Makine Öğrenmesi ve Geri Kalan Her Şey İçin Öğrenme Teknikleri

Mert Cobanov
Deep Learning Türkiye
12 min readAug 23, 2020

Görece serbest ve ciddiyetsiz bir açılış

Ben genellikle yeni bir şey öğrenirken müziği kapatıyorum, çünkü bu algıyı bölüyor, fakat aksine iş yaparken açıyorum çünkü konsantrasyonu artırıyor.

Her şey kabul etmek ile alakalı

Öğrenmenin bir süreç olduğunu ve gelişimini aslında senin fark edemeyeceğin kadar yavaş olduğunu kabul etmelisin. Burada bence umutsuzluğa sürüklenilen konu, bir şeyi öğrenmeye ilk başladığındaki heyecan her şeyi yapma hevesi doğuruyor, fakat kapabiliten henüz hazır olmadığı için kendini küçük görme sendromuna kapılabiliyorsun. Bunu kabul etmeli ve gerekli parçaların zamanla bu yolda ancak yürüyerek oturacağını anlamak gerek. Eğer bir şey çok hızlı başarılıyorsa muhtemelen bu basit bir şeydir ve herkes tarafından yapılabilir.

Kompleksite ve Derinlik

Bir diğer konu biraz karmaşık, lütfen bu paragrafı bir kez daha oku çünkü sonda söylediklerim başlangıç ile birlikte paralel olarak gerçekleşen etmenler içeriyor. Son kısmı anladığında ilk kısım biraz daha aydınlanmış olacak. Literatürde nasıl adlandırılıyor bilmiyorum fakat ben bunu algı ivmesi olarak adlandırıyorum. Bir konuyu çalışmak üzere masaya oturdun, telefonun yanında duruyor ve odada başka biri daha var. Sen çalışmaya başladığında beynin o işlem için bir alan yaratmaya başlayacak. Okumaya veya çalışmaya devam ettikçe bu kapasite büyüyecek ve daha kompleks hale gelecek. Bunu bir örnek ile anlaşılır hale getireyim

Zor bir matematik veya fizik sorusu çözmeye başladığını düşün, sonuca ulaşmak adına problemin argümanlarında bazı dönüşümler uyguluyorsun (değişken değişimi, birim dönüşümü veya geometri sorusu çözerken indirilen dikmeler, çekilen teğetler gibi). Beynin problemin çözümü için karmaşıklığı geçici bellekte tutmaya başlıyor, ilerleyen kısımlarda daha kompleks işlemleri yapabilmen için bu bağlamları odağına koyuyor.

Dikkatin odaklanmış bir durumda ve çıkış yolunu taramaya başlıyorsun, eğer bir kesme işlemi olursa (interrupt) bu zamana kadar önbellekte tuttuğun kompleksite dağılmış olacak. Yeniden problemin başına döndüğünde o yolları tekrar etmek zorunda kalacaksın.

Şimdi çok popüler ve etkisi defalarca onaylanmış olmasına rağmen iki argümana karşıt bir argüman sunacağım ve muhtemelen bu fikre katılmak istemeyen birçok kişi olacak, ama yine de bu fikri değerlendirmeni istiyorum. Kendi ispatımı da argümanımın sonunda paylaşacağım. Birincisi pomodoro tekniği, ikinicisi ise problemi küçük parçalara bölmek.

Bazen? pomodoro iyi değildir!

Pomodoro tekniğini bilmeyenler için kısaca açıklamak gerekirse 25 dakikalık periyotlarla çalışıyorsun ve sonrasında kısa bir mola veriyorsun. Problemi küçük parçalara bölmeyi açıklama gereği duymuyorum gayet açık. Bu iki tekniğin problemi anlaşılması görece zor ve detay içeren ileri öğrenme konularında negatif performans göstermeleri. Yazının önceki kısmında yeni bir şey öğrenirken müziği kapattığımı fakat hali hazırda bildiğim konularda iş yaparken açtığımı söylemiştim, bununla bağlantılı aslında. Zor konuları öğrenirken beynini o konu bağlamının etrafında sürekli dolaştırman gerekiyor. Konu derinleştikçe bu karmaşık yapının her noktasını gezmelisin ve bu vakit alan bir süreçtir. Bunu şöyle örneklendirelim:

Uzaya bir roket fırlattığını düşün ve aşman gereken bir atmosfer var. Bir eşiği geçene kadar sürekli olarak enerji vermeye devam etmelisin. Yolun bir kısmında enerjiyi kesmek ivmeni çok fazla düşürecek ve o ivmeyi tekrar alabilmek için daha fazla enerji kullanman gerekecek. Hatta atmosferden ayrılana kadar eğer bu ivmeyi düşürürsen, roketi indirip tekrardan yeryüzünden ateşlemen gerekir.

Bu yüzden iş yaparken pomodoro güzel bir tazeleyici olmasına rağmen öğrenirken hız kesmenin negatif bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Örnekler sanırım sonsuz sayıda artırılabilir: çığ etkisi, lambalı bir amfiyi kullanmadan önce ısıtmak, yol verme direncini aşmış bir elektrik motoru, rüzgar tribününün ilk hareketi… Bunları durdurmak istemezsin.

Problemi küçük parçalara ayır (veya ayırma)

Problemi küçük parçalara ayırmak, mükemmel bir teknik, gerçekten sorun çözme konusunda daha iyi bir yöntem düşünemiyorum. (Zaten bu iki tekniğe körü körüne karşı değilim sadece her yeteneğin veriminin yüksek olduğu anlar vardır, doğru anda doğru tekniği kullanmak gerek.) Bazı problemler daha küçük parçalara ayrılmazlar, bunları bütün karmaşıklığıyla büyük bir lokmada yutulması gereken durumlar olacaktır. Böyle zamanlarda problemin karmaşıklık seviyesi yüksek olduğu için sonraya bırakma veya anlamadan geçme gibi eylemlerde bulunabilirsin. Bunu yapma. Vücudundaki kasları düşün, daha yüksek tansiyon altında bıraktığında kasların ertesi gün için o kuvveti karşılayabilecek şekilde evrilecektir. Zor konuları anlamak için harcayacağın efor, soyut düşünce bilincinin sınırlarını genişletecektir. Hepimiz felsefe okulundaki “Geometri bilmeyen giremez.” sözünü biliyoruz. Matematik dediğimiz yapı soyut ve somut kavramının arasına çekilmiş bir çizgidir aslında. Kağıt üzerinde 300 boyutlu bir tensör işlemi yapılabilir ve sonuçlar tutarlıdır (gerçek dünyada böyle bir formu somut hale getirmek imkansızdır) kompleks düzlemde o harflerle (i ve j) yapılan işlemlerin etkisi inanılır gibi değil fakat gerçek dünyada gözlemlenir. Bunun için elektrik, dalga teorisi gibi konuları inceleyebilirsin. Fakat en basit kondansatörün bile bu yöntemle çalışıyor olması buna bir örnek. Bu yüzden bazı konuların parçalanamayacağı, soyutluk kavramı ve beyin sınırlarını genişletmek için beynini kompleksiteye zorlaman, algını oldukça açacaktır. Bundan lütfen kaçma.

Biraz mola

Evet zor kısmı hallettik. Belki de en önemli kısım buydu. Çünkü bu yöntemi içselleştirdiğinde problemlere bakış açın değişecek, vizyonun farklılaşacak, belki karakterin hatta günlük konuşmandaki kelimelerin bile değişecek.

Yer Tutucular ve Fikir Regülarizasyonu

Gelelim çalışırken yapmayı sevdiğim diğer bir yönteme. Yeni bir bilgi geldiğinde tamamını kavramamış olsam bile daha önceden bildiğim şeylerle bir bağlam yaratmaya ve hatalı da olsa bir yere oturtmaya çalışıyorum, bu yeni edindiğim bilgi hakkındaki öngörüm oluyor ve her zaman hatalı bir öngörüm olduğunu hemen kabul ediyorum. Beynimde onun için bir placeholder -yer tutucu- ayarlıyorum. Sonrasında öğrenme işlemim devam ederken soru sormaya başlıyorum, ben şöyle düşünmüştüm halbuki böyleymiş, şimdi daha iyi anlıyorum. Sonrasında yeni bir fikir daha oluşuyor, ve yeni bir bilgi daha geldiğinde bunu yeniden test ediyorum, “hah evet tam da düşündüğüm gibi, aklın yolu bir, mantıklı olan da buydu zaten” ve bu his bana keyif veriyor. Zihnimi bu konu hakkında canlı tutuyorum fakat en önemlisi şunu anlıyorum: Pozitif bilimlerde her şey birbirine bağlıdır, çünkü evren temel yapıtaşında belirli fizik çatısı altında var olan bir mimari. Eğer fizik tutarlı değilse var olmak da mümkün olmayacaktı değil mi? Bu yüzden bağlantıları yakalamaya çalışmaktan asla vazgeçme. Bu arada bu yönteme diyalektik materyalizm deniyor.

Fikirler böyle doğar!

Yapmayı sevmediğim bir işi nasıl öğreniyorum?

Harika, mesela bu soruyu cevaplamak istemiyor olmama rağmen, şu anda yapmayı sevmediğim bir işi yapacağım. Neden yapmak istemiyorum? Çünkü oldukça sıkıcı, ve akıcı bir şekilde ilerleyemiyorum. İnsan istiyor ki öğrenmeden alınan haz ve bir işi halletmenin verdiği haz sürekli sabit olsun. Yapmak zorunda olduğun ve belki de seni bir adım öne çıkartacak şey maalesef her zaman yapmayı sevmediğin bir iş oluyor. Benim böyle zamanlarda yaptığım şeyler oldukça kısıtlı, genellikle yanıma bu sıkıntıyı paylaşacak bir ikinci kişi bulmak. Problemime ortak olan biri varsa hadi gel şunu yapalım diyorum. Bunu yorgunken spora gitmek gibi düşünebilirsin. Başka birisi konudan bağımsız bir motivasyon özelliği gösterir. Çünkü o anda birini allocate (tam anlamı veren Türkçe karşılık bulamadım, o iş için o kişiyi meşgul etmek, ayırmak) etmişsindir ve artık bu işi o anda yapma zorunluluğun artmıştır iyice kaçamazsın. Tam bir çözüm değil biliyorum fakat yanına o iş için herhangi birini al böyle zamanlarda, işe yaradığı çok oluyor. Bu konuda bir ikinci konu da o işi sevmeme nedenin o konu hakkındaki derinliğinin az olması olabilir. Bilgin az olduğu için seni konfor alanından çıkarıyordur, böyle zamanlarda ise o işi bitirebilmek için harcadığım vaktin %25'ini o işi yapabileceğim temelleri yeniden öğrenerek veya araştırarak harcıyorum. Hem daha yetkin olduğum için daha az canım sıkılıyor hem de o harcadığım %25'lik zamanı yeni öğrendiğim tekniklerle kompanze edebiliyorum. Sıfır kayıp, daha yetkin bir ben.

Tek kişilik Scrum ekibini kur

Bunu yapmak için öncelikle scrum tekniklerini öğrenmen gerekiyor olabilir, bu yüzden bu kısmı çok kısa geçeceğim, zaten aşağıdaki iyi bir öğrenme adına önerdiğim kitapları paylaşırken bununla alakalı kitabı da koydum. Scrum bir takım çalışmasıdır fakat kendi öğrenme serüvenin için de bu teknikleri kullanabilirsin. Bunlar genellikle “agile” olarak da adlandırılır. Kendine sprintler hazırla ve dün hangi problemlerle karşılaştın, bugün ne yapacaksın? Her sabah çalışmaya başlamadan önce ve her gece yarın ne çalışacağını planlayabilirsin. Sıkça sorulan sorular yazımdaki roadmap’i kullanarak kendine bir kanban haritası yapabilirsin. Kitabı okuduktan sonra bu kısım çok daha iyi şekillenecek.

Not: Tüm hayatımı kanban ve takvim ile yönetiyorum desem yalan söylüyor olmam. Bendeki önemini siz düşünün.

İnternetteki kaynaklardan nasıl çalışılır?

Belki takip ediyorsundur birçok defa söyledim fakat her zaman tekrar etmek gerek. Buradaki yazımda kaliteli olduğunu düşündüğüm kaynakları paylaştım.

Eline geçen her şeyi denemen ve nasıl öğrenebiliyorsun bunu keşfetmen gerekiyor. Maalesef en iyi yöntem diye bir şey yok. Keza bunu birinin size anlatması sizin stilinizi bulma konusunda engel olacağını düşünüyorum.

Kendimden bir örnekle gitmek istiyorum. Her zaman güzel not tutan insanlara özenmişimdir, bence harika bir yetenek. Bunu yapamamanın cezasını o konuyu yeniden çalışarak zaman cinsinden para birimiyle ödüyorum. Fakat problem şu ki ben hızlı öğrenicilerdenim aynı zamanda dikkatim çok dağılıyor, eğer not almak için kendimi yavaşlatırsam odağım kaymaya başlıyor ve aklımdaki düşünce “nasıl olsa not alıyorum tekrar okuyarak anlamaya çalışırım” oluyor. Bunu yapmak hoşuma gitmediği için not alarak çalışmıyorum, mümkün olduğu kadar beynime yazmaya çalışıyorum ve ders esnasında sonrasında detaylıca bakacağım keywordleri not ediyorum. Hali hazırda çalışmayı sevdiğim ve kitap bulabildiğim için bu teknik bende iyi sonuç veriyor.

İkinci yaptığım şey ise bilgimi aktarmak. Öğretmek güzel bir öğrenme yöntemidir, medium blogumun, youtube kanalımın ve twitter sayfamın da olması bu yüzden. Aslında orada ürettiğim her içerik siz sevgili takipçilerimden ziyade kendime bir not defteri 😇

Sözün özü, ulaşabildiğin kadar kaynağa kendini bulaştır. Belki uygulayarak belki dinleyerek belki her ikisinin karışık olduğu platformlarda daha iyi bir öğrenme eğrisi yakalıyorsundur, deneyerek kendini geliştir ve en iyi yolu bul!

Her şeye bulaş, birinde usta ol!

Mühendislik alanları sadece okuduğun alan ile sınırlı değildir. Eğer gerçekten daha iyi öğrenen biri olmak istiyorsan zihnini farklı alanlarda genişletmelisin, eskiler buna polimatlık veya hezarfen der. Bu insanları biliyoruz, hem filozof, hem mimar, hem de müzisyen. Harika değil mi?

Mühendislik seviyen senin teknik problem çözme seviyendir. Daha iyi problem çözmek için daha fazla disiplin hakkında bağlantı kurman gerekir. Daha duru bir görüş sana yaptığın işin sınırları hakkında bilgi verir. İlkokul seviyesinden bir örnek vereceğim, çarpma işlemi toplama işleminin kısa şeklidir. 5 + 5 + 5 aslında 5x3 anlamına geliyor veya n adet sıralı sayının toplamını formülize ederek çok daha kolay bir şekilde bulabiliyorsun. Genişletirsek 3 bilinmeyenli lineer denklemi cramer ile çözmek olabilir. Ricatti diferansiyel denklemi çözmek için domen dönüşümü yaptığında bu tekniği kullanarak bir ses sinyalini ayrıştırmak için filtre yapabiliyorsun. Elektronik devre elemanlarını tanyorsan gerçek hayatta bu filtreyi modelleyebiliyorsun. Eğer malzeme bilgin varsa kondansatör ve bobin yaparak bu devrenin parçalarını üretebiliyorsun. Kendi tasarladığını elektronik devrenin kodunu kendi yazmanın keyfini hiçbir şey veremez emin ol 😄

Şimdi bu önermemi patlatacağım.

Bir birey olarak tüm bunları bilmen harika olurdu ama bu her zaman yapılabilir değildir. Fakat bir çözümün var olduğunu giriş seviyesindeki temel bilgileri çok kısa zamanda edinebileceğini bilmeni isterim. Projeni veya kendini geliştirirken yapılabilirlik senin hayal gücün ve donanımın ile sınırlıdır, eğer bilmiyorsan fark etmek de o kadar zor olacaktır. Bu yüzden eline geçen her şeye merakla yaklaş, soru sor ve birkaç gün o şeyi kurcala. Steve Jobs’un tipografi öğrenmesi, DaVincinin lir ustası olması, benim edebiyat düşkünü olmam 😂

Not: Her konu hakkında bilgin olsun, fakat bu demek değil ki o konu hakkında illa konuşman gerekiyor, bu genelde antipatiktir 🙂

Felsefe öğrenme konusu var ki eğer buna girersem çok fazla sıkılacağız. Ağır bir kitap fakat eğer eline geçerse Gödel, Escher, Bach: Bir Ebedi Gökçe Belik.

Çalıştığın konuyu etrafın haline getir

Bu aslında her şey için geçerli, ne kadar maruz kalırsan bilgi o kadar kalıcı olur. Bu konu hakkında çalışıyorsan, topluluklara katıl, senin gibi insanları bul, muhabbet et. İnsanları dinlerken yeni şeyler farkediyorsun, sen anlatırken bilgini tazeliyorsun. İşin en güzel kısmı ise eğlenerek yaptığın için harika hissettiriyor. Bunları yapamaman mümkün değil, çünkü insanlar fiziksel olarak etrafında da olması gerekmiyor, farklı bir dil öğreniyorsan o dili bilen insanlarla etkileşime geç, makine öğrenmesi öğreniyorsan Twitter’dan bu insanları takip et, topluluklarda gönüllü olarak etkinlik göster. Hatta bilgilerini insanlara aktarmak için bir YouTube kanalı aç :) Sadece zihnini çalıştığın konu etrafında aktif tutman yapacağın en güzel şey olacaktır.

Bir şeyi öğrenmek/tamamlamak için motivasyon bulamıyorsan, 5 dakika zorlan!

Kırılma noktası örneği. O misafirlikteki çocuk olduğun günü hatırla, ilk yarım saat koltukta suspus oturduğun, akşam olup da eve dönerken evi talan eden çocuktan bahsediyorum. Bir işe başlayamıyorsan bir beş dakika başına oturup bir şeylerle ilgileniyormuş, çalışıyormuş gibi davran. Sadece taklit et. Eğer halen olmuyorsa gün içinde yapacağın diğer işleri önceliklendir o saat için, sonra tekrardan otur masanın başına ve bir beş dakika daha zorla kendini. Belki su o kadar fena değildir girince alışıyorsundur 🙂

Başlamadan önce sakın telefona bakma!

Zor yoldan öğrendiğim bir tuzak aslında bu ve en kötüsü ne biliyor musun? Bunu farkında olmama rağmen halen düşüyorum. Eminim sen de düşüyorsun. Çünkü düşmemek elde değil. Sabah uyanıyorsun ve evet bugün bunu yapacağım diyorsun, yapacağın şey çalışmak veya seni zorlayan bir konu. Eğer çalışmadan önce bir kahvaltı yapayım, bir kendime geleyim gibi vakitlerinde telefonu eline alıyorsan, o gün işe başlaman aşırı zor olacak. Bir türlü o konsantrasyon seviyesine ulaşamayacaksın eminim. Bu yüzden bir şey yapacağım günlerde telefonu elime almamaya çalışıyorum. Verdiğim molalarda biraz telefona bakayım demiyorum, tekrar işe dönmesi en zor konumlardan biri bu oluyor. Lafı dallandırıp uzatmayacağım bunu hepimiz biliyoruz, eğer bir iş yapacaksan o işten önce telefona bakma.

Kitap önerileri

Burada hangi kaynaklardan daha iyi makine öğrenimi çalışabilirim gibi kitapları vermeyeceğim, bunu sıkça sorulan sorular makalemde paylaşmıştım linki bırakıyorum. Burada çalışma tekniğinizi ve bakış açınızı ilerleten iki kitaptan bahsedeceğim, eminim çok daha iyi veya harika kitaplar da vardır fakat bu ikisini okuyarak başlayabilirsin. Benim için gerçekten çok etkili oldular ve buraya bunları sadece yazmak için yazmadığım bil.

Eminim Şaka Yapıyorsunuz Bay Feynman

Scrum: İki katı işi yarı zamanda yapma sanatı

Referans kaynaklar, yani ezberlemek zorunda olmadıkların!

Bu bölüme Einstein’ın çok sevdiğim bir sözüyle başlamak istiyorum.

Günün birinde Albert Einstein’ın bir meslektaşı ona telefon numarasını sorar. Einstein bir telefon rehberi alıp numarasına bakar. Meslektaşı şaşırır ve “Kendi numaranı bilmiyor musun?” diye sorar. “Hayır” der Einstein ve ekler, “Bir kitapta kolayca bulabileceğim bir şeyi neden ezberleyeyim ki?”. Aslında Einstein 2 dakikadan daha kısa sürede bulabileceği hiçbir şeyi ezberlemediğini açıklamıştır.

Öğrenme aşamasında ezbere gerçekten karşıyım, bir konuyu öğrenirken aklında kalması gereken bilgiler veya yüksek öneme sahip olanlar kullanma sıklığı nedeniyle her halükarda beyninde ezbere oturur. Bunun dışında beyni ezberlemek için zorlamak seni ancak ‘daha çok biliyorum’ görüntüsü vermek için kendine yaptığın bir ilüzyonun ötesine götürmeyecektir.

Şöyle düşünelim, adaptif momentum(ADAM) optimizatörünün formülünü ezberleyebilirim veya onu neden kullandığımı ve ne zaman kullanmam gerektiğini öğrenebilirim. Sence hangisini yapmam beni daha yetkin biri kılardı? Bu soruya cevap vererek karar verebilirsin.

Bir şeyi unuttuğunda o tamamen yok olmamıştır!

Gelelim bir diğer yanılgıya. Kaliteli bir kitap okuyorsun, güzel bir video eğitim serisine denk geldin. Çalışıyorsun, notlarını aldın güzel birkaç noktayı kavradın ve artık bu konuda daha bilgili olduğunu hissediyorsun. Ertesi gün baktığında veya videoyu ikinci kez izlediğinde hafızanda birkaç iz olduğunu fark ediyorsun fakat tam olarak ne olduğunu hatırlamıyorsun. Hepimiz yaşıyoruz bunu değil mi?

Gayet normal, aslında bu bir problem de değil. Maalesef halen belleğimize veri yazamıyoruz (yazsak harika olurdu). Her zaman yaptığımız gibi bu durumu da kabullenmemiz gerekiyor fakat ben yine de senin için birkaç teknik vereceğim.

Birinicisi öğrenme süreci kolay değildir ve tekrar etmek gerekir. İkincisi bunu hayatında bir şekilde uygulayarak pekiştirmelisin. Üçüncüsü aynı konuyu farklı kaynaklardan çapraz öğrenme ile oturtman gerekir.

Tabiatıyla bu öğrenme sürecini uzatacaktır burada bir pazarlık yapman gerek fakat ben genellikle şöyle düşünüyorum. Yola devam et ihtiyacın olduğunda tekrar geriye dön ve bak. Eğer hiç karşılaşmıyorsan önem derecesi düşüktür.

Bunların yanında bilgiyi öğrenirken beynin yeniden şekillenir, ne olduğunu unutsan dahi artık sen aynı kişi değilsin. Sana çalıştığın konu hakkında farklı bir bakış açısı çoktan katıldı, belki aklında kalmadı fakat başka bir konuyla kurulacak bağıntının derecesi kuvvetlenmiş oldu. Okumaya devam ettikçe sen dünkü senden daha farklı birisin!

“aynı nehirde iki kez yıkanılmaz.”

Makine öğrenmesinden öğren

Makine öğrenemesi teknikleri aslında öğrenme felsefesinin rasyonel halidir. Modelleri daha iyi eğitmek için kullanılan tüm teknikleri kendine yorabilirsin. Çünkü onlar da insanlardan ilham alınarak geliştirildi, bu bağlamda daha senin kendi içinde keşfetmediğin teknikleri keşfeden diğer insanlar bunu makinelere yaptırabilmek için çoktan matematiksel bir forma döktüler bile. İki örnek bırakacağım fakat bunu düşünerek genişletmelisin:

  • Overfitting problemini çözmek için modele daha fazla veri vermek. Üniversitede çıkmış sorularla okulu geçen büyük bir topluluk var, hepiniz onları tanıyorsunuz. Bunlar kısıtlı birkaç soru tipiyle sınava girerler ve belirli bir yere kadar başarı gösterirler fakat hoca soru tipinde en ufak bir değişiklik yaptığında patlarlar. Fakat çok fazla soru tipi görmüş kişiler için bu durum bir problem değildir.
  • Model eğitimi için veri önhazırlığı yapmak. Herkes derli toplu kaynakları, temiz bir yazıyla tutulmuş notları, iyi anlatılmış konu anlatımlarını sever. Bir konuya çalışmadan önce çalışacağınız kaynakları bu hale getirmek, hem motivasyonunuzu ayakta tutacaktır hem de fazla bilgi arasında kaybolmanızı engelleyecektir. Eğer çeviri hataları olan veya yanlış bilgi içermesi muhtemel kaynakları (wikipedia, ekşisözlük, forumlar) akademik dersleriniz için kullanıyorsanız yanlış yere kurşun atıyor olabilirsiniz. Bu da size eğitiminde daha yüksek cost ve daha düşük accuracy’ye sebep olacaktır.

Genel olarak benim öğrenme sürecim böyle işliyor. Bunları yazıya dökmesem belki ben de fark etmezdim neler yaptığımı. Belki de yaptığım fakat unuttuğum birçok şey daha var. Diğer çalışmalarımı da takip etmek istersen twitter, youtube, medium ve githubdayım.

Twitter: mertcobanov

Youtube: mertcobanov

Medium: mertcobanov

Originally published at https://cobanov.github.io.

--

--