batısına uzanan bir bölgede faaliyet gösteriyor. Amaç IŞİD’in kendini yeniden yapılandırmasını veya Suriye’yi başka yerlerdeki saldırılar için fırlatma rampası olarak kullanmasını engellemekse, ABD’nin konuşlanmasını ülkenin doğusu ile sınırlandırmak bu sorunu çözmez. Esad hükümetine yaptırım uygulamak da öyle. Çünkü bunu yapmak Suriye hükümet güçlerinde aşırılık yanlısı grupla savaşmak için daha az kaynak kalmasına sebep oluyor.

Biden Ekibi Rusya ve Türkiye’ye Daha Çok Güvenmeli

Mevcut ABD yaklaşımı ulaşılabilir bir sondan da yoksundur. ABD’nin diplomatik ve askeri örtüsü olmasa, YPG ve SDG askerlerini IŞİD’e karşı savaştan uzaklaştıracağı için hem Türkiye hem de Suriye hükümetine karşı iki veya üç farklı cephede karşı karşıya kalacaktı. Bu sonucu önlemek için, hâlâ Kürt güçlerini desteklemekle beraber, Amerika Birleşik Devletleri’nin süresiz olarak Doğu Suriye’de kalması gerekecek. Rusya, Türkiye, İran veya Suriye hükümeti; ABD güçleri veya yeni ortaya çıkan Kürt devleti üzerindeki askeri baskıyı artırmayı tercih ederse, ABD soruna daha fazla kaynak ayırmak zorunda kalacak. Rus askeri birimleri 2020 yazında ABD devriyelerini taciz etmeye başladığında ve Birleşik Devletler Merkez Komutanlığı caydırıcı olarak yeni hafif zırhlı birimler gönderdiğinde durum böyleydi. Bu dinamik, önümüzdeki yıllarda muhtemelen daha da kötüye gidecek.

Türkiye ve Rusya’ya Güven

Trump’ın Suriye politikasındaki bu kusurlar göz önüne alındığında, yeni yönetimin ABD ordusunu sonsuza dek başka bir savaşa bağlamadan IŞİD’i de kapsayan farklı bir yaklaşıma ihtiyacı var. Mevcut ABD stratejisini sürdürmek yerine, yeni diplomasi vurgusuyla Biden ve ekibi, Rusya ve Türkiye’ye daha çok güvenmeli. Bu iki ülkenin Suriye’deki çıkarlarını kabul etmek daha iyi sonuçlar doğurabilir.

Rusya mükemmel bir ortak olmaktan çok uzak, ancak Esad’a verdiği destek, onu IŞİD’e karşı mücadeleyi devralmak için doğru güç yapıyor. Moskova, Suriye hükümetinin hayatta kalmasını sağlamakta kararlı ve yeniden dirilen bir IŞİD (SDG’den ele geçirilen Suriye petrol sahaları tarafından finanse ediliyor.) Esad’ı ciddi şekilde tehdit edecek. Bu dar ortak zemin şeridinden yararlanmak için, Biden yönetimi, Moskova ile IŞİD’ e karşı Fırat’ın her iki tarafında da yetki veren bir antlaşma imzalamalıdır. Haliyle bu durum, Suriye’nin doğusunda Rus askerinin artmasını, ABD’nin kontrollü olarak geri çekilmesini ve kontrollü olarak geri çekilmek için Rusya ile zaman çizelgesinin müzakeresini gerektirecektir.

Ayrıca, Suriye’nin doğusundaki IŞİD karşıtı grupların sorumluluğunu devretmek, IŞİD’in Suriye’yi ABD müttefiklerine veya çıkarlarına saldırmak için bir üs olarak kullanmasını engelleme ihtiyacını ortadan kaldırmayacaktır. Bu tehdidi hafifletmek için ABD’nin Türkiye’yi güney sınırını korumaya ikna etmesi gerekiyor. Moskova gibi Ankara’nın da iş birliği için açık teşvikleri var; IŞİD, Türkiye içinde de terör saldırıları başlattı. Yaklaşık 600 mil uzunluğundaki sınırı tamamen kapatmak zor olacak, bu nedenle Washington, Türkiye’ye terör trafiğini izlemek için teknolojik ve istihbarat desteği sağlamak zorunda kalacak. Böyle bir çaba yoğun bir işbirliği gerektiriyor. Ancak ABD artık doğrudan Kürt güçlerine yardım etmediğinde işbirliği daha kolay olacak. Türkiye’nin öncelikli hedefi, bu grupların Suriye’de özerk bir varlık kurmasını engellemek.

Doğru Çözüm

Biden, bu yeni stratejiyle ABD’nin Kürt ortaklarını şaşırtmaktan kaçınmalı; yaklaşan ABD adımları hakkında onları erkenden bilgilendirmeli. Rusların yeni bir düzenleme altında onlarla çalışmaya devam etmeleri akıllıca olacaktır. Moskova’nın bu alanda deneyimi var: Ruslar, ülke çapında eylemler düzenleyen Şam yanlısı savaşçıların “Beşinci Kolordusu” nu yarattı, donattı ve şu anda denetliyor. Moskova, Suriye hükümetiyle birlikte, Rus komutasındaki SDG üyelerinden oluşan yeni bir “Altıncı Kolordu” oluşturabilir.

PYD ve YPG, kontrol ettikleri bölgenin siyasi statüsü konusunda Şam ile müzakere etmek zorunda kalacak. PYD’nin Suriye hükümeti ile uzun süredir devam eden ilişkisi bu süreci kolaylaştırabilir. 2012'de grup, Suriye ordusu çekilirken kuzeydoğu şehirlerinin kontrolünü ele geçirmek için Esad ile bir anlaşma yaptı. Böyle bir düzenleme, federal bir Suriye’de tam özerklik teşkil etmese de, savaş öncesi statükoya göre önemli bir gelişme olacaktır.

Yine de, Washington’un YPG ve SDG’ye çok daha fazla ihtiyaç duyduğu konusunda ısrar eden ABD’li siyasetçiler ve analistlerden hiç şüphesiz protesto sesleri gelecektir. Ancak IŞİD ile mücadelede Kürtlerin yardımına rağmen, Amerika Birleşik Devletleri bu gruplara sınırsız bir askeri şemsiye borçlu değil. Amerika Birleşik Devletleri’nin ulusal çıkarı, Suriye’nin doğusundaki yönetim şeklini garanti etmek değil, terörist tehditleri kontrol altına almaktır.

ABD’nin Limitleri

Nihayetinde Biden yönetiminin, ABD’nin Suriye’de siyasi tavizler alma becerisi konusunda gerçekçi olması gerekiyor. Ben de dahil olmak üzere ABD’li yetkililer, Esad hükümetinden uzun süredir istenen reformların pek başarılı şekilde gerçekleştirilmediğini gördük. Trump yönetimi ise Şam’ın davranışını değiştirmeye zorlamak için mali yaptırımlar uygulamaya ve Suriye’nin petrol sahalarını kontrol altına almaya çalıştı. Esad neredeyse hiç kımıldayamadı. Şam, müzakereleri sürdürme konusunda çok başarılı. Washington’un umutlarını sabitlediği Cenevre’deki BM görüşmeleri çıkmaza girdi. Esad ve grubu için çatışma, reform veya özerklik taleplerinin kaçınılmaz olarak istikrarsızlığa, zorluklara veya hesap verebilirlik için istenmeyen çağrılara yol açacak tehlikeli bir oyun. Bu nedenle rejim, reformun ömrünü kısaltacağına dair bir varsayımla mücadele ediyor. ABD’nin veya SDG’nin küçük kuzeydoğu petrol sahalarını kontrol etmesi bu hesaplamayı değiştirmeyecek.

ABD’nin Suriye’de Siyasi Tavizler Alma Yeteneği Konusunda Gerçekçi Olması Gerekiyor

Diğer analistler, ABD’nin geri çekilmesinin İran ve Rusya’ya Suriye’yi serbest bırakacağını iddia ediyor. Bu argüman, her iki ülkenin de Şam ile on yıllardır süren siyasi ve askeri bağlarını görmezden gelmekte. Rusya ve Suriye, Soğuk Savaş’tan bu yana yakın bir ilişki sürdürüyor ve Rus danışmanlar, 2011'de mevcut çatışma başlamadan çok önce ülkede faaliyet gösteriyordu. İran’ın varlığı da benzer şekilde eskiye dayanır: Ben on yıl önce Suriye’de ABD büyükelçisiyken, ABD diplomatları İran’ın İslam Devrim Muhafızları üyeleriyle aynı apartmanı paylaşıyorlardı. Suriye’de Devrim Muhafızları askeri tesisleri neredeyse 20 yıldır var. Doğu Suriye’de ara sıra meydana gelen küçük ABD devriyeleri bu ikili ilişkileri değiştirmeyecek ve İran’ın ülkeye füze sevkiyatını engelleyemeyecek. Bu, İsrail hava kuvvetlerinin halihazırda etkili bir biçimde yaptığı bir şey.

Elbette Biden, Trump yönetiminin stratejisini sürdürebilir. Ancak bu, toplumlar arası gerilimleri şiddetlendirirken ve IŞİD’i kontrol altına almamakla birlikte milyarlarca doları boşa harcamak anlamına gelir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’de Washington’a çok daha ucuza mal olması gereken sınırlı hedefleri var; Harcamak istediği nakit, muazzam mülteci sorununa gitmeli. Rusya ve Türkiye’nin IŞİD karşıtı yükü üstlenerek ulusal çıkarlarını güvence altına almasına izin vermek daha iyi. Sonuçta, bu tür pazarlıklar diplomasinin özüdür.

Robert S. Ford, 2011'den 2014'e kadar ABD’nin Suriye Büyükelçiliği’nde çalıştı.

Yazının aslı Foreign Affairs sitesinden alınmıştır. Bu yazı kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Consensus’un editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Çevirmen Hakkında:

Ahmet Furkan Okçin, İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesinde okuyor ve İktisat bölümü ile çap yapıyor.

--

--

Consensus
Consensus

Hukuk, politika, tarih ve sanat gibi alanlarda; bugün ve yarın değer taşıyan konular özgün yazılar ve çevirilerle ele alan fikir penceresi / Fikrini Güçlendir.