Mağara Alegorisi’ne Metaverse Penceresinden Bakış

Ahmet Bekir Bakkal
DigiGeek
Published in
2 min readSep 5, 2022

Metaverse son dönemlerde oldukça popüler bir konu. Getirdiği yenilikler itibariyle de bir çok disiplinin ilgi alanına giriyor. Bu teknolojinin hayatımıza girmesiyle yaşanacak senaryoları sosyologlar, psikologlar, hukukçular, ekonomistler ve daha bir çok alanda uzmanlar detaylı bir şekilde inceliyorlar. Henüz küvezde bir sistem olmasına rağmen dünya genelinde binlerce makale farklı uzmanlar tarafından şimdiden yayınlanmış durumda. Bugün biz de teknik boyutlarından ziyade “insanı” nasıl etkileyeceği konusuna ufak bir dokunuş yapacağız.

Hepimizin bildiği gibi Platon; Devlet adlı eserinin 7. kitabının başında bir alegori anlatır. Alegoride bir mağarada çocukluklarından beri zincirlenen, sağa sola dönemeyen ve sadece mağaranın duvarını izleyebilen esir bir gruptan bahseder. Bu esirler hayatları boyunca sadece mağaranın girişinden gelen ışığın yansımasından oluşan nesnelerin gölgelerini görürler. Hayatları boyunca yansımaları gördükleri için de gerçek nesnelerin sadece bu illüzyonlardan ibaret olduğuna inanırlar.

Bir gün esirlerden biri zincirlerinden kurtulur ve mağaradan çıkar. Bu zamana kadar mağara duvarında gördüğü yansımaların aslında gerçek nesneler olduğunun farkına varır. Güneşi, ayı, hayvanları ve bir suyun yüzeyinde kendi yüzünü görür. Önce gözleri kamaşır, gördüklerine inanamaz. Fakat belli bir zaman sonrasında bu gerçekliği anlar ve mağaradaki arkadaşlarının karanlığına üzülür. Mağaraya gider ve gördüklerini anlatır. Arkadaşları inanmazlar, onu yargılarlar ve dışarıya çıkınca gözlerinin bozulduğunu, gerçeklerin tam da o an mağaranın duvarındaki yansımalar olduğunu söylerler.

Aslında hikayeden çıkaracağımız elbette büyük dersler var. Fakat “Metaverse ile alakası nedir?” sorularını duyar gibiyim.

İnternetin Web 1.0 dediğimiz evresinde kitle iletişiminin gazete, dergi, radyo ve televizyonlarla yaygınlaşması, hayatlarımızı oldukça değiştirdi. Bu dönemi gerçeğin sanala dönüştüğü bir dünyanın başlangıcı kabul edebiliriz.

Web 2.0 dediğimiz evrede ise sosyal medya platformlarıyla (Twitter, Facebook, Instagram vs.) birlikte bireyler yarı gerçek yarı sanal bir dünyanın içine doğru yol aldılar. Gerçeğin bu denli azaldığı bir düzlemde insanlar, kendilerine sanal kimlikler inşa etmeye de başladılar.

İşte Web 3.0 dediğimiz evrede bireyler, Metaverse ile birlikte gerçeklikten tamamen koparak sanal bir simülasyon evrenine doğru yol alıyorlar. Bu yeni düzlemde belki de sanal karakterleriyle(avatar) gerçek hayatta hiç yaşayamadıkları hayatları yaşayacaklar.

Önümüzdeki yıllarda his ve koku aktarımlarının gerçekleşmesi bile söz konusu. Bu gelişmeler iş ekosistemlerinin kurulmasına, ticari faaliyetler gerçekleşmesine, eğlence ortamlarının oluşmasına ve hatta avatar evlilikleri ile karşılaşmamıza dahi sebep olabilir. Aslında bu büyük değişimle “gerçekte” yaşadığımız hayatın bir “simülasyonunu” metaverse evrenlerinde yaşayacağız. Bu durum zihnimizde bir çok soruya da kapı aralıyor.

  • Simülasyon evrenlerde geleneksiz, örfsüz ve kuralsız bir sanal insanlık mı doğacak?
  • Her gün VR(sanal gerçeklik) gözlüklerimizi ve simülasyon nesnelerini takıp hiç olmadığımız gibi yaşayacağımız bir hayata mı döneceğiz?
  • Gerçekte sahip olamayacağımız her şeye sanal evrenlerde sahip olabilecek miyiz?
  • Tekrar gerçeğe döndüğümüzde nasıl hissedeceğiz?
  • Gerçek dünyamız ile sanal dünyamız arasında bir denge kurabilecek miyiz?

Metaverse, Platon’un yaklaşık 2500 yıl önce ortaya attığı mağara alegorisini bambaşka bir şekilde yorumlamamıza neden oluyor. Bizlere yepyeni bir hayat, bir ekran egemenliği getirecek gibi görünüyor.

Platon’un insanlığı çıkarmaya çalıştığı mağaralar alemine yeniden çağırılıyor olabilir miyiz?

Başka bir konuda görüşmek üzere.. Esen kalın.. :)

--

--