İdealler Üzerine 2 Film: Truman Show ve Vivarium

Serra Yılmaz
CVZ dergi
Published in
2 min readApr 22, 2020

İdeal yaşam nedir? Hayatımız bir süre sonra neden önlenemez bir sıradanlaşma döngüsünde takılıp kalır? Bugün bu tip sorulara cevap bulmaya çalışmış veya bizi bu konuda düşünmeye itmiş iki filmden bahsetmek istiyorum: Truman Show ve Vivarium

Truman Show’u umuyorum ki izlemişsinizdir. Şayet, izlemediyseniz de şimdi okumayı bırakıp lütfen filmi izleyin. Hayır, yazımı bırakmanıza alınmayacağım, tabii film bitince devam etmeniz şartıyla :)

Film 1998 yılında Peter Weir’ in yönetmenliğinde çekilmiş. Senesine göre oldukça üst düzey bir ütopyaya sahip, yirmiden fazla ödül almasına şaşmamalı… Filmin bahsedilecek çok noktası var ama ben baş karakterimiz Truman’ın seçimi hakkında yorum yapacağım.

Truman, içinde olduğu düzenin onun için mükemmel olduğu ve dışarıdaki dünyanın burası kadar ideal olmadığı hakkında uyarılmasına rağmen çocukluğundan beri alıştığı ortamı terk etmeyi seçiyor. Baktığımızda bu sıradan bir seçim değil çünkü burası o kadar güzel bir yer ki, hayallerimizin ötesinde bir ütopya. Hatta filmdeki insanların şu repliği de bize ne kadar huzur dolu bir dünya olduğunu gösteriyor: “Günaydın ve olur da görüşemezsek iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler.” Truman işte böyle bir ütopyayı terk ederek kendi gerçekliğini bulma arayışına ilk adımını atıyor.

Peki biz kendi gerçekliğimiz için ne yapıyoruz? Gerçekliğimiz, hayallerimizle örtüşüyor mu? Çoğu insanın hayali bir an önce iş bulup, mümkün olduğunca erken emekli olmak ve bu süre zarfında bir aile kurmak. Bunların olması belki de gayet normal, asıl soru normal nedir? Düşündüğünüzde fark edeceksiniz ki bunlar aslında bizim seçimlerimiz değil, büyüklerimizden ve çevremizden de gördüğümüz kısaca hayatın içinden yüzyıllardır süregelen alışkanlıklar. Ben en iyisi daha fazla kafanızı karıştırmadan bir sonraki filme geçeyim: Vivarium.

2019 yapımı Lorcan Finnegan yönetmenliğinde çekilmiş bu film, ekşi sözlükte “truman show benzeri bir black mirror bölümü gibi olan bilim-kurgu filmi” olarak geçiyor ve ben de bu entrye tamamen katılıyorum. Truman Show’un aksine Vivarium bir distopya filmi. Eşinizle her şeyin hazır olduğu, çocuğunuzun bile hazır olduğu bir evde hapsoldunuz. Mahalleniz dışında bir yere gidemiyorsunuz, gitseniz bile en sonunda hep kendi evinize varıyorsunuz. Kulağa o kadar kötü gelmemeli, değil mi? Bu iki film de, hayatımızı nasıl yönlendireceğimizi sorgulatıyor aslında. Bu zamana kadar planladığımız hayat gerçekten istediklerimiz mi yoksa toplumun bize dayattığı ideal eş, ideal çocuk, ideal iş, ideal ev denkleminin önemsiz bir sabiti miyiz?

--

--