Kentin İzlerini Takip Etmek

Gamze Babayigit
Deneyim Ağı
Published in
3 min readFeb 20, 2021

Kent kültürü ve mimarlık alanında aktif proje ve faaliyetler üreten AnkaraAks’ın kurucusu olan Cemre Gökpınar, Kentin Hisli Hali: İzler ve Zihinsel Yansımalar başlığındaki konuşması ile Deneyim Ağı’na konuk oldu.

Mimarlık tarihinde daha çok Cumhuriyet dönemi mimari üslubuna ilgi duyduğunu belirterek, bizlere yapıların ve bu yapılarla bir şekilde bağlantı kurabilen insanların nostalji ekseninin içine girmemizi sağladı. Umut dolu, iyiye odaklanmış bir insan. Bambaşka bakış açısı sayesinde günlük hayatımızda önünden geçip gittiğimiz, sadece ihtiyaçlarımız doğrultusunda tükettiğimiz değerlere dikkatimizi çekti. Ankara merkezli yürüttüğü çalışmalarla Ankara'nın kent tarihini de düşünmemizi ve değişen mimari yapıları sorgulamamızı içeren bu buluşmada,hem hikayeler dinleyerek farklı hayatların içine girdik hem de yapılar üzerinden değişen kent yaşamımızı düşündük.

Su Perileri Heykeli

Deneyim Ağı buluşması bu toplantıda hisli bir yolculuktu ve hisli bir yolculuk bir heykelle başladı. Su Perileri Heykeli örneği ile birlikte dönem dönem değişen kent düzenlemelerini inceledik. Cumhuriyetin ilk yıllarında İtalya’dan Ankara’ya getirilen Su Perileri Heykeli ilk olarak Kızılay Meydanı, daha sonraki dönemlerde Hacettepe Parkı ve Tandoğan Meydanı gibi çeşitli lokasyonlara yerleştirilmiştir. 1992 yılında tamamen kaldırılıp belediye deposuna bırakılan heykel, 2010 yılında Cer Modern’in önünde yerini almıştır. Heykelin güzelliğine fotoğrafıyla şahit olduk ve hala sağlam olduğuna sevindik.

Sergi Evi

Mimar Şevki Balmumcu’nun hikayesini dinledik ve bu hikayeyle birlikte aslında bir yapının dönüşüm hikayesi içerisinde mimarının da bir dönüşüm içine girdiğini fark ettik. Şevki Balmumcu, Ankara Sergi Evi tasarımıyla yarışmada birinci olmuş ve bu tasarımı bir yapı haline gelmiştir.

Opera Binası

İlerleyen yıllarda Sergi Evi’nin opera binasına dönüştürülmesiyle birlikte, yapı Şevki Balmumcu’nun tasarımından farklı bir hali alır ve özgünlüğünü kaybeder. Şevki Balmumcu’nun mimarlıktan bu üzüntüyle birlikte uzaklaştığı da söylenir ve hatta bu olaydan sonra Ankara’ya bir daha gitmemiştir.

Mimarinin de hislerden ayrılamayacağını, bir eser olarak yapının varlığı ile mimarının kendi var oluşuna dair referansları içinde taşıdığını gördük. Bir yapının varlığını kendi anlam dünyamıza katabileceğimizi fark ettik. Bir apartmanı sevmek, bir tarihi yapının önünde fotoğraf çekilmek, hayatın belli bir noktasında o yapıya yer vermek aslında kendi anlamlandırdığımız bir ürünü oluşturuyor. Bu çerçevede hem kendi sevdiği apartman üzerinden neden yapıları sevebileceğimizi sorgularken, sevdiğimiz yapılarla da kurduğumuz bağı fark ettik.

Hislerin mimariden ayrılamadığını gördüğümüz bu buluşmadan çok keyif aldık. Yaşadığı ülkenin değerlerine eserlerine kendini adamış bir insanı tanıyıp, çalışmalarına yakından şahit olabilme şansını yakaladık. Bizimle olduğun ve değerli vaktini bizlere ayırdığın için çok teşekkürler Cemre Gökpınar.

*Yazı hazırlığında benimle emek veren Nazlıcan Güldaş ve Mahmut Ünsal’a teşekkürlerimle.

--

--