Yapay Zeka Hukuku

Şükrü Köse
Deep Learning Türkiye
5 min readFeb 14, 2018

Yapay zeka ilk olarak 1956 yılında akademik bir disiplin haline gelmiş ve yüksek maliyet sebebiyle yeniden gün yüzüne çıkacağı bu yıllara dek üzerinde felsefik, ekonomik ve bilimsel tartışmalar yapılmıştır. İnsan beynine eş değer bir yapının çalışabilmesi için devasa bir enerji ve maliyet gerekmektedir. Fakat bu insan beyninin yapabildiklerinin ayrı ayrı endüstri halinde yapılması durumudur. Ya insan beynini yaptıklarını tıpkı beyin gibi tek başına yapabilen bir yapı mümkün olsa dediğimiz de bunu görebilmeye insan ırkı tarihte olmadığı kadar yakın.

Yapay zeka kavramı ilk olarak 1956 yılında Dartmouth kolejindeki iki aylık atölye çalışması çerçevesinde, yeni bir araştırma disiplininin resmi adı olarak kabul edilmişti.

Seri üreten bir sanayiden akıllı üreten bir teknoloji endüstrisine geçiş bizleri bekliyor. Bir ayakkabı firması normal şartlarda mühendisleri aracılığıyla tasarlanabilecek en mantıklı ayakkabıyı seri şekilde üretmeye odaklanmışken artık insan için en konforlu en verimli olanı hesaplayabilecek bir teknolojiye entegre olacak. Kendisi araç kullanmakla kaybedeceği zamanı arka koltukta kendisine ayırabilecek. Yapay zekanın fonksiyonlarından olan duygusal farkındalık, muhakeme gibi özelliklerle artık karşınızda konuşan müşteri hizmetleri sizin ses tonunuzdan o an ki ruh halinizi dikkate alarak konuşacak.

Yapay zekanın popüler geçmişine baktığımızda 1997 yılında Garry Kasparov’u Deep Blue isimli bir yapay zeka uygulamasının yenmesi toplum nezdinde bir heyecan yaratmıştı. Toplum aslında robotlara karşı uzun zamandır bir ilgi ve merak içerisinde. Son dönemlerde ise artık yapay zeka teknolojisi ekonomik bir değer ifade eder hale geldi. Bir çoğumuzun farketmeden dahi olsa hayatında yer edindi. Sosyal medya hesaplarımızda o gün gezdiğim alışveriş sitesinde baktığımız bir ürünü reklam olarak görebilmekteyiz. 2020 itibariyle Volvo dahil bir çok teknoloji devi ve araba şirketi otonom araçlar için seri üretime geçeceğini bildirdi.

Teknoloji bu hızla ilerlerken hukuk bu ilerlemenin güvencesi olmalıdır. Yapılan yeniliklere karşı regülasyonların uyumlu olması gerekiyor ki oluşacak ihtilaflarda ilerlemenin önü kesilmesin. Bugün yaptığınız bir otonom aracın hukuki karşılığı olmaz ise o aracın karıştığı kazada muamma oluşur. Sigorta şirketleri o kaza durumunda kimi neyle sorumlu tutacaktır? Bunların hukuki karşılıkları mutlaka mevcut hukuk düzeni nezdinde kısmen de olsa bulunacaktır. Fakat oluşacak ihtilaflarda teknolojinin hızının kesilmemesi ve hıza katkısı olanlara karşı hukuk caydırıcı nitelik arz etmemelidir. O zaman öncelikle yapay zekanın hukuki karşılığını kavramlaştırmamız gerekiyor.

Yapay Zekanın Kişilik Kavramı

Estonya’da robotlara hukuki kişilik verilmesi üzerine çalışmalara başlandı.

Hukukta kişi hak ve borçlara sahip olan varlıkları ifade eder. Gerçek kişilik ve tüzel kişilik olarak da sınıflandırılmaktadır. Yapay zeka dediğimiz kavramı bir robot olarak hukuki olaylara konu olabileceğini öngörürsek bu bir gerçek kişi olarak incelenmelidir. Gerçek kişi olarak kabul ettiğimiz zaman da haklara sahip olabilir. Bu demektir ki bir teknoloji şirketinin yaptığı yapay zekanın bestelediği bir müziğin,yazdığı bir kitabın telif hakkı yapay zekaya ait olacak demektir. Eğer burda kişilik hakkı yok dersek mal olarak kabul etmemiz gerekir. O zamanda ona karşı işlenecek suçlar eşyaya karşı işlenen suçların hükümlerine tabi olur.

Cenin sağ ve tam doğmasıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren hak ehliyetine sahiptir. Yapay zeka ne zaman hak ehliyetine sahip olacaktır? Bunların tam olarak kavramlaştırılması ve regüle edilmesi gerekecektir. Gelecekte yapılacak yapay zekaların ürettiklerinin kimin olacağından karşılaşılacak bir suçta sorumluluğa kadar hepsi aslında yapay zekanın kişilik hakkının tanımlanmasından sonra daha anlaşılır hale gelir. Bununla alakalı Avrupa’da çalışmalar başladı. Yapay zekaya sahip cihazlar ve robotlar için ‘elektronik kişilik’ kavramı ortaya atıldı ve bunların haklarına yönelik bir yönetmelik hazırlandı.

Bu yönetmelikte yapay zekaya sahip cihazların ve robotların sebep olacağı hasarlarda zorunlu sigorta modeli, bunlara ait bir kayıt sistemi (bunu nüfus kaydı gibi düşünebiliriz) gibi bir çok konu ele alındı.

Avrupa’da hazırlanan bu raporda en dikkat çekici kısım olarak ‘temel gelir’ kavramını görüyoruz. Yani yapay zekanın endüstride yaratacağı istihdam sıkıntıları sebebiyle yaşanacak ekonomik krizlerin önüne geçilmesi hedefleniyor. Vatandaşlık maaşı dediğimiz olayın aslında içerisi doldurulmuş oluyor. Yapay zeka sebebiyle seri ve az maliyetli üretim kolaylaşıyor. Verimlilik mevcut teknolojide en üst seviyeye çıkıyor. Bu sebeple rekabet artacak, maliyet azalacağı için fiyatlar düşecektir. Bununla birlikte oluşan bu verimlilikten devlet yapay zekanın üzerinden vergilendirme koyduğunda bunu vatandaşa dağıtma imkanı bulacak. Bu da yaşanacak kaosun önüne geçecek bir ekonomik modeldir. Hukuk burada gördüğünüz gibi gene devreye giriyor ve konulacak verginin konusundan uygulamasına kadar bu süreçte yenilenecek bir vergi kanunu olayı kapsayacaktır.

Karanlık fabrikalar %90'a yakın verimlilikle üretim yapmaktadır.

Bunu gelecekte en çok karanlık fabrikaların sebep olacağı işsizlikte göreceğiz. Karanlık fabrikalar üretim sürecinde teknik bir kaç kısım dışında insan ihtiyacı duymadan neredeyse %90’lara ulaşan bir verimlilik sağlıyor. Karanlık fabrikalar işçi hakları,yemekhane gideri olmaması, 24 saat çalışması gibi özellikleri sebebiyle endüstride tercih sebebi olacaktır. Bunun getireceği ekonomik sorunları bu cihazların yapacağı üretim üzerine konulacak bir vergi ile temel gelir oluşturarak vatandaşa dağıttığınızda belli oranda engellemiş olursunuz. Karanlık fabrikaların üretimde 650 kişinin çalıştığı bir fabrikada 6 kişiye kadar inmesine sebep olduğu görüldü. Bu fabrikada hasarlı parça oranı da %25’lerden %5’lere kadar geriledi.Bu gibi durumlar hukukta karşılık bulamazsa kaos olur.

Mevcut kanuni düzenlemelerde trafik kazalarında birinci derecede sorumlu olan kişi aracı süren, ikinci derecede araç maliki, üçüncü derecede kasgo sigorta şirketi, dördüncü derecede ise araç dışı şartlar olarak belirtilir. Burada aracı süren kişi olmadığı takdirde ne olacağının belirlenmesi gerekecektir. Burada muhtemelen ilk aşamada aracı üreten firma ile başlayacak hukuki süreç aracın satın alınmasıyla alan kişinin sorumluluğu doğacaktır. Fakat sürücüsüz araçların hukuki karşılıklarının oluşturulması ve ihtilaflarda nasıl yol izleneceği belirlenmelidir.Üretilen araçlardan kazaya karışanlarda adli bir olay olmaması sebebiyle hala emsal bir karar söz konusu değildir. Fakat ilerleyen günlerde olacak hukuki olaylar bu süreçlerde yol gösterici olacaktır.

Asimolar Prensibi

Max Tegmark liderliğinde MIT Future of Life Enstitüsü’nün Beneficial AI Konferası(Asimolar Konferansı)

California’da bulunan Asimolar Sahili’nde 3 gün süren konferansta alınan 23 prensip kararı aslında yapay zekanın hukuksal tarihine bakıldığında genel esaslar olarak ele alınabilecek kararlardır. Hatta amiyane tabirle yapay zeka hukukunun genel esasları dahi denilebilir.

Araştırma hedefi, araştırma sermayesi, bilim ve siyaset bağlantısı, araştırma kültürü, yarıştan kaçınma, güvenlik, başarısızlık şeffaflığı, hukuki şeffaflık, sorumluluk, değer uyuşması, insan değerleri, kişisel mahremiyet, özgürlük ve mahremiyet, ortak fayda, ortak refah, insan kontrolü, çökertmeme, silahlanma yarışı, güç uyarısı, önem, tehlikeler, yinelemeli öz düzeltim, kamu yararı

Bunlar alınan 23 prensibin genel başlıkları. İlerleyen yazılarımda bu ilkeleri tek tek ele alıp karşımıza ne şekillerde gelebileceğini yazacağım.

Özetlemek gerekirse Asimolar Prensipleri yapay zekanın insan onurunun üstüne çıkmaması gerektiğini, insanın öncelikli olduğunu ve insanlığa hizmetin esas alınması gerektiğini ifade etmektedir.

--

--