Zıplayan Balık ve Pandemi

Eylul Cesmeci
Delivery Hero Tech Hub
4 min readApr 30, 2020

Corona zamanlarında uzun süredir okumayı planladığım Frederic Laloux’un “Reinventing Organizations” adlı kitabını bitirme şansım oldu. Okurken insana mutlaka bir çıktı üretmeliyim hissi veren, bir hayli ilgi çekici ve dolu bir kitap. Özellikle de içinde bulunduğumuz durumun tarihsel süreçteki yerini biraz daha sorgulamamıza yardımcı olacağını düşünüyorum.

Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm, Laloux’un tarih boyunca evrilen örgütlenme tiplerini detaylandırıp, günümüze kadar gelen organizasyon modellerinin gelişim aşamalarını (stages of development) anlattığı kısım. İkinci bölüm ise, Laloux’un tanımlanmış son seviye olarak anlattığı Teal organizasyon modelini anlatıp, gerçek örneklerle desteklendirdiği bölüm. Aşağıdaki görselde yukarıda bahsettiğim gelişim aşamalarını, 100.000 yıllık bir zaman çizelgesi üzerinde görebilirsiniz. Online platformlarda da en çok bilgiyi bulabileceğiniz kısım bu. Bu sebeple burayı kısaca özetleyip, sonrasında önemli bulduğum bir kaç noktaya değinmek istiyorum.

  • Infrared ve Magenta aşamaları, insanlık tarihinin ilk örgütlenme biçimleri olan akrabalık bağlarına ve kabilelilere denk geliyor.
  • 10,000 yıl öncesine dayanan ilk hükümdarlıklar ve ilkel imparatorluk modelleri ise Red aşamasına denk geliyor. Bu gelişim aşamasına, günümüzden verilen örnekler sokak çeteleri ve kabile milisleri.
  • Bir sonraki konformist aşama, kehribar renginde ve güçlü bir hiyerarşiye ve önceden belirlenmiş katı kurallara dayanan örgütlenme biçimi. Ana örneği ordu olup, Katolik kilisesi, polis örgütlenmeleri ve kimi devlet eğitim sistemleri de bu gelişim aşamasına dahil edilebiliyor.
  • Günümüzü anlamak için en çok tartışılan aşama ise Orange. Multinational firmalar ve yatırım bankaları bu gelişmişlik seviyesinde yer alıyor. Ana motivasyonun rekabet olduğu, büyüme, kar etme ve genel olarak başarılı olmak hedefiyle her türlü kısıtlamanın mazur görüldüğü aşama.
  • Çoğulcu Green seviye ise, daha eşitlikçi bir yönetim modeli ile çalışan memnuniyetini hedefleyen kimi idealist işletmeler. Bunlara da Ben & Jerry’s ve Starbucks gibi firmalar örnek gösteriliyor.
  • Gelelim şimdilik tanımlanmış son seviye olan Teal seviyesine. Evrimsel organizasyon yapısından bahsediyor. Bu sıfatı kullanmasının sebebi ise, bu organizasyon modelinin diğerlerinden farklı olarak ilk defa dünyaya daha geniş bir perspektiften bakması ve kendisinden başka organizasyon yapılarına, fikirlere ve uygulamalara açık olması. Bu modelin en temel özellikleri ego-centric örgütlenme biçimlerini ve insanları kabul etmeyip, karar verme mekanizmalarını öz-yönetim kavramını temel alarak şekillendirmesi.

Daha önce de bahsettiğim gibi Laloux, Teal seviyesini çok detaylı bir şekilde anlatıyor. Bu yazıda, bu detaylara girip kaybolmaktansa bunu başka bir yazının konusu olarak ele almayı tercih ettim. Şimdi ise, önemli bulduğum bir kaç nokta üzerinde durmak istiyorum.

  • Gelişim aşamalarından bahsederken, Teal seviyesini en yüksek, erişilmesi gereken ve daha “iyi” bir aşama olarak tanımlamıyor. Gelişim aşamalarının arasındaki bağı şu şekilde anlatmayı tercih ediyor; daha yüksek gelişim seviyesinde olmak, doğal olarak daha iyi olmayı getirmez. Örneğin bir yetişkin ile bir çocuğu karşılaştırdığınızda, biri birinden daha iyidir diyemeyiz. Aralarındaki fark, bir yetişkinin çocuğa oranla daha çok yönlü düşünebilme kapasitesine sahip olmasıdır ve sonuç olarak elimizde olan iş tipine en uygun olan aşama, bizim için en “iyi” gelişim seviyesidir.
  • İnanmak görmek değildir, görmek inanmaktır. İnsanlar etraflarında olan biteni, doğada olduğu gibi görmezler; tam tersine bakan insanın içinde bulunduğu duruma ( inanç yapısı, sosyal durumu, kültürü vs.) bağlı olarak görülen şey değişir. Tam da bu durum, bizi değişmekten ve evrilmekten alıkoyar. Örneğin, karar verme mekanizmasının hiyerarşik bir yapıda ilerlemesi ve bunun mecburi olduğuna, başka türlü düzenlenemeyeceğine olan inanç, bu mekanizmanın değişebileceği bir evrimi engeller. Eksik bulduğumuz bir çok noktanın, iyileştirilmemesinin sebebi belki de kendi düşünce yapımızdır.
  • Bir önceki noktaya bağlı olarak çok güzel bir örnek de veriyor. Bir balık ilk defa su yüzeyine zıplıyor ve bunca zaman içinde yaşadığı suyu ilk defa görüyor. O anda kendisini içinde kaybolduğu şeyle artık özdeşleştirmemeye başlıyor ve yeni bir perspektif kazanıyor. İşte bu atlamayla beraber de evrim başlıyor / başlayabiliyor.
  • Bu zamana kadar, özellikle başarıyı hedef almış organizasyonlarda tek bilgelik (akıllılık) göstergesi olarak akılcılık temel alınırdı. Oysa karar verme mekanizmalarında rasyonellik kadar önseziye, sezgiye de yer verilmelidir. Çünkü çoğu zaman bir soruyu sadece sormayız, o soruyu yaşarız. İçinde yaşadığımız soru/n ile ilgili sezgilerimiz, bizi çözüm yoluna götüren önemli değerlerdir. Sezgilerin işin içine girmesiyle, bütünlük, güven vb bir çok değer de organizasyon yapısına kazandırılmış olur.

Yazımın en başında kitabın, içinde bulunduğumuz durumun tarihsel süreçteki yerini sorgulamamıza yardımcı olacağını yazmıştım. Bunu da yine Laloux’un da değindiği bir noktayla birleştirmek istiyorum. İnsanoğlu, tarih boyunca gösterdiği evrimsel süreci her zaman, büyük ve ani dönüşümlere borçlu olmuştur. 21. yüzyılda da bizi bekleyen evrim, teknolojik gelişmelerle yavaş yavaş erişeceğimiz bir aşamadan çok, bizi “insan” olmak kavramını sorgulama noktasına getirecek ani bir dönüşümle gerçekleşecektir.

İşte bu ani dönüşümü tetikleyecek şeyin, şu anda içinde bulunduğumuz küresel salgın olduğunu söyleyebilir miyiz?

--

--