Paralel Evrenler

Paralel evrene geçiş mümkün mü?

DEX Interactive
DEX Interactive
8 min readFeb 15, 2024

--

Paralel evrenler, kendi gerçekliğimizden farklı fiziksel yasalara veya tarihsel olaylara sahip olan alternatif evrenlerdir. Bu evrenlerin varlığı, kuantum mekaniği, kozmoloji ve kurgu eserleri tarafından öne sürülmüştür. Paralel evrenlerin nasıl oluştuğu, ne kadar çok olduğu ve bizimle nasıl etkileşime girdiği hakkında birçok teori vardır. Bu makalede, paralel evrenlerin kavramını, çeşitlerini ve olası kanıtlarını inceleyeceğiz.

Paralel Evrenlerin Kavramı

Paralel evrenlerin kavramı, kuantum mekaniğinin temel prensiplerinden biri olan süperpozisyon ilkesine dayanır. Süperpozisyon ilkesi, bir kuantum sisteminin birden fazla olası durumda aynı anda bulunabileceğini söyler. Örneğin, bir elektronun hem yukarı hem de aşağı spinli olması mümkündür. Ancak, elektronun spinini ölçtüğümüzde, sadece bir sonuç alırız: ya yukarı ya da aşağı. Bu durumda, elektronun diğer olası durumu ne olur? Bazı fizikçiler, elektronun diğer durumunun başka bir evrende gerçekleştiğini ve bu evrenin bizimkinden ayrıldığını öne sürer. Bu teoriye göre, her kuantum ölçümü, evrenin dallanmasına ve paralel evrenlerin oluşmasına neden olur. Bu paralel evrenler, kendi gerçekliklerine sahiptir ve birbirleriyle etkileşime giremezler. Bu teoriye kuantum çoğulluğu veya çoklu dünya yorumu denir.

Kuantum çoğulluğu teorisi, 1957 yılında Hugh Everett tarafından ortaya atılmıştır. Everett, kuantum mekaniğinin standart yorumu olan Kopenhag yorumunun bazı sorunlarını çözmek için bu teoriyi geliştirmiştir. Kopenhag yorumu, kuantum sisteminin ölçüldüğünde, olası durumların birine rastgele çöktüğünü ve diğerlerinin yok olduğunu söyler. Bu yoruma göre, kuantum sisteminin ölçümden önceki durumu belirsizdir ve ölçüm sonrası durumu kesindir. Ancak, bu yorum, kuantum sisteminin ölçümden önceki ve sonraki durumları arasındaki ilişkiyi açıklayamaz. Ayrıca, kuantum sisteminin ölçümüne neyin sebep olduğunu ve ölçümün nasıl gerçekleştiğini de açıklayamaz. Bu sorunlara, ölçüm problemi veya kuantum çöküşü problemi denir.

Everett, ölçüm problemine, kuantum sisteminin ölçüldüğünde çökmediğini, ancak evrenin iki veya daha fazla paralel evrene ayrıldığını söyleyerek çözüm getirmiştir. Bu evrenler, kuantum sisteminin tüm olası durumlarını içerir. Örneğin, bir elektronun spinini ölçtüğümüzde, evren ikiye ayrılır: birinde elektron yukarı spinli, diğerinde aşağı spinlidir. Bu evrenler, birbirinden bağımsızdır ve birbirlerinin varlığından haberdar değildir. Bu yoruma göre, kuantum sisteminin ölçümden önceki durumu belirlidir ve ölçüm sonrası durumu belirsizdir. Ayrıca, kuantum sisteminin ölçümüne, evrenin dallanmasına neden olan herhangi bir fiziksel olay sebep olabilir. Bu yorum, ölçüm problemine, evrenin sonsuz sayıda paralel evrene bölünmesi gibi radikal bir çözüm sunar.

Kuantum çoğulluğu teorisi, kuantum mekaniğinin matematiksel olarak tutarlı bir yorumudur. Ancak, bu teori, birçok eleştiriye de maruz kalmıştır. Örneğin, bu teori, evrenin dallanmasının nasıl gerçekleştiğini, dallanan evrenlerin nasıl sayıldığını ve nasıl sınıflandırıldığını açıklayamaz. Ayrıca, bu teori, evrenin dallanmasının enerji korunumunu ihlal edip etmediğini, dallanan evrenlerin birbirleriyle etkileşime girebilip giremediğini ve bu etkileşimin nasıl tespit edilebileceğini de açıklayamaz. Bu sorunlara, kuantum çoğulluğu teorisinin yorumlanması problemi denir.

Paralel Evrenlerin Çeşitleri

Paralel evrenlerin bir başka türü, kozmolojik açıdan ele alınabilir. Kozmoloji, evrenin doğasını, kökenini ve gelişimini inceleyen bilim dalıdır. Kozmoloji, evrenin büyük patlama ile yaklaşık 13.8 milyar yıl önce oluştuğunu ve o zamandan beri genişlediğini söyler. Ancak, evrenin genişleme hızı, zaman içinde değişebilir. Bazı teorilere göre, evrenin genişleme hızı, bir noktada o kadar hızlı olmuştur ki, evrenin farklı bölgeleri birbirinden kopmuştur. Bu bölgeler, kendi evrenlerini oluşturmuş ve bizim evrenimizden bağımsız hale gelmiştir. Bu evrenler, bizim evrenimizle aynı fiziksel yasalara sahip olabilir veya farklı olabilir. Bu evrenler, kendi içinde genişlemeye devam edebilir veya sabit kalabilir. Bu teoriye şişirme teorisi veya çoklu evren teorisi denir.

Şişirme teorisi, 1980 yılında Alan Guth tarafından ortaya atılmıştır. Bu teori, kozmolojinin bazı sorunlarını çözmek için geliştirilmiştir. Örneğin, bu teori, evrenin neden homojen ve izotrop olduğunu, yani neden her yönde ve her noktada aynı göründüğünü açıklar. Ayrıca, evrenin neden düz olduğunu, yani neden uzayın geometrisinin Euclid geometrisine uyduğunu açıklar. Bununla birlikte, şişirme teorisi, evrenin nasıl şiştiğini, şişmenin ne zaman başladığını ve ne zaman bittiğini, şişme alanının nasıl oluştuğunu ve nasıl bozulduğunu açıklayamaz. Ayrıca, şişme teorisi, şişme sırasında oluşan paralel evrenlerin sayısını, yapısını ve özelliklerini de açıklayamaz. Bu sorunlara, şişirme teorisinin yorumlanması problemi denir.

Şişirme teorisi, çoklu evren teorisinin bir versiyonudur. Çoklu evren teorisi, evrenin sadece bizim gözlemlediğimiz kısmından ibaret olmadığını, aksine çok daha büyük ve çeşitli bir yapıya sahip olduğunu söyler. Bu teoriye göre, bizim evrenimiz, çoklu evrenin bir parçasıdır ve çoklu evren, birçok farklı evreni içerir. Bu evrenler, birbirleriyle etkileşime girebilir veya giremez. Ayrıca, bu evrenler, farklı fiziksel yasalara, sabitlere, boyutlara ve özelliklere sahip olabilir. Bu teori, evrenin doğasını ve kökenini anlamak için bir çerçeve sunar.

Çoklu evren teorisi, farklı seviyelerde sınıflandırılabilir. Max Tegmark, çoklu evren teorisini dört seviyeye ayırmıştır. Bu seviyeler şunlardır:

  • Seviye 1: Bu seviye, bizim evrenimizin sonsuz olduğunu ve bizim evrenimizin içinde, bizim gözlemleyebildiğimizden daha fazla bölge olduğunu söyler. Bu bölgeler, bizim evrenimizle aynı fiziksel yasalara sahiptir, ancak farklı başlangıç koşullarına sahiptir. Bu bölgeler, bizim evrenimizin ufkunun ötesindedir ve bizimle etkileşime giremezler. Bu bölgeler, bizim evrenimizin kopyaları olabilir veya farklı olabilir. Bu seviye, şişirme teorisinin bir sonucudur.
  • Seviye 2: Bu seviye, bizim evrenimizin, çoklu evrenin bir parçası olduğunu ve çoklu evrenin, birçok farklı evreni içerdiğini söyler. Bu evrenler, bizim evrenimizden farklı fiziksel yasalara sahip olabilir. Bu evrenler, birbirleriyle etkileşime giremezler ve birbirlerinden çok uzaktadırlar. Bu evrenler, şişirme alanının farklı şekillerde bozulması sonucu oluşmuş olabilir. Bu seviye, şişirme teorisinin bir genelleştirmesidir.
  • Seviye 3: Bu seviye, kuantum çoğulluğu teorisini destekler ve her kuantum ölçümünün, evrenin dallanmasına ve paralel evrenlerin oluşmasına neden olduğunu söyler. Bu evrenler, bizim evrenimizle aynı fiziksel yasalara sahiptir, ancak farklı kuantum durumlarına sahiptir. Bu evrenler, birbirleriyle etkileşime girebilir, ancak bu etkileşim çok zayıftır ve tespit edilemez. Bu evrenler, bizim evrenimizin içinde bulunurlar. Bu seviye, kuantum mekaniğinin bir yorumudur.
  • Seviye 4: Bu seviye, çoklu evrenin, farklı matematiksel yapıları temsil eden birçok farklı evreni içerdiğini söyler. Bu evrenler, bizim evrenimizden farklı fiziksel yasalara, sabitlere, boyutlara ve özelliklere sahip olabilir. Bu evrenler, birbirleriyle etkileşime giremezler ve birbirlerinden tamamen bağımsızdırlar. Bu evrenler, matematiksel platonizmin bir sonucudur.

Çoklu evren teorisi, evrenin doğasını ve kökenini anlamak için ilgi çekici bir teoridir. Ancak, bu teori, birçok eleştiriye de maruz kalmıştır. Örneğin, bu teori, çoklu evrenin nasıl oluştuğunu, ne kadar çok olduğunu ve nasıl sınıflandırıldığını açıklayamaz. Ayrıca, bu teori, çoklu evrenin varlığını test etmenin veya kanıtlamanın bir yolunu sunamaz. Bu sorunlara, çoklu evren teorisinin yorumlanması problemi denir.

Paralel Evrenlerin Oluşabileceği Kanıtlar

Paralel evrenlerin varlığına dair kesin bir kanıt yoktur. Ancak, bazı fizikçiler, paralel evrenlerin izlerini bulmak için çeşitli deneyler yapmış veya önermiştir. Örneğin, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, yüksek enerjili parçacık çarpışmaları yoluyla paralel evrenlerin kapılarını açabileceği düşünülmüştür. Ancak, bu deneyler henüz başarılı olamamıştır. Bir başka örnek ise, kuantum bilişim alanındadır. Kuantum bilişim, kuantum mekaniğinin prensiplerini kullanan bilgisayarlar ve algoritmaları inceleyen bir bilim dalıdır. Kuantum bilişim, paralel evrenlerin varlığını kullanarak, klasik bilgisayarlardan çok daha hızlı ve verimli hesaplamalar yapabileceğini iddia eder. Ancak, kuantum bilişim de henüz tam olarak geliştirilmemiştir.

Paralel evrenlerin varlığına dair bir başka kanıt, kozmik mikrodalga arka plan ışıması (CMB) olarak adlandırılan evrenin en eski ışığı olabilir. CMB, evrenin yaklaşık 380 bin yıl sonra soğuyup şeffaf hale geldiği zaman, evrendeki ilk atomların oluşmasıyla yayılan ışıktır. CMB, evrenin sıcaklık, yoğunluk ve homojenlik gibi özelliklerini yansıtır. CMB, 1965 yılında Arno Penzias ve Robert Wilson tarafından tesadüfen keşfedilmiştir. CMB, o zamandan beri birçok uydu ve teleskop tarafından gözlemlenmiştir. CMB, evrenin büyük patlama ile başladığını ve genişlediğini doğrulayan bir kanıttır.

CMB, aynı zamanda, paralel evrenlerin varlığına da işaret edebilir. Bazı fizikçiler, CMB’nin haritasında, paralel evrenlerle çarpışmanın izlerini aramışlardır. Bu izler, CMB’nin sıcaklık veya polarizasyonunda beklenmedik düzensizlikler veya desenler olarak görülebilir. Bu izler, paralel evrenlerin, bizim evrenimizle şişme sırasında veya sonrasında temas ettiğini gösterebilir. Bu temas, bizim evrenimizin enerjisini veya yapısını etkilemiş olabilir. Bu hipotez, çarpışan evrenler hipotezi olarak adlandırılır.

Çarpışan evrenler hipotezi, 2007 yılında Matthew Johnson ve arkadaşları tarafından önerilmiştir. Johnson ve arkadaşları, şişirme teorisinin bir versiyonu olan sonsuz şişirme teorisini temel almışlardır. Sonsuz şişirme teorisine göre, evren, şişme alanının farklı bölgelerinde farklı şekillerde bozulduğu birçok şişme bölgesine ayrılmıştır. Bu bölgeler, kendi evrenlerini oluşturmuş ve birbirinden bağımsız hale gelmiştir. Ancak, bu bölgeler, şişme sırasında veya sonrasında birbirleriyle çarpışmış olabilir. Bu çarpışmalar, evrenlerin sıcaklık veya polarizasyonunda iz bırakmış olabilir. Johnson ve arkadaşları, bu izleri tespit etmek için bir yöntem geliştirmişlerdir.

Johnson ve arkadaşları, çarpışan evrenlerin izlerini, CMB’nin haritasında dairesel veya eliptik şekiller olarak aramışlardır. Bu şekiller, çarpışan evrenlerin, bizim evrenimizin ufkunu kestiği yerleri gösterir. Bu şekiller, CMB’nin sıcaklık veya polarizasyonunda, çevresine göre daha yüksek veya daha düşük değerler alabilir. Johnson ve arkadaşları, bu şekilleri bulmak için, CMB’nin haritasını, farklı boyutlarda ve konumlarda dairesel veya eliptik filtrelerle tarayarak analiz etmişlerdir. Bu analiz, çarpışan evrenlerin izlerini ortaya çıkarmayı amaçlamıştır.

Johnson ve arkadaşları, bu yöntemle, CMB’nin haritasında, çarpışan evrenlerin izlerine benzeyen bazı şekiller bulmuşlardır. Bu şekiller, CMB’nin sıcaklık veya polarizasyonunda, istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar göstermiştir. Johnson ve arkadaşları, bu şekillerin, paralel evrenlerin varlığının bir kanıtı olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Ancak, bu şekillerin, paralel evrenlerden kaynaklanmadığı, ancak rastgele gürültü veya başka bir fiziksel etki nedeniyle oluştuğu da mümkündür. Bu nedenle, bu şekillerin, paralel evrenlerin varlığını kesin olarak doğrulamadığı söylenebilir.

Paralel evrenlerin varlığına dair bir başka kanıt, kara delikler olabilir. Kara delikler, çekim kuvveti o kadar güçlü olan gök cisimleridir ki, ışık bile kaçamaz. Kara delikler, yıldızların çökmesi veya yüksek enerjili parçacık çarpışmaları sonucu oluşabilir. Kara delikler, evrenin en gizemli ve ilginç nesneleridir. Kara delikler, evrenin yapısını ve fiziksel yasalarını değiştirebilir. Kara delikler, aynı zamanda, paralel evrenlere açılan kapılar olabilir.

Kara deliklerin, paralel evrenlere açılan kapılar olabileceği fikri, 1963 yılında Roy Kerr tarafından ortaya atılmıştır. Kerr, dönen kara deliklerin, bir olay ufkuna ve bir halka şeklinde bir tekilliğe sahip olduğunu göstermiştir. Olay ufku, kara deliğin etki alanının sınırıdır. Tekillik, kara deliğin merkezinde bulunan ve yoğunluğu ve çekim kuvveti sonsuz olan noktadır. Kerr, dönen kara deliklerin, tekilliğin etrafında bir boşluk bıraktığını ve bu boşluğun, başka bir evrene açılan bir tünel oluşturduğunu öne sürmüştür. Bu tünele, Kerr solucan deliği denir.

Kerr solucan deliği, kara delikten başka bir evrene geçiş yapmayı mümkün kılabilir. Ancak, bu geçiş, çok zor ve tehlikelidir. Çünkü, kara deliğe yaklaşan bir cisim, kara deliğin çekim kuvveti ve dönüş hızı nedeniyle büyük bir gerilime maruz kalır. Bu gerilim, cismi parçalayabilir veya yok edebilir. Ayrıca, kara deliğin içindeki zaman, dışarıdaki zamandan farklı akar. Bu nedenle, kara delikten geçen bir cisim, başka bir evrende, geçmişte veya gelecekte bulunabilir. Bu durum, kara delikten geçişin, geri dönüşü olmayan bir yolculuk olduğu anlamına gelir.

Kerr solucan deliği, kara deliklerin, paralel evrenlere açılan kapılar olabileceğinin bir teorisidir. Ancak, bu teori, henüz deneysel olarak test edilememiştir. Çünkü, kara delikleri gözlemlemek veya içine girmek, teknolojik olarak çok zordur. Ayrıca, kara deliklerin içindeki fiziksel yasalar, bizim bildiklerimizden farklı olabilir. Bu nedenle, kara deliklerin, paralel evrenlere açılan kapılar olduğunu kesin olarak söylemek mümkün değildir.

Paralel evrenler, hem bilim hem de kurgu için ilgi çekici bir konudur. Paralel evrenler, bize kendi gerçekliğimizin sınırlarını ve olasılıklarını sorgulama fırsatı verir. Paralel evrenler, belki de hiç keşfedemeyeceğimiz veya belki de bir gün karşılaşacağımız gizemli ve heyecan verici evrenlerdir.

Paralel evrenlerin varlığı, kuantum mekaniği, kozmoloji ve kurgu eserleri tarafından öne sürülmüştür. Paralel evrenlerin nasıl oluştuğu, ne kadar çok olduğu ve bizimle nasıl etkileşime girdiği hakkında birçok teori vardır. Bu teoriler, paralel evrenlerin kavramını, çeşitlerini ve olası kanıtlarını sunar. Ancak, bu teoriler, paralel evrenlerin varlığını kesin olarak doğrulayamaz. Paralel evrenlerin varlığına dair kesin bir kanıt yoktur. Ancak, bazı fizikçiler, paralel evrenlerin izlerini bulmak için çeşitli deneyler yapmış veya önermiştir. Bu deneyler, paralel evrenlerin varlığının bir olasılık olduğunu gösterir.

Paralel evrenler, hem bilim hem de kurgu için ilgi çekici bir konudur. Paralel evrenler, bize kendi gerçekliğimizin sınırlarını ve olasılıklarını sorgulama fırsatı verir. Paralel evrenler, belki de hiç keşfedemeyeceğimiz veya belki de bir gün karşılaşacağımız gizemli ve heyecan verici evrenlerdir.

--

--

DEX Interactive
DEX Interactive
0 Followers

𝐋𝐢𝐯𝐞 𝐭𝐡𝐞 𝐒𝐭𝐨𝐫𝐢𝐞𝐬.