Paul Collier’le Kapitalizm Eğitim ve Popülizme Dair — 2. Kısım

Consensus
Consensus
Published in
6 min readJun 5, 2020

Paul Collier konuştu, M. Zahit Mete çevirdi.

R: Sizce bir başka önemli kavram da kimlik. Neden kimlik, kapitalizm ile ne gibi bir ilişkisi var bunun?

P.C: Geriye doğru gidelim. Firmaların amaca ihtiyacı vardır. İnsanların amaca ihtiyacı vardır. Bizim açgözlü, bencil, tembel tüketiciler olduğumuz fikri tamamıyla insanın ne olduğunu yanlış anlamaktan kaynaklanıyor. Hepimiz amaç sahibiyiz. Amaçlar kavramıyla ilgili fikrimizi nereden edindik? Bu fikrimizi oynadığımızı düşündüğümüz rolden alırız. Birkaç rolümüz var. Ben kendimi bir baba ve bir profesör olarak buluyorum. Tüm bu roller bir amaçtan gelir, fakat bu rol aynı zamanda bir grup kimliği değil mi? Yani hepimiz bizim kişiliğimizden daha büyük bir şeye ait olmayı çok isteriz. Ve bunu grup kimliğinden alırız. Bunların bazıları mekansal gruplar. Ben Sheffield’da büyüdüm, orayı evim olarak görüyorum. Yani bir mekansal kimlik olabilir, bir baba, profesör kimliği olabilir. Bu kimlikten rollere gider, rollerden de amaca. Amaç bizi harekete geçiren şeydir. Bu yüzden iktisat çok ciddi bir şekilde insanların ne olduğu konusunda yanlış anlaşılıyor. Biz burada tembel olmak ve yalnızca tüketmek için var değiliz. Bir-iki milyarder hayatlarını avare avare yatlarda geçiriyor fakat bildiğim epeyce milyarder, gördüğüm kadarıyla amaca dönük işkolikler. Bir milyar daha eklemek çabasında değiller, kendilerinden daha büyük bir şey yapmaya gayret ediyorlar.

R: Fazlasıyla pragmatizm lehinde birisiniz ve pragmatizm çok önemli diyorsunuz fakat pragmatizm kapitalizmi koruyabilir mi?

P.C: Evet, yapabilir. Size kapital pragmatizm’den ne kastettiğimi açıklayayım. Bu Hume’a, Smith’e ve büyük Amerikan felsefecileri James, 19.yüzyılın sonlarında Dewey’e kadar derin kökleri olan bir felsefe. Bu sebeple bu uzun bir felsefi gelenek ve pragmatizm der ki: “bizim düşmanımız ideolojidir. İdeoloji, işte bu kitap ütopyayı nasıl alacağınızı tarif ediyor ve bu her zaman ve her yerde uygulanabilir. Bu Karl Marx. Bu İncil. Bu Kur’an, her neyse. Bu ütopya, işte bu da rehber. Bunlar gerçekten tehlikeli. Toplumun kaderi yapılamaz ütopya, hiçbir ütopya yok. Toplum bizi periyodik olarak zorluklarla karşılaştıran bir çeşit öngörülemez yolda. Bizim burada bağlamı çalışmaya, denemeye ve neyin işe yarayacağını anlamaya ihtiyacımız var. Her şeyi bilmiyoruz ve bu sebeple en iyi fikir genellikle tecrübe etmek ve öğrenmek. Hayat sosyal öğrenme yolculuğudur, bu pragmatizm. Adım adım öğrenmek. Son derece realist görünüyor değil mi? Pragmatizm kısa dönemli popülizm değildir. Pragmatizm yeni korkuları, her ne olursa ve ne zaman olursa olsun, çözmek için bir strateji gerektirir. Ve bu strateji yapabileceğinizin en iyisi olmak zorundadır, şimdiki bağlamda size verilen bilgiler ışığında.

R: Fakat pragmatizm sosyal medyayla birlikte zor bir durumda çünkü ideolog veya önde giden politikacılar bugünlerde sosyal medya ile daha çok ilgi topluyorlar. Pragmatist politikacılar ise hak ettikleri kadar ilgi çekmiyorlar. Bunun için ne yapılabilir?

P.C: Unutmayın ki Britanya hakkında konuşuyorsunuz ve Britanya şu anda 2 küçük ideolog çete tarafından ele geçiriliyor. Düzensiz pazarı savunan sağcı ideologlarımız var. Bunlar nüfusa göre dar bir grup, fakat çoğunluk haline geliyorlar. Şu an Britanya’da nüfusun %1’i tarafından yönetiliyoruz. 2 siyasi partiye katılan %1’lik bir nüfus tarafından ve oy hakları var. Diğer %99’umuz düşünüyoruz ki bu 2 siyasi parti yeteri kadar çılgın, üyesi olmak istemiyoruz. Şu an Muhafazakar Parti’yi ideologlar yönetiyor çünkü Muhafazakar Parti’nin üyesi olan yaşlı küçük bir grup insanın çoğunluğuna sahipler. Benzer bir biçimde İşçi Partisi bir kısım Leninist tarafından kontrol ediliyor. Güçlerini nereden alıyorlar? Güçlerini İşçi Partisi’nin üyelerinden küçük bir grup insanın, genç aptallar diyebileceğimiz insanlar tarafından domine edilmesinden alıyorlar. Teknik Marksist bir terim olan ‘kullanışlı aptallar’ tabirini hatırlarsınız. Esther Corbin’in bir inovasyonu Britanya’da kullanışlı aptalların gençlik olduğunu fark etmemizi sağladı.

R: Bu yüzden her iki parti de ideolojiler tarafından ele geçirilmiş durumda…

P.C: Ve biz şu an tarihi bir günün gecesindeyiz. Başkaldırı parlamentoda çünkü ilk kez parlamento üyeleri hükümet gündemini ele geçirdi. Ve bu şu anlama geliyor, aynı orta zemin ideologların gücünü kesti, fakat sadece şimdilik.

R: Brexit’ten sonra ne olacak, parlamento kontrolü tekrar ele geçirirse?

P.C: Emin değilim. Politika bir kenara dursun, iktisatçılar ekonomi tahmininde çok kötüdür… Umduğum ve bence yaşanacak şey, üzerinde anlaşma ihtimalimiz olan tek şey şu; şu an ülkenin kutuplara ayrılması sebebiyle daha fazla müşterek olmamız mümkün değil. Üzerinde anlaşabileceğimiz bir şey Avrupa’da tesirli olduğumuz o pozisyona geri dönmeye ihtiyacımız var. Ve bunu tek taraflı fesheden 50. Madde (Article 50) ile yapabiliriz. 50. Madde Britanyalı kamu görevlisi tarafından neredeyse ayrılmayı imkansız kılmak amacıyla oluşturuldu yıllar önce. Çünkü 50. Maddeyi bir kere iptal ettiğiniz zaman yalnızca bir pozisyonda olabilirsiniz: dizlerinizin üstünde. Britanya kendini 2 yıldır kendi dizlerinin üzerinde buluyor. Bu yüzden ilk adımımız 50. Madde’nin eşit bir müzakere esasına dönmesini sağlamak. Ardından ne yapabileceğimizi görebiliriz.

R: Pragmatist politikacılar tekrar kontrolü ellerine alabilecekler mi?

P.C: Aslında bunu bugün gerçekleştirdiler. Bakalım nereye götürüyor.

R: Pekala. Başladığımız noktaya dönecek olursak eğer fikirlerinizi uygulayarak kapitalizmi geliştirirsek kuzeniniz daha iyi bir hayata sahip olabilir mi?

P.C: Evet, fazlasıyla çünkü kitaptaki en geniş kavramlardan biri de sosyal annelik olarak isimlendirdiğim kavram. Bu bizi bebeğin doğuşundan 24 yaşına, yeteneklerle donanmış, etik sorumluluk hissini taşıyan bir gence ulaştırır. Böylece onlar topluma katkı sağlayabilecek ve bunu isteyerek yapacaklar. Bu bebeklikten 24 yaşındaki gence dönüşüm sürecini düşünelim. Bu başlangıçta birçok insan, aile ve oluşumu içeren uzun bir süreç. İlk 2.5 sene tamamen ailemize bağlı. Eğer aile dengede değilse çocuk kötü bir yaşama sahip. Hayata kötü bir başlangıç. Şu an birçok toplumda ailelere ulaşmak ve stabilize etmek için çok az şey yapıyoruz. Sosyal annelik duygusu olarak tanımladığım şey ile babalık tavrı yani dayatma rejimini karşılaştırıyorum. Küçük bebekleri ailelerinden koparan bir çeşit rejim. Bu sebeple bizim bu stres dolu dönemde gerçekten genç aileleri desteklemeye geri dönmemiz gerekiyor. Kendi iki yaş vakitlerimi hatırlıyorum da aman Allah’ım, çok zordu. Tüm paraya, sabra ve olgunluğa sahip olsanız bile zordu. Genç insanlar olarak iki tane iki yaş çocuğuna bakmak çok zordu. Ardından 2–5.5 yaş arasına geliyorsun. Yürümeye yeni başlayan o yaştaki çocuklar için en iyi yer onları basit formdaki bir eğitim. Fransa bunu oldukça iyi yapıyor ‘école maternelle’ ile birlikte. Britanyamızda ise tam bir dağınıklık var. École maternelle bir harika çünkü ücretsiz, herkes gidebilir, en fakir çocuk da dahil. Ve eğitime başlıyoruz, dünyanın en iyisi Finlandiya. Finlandiya Britanya’nın ve bir çok ülkenin yaptıklarının tam tersini uyguladı. Finlandiya karar mekanizmasını öğretmenlere vererek ademi merkeziyetçi hale getirdi. Öğretmenler yetkilendirildi, onlara güvenildi. Ve çocuklar, çocuklar testten ibaret değil! Yalnızca en sonda test ediliyorlar. Britanya’da biz bunun tam tersini yapıyoruz. Baştan aşağıya detaylı kurallar dayatıyoruz öğretmenlere. Ölçülüyorlar, izleniyorlar ve teşvik ediliyorlar. Çocuklar da izleniyor ve ölçülüyorlar. Gün sonunda ise çocuklar bitirildiği sırada PISA skorlarına bakıyoruz, Finlandiya en üstte, Singapur ile birlikte dünyada en iyiler. Britanya ise çok kötü durumda. Ve en sonunda okuldan mezun olunca mesleki eğitimde dünyada en iyi olan İsviçre. En iyi iş çıkardığınız yerlerden biri de hala dünyadaki en iyi 10 üniversiteden birine sahip olmanız, fakat İsviçrelilerin %60’ı üniversiteye gitmemeyi tercih ediyor. Oldukça prestijli olan mesleki eğitim gruplarına katılıyorlar bu minvalde çok fazla verimli olabilirsiniz. Britanya en iyi 10 üniversiteden 3'üne sahip ve nüfusun %60’ı da rezalet durumda. Bu yüzden eğer bu sosyal annelik duygusu var olsaydı, kuzenim çok farklı bir hayata sahip olabilirdi.

R: Fikirlerinizin uygulamaya konacağı ve kapitalist toplumların ileriki yıllarda değişeceği hususunda ne kadar iyimsersiniz?

P.C: Evet, pek çok şey gerçekleşti. Henüz British Academy’de taşra Britanya’sı hakkında bir eğitimi tamamladım ve insanların fikirlerime nasıl tepki gösterdiklerine dair çok iyi bir duygu yakaladım. Burada iki dikkat çekici nokta var, birincisi muhalefetin geri itme miktarı kesinlikle çok az. Aldığım muhalif eleştiriler aşırı siyasi sağ ve aşırı siyasi soldan. İkisi de beni kınadı çünkü aşırı sağ kapitalizmi kendi haline yani otopilotta bırakmamızı talep ediyor aşırı sol da kapitalizmi bitirmek istiyor. Bunlar bana muhalefette birleşti, bundan oldukça gurur duyuyorum. Fakat bunun haricinde mesela iş gruplarından herhangi bir tepki almadım. Bu birincisi. Diğer şey de normal vatandaşlardan bir dip dalga var, diyorlar ki biz bunu başarabiliriz, bir amaca geri dönmek istiyoruz. İşlerimizde amaçlara geri dönmek, toplumumuzda aktif bir amaç istiyoruz ve insanların yaptığı şeylerin amacında, sosyal girişimcilikte harikulade şeyler yaşanıyor aslında. Bu yüzden işleri yoluna koymak için güçlü doğal bir iştah var. Bu en dipten geliyor. Ve en sonunda en yukarısı, politikacılar. Bunu sahiplenecek ilk politik parti kazanacak ve uzun süre hakim konumda olacak. Bu yüzden politikacıların kendine gelmeleri için büyük bir teşvik var. Aslında bunu yaptıklarını izliyorsunuz. Avrupa’da onların çoğu ile irtibat halindeyim ve böyle bir arzu var. Bu sebeple son derece ümitvarım.

R: Röportaj için çok teşekkürler Paul Collier.

Bu söyleşi 16 Mayıs 2019 tarihinde, Schweizer Radio und Fernsehen isimli youtube kanalında yayınlandı. Söyleşi kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Consensus’un editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Çeviren hakkında

Mehmet Zahid Mete. İstanbul Üsküdar Lisesinden mezun oldu. İbn Haldun Üniversitesi felsefe bölümünde okuyor.

--

--

Consensus
Consensus

Hukuk, politika, tarih ve sanat gibi alanlarda; bugün ve yarın değer taşıyan konular özgün yazılar ve çevirilerle ele alan fikir penceresi / Fikrini Güçlendir.