Adil Yargılanma Hakkına Hukuki Bir Bakış Denemesi
Bahadır Ozan Yaşar yazdı
Giriş
Adil Yargılanma Hakkı bütün diğer hakların güvencesini sağlayan bir haktır. Çünkü birey hakkını meşru bir biçimde ancak yargı önünde talep edebilir ve talep ettiği hakkın tahsisi için adil bir yargılama şarttır. Bugün AYM ve AİHM kararlarının büyük bir çoğunluğu bu hakkın ihlali üzerine kuruluyor. Bu nedenle temel hak ve özgürlükleri kavramak için adil yargılanma hakkını incelememiz zorunluluk arz ediyor.
Bu yazıda Adil Yargılanma Hakkının ilkesel olarak değerlendirmesi yapılmıştır. Bu değerlendirme yapılırken ilk olarak bu hakkın ihlal edilmesi halinde başvurulacak ikincil nitelikte kanun yolu olan Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Usulü anlatılmıştır. İkinci olarak bu ihlalin ortaya çıktığı süreç olarak Yargı Yetkisi-Yargılanma-Adil Yargılanma başlığı altında değerlendirme yapılmıştır. Üçüncü olarak Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde yer alan Adil Yargılanma Hakkı düzenlemelerine yer verilmiş bu hakkın temel ilkeleri ortaya konulmuştur. Dördüncü olarak ilgili temel ilkelerin somutlaştırılması açısından Anayasa Mahkemesinin ilgili konu hakkında verdiği Bireysel Başvuru Kararlarından örnekler verilerek değerlendirme yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu
2010 yılında 5982 numaralı kanun ile Anayasada yapılan değişikliklerle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruda bulunma hakkı getirilmiştir. Bu maddeye eklenen fıkralara bakıldığında Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruda bulunabilmek aşağıdaki şartların sağlanması ile mümkün olur:
- Anayasada düzenlenmiş olan temel hak ve özgürlüklerden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu Protokoller kapsamındaki herhangi birinin ihlal edilmesi nedeniyle başvuruda bulunulabilir. (AİHM’deki davalarda hükmedilen ağır tazminat yükünü hafifletmek gibi bir maksadı olan Bireysel Başvuru kurumu bu bağlamda AİHS ve ek protokollerdeki hakları korumakta, bunların dışında kalan ve anayasada belirtilen hakları korumamaktadır.)
- Belirtilen ilgili hakkı ve/veya hakları ihlal edilen, kamu tüzel kişileri haricinde, herkes başvuruda bulunabilir.
- Bireysel başvuru yolu ikincil nitelikte bir başvuru yolu olduğu için, başvuruda bulunmadan önce idari ve olağan yargı yollarının tüketilmesi gerekir.
- Süre bakımında olağan kanun yollarının tüketilmesinden itibaren 30 gün içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak gereklidir. Mücbir sebep, ağır hastalık vb. nedeniyle başvuruda bulunulamadığı hallerde ilgili mazeretin ortadan kalktığı tarihten itibaren 15 gün içinde başvuru yapılmalıdır.
- İlgili başvurunun şekli bakımından Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Formu usulüne uygun doldurulmalıdır.
Yargı Yetkisi, Yargılanma, Adil Yargılanma
Anayasanın Yargı yetkisi başlıklı 9.maddesi yargı yetkisini: ‘Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.’ şeklinde düzenlemiştir. Bu düzenlenme yargı yetkisinin temel anlamda dayandığı iki normu düzenler: “Bağımsız Mahkeme” ve “Tarafsız Mahkeme”. Bu iki norm esas itibariyle modern devlet anlayışının modern hukuk anlayışına sirayetinin bir görünümüdür. Çünkü yargı yetkisinin kullanılması bir tarafta yargı yetkisini düzenleyen ve kullanan devlet erkini barındırırken diğer taraftan bu yargı yetkisine tabi olan bireyleri barındırır. Eşit olmayanlar arasındaki bu ilişkinin meşruluk kaynağı yargı yetkisi kullanan makamların bağımsız ve tarafsız olması esasına dayanır.
Yargılanma, yargı yetkisinin kullanılmasının görünümüdür. Yargılanma kavramını değerlendirdiğimizde:
Öncelikle iki taraflı bir ilişki söz konusudur, bir tarafta yargılamayı yapan diğer tarafta yargılanan vardır. Bu iki tarafın yargılama kavramında birleşebilmesi için de bir hakkın ihlal edilmiş olması ve gerekli usul işlemlerinin yapılıp ihlalin yargılamayı yapan makamın önüne getirilmesi gereklidir. Bunların sonucunda da yargılanma faaliyeti başlar.
Tarihsel süreç içerisinde gelinen noktada yalnızca yargılanma kavramını da yetmemiş bu kavrama hukukun içkin olduğu en önemli tartışma kavramlarından biri olan adil yargılanma/adaletli yargılanma şeklinde düzenlenmiştir.
Kanaatimce, hukukun içkin olduğu en önemli husus adalet ile olan ilişkisidir. Bu ilişki kendi içerisinde somut ve soyut tarafı olan bir ilişkidir. Adalet bu ilişkinin soyut tarafını hukuk ise somut tarafını oluşturur. Adalet soyut taraftan durmadan somut tarafı kullanarak gün yüzüne çıkmaya çalışır. Somut tarafta yer alan hukuk ise soyut tarafta yer alan adalete, verdiği kararlar ile ulaşmaya çalışacaktır.
Adil yargılanma kavramı, yargılanma sürecini başından sonuna kadar düzenleyen bir nitelendirme ile bu sürecin her aşamasının adil olmasını gerektiğini anlatır. Bir bütün olarak bakıldığında yargılanmaya tabi olan tarafı ilk öncelikle bağımsız ve tarafsız bir mahkemece yargılanacaktır. İkincil olarak bu yargılanma sürecinin her aşaması adil olana tabi olacaktır.
Anayasa ve AIHS’de Yer Alan Adil Yargılanma Hakkı
Anayasanın Hak arama hürriyeti başlıklı 36.maddesindeki düzenlemeye göre anayasada yer alan adil yargılanma hakkını; herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanarak, ancak yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak bu hak kullanılabilir. Bu hak iddia veya savunma yapmanın güvencesidir.
AİHS Adil Yargılanma Hakkı başlıklı 6.maddesine göre ise; herkes, kanunla kurulan tarafsız ve bağımsız mahkemelerde bu hakkı kullanabilir. Mahkeme sürecinin kamuya açık olması ve makul sürede tamamlanması gerekir, kararın aleni olarak verilmesi gerekir.(bu noktada istisna mevcuttur) Bahsedilen yargılama gerçekleşirken masumiyet karinesi, savunma hakkı, avukattan yararlanma veya gerekli şartlar oluştuğu takdirde avukatın yardımından ücretsiz yararlanma, tanık delilinden yararlanmak, gerekli şartlar oluştuğu takdirde ücretsiz tercümandan yararlanma gibi haklar ve karineler yargılanan tarafa sağlanmalıdır.
Anayasa ve AİHS’de yer alan adil yargılanma hakkı ile ilgili düzenlemeler değerlendirildiğinde, AİHS’de yer alan düzenlemenin Anayasada yer alan düzenlemeye göre daha hacimli olduğu ilk olarak göze çarpar. İlgili maddelerde Adil Yargılanma Hakkının temel ilkeleri belirtilmiştir. Bu ilkeler tarihsel süreç içerisinde bireyin yargılanmasında adalet anlayışını ihlal eden olaylardan sonuç olarak çıkarılmış ilkelerdir.
Genel anlamda bir hakkın var olabilmesinin temel unsuru o hakkın ihlal edilmiş olmasından kaynaklanır. İlgili hak ihlal edildiğinde ve bu ihlalin hukuki ve toplumsal anlamda başka sonuçları da ortaya çıkıyorsa kanun koyma yetkisi verilen organ bu hakkı düzenleme gereği duyar.
Özel anlamda adil yargılanma hakkının ayrıcalıklı bir durumu mevcuttur. İhlal edilen ve kanuni dayanakları bulunan bir hakkın; ihlale son verilebilmesi ve ihlalin giderilebilmesi için bu ihlalin, doğal olarak, o mercie iletilebilmesi ile süreç başlar. Usul şartları yerine getirilip işin esası hakkında bir sonuca varılması ile süreç tamamlanır. Adil yargılanma hakkı gereğince bu sürecin temel anlayışı usul ve esas bakımından adil olana tabi olmaktır.
Anayasa Mahkemesinin Bireysel Başvuru Kararlarında Adil Yargılanma Hakkının İlkelerine Dair Örnekler
1) Savunma Hakkı (2017/20307 başvuru numaralı karar):
Somut olayda dava süreci ile ilgili usul işlemleri yerine getirilmiş gerekli tebligatlar ve yapılacak işlem/işlemler hakkında gerekli bilgi başvurucuya tebliğ edilmiştir. Dava sonucunda başvurucunun savunması alınmadan hakkında hüküm kurulmuştur. AYM, başvurucunun gerekli iddia ve savunmalarda bulunabilmesi için gerekli usul işlemlerinin yerine getirilmiş olduğunu tespit olmuş olmakla beraber ‘mahkeme üzerinde bizzat savunma yapmadan hakkında hüküm kurulmasını savunma hakkının ihlal edildiği’ sonucuna varmıştır. Bu sonuca varmasının temel gerekçesini de Anayasa m.36’da yer alan düzenleme olarak göstermiştir.
Kararın gerekçesinde atıf olarak: Suç isnadı altındaki kişiye savunma hakkının şeklen değil gerçek anlamda sağlanması gerekir. Bunun için suç isnadı altındaki kişi, savunma için yeterli imkâna yani gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmalıdır. Bu itibarla anılan güvence adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil ve bu hakkın doğal sonucudur. Diğer yandan Anayasa’nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (b) bendinde, bir suç ile itham edilen herkesin savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı düzenlenmiştir (B. No: 2014/6971, 1/2/2017, § 37).
2) Mahkemeye Erişim Hakkı (2017/34863 başvuru numaralı ve 2017/20651 başvuru numaralı kararlar)
Somut olayda (2017/34863) başvurucu AYİM’e başvuruda bulunmuş ancak ilgili mahkemelerin kaldırılması sebebiyle başvurusu incelenmemiştir. Bunun üzerine açtığı ikinci dava da kesin olmak üzere incelenmeksizin reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine Adil Yargılanma Hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi somut olaya ilişkin kararında özellikle ANAYASA m.36 ve AİHS m.6 çerçevesinde yaptığı değerlendirmede ‘mahkemeye erişim hakkının’ adil yargılanma ilkesinin temeli olduğu şeklinde değerlendirmiş ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
Kararda atıf olarak: Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
Mahkemeye erişim hakkına ilişkin diğer bir kararda (2017/20651) başvurucu uğradığı zararın tazmin edilmesi sebebiyle açtığı dava zamanaşımı gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu ‘mahkemeye erişim hakkının’ ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruda bulunmuştur. Belirtilen bu kararın tapu ve kadastro sürecinden zararın doğması sebebiyle Anayasa Mahkemesi zamanaşımı hususunda daha esnek davranarak zamanaşımı süresi dolsa dahi makul süre içinde dava açılabileceği sonucuna varmıştır. Bu sonuca varırken bir yargılamanın var olabilmesi için ilgili uyuşmazlığın mahkeme önüne getirilmesini bir ön şart olarak kabul etmiş ve somut olayın özellikleri de göz önüne alındığında zamanaşımı gerekçesiyle davanın reddedilmesini adil yargılanma hakkının ihlali olduğu sonucuna varmıştır.
Kararda atıf olarak: Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
3) Yargılama Süresi (2019/1837 başvuru numaralı karar)
Somut olayda başvurucu maddi ve manevi tazminat davası açmış ancak bu ilgili yargılamaların uzun sürmesi sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi somut olay hakkında yaptığı değerlendirmede her davanın kendine has özellikleri bulunduğu için her dava için makul yargılanma süresinin somut olay özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiğini açıklamıştır. Ancak karara konu olan somut olay bakımında yargılanma süresinin 9 yıl olmasını adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
4) Silahların Eşitliği İlkesi (2018/7875 başvuru numaralı karar)
Somut olayda başvurucu yargılama sürecinde delillerin değerlendirilmeksizin hüküm kurulmasını silahların eşitliği ilkesine aykırılık oluşturduğu ve bu sebeple adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi somut olaya ilişkin değerlendirmesinde öncelikle silahların eşitliği ilkesi gereğince yargılamanın süjelerinin yargılanma sürecindeki bütün unsurlar bakımından sürece etkin katılımın sağlanmasını düzenleyen bir güvece ilkesi olduğu sonucuna varmıştır. Somut olayda Anayasa Mahkemesi ilgili katılım sürecinin gerekleri yerine getirilmeden hüküm kurulmasını adil yargılanma hakkının ihlali olduğu sonucuna varmıştır.
Kararda atıf olarak: Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ilkesi ışığında taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma, inceletme noktasında uygun imkânların tanınması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması gerekir. Bu anlamda delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsiz olma iddiaları da yargılamanın bütünü kapsamında değerlendirilecektir. Ceza davaları ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin davaların usul kuralları da dâhil olmak üzere yargılamanın tüm aşamalarında silahların eşitliği ilkesinin güvence altına alınarak adil yargılanma hakkının korunması hukuk devleti olmanın bir gereğidir. (B. No: 2013/7727, 4/2/2016, §§ 50, 51, 52).
5) İlgili ve Yeterli Yanıt Verilmesi İlkesi (2016/1303 başvuru numaralı karar)
Somut olayda ilgili mahkemenin iptal yönetmelik hükümleri esas alarak karar vermesi ve kararda yeterince gerekçe göstermemesi sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuruda bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi yaptığı değerlendirmede bir her somut dava bakımında gerekçeli kararın o davanın özellikleri göz önüne alınarak oluşturulması gerektiği olduğu sonucuna varmıştır. Bu sonucun temel ilkesinin de ‘ilgili ve yeterli bir yanıt vermesi’ şeklindedir. Bu temel ilkeye uzak ve davanın özelliklerine uygun olmayan bir gerekçeli karar adil yargılanma ilkesinin ihlalini oluşturduğu sonucuna varmıştır.
Kararda atıf olarak: Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir ( B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
Sonuç
Belirtilen hususlar neticesinde temelde yargılanma sürecinin nitelik olarak her aşaması adil olana tabi olmalıdır. Bu adil olma niteliğinin sağlanması için de Anayasa ve AİHS düzenlemeleri temel alınarak bu hakkın güvencesi olan ilkeler oluşmuştur. Bu ilkeler adil yargılanma hakkının özünü oluşturan ilkelerdir. Her bir ilke yargılanma sürecinin her aşamasında yapılan işlemlerin üst dayanağı şeklinde ortaya çıkar. Bu ilkelerin birinden sapma adil yargılanma hakkının özünü, somut olay çerçevesini de değerlendirmek suretiyle, ihlal etme şeklinde ortaya çıkabilir.
Esas itibariyle adil yargılanma hakkı diğer temel hak ve özgürlüklerin de güvencesini oluşturur. Diğer temel hak ve özgürlüklerin ihlali neticesinde bu ihlalin giderilmesi için başvurulacak her yolda ihlali giderecek merciinin adil yargılanma hakkının ilkelerini her halde dikkate alması gerekir. Bu ilkelerden sapma başvuruya konu edilen temel hak ve özgürlüğün yanı sıra adil yargılanma hakkının da ihlalini teşkil edecektir.
Kaynakça
1)Tanör,Yüzbaşıoğlu; Bülent, Necmi; 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku; 17.Baskı; Beta Yayınevi
2)Tanör; Bülent; İki Anayasa 1961–1982; 5.Baskı; XII Levha Yayınevi
3)Akbaş, Aydın, Metin, Uzun; Kasım, Melike Belkıs, Sevtap, Ertuğrul; Çağdaş Hukuk Düşüncesine Giriş; 2. Baskı; İthaki Yayınevi
4) Anayasa Mahkemesi Kararları Dergisi 53. 54. 55. 56.sayıları
5) https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/
6)Adil Yargılanma Hakkı Rehberi; Anayasa Mahkemesi
7)Adil Yargılanma Hakkı; Anayasa Mahkemesi El Kitapları Serisi
Yazar hakkında:
Bahadır Ozan Yaşar, İstanbul Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal bilimler Lisesinden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesinde okuyor.