Tasarımın altın çağında İK hangi çağda?

Umur Ozan ▶
Digiheads
Published in
5 min readSep 24, 2017

Tasarımın altın çağında, her şeyin bir deneyim olduğunu fark ettiğimiz şu zamanda, sıra şimdi çalışanlarda; ziller insan kaynakları için çalmakta.

Post-modern felsefenin insanları, sanat nesnelerini, mimari eserleri, savaşları, hayatın kendisini ve içerdiği her türden olgu ve olayı okunabilir bir metin olarak kabul etmesi, aslında her şeyin analiz edilebilmesine, gözlemlenebilmesine olanak tanıyor ve metnin kendisine maruz kalan her bir insanın biricikliğine vurgu yapıyordu. Her insanın biricikliğine yapılan bu vurgu, biz ne kadar kabul etmesek de yaşadığımız çağın sadece sanatsal önceliklerini değil, kapitalizmin tam ortasındaki hayatımızın en küçük detaylarını da değiştirmeye başladı.

Modern kapitalist hayatın kâr ve sermaye odaklı yapısı hedef olarak bir değişikliğe uğramış gibi görünmese de, hedefe giden yolda kullanılması gereken yetkinlikler de günden güne hızla değişiyor. Artık post-modernistlerin metin olarak algıladığı tüm olayların veya sorunların, tasarımsal tarafı gözlerimizin önüne seriliyor. “Tasarım” kelimesi öyle bir girdap haline geliyor ki, ona dokunan dokunmayan ne varsa, kendi bünyesine katıyor. Eskiden “yazıldığı” söylenegelen metinler artık tasarlanıyor. Romanlar tasarlanıyor, iş fikirleri tasarlanıyor, hizmetler tasarlanıyor, müşteri, kullanıcı ve tüketici deneyimleri tasarlanıyor. Girişimciler iş tasarımcısına, art direktörler kullanıcı deneyimi tasarımcısına, stratejistler müşteri deneyimi tasarımcısına dönüşüyor. Hizmet artık sadece verilmekle kalmıyor tasarlanıyor. Ve tüm bunlar o kadar hızlı bir şekilde oluyor ki; konuları takip etmekte gecikenler veya gözünden kaçıranlar çok değil; 1 yıl içinde kendi ile aynı özelliklere sahip başka birinden hem maddi olanaklar anlamında hem de statü anlamında geride kalabiliyor.

Hayatımıza damga vurmaya başlayan bir diğer kavram ise “Deneyim”

Tasarımla el ele, tüm dünyadaki iş yapış şekillerini, insanlığın yararına değiştirmek üzere emin adımlarla yürüyen “Deneyim”, önümüzdeki yıllarda, gelişime kapalı olan, inovasyona yeteri kadar önem vermeyen şirketleri köhneleştirecekmiş gibi duruyor. Yani sözün özü Deneyim ve Tasarım değişim için geliyor.

Bu iki kavram, karşımıza genellikle “Deneyim Tasarımı” olarak çıkıyor. Uzun vadede bir gelecek portresi çizecek kadar vizyona sahip olamasak da; biraz trendleri gözlemleyebilme kabiliyetimiz varsa, “Tasarım” ve “Deneyim” kavramlarının kısa bir süre sonra yepyeni bir çerçeve içinde karşımıza çıkacağını görebiliriz. “Çalışan Deneyimi Tasarımı”

Ya ne sanıyorduk?

İş hayatındaki tüm dinamikleri değiştiren “Deneyim Tasarımı” tasarımcıların iş süreçlerini, kurumsal iletişimcilerin alet çantasını, girişimcilerin kanvasını, müşteri temsilcilerinin çalışma masasını değiştirirken, İK profesyonellerinin çalışana bakış açısını değiştirmeyecek miydi? Bu elbette mümkün değildi. Tasarımın altın çağında, İK gibi sistemin kalbinde yer alan bir iş koluna temas etmeyen bir değişim ve dönüşüm düşünülebilir mi?

Coğrafi olarak Avrupa ile aramızda sadece 5 saatlik bir mesafe olmasına rağmen ne yazık ki aynı mesafe düşünsel olarak onlarca yıllık bir zaman dilimine tekabül ediyor. Dolayısıyla bu tarz değişim ve dönüşüm rüzgarları, Türkiye’ye biraz geriden geliyor. Avrupa bile bize bu kadar uzakken Amerika’yı düşünmek insanın içinden gelmiyor. Ancak AirBNB’nin VP Human Resources ünvanının VP Employee Experience’e dönüşmesinin ardından bazı çevreler durumu önden idrak edip gerekli olan rüzgarı rakiplerinden önce ithal edebiliyor. İşte ülkemizdeki Çalışan Deneyimi Tasarımı tartışmalarının 2017 yılında bu kadar popüler olmasının ardındaki ateşleyici sebep de böylece ortaya çıkmış oluyor.

Daha önce “UX Süreçlerinde Yazarlık ve Ötesi” isimli yazımda, bugün AirBNB için verdiğim örneğin bir benzerini Spotify üzerinden vermiştim. O dönem kullanıcı deneyimi alanında faaliyet gösteren hiçbir firmada “ux writer” ünvanına sahip biri bulunmazken, yazımın hemen ardından konu ile ilgili içeriklerin üretilip, ünvanların bir bir değişime uğradığını gözlemleme keyfini yaşayabilmiştim. Umarım bugün konu edindiğim insan kaynakları alanında da aynı keyfi yaşayabilirim.

Peki ne demek çalışan deneyimi tasarımı?

Aslında bu kavramın, “insan odaklı” olmak bakımından diğer deneyim tasarımlarından pek bir farkı bulunmuyor. Tek fark, odaklandığı insanın bir çalışan olması. İnsan Odaklı Tasarım’ın bir iş yapılırken markaya, patrona, paraya veya kâra değil, insanın kendisine karşı sorumlu olunması gerektiği yönündeki bakış açısı, insan kaynakları profesyonellerini patrona değil, çalışana sorumlu hale getiriyor. Aradaki farkı biraz daha net anlatabilmek adına bir kıyaslamaya gidecek olursak;

İnsan Kaynakları Yöneticisi şirketin kârlılığını artırmak için klasik yöntemlerden beslenir, sorunların çözümünü kendi başına, şirket odaklı tasarlar ve bunu çalışanlara duyurur. Çalışanların bu çözüme inanması için çabalar.

Çalışan Deneyimi Tasarımcısı, çalışanların sadece şirket içindeki değil, tüm hayatındaki yaşantılarını araştırıp analiz eder ve çalışan için daha iyi bir iş ortamı / süreci tasarlamak için çalışanı çözümün bir parçası haline getirir. Çözüme dahil olan çalışan aidiyet duygusu geliştirir, aidiyet verimliliğe dönüşür. Bu da elbette şirketin kârlılığını artırması anlamına gelir.

İnsan Kaynakları Yöneticisi, çalışanların alışkanlıklarını ve beklentilerini değiştirmeye çalışır.

Çalışan Deneyimi Tasarımcısı, çalışanların alışkanlıklarını ve beklentilerini analiz ederek çözümler tasarlar.

İnsan Kaynakları Yöneticisi, insan yönetir,

Çalışan Deneyimi Tasarımcısı insanın deneyimini tasarlar.

İnsan Kaynakları Yöneticisi şirket için uygun yetenek arar.

Çalışan Deneyimi Tasarımcısı, yetenek için uygun şirketi yaratmayı amaçlar.

Liste uzar gider. Sonradan deneyim tasarımına dönüşmüş tüm meslek dalları için geçerli olan karşılaştırmaların öznesini çalışan olarak değiştirdiğiniz takdirde listenin kalanını kendi kendinize de çıkarabilirsiniz.

Digiheads 5T Metodu

Digiheads olarak insan odaklı tasarım prensiplerinin ülkemizde daha kolay anlaşılabilmesi için bir çalışma gerçekleştirdiğimizden bahsetmiştik. Bu çalışmayı da Digiheads 5T Metodu olarak adlandırmıştık. Tanı — Tanımla — Tasarla — Test Et — Tanıt aşamalarından oluşan metodu çalışan deneyiminin tasarlanması için de kolaylıkla kullanabilirsiniz. Bunun için insan kelimesini çalışan ile değiştirmeniz yeterli olacaktır.

Digiheads olarak başından beri amacımız, öğrenmeye, yeniliğe açık kişi ve kurumlara fransızcadaki anlamıyla avangart bir fayda sağlayabilmekti. Odaklandığımız ana konularda sektörde henüz konuşulmaya başlamamış veya daha yeni yeni dillendirilmekte olan kavramlardan yola çıkarak projeksiyon tutmayı hedefliyoruz.

Daha önceki etkinliklerimizde, kullanıcı deneyimi tasarımı, hizmet tasarımı ve tasarım odaklı düşünme gibi konularda pek çok yenilikçi profesyonelin bilgisi ile bilgi talep eden kişinin zihni arasında köprü olma mutluluğunu yaşadık. Şimdi aynı mutluluğu 14 Ekim’de İnsan Odaklı Çalışan Deneyimi etkinliğinde yaşamak istiyoruz.

Digiheads Human Centered Employee Experience Design

4 farklı konuşmacı tarafından aktarılacak bilgi ve deneyimlerin, konuya ilgi duyan kişilere ulaşmasını diliyoruz.

Dünyadaki değişimin farkına vararak kendine yeni bakış açıları kazandırmak isteyen; kendine yatırım yapmayı seven herkesi bekliyoruz.

Işık, şarj, wi-fi ve sevgiyle.

--

--