Adınız Kaç Dolar Edebilir?

Consensus
Consensus
Published in
5 min readNov 12, 2020

Emirhan Havan yazdı

Merkantalizm öncesi dönemde ana gelir kaynağı tarım olduğu için toprak zenginliğin belirleyicisi olmuştu. Merkantalist dönemde ticaret önemli bir küresel gelir kaynağı olduğu için ise bu sefer de ticaretin üzerine inşa olunduğu değerli madenler ekonominin merkezine oturdu. Sanayi Devrimi ile makineli üretim öne çıktığında ise zenginliğin belirleyicisi enerji kaynaklarına sahip olmak olmuştu, çünkü bu makinelerin “karınlarını” altın değil kömür daha sonra petrol gibi kaynaklar doyurmaktaydı. Bugün ise dünyanın en zengin kuruluşlarına baktığımızda ise (zirveyi her ne kadar yine bir enerji firması alsa da) listede daha çok yazılım şirketlerinin olduğunu görürüz.[1] Peki bu şirketlerin elle tutulamayan, gözle görülemeyen işletmelerinin “karnını” ne doyurmaktadır?

Bu sorunun cevabı “veri” olacaktır. Yapay zeka teknolojileri ve “Nesnelerin İnterneti” denen sistemlerin en temel girdisi veridir. Bu da son yıllarda yepyeni bir sektörün doğmasına neden oldu. “Veri Ekonomisi” olarak adlandırılan sektör her gün verilerin en doğru biçimde elde edilmesi, depolanması ve işlenmesi; bu süreçlerin arasındaki zamanın ise çok çok kısa olması için ter döküyor.

İnsanlar farkında olarak veya olmayarak alabildiğince kişileştirilmiş cihazlarla her gün ham veri üretmektedir. Dünya ise son birkaç yılda üretilen bu zenginliğin ne kadar büyük bir ekonomik fırsat olduğunu keşfetmiş durumda. Anlık olarak toplanan ve işlenebilen veriler bir fabrikanın işletme maliyetlerini anlık hesaplamasından bir futbol oyuncusunun ne zaman sakatlanabileceğini tahmin etmeye kadar geniş bir hizmet spektrumu sunar.[2] Bu veriler yapay zeka teknolojisine entegre edildiğinde ise hem üretim hem de tüketimde verimliliği maksimize etmesi piyasayı git gide daha da heyecanlandırmaktadır. Örneğin bir özel hastane şayet hastanesini inşa ettiği yerdeki insanların sağlık verilerini elde edebilirse o veriler ışığında doktorları işe alıp daha sonra uygun cihazlarla hastanesini donattığında sermayesini en verimli biçimde kullanmış olur. Bu bilgilere sahip olmayan hastanelere karşı ise çok ciddi bir rekabet avantajı kazanır. Üstelik 5G gibi yeni teknolojik alt yapılarla her şeyin daha otonom olduğu bir dünyada bu cihazların sağlıklı verilerle beslenmesi daha da hayati bir önem taşıyacaktır. Zira bu sistemlerin çalışması ancak doğru verilerle desteklendiklerinde mümkün olacaktır. Veri bir anlamda bu sistemlerin ürünlerini gerçek dünyaya ait hale getirmektedir. Pazarlama alanında çalışan bir yapay zeka, ancak insanların alım gücü ve tüketim alışkanlıklarından doğru ve güncel biçimde haberdar edildiğinde nereye ne zaman reklam verilmesi gerektiğini algılayabilir.

Her ne kadar bu saydıklarımız dünya ekonomisi için hem bir devrim hem de bir fırsat olsa da unutulmaması gereken nokta bu verilerin kaynağının sıradan insanlar olmasıdır. Örneğin “Foursquare” [3] adında bir uygulama temel olarak bir “check-in” uygulamasını işletmektedir. Aplikasyon kaydolduğunuzda bulunduğunuz konumun etrafında neler olduğu hakkında size bilgiler verse de aynı şirket insanları şehir içinde en çok kullandığı yolların verilerini şirketlere satarak en doğru yerlerde reklam verilebilmesini sağlıyor.[4] Yani siz belki en başında uygulamayı kullanırken “ücretsiz” bir hizmet alıyorsunuz, ama aslında bu durum uygulamanın tamamen “bedava” olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü siz bu uygulamaları kullanırken bir para ödemeseniz de aslında oralara kendi verilerinizi girerek bir bedel ödemiş oluyorsunuz. Ödenen bedelin boyutunu anlamak için bir örnek vermek gerekirse Erik Brynjolfsson göre Facebook 2017 yılında sadece Amerika’da 21.4 milyar dolar para kazandı.[5]

Yahut swim.ai adındaki bir start-up şu an anlık veriler toplayıp işleyerek, şehir trafiğinden tutun da veri iletişim ağlarının durumuna kadar anlık bilgi paylaşımı yaparak bu alanda çalışan şirketlere veri akışı sağlamaktadır. Bu şekilde şirketler operasyonlarını anlık veriler ışığında yönetmekte, sorun çıktığı anda bundan haberdar olup olaya müdahil olabilmektedirler. Bu da aslında hukuken bizi çok yeni bir alana çekmektedir çünkü bugün kişisel verinin mahiyeti genel olarak mahremiyet ekseninde tartışılmaktadır. Bununla birlikte gerçek şudur ki gelecekteki dünyanın sorunu mahremiyetten ziyade bu verilerin nasıl bir piyasaya sahip olacağıdır. Hukuki sorunlara geçmeden birkaç kavramla neden hukukun hayati öneme sahip olduğunu anlayalım.

Öncelikle veri ekonomisinde tek kişi olarak birey gerçekten zayıf hatta sıfıra yakın bir güçtedir. Zira öncelikle bir veri tek başına nadiren bir işe yarar, önemli olan verilerin kolektif olarak toplanabilmesi ve işlenerek bir ürün haline getirilebilmesidir. Bu dediğimiz faaliyeti ise ancak kocaman şirketler yapabilmektedir, bu da piyasanın rekabete kapalı olduğu gerçeği ile bizi karşı karşıya bırakır.

İlk olarak bu şirketler piyasada tekel olmaya eğilimlidir çünkü endüstriyel bir anlam taşıyacak kadar veri zaten birkaç şirketin elindedir. Bu da diğer şirketlerin ne zaman veriye ihtiyaç duysalar birkaç şirketin kapısını çalacakları anlamına gelir. Zaten halihazırda birkaç şirketin büyük verilere sahip olmasının yanında bu hegemonyanın da devam etmesi oldukça muhtemeldir. Burada “veri çekimi” kavramına atıfta bulunabiliriz.[6] Kavramı uzun uzun açıklamak yerine kısa bir örnekle bu kelimeyi aydınlatalım. İnternete girmek için hangi arama motorunu kullanıyorsunuz diye sorsam muhtemelen hepiniz “Google” diyecektir. Çünkü “Google” yaptığınız arama neticesinde size en yakın sonuçları verebilen yegane arama motorudur. Bunun nedeni de elinde bulundurduğu kocaman bir veri havuzu sayesinde sizin yazdığınız kelimeler ile önceki kullanıcıların yaptığı aramaları ilişkilendirebilmesidir. İşte tam burada veri çekimi ortaya çıkar; çünkü “Google”ın bu kadar çok veriye sahip olması her gün milyonlarca insanın onda bir şeyler aratmasına ve dolayısı ile ona yeni milyonlarca yeni veri girişi yapılmasını sağlamaktadır. Bu da yeni bir arama motorunun çıkıp “Google” a rakip olmasını neredeyse imkansız kılar. Yeni bir girişimin ise bu şartlar altında maalesef başarabileceği en büyük şey birkaç sene içerisinde “Google” tarafından satın alınmak olacaktır. Bu örnek aslında veri devleri bakımından diğer bir tekel sorununu da ortaya koymaktadır. Bu devler sadece piyasanın yegane veri sağlayıcıları değil, aynı zamanda yegane veri alıcılarıdır. Bunun sebebi de verilerin ancak daha büyük hatta kocaman bir veri grubuna girdiğinde anlamlı ve değerli olmasıdır. Aynı zamanda paketteki veri miktarı arttıkça verinin güvenilirliği de artmaktadır. Nasıl ki yağmur taneleri tek tek ya da küçük miktarlarda arıtılamadığı ve şehir şebekelerine verilemediği için barajlara ihtiyaç duyuluyorsa; verilerin de işlenebilmesi ve anlamlı bir değer olarak satılabilmesi ancak “kocaman barajlara” girmeleriyle mümkündür.

Yukarıda da anlatmış olduğumuz gibi bu duruma bir de bütün alanlarda kendini iyiden iyi gösteren yapay zeka teknolojileri eklendiğinde “veri ekonomisinin” aynı bugünkü enerji sektörünün yaptığı gibi bir piyasa yönlendirici ve fiyat belirleyici etkisi olabilir. Çünkü yeni endüstrimizin ham maddesi veri olacaktır bu da veriyi kontrol edenlerin dünya ekonomisini kontrol edecekleri anlamına gelir. İşin korkunç tarafı ise veri ekonomisinin tabana yayılmaya, çoğulculuğa ve rekabete ne kadar kapalı olduğudur. Olayı birey gözünden baktığımızda ise çok daha asimetrik bir tablo karşımıza çıkmaktadır. Bireyler sistemin ana veri kaynağı olsalar da bu sistemin ekonomik getirilerinin çok küçük bir kısmına dahil olabilmektedirler. Bu insanların kocaman şirketlerle verilerinin değerleri konusunda pazarlık yapmaları da düşünülemeyeceği için, hukukun çok önünde giden bu sektöre karşı acilen hukuki düzenlemelere gidilmesi, hatta binlerce yıllık hukuk terimlerinin bir daha tanımlanması gerekebilir. Bu da gelecek yazımızın konusu olacak.

Kaynakça:

[1] https://tr.fxssi.com/dunyanin-en-degerli-sirketleri

[2] Economist 22 şubat 2020

[3] https://tr.foursquare.com/

[4] https://futurice.com/blog/six-inspirational-ways-to-make-money-with-data

[5] Value of Data: There's No Such Thing as a Free Lunch in the Digital Economy, LI, Wendy, Makoto YAMANA, Kazufumi

[6] https://www.cio.com/article/3331604/data-gravity-and-what-it-means-for-enterprise-data-analytics-and-ai-architectures.html

Yazar hakkında

Muhammed Emirhan Havan, Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesinden mezun oldu. Galatasaray Üniversitesi Hukuk bölümünde okuyor.

--

--

Consensus
Consensus

Hukuk, politika, tarih ve sanat gibi alanlarda; bugün ve yarın değer taşıyan konular özgün yazılar ve çevirilerle ele alan fikir penceresi / Fikrini Güçlendir.