Demokrasinin İklimleri

Consensus
Consensus
Published in
4 min readJul 13, 2020

Ensar Avcı yazdı

Bu yazı Süleyman Seyfi Öğün’ün 23.03.2019 tarihinde Türkiye Turing ve Otomobil Kurumunda verdiği konferanstan alınan notlardan oluşmaktadır.

Demokrasi herkesin dilinde. Günümüzde en anti-demokratik rejimlerin bile demokratiklik iddiası var. Demokrasi insanlara dayatılan sıcak bir alan ve esasen hegomonik bir kavram. Bahsedilen sıcaklık demokratizmle alakalı bir durum. Bu noktada demokrasiyi sıcak konuşmanın bize bir katkısı olmayacak. Şimdi onun hakkında soğuk ve objektif bir konuşmaya başlayalım.

Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün

Bazı ezberlerimizi bozalım. Öncelikle demokrasi modernleşme ile ilgili bir olgu değil. Demokrasi modern zamandan önce de vardı ve modernizmin kuruluşunun ilk 300 senesinde hiç demokrasi yoktu. Demokrasi modernleşme devam ederken ortaya yeniden çıkmış tarihsel bir imkan. Aralarındaki bağlantı koşullu. Geçici bir tanım yaparsak ‘halkın siyasal kararları belirleyip kararın çoğunluğa dayalı verildiği ve seçme eşitliğinin olduğu siyasi durum’ diyebiliriz demokrasi için. Demokrasinin kurucu kavramı eşitliktir ve aşağıyı kucaklar, kolektif etkisi vardır.

Demokrasi tarihi süreklilik arz etmiyor. Aslında Atina’daki durumun modern demokrasi ile pek bir ilgisi yoktur. Fransız ihtilali demokrasinin yeniden hatta şimdiki anlamıyla ilk defa doğuşudur diyebiliriz. Bütün insanların eşit doğduğu kabulü burada ortaya çıkıyor.

Place de la Révolution exécution capitale- Pierre-Antoine Demachy/ 1793

Modern dünyada adalet fikrini, yani eşitsizliğin kabul edilebilir olduğu düşüncesini bypass eden eşitlik kavramı kuruldu. Eşitlik mekan olarak ‘burg’larda vücut buldu. Bu şehirler köklerini kaybetmiş, kayıt ve bağlarından kopmuş insanların yaşadığı yerlerdir. Çünkü kökler ve kayıtlar insanı bağlayarak fikri ve fiziki hareket imkanını daraltır. Ama burglar geçmişin feodel kaleleri ve kilise egemen şehirlerinin yanı sıra yeni bir imkan vaat ediyordu: Özgürlük. Fırsatlar ve çıkarların ayyuka çıkması ise bu mekanların negatif özelliğiydi. Pozitif tarafıysa yalnız kalan insanın sanat ve fikir üretebildiği bir alan doğurması.

Libertin tipler bu yaşam alanlarında devletin müdahelesini reddettiler. Kayıtsızlığın ürünü olan bireylerle merkeziyetçi yönetim ve aristokratların arasındaki çatışma Fransa’da patlak verdi. Almanya’da bu kadar kuvvetli bir kargaşa doğmadı.

Burjuva bu dönemde eşitliği yukarıya yani hiyerarşik düzenine karşı savundu fakat alt sınıfa karşı bu kavramı öne sürmedi. Kendinin üstündekilere teklif edilen eşitlik burjuvaya fayda sağlarken aşağıdaki sınıflara sunulan özgürlük ancak aleyhine işleyebilirdi. Bu sebeple burjuva aydınlarının gerçek kavramı özgürlüktü. Liberaller eşitlikle özgürlük arasında hep nerede duracaklarını karıştırmışlardır. Mesela 19 yy’de işçi sınıfının ayaklanmasıyla bu karışıklık ayyuka çıktı. Proleterlerin isyankar hale gelmesi ve salt eşitlik talep etmesi (altlarında hiçbir sosyoekonomik sınıf olmadığı için onlar açısından en rasyonel davranış da buydu) demokrasiyi anlamamız açısından önemli bir yerde duruyor.

2. Dünya savaşının getirdiği risk bir daha 3. Dünya savaşı yapılamaması riskiydi. Emek sefilleştirilerek üretim artıyor, durgunlukların çözülmesi için savaşlar başlatılıyordu. Fakat bahsedilen durgunluk bir daha savaşla çözülemeyeceği için 20. yy’da Keynes tarafından yeniden bölüşüm planı oluşturuldu. Demokrasiyi mümkün kılan da, liberaller ile demokrasiyi tekrar birleştiren de bu oldu.

Özel hayatında serbest olan, aşırılığı reddeden, konformist ve itaatkar bir birey var bu çağda. Grev, sendika gibi hakları var ama pozitif değerini kaybetmiş ve adeta bir kuşa çevrilmiş. SSCB’de bu bağlamda Keynesçi bir devlet. Fakat üretim aşırı fazla iken yeniden bölüşümün Avrupa’daki gibi sağlanamaması mekanizmayı tıkıyor. Yıkılmasının sebeplerinden biri de bu tıkanıklık.

Keynes’in çözümü kısa vadeli bir çözümdü. Bu modelle 45 sene kadar devam edildi, duvar yıkıldığındasa Keynes devri kapandı. Sermaye ve devletin nikahı bahsedilen dönemde bitti ve sermaye evi terk etti. Boşanma ise altına endeksi para fikrinin terk edilmesiyle tam olarak gerçekleşti. Sermaye büyümeyi; devlet ise hukuk, yasa gibi düzenle ilgili şeyleri ister. Burada evi terk eden sermaye her gittiği yeri borçlandırarak küresel bir hal aldı. Teknolojinin de bu küreselleşme imkanında katkısı büyük. Vergilerden kaçan sermaye yeniden bölüşüm yükümlülüğünü de üstünden attı. Bu noktada demokrasiye de sermaye açısından ihtiyaç kalmadı ama demokrasi onu tecrübe edenler için vazgeçilemez bir hal almıştı.

Kamusal hayat ekonomik değil kültürel bir alan olmaya doğru evrildi. Keynes kamusal alanda kültürü engelleyen bir model planlamıştı. İş bölümüne göre bu alanı dolduruyordu. Üretim ise bu noktadan sapınca kanser hücresi misali yayılan bir kültür doğurdu. Bu kültürel talepler tüketim patlamalarını da beraberinde getirdi.

Bahsedilen yeni kültürün unutulan pozitif değerleri destekleyeceği tezleri savunuldu fakat kültürün tüketimi inanılmaz derecede arttırmasından yarar sağlayan, en başta değişen kültüre bu şekili veren sermaye oldu. Ulus algısı ve radikal demokrasiye karşı açık toplumu savunan görüşler tekrar tekrar savaş sonrası dönemde söylendi. Çünkü siyaset düzleştirip birleştirirken kültür tomurcuklandırır ve ayrıştırır. Her kültürel gurup kendi hikayelerinde haklıdır. Kendi ezilmişliklerinde, kendi efsanelerinde… Bu kadar haklılık payının birleşip hangi hakkı yaratacağı ise muallak.

Bugün çoğulculuk ve çoğunlukçuluk kavga halinde. İşte demokrasinin krizi. Bunun sebebi sermaye gidince ortaya çıkan ekonomik sorunlar. Amerika ve Avrupa üretimde Asya’yla rekabet edemez hale geldi. Bahsedilen süreçte uluslar ve devletler çok hırpalandı ve yeniden kendilerine gelmeye başladılar. Bu uyanışın ise demokratik bir sonuç doğurmayacağı kesin.

İlgili konferans:

Yazar hakkında:

Eyüp Ensar Avcı, İstanbul Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal bilimler Lisesinden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk bölümünde okuyor.

--

--

Consensus
Consensus

Hukuk, politika, tarih ve sanat gibi alanlarda; bugün ve yarın değer taşıyan konular özgün yazılar ve çevirilerle ele alan fikir penceresi / Fikrini Güçlendir.