Degrowth Hareketinden Açık Mektup

Korona Krizinin Ardından Geleceği Yeniden Hayal Etmek

--

Photo by Markus Winkler on Unsplash

Koronavirüs pandemisi şimdiden binlerce can aldı ve pandeminin ilerleyen günlerde nasıl seyredeceği hala belirsiz. Virüsün yayılmasını önlemek, hasta olanların bakımını sağlamak ve temel ihtiyaçları karşılamak için ön safta sağlık personeli başta olmak üzere pek çok kişi mücadele verirken ekonominin büyük bir bölümü durma noktasına geldi. Bu durum sevdiklerimiz ve ait olduğumuz topluluklar için korku ve endişe yaratarak pek çoğumuz için acı verici bir hale bürünse de müşterek bir şekilde yeni fikirler üretmek için de doğru bir zaman.

Korona virüsünün tetiklediği bu kriz büyüme takıntılı kapitalist ekonomimizin pek çok zayıflığını da yeniden gün yüzüne çıkardı: Pek çokları için güvencesiz hayat şartları, yıllarca kemer sıkan kötürümleşmiş sağlık sistemleri ve en elzem bazı mesleklerin hak ettiği değeri görmemesi gibi. İnsanın ve doğanın sömürüsüne dayanan, krizlere inanılmaz ölçüde açık olan bu sistem maalesef ki normal görüldü. Dünya ekonomisi eskisinden çok daha fazla üretmesine karşın insanları ve gezegeni gözetmekte başarısız oldu. Aksine zenginlik bir kesimde birikti ve gezegen tahrip edildi. Her yıl milyonlarca çocuk önlenebilir nedenlerden ötürü ölüyor, 820 milyon kişi yeterince beslenemiyor, biyoçeşitlilik ve ekosistemler bozuluyor, sera gazı salımları artıyor ve insan eliyle yaratılan iklim değişikliği deniz seviyelerinin yükselmesi, kasıp kavuran fırtınalar, susuzluk ve tüm bölgeleri etkisi alan yangınlar ile kendini belli ediyor.

Yıllarca bu duruma karşı geliştirilen baskın stratejiler ekonomik dağıtımı pazar güçlerine bıraktı, ekolojik çöküş de yeşil büyüme stratejileri ve tarımda uygulanan doğrudan ödeme destekleri ile yavaşlatıldı. Ve bu stratejiler artık çalışmıyor. Gelişmekte olan yeni işbirliği ve dayanışma formlarından sağlık, bakım hizmetleri, gıda tedariği, atık yönetimi gibi temel toplumsal hizmetlerin takdirine kadar Korona krizinin getirdiği deneyimlerin üzerine yeni şeyler inşa etme fırsatımız var. Pandemi, hiç sorgulanmayan bütçelerin yeniden organize edilmesi, paranın ihtiyaca göre yeniden dağıtılması ve harekete geçirilmesi, sosyal güvenlik sistemlerinin hızla genişletilmesi, evsizler için barınma sağlanması gibi konularda eyleme geçme isteği varken neleri gerçekleştirmenin mümkün olduğunu göstererek hükümetlerin eşi benzeri görülmemiş aksiyonlar almasını sağladı bu süreçte.

Aynı zamanda, teknoloji tabanlı toplu gözetimler, sınırların kapatılması, toplanma hakkına sınırlamalar getirilmesi, hastalıklı kapitalizm tarafından krizin sömürülmesi gibi yükselişte olan otoriter yaklaşımların da farkında olmalıyız. Bu dinamiklere şiddetle karşı çıkmalı lakin burada durmamalıyız. Ümitsizce yıkıcı ekonomik büyüme makinasının çarklarını yeniden döndürmeye çalışmak yerine geçtiğimiz aylarda dünyanın dört bir tarafında filizlenen sosyal ve dayanışma girişimlerinden ve de geçmişte öğrendiklerimizden ilham alarak radikal bir biçimde farklı bir topluma geçişi inşa etmeyi tavsiye ediyoruz. 2008 ekonomik krizinden farklı olarak şirketleri kurtarmak yerine bu sefer insanlığı ve dünyayı kurtarmalı ve bu krizden kemer sıkma politikaları ile değil yeterlilik önlemleri ile çıkmalıyız.

Bu sebeplerle bizler, bu mektubun imzacıları olarak, ekonomimizin kurtulması ve adil bir toplum yaratılması temelinde 5 ilke sunuyoruz. Herkesin hayrına çalışan bir ekonominin yeni köklerini oluşturmak için yapmamız gerekenler şöyle:

Ekonomik büyüme ve müsrif üretim yerine yaşamı ve iyi olma halimizi tüm çabamızın merkezine koymalıyız. Fosil yakıt üretimi, askeri sanayileri, reklam sektörü gibi ekonominin bazı alanlarını mümkün olduğunca hızlı bir şekilde aşamalı olarak azaltırken sağlık sistemleri, eğitim, yenilenebilir enerji ve ekolojik tarım gibi alanları canlandırmalıyız.

Krizin bizlere gösterdiği elzem mesleklere gereken değeri vermeli ve bakım hizmetlerine daha çok değer atfetmeliyiz. Adil bir geçişi sağlamak için günümüzün yıkıcı endüstrilerinde çalışan kişiler onarıcı ve daha temiz yeni iş kollarında eğitime erişebilmeli. Çalışma saatlerini azaltmalı ve iş paylaşımı için yeni programlar tanıtmalıyız.

Müsrif tüketim ve seyahat alışkanlıklarımızı değiştirirken, evrensel temel hizmetler yahut evrensel asgari gelir programları ile herkesin gıda, barınma ve eğitim hakkını garanti altına almalıyız. Ayrıca, minimum ve maksimum geliri demokratik bir şekilde tanımlamalı ve tanıtmalıyız.

Bu, hayatını etkileyen kararlara etkilenen tüm insanların katılımını sağlamak demek. Politikaya ve ekonomik sisteme feminist prensiplerin dahil edilmesi ile beraber özellikle toplumun marjinalleştirilmiş gruplarının katılımını daha çok sağlamakla mümkün. Demokratik hak sahipliği ve gözetim ile uluslararası şirketlerin ve finans sektörünün gücü önemli ölçüde azaltılmalı. Enerji, gıda, barınma, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarla bağlantılı sektörler emtia olarak görülmemeli ve finansal işlemlerin dışında tutulmalı. İşçi kooperatifleri gibi dayanışmaya dayanan ekonomik faaliyetler güçlendirilmelidir.

Uluslararası, bölgeler arası, nesiller arası adalet ve yeniden dağıtım, şimdiki ve gelecek nesillerin, ülkelerdeki sosyal grupların, Küresel Kuzeyin ve Küresel Güneyin ülkeleri arasında da uzlaşının temeli olmalı. Küresel Kuzey ülkeleri özellikle mevcut sömürü formlarını sona erdirmeli ve geçmişte yaşananları telafi etmeli. İklim adaleti hızlı bir sosyoekolojik dönüşümün temel prensibi olmalı.

Biliyoruz ki büyümeye dayalı bir ekonomik sistemimiz oldukça ekonomik durgunluk her toplum için her şekilde yıkıcı olacak. İhtiyacımız olan şey ise (Ekonomik Küçülme*) — daha az ile daha iyi hayatlar yaşamamızı sağlayacak planlı fakat uyarlanabilir, sürdürülebilir, eşitlikçi bir şekilde ekonominin küçültülmesi. Mevcut kriz pek çoğumuz için acımasız olsa da, özellikle en kırılgan olanlarımız en çok etkilenen olmuşken, bu kriz bizlere yeniden düşünme ve değerlendirme fırsatı da veriyor. Aynı zamanda neyin daha önemli olduğunun farkına varmamızı sağlarken üzerine inşa edebileceğimiz sayısız fırsatı da gözler önüne seriyor. Degrowth, bir konsept ve hareket olarak, 10 yıldan uzun bir süredir bu konular üzerine kafa yorarken bizlere sürdürülebilirlik, dayanışma, adalet, neşeli olma hali, doğrudan demokrasi ve hayatın keyfine varma gibi başka değerler üzerinden toplumu yeniden inşa etme üzerine tutarlı bir çerçeve vaad ediyor.

Özgürleşerek ve niyetimizi koyarak büyüme takıntısından çıkışı hep beraber inşa edebilmek için Viyana Konferansı 2020'de ( Degrowth Vienna 2020 ) ve Küresel Gününde ( Global Degrowth Day ) bize katılarak bizimle fikirlerinizi paylaşabilir ve tartışmalara katılabilirsiniz.

Dayanışmayla,

Bu açık mektubun çalışma grubu: Nathan Barlow, Ekaterina Chertkovskaya, Manuel Grebenjak, Vincent Liegey, François Schneider, Tone Smith, Sam Bliss, Constanza Hepp, Max Hollweg, Christian Kerschner, Andro Rilović, Pierre Smith Khanna, Joëlle Saey-Volckrick

Bu mektup uluslararası ağı içerisindeki katılımcı bir sürecin neticesidir. Şahsi olarak kurucumuz Dr.Uygar Özesmi ve Good4Trust.org dahil çok sayıda ülkeden 69 organizasyon ve 1100'den fazla uzman tarafından imzalanmıştır. Tüm imzacılar için tıklayınız.

(*) Ekonomik Küçülme Degrowth kavramını tam karşılamamaktadır bkz.

Çeviren: Cigdem Seftalioglu

Bir başka haber ve tercüme için Yeşil Gazete

Originally published at http://blog.good4trust.org on May 17, 2020.

--

--

Good4Trust.org
Çağdaş, Özgün, Yaratıcı ve Türkçe

Good4Trust, Sosyal ve ekolojik açıdan adil ilişkilerin kurulduğu, İyiliklerin paylaşılarak çoğaldığı, iyilik dolu bir sosyal platformdur!