Dijital Ürünler #99

Erman Taylan
Dijital Ürünler
Published in
5 min readOct 27, 2020

3 yılı aşkın süredir Revue üzerinde yayınladığım Dijital Ürünler e-posta bültenimi (newsletter) artık Medium’da da okuyabilirsiniz.

İki haftada bir (bi-weekly) ürün yönetimi ve yazılım dünyasına dair okuduğum ve incelediğim içerikleri derlediğim Dijital Ürünler’e hala abone değilseniz aşağıdaki kutucuk işinizi görecektir. :)

Bu sayının 13 Ekim 2020 tarihinden yayınlanan orjinal bağlantısı için tıklayın.

Startup’lar için Developer Marketing 101

100’lerce yazı yazdığım Webrazzi’ye günün birinde ‘konuk yazar’ olmak da varmış… :)

Uzunca bir süredir startup kurucularıyla sıklıkla konuştuğum bir konu olan Developer Marketing üzerine bir yazı kaleme aldım. Neden önemli ve gün geçtikçe daha da önem kazanan bir konu, uçtan uca nasıl ele alınmalı, neler yapılabilir, alt başlıkları neler…

Umarım ülke olarak ne kadar değerli geliştiricilere ve potansiyel geliştirici havuzuna sahip olduğumuzun daha da çok farkına varır; bu yeteneklerin verimli ve mutlu çalışabilecekleri daha çok teknoloji şirketine ev sahipliği yaparız diyerek bu maddeyi bitiriyorum…

Hipporello: Trello ile bütünleşik ‘service desk’ uygulaması

Hipporello ve portfolyodaki diğer şirketler…

Trello, Slack, Google Chrome, GitHub, Telegram, Shopify…

Son zamanlarda değişen kullanıcı alışkanlıklarıyla onlarca şirket birer uygulama mağazasına dönüştü ve ürünleri için yüzlerce yeni şirket kuruldu. Hatta bu uygulamaları desteklemek ve büyütmek için yatırım şirketi kuran şirketlerin sayısı da her geçen gün artıyor.

Bu noktada ülkemizden çıkan güzel bir örnek olan Hipporello da aslında Trello içinde doğmuş bir ürün. Atlassian’ın satın aldığı Trello üzerinde geliştirilmiş bir Power-Up olan Hipporello’yu dakikalar içinde kullanmaya başlamak mümkün. Bir ’service desk’ yazılımı olarak konumlanan Hipporello, kullanıcılarının iş ilanları, müşteri destek talepleri ve iletişim kutusu gibi her türlü form ile çözülebilen sürecine entegre olabiliyor. Dolayısıyla, örneğin yeni bir iş ilanı ya da destek talebi aldığınızda bunu dilediğiniz Trello board‘u içinde görmek, özelleşmiş bir tasarım ve süreç yönetimini mümkün oluyor.

Hiporello, rekabetin oldukça yüksek olduğu bir alanda yer alsa da iş modeli gereği rakiplerinden daha farklı bir segmente hitap etmeyi ve Trello ile bütünleşik bir ürün olmasıyla farklılaşmayı oldukça iyi bir şekilde başarmış gözüküyor. İleride Trello’yla entegrasyon kozunu daha da iyi oynayarak müşteri hedef kitlesini genişletebileceğine inandığım Hiporello’yu takip etmeye devam edeceğim.

Veri mahremiyeti alanındaki Jumbo, 5 bin ödeyen kullanıcıya ulaştı

Geçtiğimiz yıl içinde sizlere lansman yaptığını aktardığım Jumbo Privacy, aradan geçen sürede emin adımlarla yoluna devam ediyor.

Ağustos ayında 5 bin ödeyen kullanıcı barajını aşan Jumbo’yu bir süredir ben de aktif olarak kullanıyorum. Jumbo kullanıcısı olup çok sayıda sosyal ağ ve e-posta servisini uygulamaya bağlamanız mümkün. Bu noktada ’veri güvenliği için olan bir uygulamaya, çok sayıda uygulama içinden yetki vermek mi’ sorusu akıllara gelebilir ama günümüz dünyasında, dev şirketler henüz API’larına açmak zorunda kalana kadar durum bu. :)

Jumbo’da e-posta adresinizi, kredi kartınızı, pasaportunuzu sürekli olarak taramak, dark web de dahil, sahip olduğunuz sosyal medya ve e-posta servislerinin size ait olan veriyle neler yaptıklarını veya neye imkanları olduğunu görmek mümkün. Jumbo’yu yaklaşık dört aydır kullanıyorum ve gönderdiği bildirimleri okumak dışında çok kısıtlı sayıda aksiyon almışımdır. Yine de uygulamanın sürekli geliştiğini görmek ve veri mahremiyeti noktasında en azından adresleriniz ve hesaplarınızın gidişatını takip etmek güzel diyebilirim.

Foursquare’de çalışıyorken dönemin (ve bence; günümüzün de) en başarılı takvim uygulaması olan Sunrise’ı yapıp Microsoft’a satan Pierre Valade imzasını taşıyan Jumbo, istikrarlı büyümesi ve bizzat kendisinin de uyguladığı (bunun için bloglarına bakmanız yeterli) şeffaflık kriteriyle bu alanda da fark yaratacak gibi duruyor. Jumbo bana kalırsa arama motorlarının DuckDuckGo‘su olmanın biraz daha ötesine geçecek gibi…

Bakalım veri mahremiyeti konusunda regülasyonlar neler getirecek ve sosyal ağlar, aynı yurtdışında bankaların yapmak zorunda olduğu gibi, sahip oldukları verileri API’larla ne zaman açmak durumunda kalacak?

Employee Profit Sharing: İnternet şirketlerinde kar dağıtım modeli

Trends.vc isimli e-bültenden daha önce yine burada bahsetmiştim, son sayıda ele alınan konu olan Profit Sharing oldukça ilgi çekici.

Basecamp’i evet biliyordum ama Balsamiq, ConvertKit, Mailchimp ve Zapier’in de Profit Sharing’i çalışanlarına sunduğunu öncesinde duymamıştım. Basecamp örneğinden gidecek olursak; şirkette iki sene ve üzerinde çalışan herkes, sene sonundaki karın yüzde 10'unu paylaşıyor.

Kabul; her internet şirketi/girişimi için uygun olmayabilir (karlılık var mı, bu denli şeffaf bir paylaşım kültürü hakim mi, exit (çıkış) senaryosu öncelikli olarak düşünülüyor mu?), ama yeteneği çekme ve verimlilik noktasında ne denli büyük bi fark yaratacağını sanırım söylemeye gerek yok. :)

Dev şirketlerin verdiği hisseler, istisnalar hariç, en iyi ihtimalle bir emeklilik ikramiyesi tadında oluyorlar. Erken aşamada ise hisse opsiyonu (stock option) çoğu girişimin tek seçeneği olarak kalıyor. Yurtdışında oldukça popüler olan bu model sayesinde adeta bir melek yatırımcı gibi elinde birden çok girişimin hissesi bulunan kişilere rastlamak, bu hisselerin satışına olanak sunan veya havuz mantığıyla bu hisseleri elinde bulunanlarla riski bölmenize olanak tanıyan platformlara rastlamak mümkün. Ülkemizde kar dağıtımı modelini exit‘i birinci önceliğine koymayan ve şeffaf bir yönetim anlayışına sahip olan Edelkrone denemişti.

Teknolojinin pandemide sınıfta kalışı?

Yalnızca Türkiye’nin değil, tüm dünyanın pandemiyle imtihanı kış ayları henüz başlamamışken sürüyor. Nisan’ın 13'ünde Google ve Apple, Covid-19 ile mücadele için işbirliğine gittiklerini duyurmuş, SDK benzeri bir teknolojiyi resmi kurumlara sunacaklarını açıklamışlardı. Aradan geçen neredeyse altı ay sonunda çok sayıda ’contact tracing’ uygulaması piyasada olsa da hala son kullanıcı yani bizlere ulaşan ve faydasını gördüğümüz bir çözümden bahsetmek pek de mümkün değil. (Bu arada evet, Google ve Apple ortaklaşa çözümlerini sundular ve piyasada bu çözümü kullanan uygulamalar yok değil…)

Kurumlara sunulan ve filyasyonu kolaylaştıran çözümlere (kabaca hasta olan çalışanın son günlerde yakınlaştığı çalışma arkadaşlarını gösteren bileklikler gibi (Türkiye’den bir örnek)) sıklıkla rastlamak mümkün ama son kullanıcıya inmiş yaygın bir çözüm için aynı şeyi söylemem zor. Keza Avrupa veya İngiltere’de bir kahveci zincirine girdiğinizde girişteki bir kağıda cep telefonu numaranızı yazmanız bekleniyor, sonrasında olası bir vaka durumu işletmeye bildirilirse haberdar ediliyorsunuz.

Halihazırdaki takip uygulamalarına hızlıca baktığımda ABD’de California eyaletinin resmi uygulaması Google Play’de henüz beta aşamasında, NYC’nin resmi uygulaması 100 bin indirilmeyi yeni geçmiş gözüküyor. Bu noktada en bilindik teknolojilerden biri NearForm gibi duruyor. Telefon kayıtları ve ödeme işlemleri de bir veri noktası sağlayabilirken bütünleşik bir çözüm bulmak ise şimdilik biraz zor. ‘Hayat Eve Sığar’ uygulamamız da yaptığı son güncellemeyle beraber QR kod okutma ile alana giriş özelliğini devreye aldı.

Teknolojiyi geliştirmek kadar bunun hayata entegrasyonu yani kullanılabilir, hatta daha da önemlisi ’kullanılır’ olması da önemli. Uzak Doğu için aynı şeyi söyleyemem belki ama ABD ve Avrupa’da, aradan geçen altı ayı düşünecek olursak, herkesin kullanımına sunulacak bir teknolojiyi geliştirmek ve yaygınlaştırmakta sanki biraz geç kalındı gibi…

Kapanış…

Umarım keyifli okumuşsunuzdur, eğer öyleyse e-bülteni paylaşmayı da unutmayın. :)

27 Ekim Salı günü tekrardan görüşmek üzere. Sağlıklı günler.

--

--