Küreselleşme Korkusu, Hiç Var Olmamış Bir Düne Dönüş

Consensus
Consensus
Published in
5 min readJun 26, 2020

Christian Stöcker yazdı, Melike Nur Koçak çevirdi

“Globalleşme”ye şüphe ve endişe ile yaklaşan insanların sayısı giderek artıyor. Pandemi bu trendi hızlandırıyor. Bu durum da günümüzle alakalı temel bir yanlış anlamayı ortaya çıkarıyor.

Bilgileri işlemekten çok usandım. Elimden geldiğince hızlı hareket ediyorum ama dünya yetişemeyeceğim kadar büyük ve hızlı.” (Cesar Hidalgo, Wachstum geht anders, 2016

Siz de, bazen dünyayı çok fazla anlamıyormuş gibi hissediyor musunuz? Her şey çok hızlı gidiyormuş ve belirsizmiş ya da artık öngörülebilirlik ve güven kalmamış, hiçbir şey kalıcı değilmiş gibi?

Bu konuda yalnız değilsiniz ve haklısınız da: Dünyayı anlamıyorsunuz, kimse anlamıyor. En azından tamamını…

Aslında, insanlığın üzerinde yaşadığı gezegen ve kendisini meydana getiren sistemler hakkındaki bilgisi, geçmiş iki yüzyılda inanılmaz derecede arttı. O zamanlar “evrim” henüz bir prensip olarak kabul edilmiyordu, genetikten bahsedilmiyordu bile. Yaşadığımız bu evren hakkındaki beşeri bilgi sınırlıydı. Bugün yerküreyi değiştiren teknolojiler henüz icat edilmemişti.

Artık “Eskiden” Yok

İlk zirai gelişmeden bir milyar nüfusa erişinceye kadar, ki buna 1820’de ulaşıldı, 10.000 yıl geçti. Onu takip eden 200 yılda dünya nüfusu neredeyse sekiz kat arttı, şu anda 7,8 milyar civarındayız. 1960’ta ise ancak 3 milyardı.

Başka bir deyişle: Bir kişi “eskiden” dediğinde, o kişi aslında, artık mevcut olmayan bir dünyadan bahseder ve bu kat’i bir surette eski haline geri getirilme ihtimali kalmayan bir dünyadır.

Bu nedenle “eski günlere” dönüş sözü veren siyasetçiler, güvenilmemesi gereken masal anlatıcılarıdır. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde AfD (Alternative für Deutschland) seçmenleri arasında küreselleşmeden korkanların oranı özellikle yüksek.

Son 70 yıldır yaşanan Büyük Dönüşüm’ün (The Great Acceleration) itici güçleri, bilim ve teknoloji, nüfus gelişimi, piyasalar ve onların girift etkileşimleridir. Bu dönüşümün güçleri insanlık tarihinde hep beraber eşsiz bir duruma sebep oldu: Bahsedilen kalıcı ve hızlandırıcı dönüşüm, yine kalıcı bir duruma dönüştü.

Buna Hazır Değildik

İnsanlık buna hazır değildi. Genlerimiz bundan 10.000 yıl kadar önce yerleşik hayata geçmeye başlayan ilk insanlarla aynı. Biz, bugünün perspektifi ile aşırı yavaş ve sabit bir hayat için optimize olduk. Yaşanılan dönüşüm, Taş Devri insanının, kimsenin anlamayacağı kadar karmaşık bir dünya inşa ettimesinin mucizesidir. Bu da insanoğlunun zihnindeki birtakım somut eylemleri ve sonuçlarını tahayyül etmesi, bunun neticesinde de yaptığı işbirliğinin şaşırtıcı bir yan ürünüdür. Ya da yazının başında alıntılanan fizikçi César Hidalgo’nun söylediği gibi: Bilgiyi işlemek.

Ancak, bireyin dünyanın karmaşıklığı hakkında bir fikir sahibi olması için gerekli tüm bilgileri işlemesi uzun süredir mümkün değil. Dünyamız hakkındaki bilgi zihinlerde mevcut ama her şeyden önce ilişki ağlarında saklı ve dağınık. Haliyle, Volkswagen’de çalışan hiç kimse, bir mühendis bile, tek başına modern bir araba üretemez. Kaldı ki, bir uçak ya da bilgisayar üretebilsin.

Ademi Merkeziyetçi Karmaşa

Bu yerel karmaşanın en aşırı, muhtemelen en şahsi ve rahatsız edici ifadesi; küresel piyasa, daha doğrusu küresel piyasalardır; çünkü gerçekte bunlar çok fazladır.

Bahsedeceğim şu kurguyu hayal edin: Şu anda üzerinizde kullandığınız eşyalar; ayakkabınız, giysileriniz, kredi kartları, akıllı telefon vb, tüm bu ürünlerin menşeinin sanal bir dünya haritası üzerinde çizili olduğunu düşünün. T-Shirt’ün Hindistan ya da Bangladeş’ten, kot pantolonların Pakistan’dan ve pamuğun ABD’den geldiğini… Akıllı telefonun Kongo’dan nadir elementler içerdiğini, hafıza kartının Kore’den geldiğini, parçaların Çin’de birleştiğini, ekran camı ve tasarımın ABD’den geldiğini ve daha nicelerini…

Siluetiniz dünya haritasındaki hammaddeleri gösteren çizgiler üzerinde tıpkı karışık ağlar arasındaki bir örümcek gibi gözükür. Gezegendeki her insan bunun gibi görünmez bir ağ ile çevrilidir. Ve gezegendeki kimse bu gerekli süreci anlamaz. Bu süreç kendi bileşenlerinden çok daha büyük ve daha karışık bir sistem oluşturuyor.

Anlaşılabilir Olduğu Kadar Saçma

Yukarıda anlatılan bu kurguya karşı, bu ülkede (Almanya) yaşayan ve küreselleşmeyi her şeyden önce bir risk olarak gören insanların sayısının sürekli olarak arttığı gerçeği anlaşılabilir olduğu kadar saçma. Küreselleşen ekonomi anlaşılmaz bir biçimde karışık, belirli bir şekli olmayan (amorf) ve güçlü bir yapı. Bu yapının bireylerin hayatları, bölgeler ve gezegen üzerinde bütün olarak somut bir etkisi vardır. Örneğin gelir düzeyleri, kurumların karlılıkları ya da tüm branşlar üzerinde. Ayrıca çevre standartları, gıda fiyatları ve tabii ki dünya iklimi üzerinde de…

Bu hafta SPIEGEL’de yayınlanan bir ankete göre, ocak ayından bu yana globalleşme hakkındaki endişeler bir kez daha arttı ve bize gösterdi ki: Birçok insanın tehditkâr bulduğu globalleşme son 70 yılda dünyayı dramatik bir biçimde değiştiren şeyden daha farklı gözüküyor.

Küreselleşme Tartışılabilir Bir Birim Değil

Pandemi, birçok insana, küresel ağ oluşturmanın, beraberinde artan bir kırılganlığı getirdiğini gösteriyor. Diğer yandan bu küresel ağ olmadan, bugünün dünyası var olmazdı. Gerçek küreselleşme, 21. yüzyıldaki hayat gerçekliğinin tartışılabilir bir bileşeni değildir. İnsan onları kolayca kapatıp tüm ürünlerin yerel hammaddelerle milli bir şekilde üretildiği o dünyaya geri dönemez. O dünya yüyıllar içinde varlığını kaybetti.

Komplo teorisinin güçlü savunucuları, günümüzde yaşanan küreselleşmenin gerçek karmaşasını, derin güçlerin iç yüzünü gördüğü ve yönettiği bir kurgu olarak yorumlarlar. Onlara göre, dünyamızın, katlanılması zor bu karmaşası, onu gizlice yöneten elitlerin oyunlarıdır.

Buz dağını algılamak ve korkudan titremek

Pandemi dikkatleri bu akıl almaz bağlantılara yöneltti. Sanki birçok kişi insanlığın üzerinde sürüklendiği buzdağını ilk kez fark ediyormuş ve suyun altında bulunan her şeyi ilk kez seziyormuş gibi… Ve korkudan titrediler.

Bu içgüdüsel savunma tepkisi anlaşılabilir ama beklenmedik sonuçlar da doğurabilir. Eğer kasten bir insanlık felaketine sebep olunmak istenmiyorsa, küreselleşmeyi geri döndürebilmek ya da tamamen bitirmek olası değil.

Pazarların düzenlemeye ihtiyacı var

Doğrusu, çoğu piyasa aktörü ve spekülatörleri/vurguncuları, son 70 yıldır süregiden hızlı değişim sürecinde fazlasıyla etkili oldular. Bu hızlanmadan zenginler ve süper zenginler orantısız/ölçüsüz bir şekilde faydalanıyor. Şirketler ve piyasaların, devletler ile uluslararası örgütlerden daha hızlı olduğunu herkes biliyor. Yine de, piyasaların kurallara, çeşitli düzenlemelere ihtiyacı var, aksi halde, piyasa aktörleri, tüm insanlara değil de, belli bir zümreye hizmet ederler. Bu yapılmaz ise, çevremizi tahrip ederler, insanları hasta edip, sebep oldukları hasarları yayarlar.

Bu nedenle küreselleşmiş ekonomiyi, uluslararası antlaşmalar ve örgütlenmeler çatısı altında, ulusal düzenlemeler ve uluslararası işbirlikleri, yoluyla denetlemek gerekir. Bu tarz küresel bir dayanışma, şu anki durumdan çok daha etkili.

Küreselleşmenin ortadan kalkması, hayali bir geçmişe geri dönüş. Bu mümkün değil. Bu konuda söz verenlere güvenmemek gerek.

Yazının aslı Der Spiegel sitesinden alınmıştır. Bu yazı kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Consensus’un editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Çeviren hakkında:

Melike Nur Koçak, İstanbul Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal bilimler Lisesinden mezun oldu. Türk-Alman Üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler bölümünde okuyor.

--

--

Consensus
Consensus

Hukuk, politika, tarih ve sanat gibi alanlarda; bugün ve yarın değer taşıyan konular özgün yazılar ve çevirilerle ele alan fikir penceresi / Fikrini Güçlendir.