Akademik Konferanslarda Nasıl Hayatta Kalınır ?

--

Araştırma konunuzla ilgili tanınmış bir konferansın çağrısına bir bildiri yolladınız diyelim. Sonrasında da kabul aldığınızı ve sözlü sunum yapmak üzere davet edildiğinizi anlatan bir e-posta aldınız. Gerekli finansal kaynağı bularak ve bütçenizi ayarlayarak, kalacak yer için rezervasyonlar, uçak biletleri, şehir içi ulaşım için gerekli biletler gibi gibi tüm detayları da uzun uğraşlar sonucunda programladınız. Peki tüm bunlardan sonra başlayacak olan asıl maceraya hazır mısınız?

Photo taken by Pixabay on Pexels
Photo taken by Pixabay on Pexels.

Araştırmanız üzerinde çok yoruldunuz, çok terlediniz ve araştırmanız belli bir seviyeye geldi diyelim. Araştırmanızı geliştirmek için dış dünyaya açma ve diğerleriyle paylaşma zamanının geldiğine karar verdiniz. Peki bunun getirisi ne olacak?

Kendi deneyimlerimden yola çıkarak sizlere akademik konferanslardan maksimum verim almanız için birkaç tüyo vermeye geldim. Çünkü akademik ‘jungle’ içerisinde hayatta kalmak sanıldığı kadar kolay ve eğlenceli değil. Bana göre akademik konferansların biz araştırmacılara üç temel faydası var: ‘Görünürlük’ ,‘Bilinirlik’ ve ‘Aydınlanma’.

Eğer henüz yolun başında master veya doktora yapan bir araştırmacıysanız, çalışmanızla ilgili bir konferansa gidip sunum yaptığınızda, aslında diğer araştırmacılara bakın ‘ben de bu konuda çalışıyorum’ demiş oluyorsunuz. Hatta alanda öne sürdüğünüz taze hipotezleriniz ve henüz tartışmaya açılmamış kurnaz sorularınız varsa ne ala! Şansınız yaver giderse bu alanda önemli çalışmalar yapan deneyimli ve yetkin araştırmacıların dikkatini çekebilir ve hatta kuvvetli bağlantılar elde edebilirsiniz. Ayrıca unutmayın çalışma alanınızda ‘görünür’ olmadan ‘bilinir’ olmanız çok zor. Araştırma konunuzla ilgili farklı fikirler ve bakış açıları kazanmak hem de 0 kilometre yenilikçi yaklaşımları öğrenmek de işin ‘aydınlanma’ kısmına giriyor. Not defterinize ilham alacağınız her bilgiyi kaydetmeniz ve araştırmanızı ilerletmeniz için eşsiz birer fırsat bu konferanslar!

Şimdi koltuğunuza yaslanın ve derin bir nefes alın, çünkü sizlerle, 5 maddede akademik konferanslarda nasıl hayatta kalınabileceği üzerine konuşacağız!

Photo taken by Pixabay on Pexels
Photo taken by Pixabay on Pexels.

1-Öncelikle lütfen etkileyici bir sunum nasıl yapılır bunun üzerine düşünün ve hatta mümkünse bu konu üzerine ciddi mesai harcayın. Unutmayın en başarılı sonuçlar, kendinizi dinleyici yerine koyarak hazırladığınız sunumlardan alınır.

Hepimiz asla zamanında bitmeyen sunumlardan, Comic Sans yazı tipinden, yazılarla ve formüllerle bezeli slaytlardan, roman okur gibi yapılan konuşmalardan büyük harflerle ve gerçekten SIKILDIK!.

Herşeyden önce bu sizin şovunuz. Bu nedenle eğer sunum işini hafife alıyorsanız lütfen kırılmayın ama siz de herkes gibisiniz demektir. Bir çalışmayı sunma biçiminiz ve sunum tarzınız hem sizin hem de araştırmanızın ilk yansımasıdır. Sunum sırasında anlattıklarınız ise dinleyecilerin anladığı kadar olacaktır. Dolayısıyla kapsamı çok geniş, çok amaçlı ve dinleyicinin zamanını çalan sunumlar yapmaktan vazgeçin ve o Powerpoint sunumunu yavaşça kapatın.

Hepimiz biliyoruz ki, artık yeni yöntemler kullanmak ve süregelen konferans klişelerini bir kenara bırakmak zorundayız. Çünkü, içerisinde bulunduğumuz çağ ve toplum farklı dinamiklere sahip. Son yapılan çalışmalar da, artan sosyal medya kullanımı ile birlikte ‘görsellik’ ve ‘kullanıcı deneyimi’nin giderek önem kazanırken, ‘odaklanma sürelerinin’ düştüğünü gösteriyor.

Bu nedenle, konferans sunumun bir sahnedeki performans gösterisi gibi ciddiye alınması gerekiyor. Salondaki ‘enerji’nin ve ‘merak’ duygusunun yönetimi ile başarılı bir sunum yakalamak ise hiç zor değil. Sunum sonrasında sorulan sorular, dinleyicilerin daha fazlasını öğrenmek istemeleri ve sizinle tanışmaya gelmeleri ise bu aşamayı başardığınızın en temel göstergeleri.

Photo taken by Catia Matos on Pexels
Photo taken by Catia Matos on Pexels.

2- Konferanslarda yaşanan karışıklıkları ve can sıkıcı durumları kendinizden mümkün olduğunca uzak tutmak için yapmanız gereken temel şey ‘zamanlama’ya dikkat etmek. Mesela kayıt işlemlerinizi zamanında hallederseniz, konferans sonunda almanız gereken belgelere (katılım belgesi, sertifika gibi gibi) rahat ulaşırsınız. Eğer oturumlara zamanında girerseniz, oturum öncesi ‘ısınma’ sohbetlerine katılabilirsiniz. Ne yaparsanız yapın ama doğru salonu bulamadığı için koridorlarda koşuşturan, geç girdiği oturumda dikkatleri dağıtan gürültücü ve son dakikacı tiplerden olmayın.

3-Alanınızda milyon tane çalışma yapan, daha önce makalelerini okuduğunuz ve hatta kendisine atıf yaptığınız bir akademisyeni yakaladınız ve tanışma fırsatını elde ettiniz diyelim. Nasıl akılda kalacaksınız? İşte diğer bir püf nokta: ‘kartvizit’.

Photo taken by Miguel Constantin on Pexels
Photo taken by Miguel Constantin on Pexels.

Konferanslarda bir sosyal kelebek gibi takılın demiyorum (keşke takılsanız). Ancak aynı oturumlara girdiğiniz insanlarla sohbet etmeye çalışmanızı ve fikir alışverişinde bulunmanızı şiddetle öneriyorum. Zaten tüm bu konferans olayının esas amacı bu. Bir manavın meyve satması kadar normal bir şey. Kimse yadırgamayacak korkmayın, hatta memnun olacaklar.

Tanıştığınız araştırmacılara çalışmaları hakkında sorular sormaktan çekinmeyin ve ilgilendiğinizi gösterin. Eğer ortak noktalar yakaladıysanız ve konuşma pozitif ilerlediyse, touché! Hemen kartvizitinizi uzatın.

4- Önceden konferansın ana temasına uygun okumalar yapmak, keynote konuşmacıları (ana konuşmacılar) hakkında bilgi edinmek, hangi oturuma katılacağınızla ilgili kişisel bir program çıkarmak işinize yarayacaktır.

İlk gün herkes için ısınma turudur. Bu yüzden insanlara selam verip, kendini tanıtmak, ’keynote konuşmaları ’(ana konuşmaları) nasıl bulduğunu veya hangi oturumlara katılmayı planladıklarını sormak, network açısından iyi bir başlangıç olabilir.

Konferans oturumları arasındaki yemekleri iyi değerlendirmeye ve mutlaka farklı insanlarla birlikte yemeğinizi yemeye özen göstermelisiniz. Bu sayede hem daha çok insana kendinizi ve araştırmanızı anlatma hem de onları ve araştırmalarını tanıma fırsatı bulmuş olursunuz. Unutmayın hızlı davranan tabağını doldurur ve yemek sırasında konuşmak istediği insanı bulur!

Michael Menzi’nin ünlü lafını hatırlayalım arkadaşlar: ‘Masada Olmazsanız, Menüde olursunuz/ If You’re Not at the Table, You’re on the Menu’.

5-Konferanslarda arkadaş gruplarının ve araştırma ekiplerinin hep birlikte hareket ettiklerini görürsünüz. Bunun çok doğal bir ‘güdü’ olduğunu kabul ediyoruz çünkü birlikte seyahat ediyor, önceden tanışıyor veya birlikte konaklıyor olabilirsiniz. Ancak bunun zaman kaybı olduğunu çabucak kavramanızda fayda var. Bu nedenle tanıdık ortamlardan ve güvenli limanlardan hızla uzaklaşın. Sonuçta okyanusta yaşamıyoruz ve bu kadar yolu sadece ortam değişsin diye gelmediniz. Dolayısıyla yeni keşiflere açık olun.

Konferanslarda elde edilen yüz-yüzelik çok değerli ve gerçekten hafife alınmayacak bir şeydir. Hatta bazen basılmış makalenizden daha etkilidir. Unutmayın, gelecekteki kariyerinizi şekillendirecek gelişmeler konferanslarda üç vakit içerisinde ayarlanabilir .

Herşey yolunda gitti ve eve döndünüz. İletişimde kalmaya söz verdiğiniz ve kartını aldığınız insanlara mutlaka ufak bir mail atın. Karşılıklı güvenin ve iletişimde kalma isteğinin bir göstergesidir.

--

--

Rumeysa Ceylan
Çağdaş, Özgün, Yaratıcı ve Türkçe

Welcome to the authentic life of a New Generation Academician! Urban Studies at @ITU or https://akademi.itu.edu.tr/ceylanr/ #phdlife #academics