Saturno Butto- La Sposa Ebbra

Femme Fatale (Ölümcül Kadın) İmgesinin Sanat Dallarında İncelenmesi

--

Tarihsel süreç içerisinde toplumların kadın figürüne algısı kötülük ve iyilik kavramlarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu süreçte kadın figürü kutsal anne imajı, saflık ve yücelik ile anılırken diğer tarafta erotizmi, gücü, kötülüğü ve tehlikesiyle birlikte anılır.

Fransız Edebiyatı kaynaklı bir terim olan Femme Fatale, Latince kökenli ‘Fatal/e’ Fransıca ‘dayanılmaz karşı koyulamaz kadın, ölüme ve felakete sürükleyen kadın’ anlamına gelir.

İngilizceye olduğu gibi aktarılan bir kelimedir. Türkçe karşılığı her ne kadar ölümcül kadın olsa da kelime anlamında barındırdığı tehlikeli, ahlaksız ve kötü niyetli özelliklerin tasvirleri tarih boyunca birçok kültürün folkloruna ve sanatın bütün dallarına konu olur. Femme Fatale, erkeği cinselliğini kullanarak tuzağa düşüren kötü bir kadın imajıyla bir stereotipe karşılık gelir.

Kadınların toplumsal felaket getirme imgesi tarihin her safhasında karşımıza çıkan bir olgudur. Femme Fatale’in kültürel inşası dinsel motiflerden beslenmiş olup arketipi birçok kültürün mitlerinde mevcuttur.

İlk olarak İncil’de, Yahudi geleneğinde dişi ve kanatlı bir varlık olan, Kabala öğretisinde de Âdem’in ilk eşi olduğuna inanılan, daha sonra şeytana dönüşen Lilith’den bahsedilir.

Boris Vallejo- Touches

Nitekim Femme Fatale ile özdeşleştirilen Mohini, Circe, Medusa, Isthar, Clytemnestra, Lesbia, Tamamo no Mae, Visha Kanyas örneklerini sıralamak mümkündür. Bunların yanı sıra tarihsel örnekler arasında Kleopatra, Messalina ve Lucrezia Borgia Femme Fatale’dir. Ayrıca İncil figürleri Delilah, Jezebel ve Salome; Çin kültürü ‘Daji’, Türk kültüründe ‘Albastı/ Alkarısı’ ile özdeşleştirilir.

Femme Fatale arketipi şeytanla özdeşleştirilse de erkekleri baştan çıkaracak kadar güçlü olması gerektiğinden güzel bir kadın olarak tasarlanır çirkinliği sadece içseldir.

Femme fatale’in kültürel inşasının temellerinde, kamusal alanda daha fazla görünür hale gelen kadınların eril zihniyette endişelere neden olduğuna dair literatürde yaygın bir kanı bulunmaktadır.

Roberto Ferri-Solome

Psikanalizde Femme Fatale

Nitekim Femme Fatele arketipinin inşa edildiği 19. yüzyılın ikinci yarısında kadınlar meslek hayatında daha görünür olup politikada etkin rol oynamışlardır. Böylelikle kadınların güçlü özneler olarak var olmaları eril zihniyete göre rakip olarak algılanır.

Freud’a göre femme fatel’in ruh çözümlenmesi ilk çocukluk döneminde aranmalıdır.Oedipus kompleksi ve kastrasyon ile ortaya çıkar. Oedipus kompleksi, anne ve babanın cinselleştirilmeleri ile başlayıp onların cinsel süreçten arındırılmalarıyla biten bir süreç olarak anlam kazanmaktadır. Kastrasyon ise çocuklarda oedipus kompleksine bağlı olarak daha sonraki yıllarda karşı cinsle yaşanan durumdur.

Çocukluk döneminde kızların babaya aşırı düşkünlükleri de bununla açıklanabilir. Kız çocuğu kendinde olmayan fallusu babasında, daha sonraki dönemlerde de karşı cinste görmesi babayı ve karşı cinsi güçlü kılar. Çocuk anne ile ya da kendi cinsel kimliğiyle özdeşleşmezse sahip olmadığı gücü diğer erkekler üzerinde üstünlük kurmaya çalışarak sağlar. Böylelikle femme fatel arketipinin yaratılmasına neden olur.

Jung’a göre kadınların her alanda erkeklere rakip olması rakibi kötü, ahlaksız, ölüme sürükleyen olarak nitelendirmelerine yol açar.

Femme fatale’in ortaya çıkması modernleşme sürecinde kadınlara dair eril korkuları erotizm, felaket ve ölüm üçgeninde işlenmiştir. Böylece karşı konulamaz cinsel cazibeye sahip, şeytani, baştan çıkardığı erkeklere istediği her şeyi yaptıran onları felakete ve ölüme sürükleyen bir özne olarak sunulur.

Paul Gavarni , Le Flâneur

Flâneur ve Femme Fatale

Modernleşme sürecinde kadını tehlikeli ölümcül gören eril zihniyet erkeği flaneur olarak idealize etmiştir. Flaneur kavramı ilk olarak Baudelaire tarafından yaratılmıştır. Fransızca bir kelime olan Flaneur ‘avare gezinen’ anlamını taşır. Kadının tehlikeli ve ölümcül olarak tasvir edilip erkeğin analog sayılabilecek Flaneur tasviri cinsiyetçi ayrımı da gözler önüne serer.

Gloria Swanson

Sinemada Femme Fatale Karakterleri

İlk olarak Fransız sinemasında ortaya çıkan Femme fatale karakteri daha sonra farklı ülkelerde kendine özgü adlarla ortaya çıkmıştır. Nitekim Amerika sinemasında ‘vamp’, Türk sinemasında ise ‘fettan kadın’ adlarıyla anılır.

Sinema tarihinde ‘vamp’ kadın tanımının ilk kez 1910’lar da Theda Bara için kullanıldığı bilinmektedir. Theda Bara 1915’deki “A Fool There Was filminden başlayarak birkaç filmi boyunca vampire benzeyen, erkeklerin üstüne atlayan, arzudan ziyade korku uyandıran” bir kadın olarak Femme Fatale imajına uyar.

Sinema tarihinin ilk femme fatale karakterleri Theda Bara, Gloria Swanson, Constance Talmadge; Norma Shearer ve Joan Crawford; Victorian Virgins (Victoryen Bakireleri) arasında da Janet Gaynor, Lilian Gish; Louise Brooks olarak görülmektedir.

Theda Bara

Hollywood’un ilk Oryantalist filmlerinden ‘‘A Fool There Was’’ Theda Bara’nın ilk kez seyirci karşısına çıktığı filmdir. Bu film aynı zamanda onun hakkında söylentilerinde çıkmasına neden olur.

Söylentiler arasında Arap şeyhi ile Fransız bir prensesin kızı olduğu; annesinin yılan kanıyla beslendiği ve bir gün göçebe kavimlerden biri tarafından Sahra çölünde kaçırıldığı ve kehanet gücünün olduğu ile ilgilidir. Kendisi de bir röportajı esnasında bu söylentileri karşılayacak bir açıklama yapar. Röportajı esnasında mistik güçleri olduğundan bahsederek yaşamının ilk yıllarını Mısır’da geçirdiğinden, daha sonra oyuncu olmak için Fransa’ya gittiğinden bahseder. Ancak gerçekte Fransa’ya da Mısır’a gitmediği ortaya çıkar.

Türkan Şoray

Türk Sinemasında Femme Fatale Karakterleri

Türk sinemasında Femme Fatale tipolojisinin başrolde yer almadığını söylememiz mümkündür. Kötü kadın olarak konumlandırılan Femme Fatale karakteri başrolün yanında ikinci kadın olarak karşımıza çıkar. Dış görüntüsünde ayırt edici unsur sarı saçları ve dolgun vücut hatlarıdır.

Türk sinemasında yer alan ilk femme-fatale karakterlerin 1917'de Sedat Simavi’nin yönetmenliğini yaptığı Pençe filminde ‘kötü kadın figürü’ olarak ele alınan Leman ve Feride karakterleri olduğu görülmektedir. “Leman erkelere karşı doyumsuz, Feride’yse kocasına ihanet eden” kadın figürleridir.

Türk sinemasının belli bir ahlak normlarına göre, masum kızlar soyunup sevişmezdi. Soyunup sevişmek sadece kötü kadınlara femme fatale için geçerliydi. 1975 yılına gelince yeşilçamda seks film fursyası başladı ve ancak o zaman bu kalıp yıkıldı. Bu türün başlıca yıldızları Mine Mutlu, Arzu Okay ve Zerrin Egeliler’di.

Arzu Okay’ın bu türden ayırıcı özelliği masum bir tiplemeyi canlandırmasıydı. Çünkü sinemaya seks film furyasından, çok önce hem başrol oyuncusu, hem de masum kız imajıyla başlamıştı.

Bu tür filmlerde erkekleri baştan çıkaran değil, tersine mutlu olmak için seven, sonunda ise aldatılan, sömürülen bir kadın kişiliğini sergiledi. Bu nedenle güçlü, erkekleri avucunun içine alan bir femme fatale karakterinden ayrıştığını söylememiz münkündür.

Neriman Köksal

Türk sinema tarihinin en başarılı Femme Fatale karakterlerinden biri kuşkusuz Neriman Köksal’dır. Fosforlu Cevriye adlı filmde ‘‘ağzı bozuk, vuran, kıran, erkeklerle aşık atan’’ erkeksi bir kadın olarak tasvir edilir. Bu filmde elde ettiği büyük başarı nedeniyle ismi ‘‘Fosforlu Cevriye’’ olarak anılır. Diğer lakabı ise “Afet-i Devran Neriman”dır.

Leyla Sayar

Leyla Sayar, oynadığı filmlerde gizemli, bazı zamanlar romantik, bazı zamanlar da şiddeti ve ölümü vurgulayan bir kadın karakter olarak karşımıza çıkar. Şehrazat adlı filminde Leyla Sayar, erkeğini yiyen bir örümceği canlandırır. Kurbanı olan erkeklerle, yüzündeki siyah örümcek maskeyi çıkarmadan sevişir.

Resim Sanatında Femme Fatale Figürü

Femme Fatel figürü daha çok sembolist ressamların eserlerinde karşımıza çıkar. Bazı sanatçıların eserlerinde femme fatale, tarihi ve mistik ögelerle bağdaştırılarak tasvir edilir.

Gustav Klimnt- Judith I

Gustav Klimt

“ Bir resim konusu olarak kendimle değil başkalarıyla, özellikle kadınlarla ilgileniyorum…” Gustav Klimt’in eserleri hakkındaki bu sözü onun eserlerindeki erotizmin ruhunu yansıtır. Eserlerinde işlediği konular; alegoriler, portreler, manzaralar ve erotik figürlerdir.

Klimt’in en ikonik Femme Fatale figürü, Judith eseridir. Klimt, Judith’in kendi bedeni ve kaderi üzerindeki yönetiminin altını çizerek toplumun idealize ettiği itaatkâr kadın anlayışından ayrıştırarak güçlendirici özellikleri ile yansıtır. Eserde kadının boynunun etrafındaki süsleme, seyircinin dikkatini bu çalışmanın en merkezi erotik bileşenlerine çeker. Kadının yarı kapalı gözleri ve hafifçe aralanmış dudakları büyüleyicidir. İzleyiciye gururla karışık küçümser bir bakış sergiler. Elinde kupa tutuyormuş gibi başını kesmiş olduğu Holofernes’in kafasını kavrar. Eros ve Thanatos, bu femme fatel arketipinde iç içe geçmiş cinsel ve ölüm içgüdüleri; aynalı, cinselliği, arzusu ve zevki üzerinde iddialı bir şekilde kontrol sahibi olduğunu iddia eden bir kadındır.

Felicien Rops- Pornocrates

Felicien Rops

Belçikalı sanatçı erotik ve satanizm temaları tasvir eden çizimleriyle tanınır. Sanatçının genellikle bu tür kavramları işlediği resimleri, cinsel dürtülerden hareketle yozlaşmış toplumun bozulma sebebini kadına atfedilen tehlikeli ve ölümcül yapısının eleştirisini taşır.

Eserleri arasında en bilineni 1878 yılında yapmış olduğu Pornokrates’tir. Pornokrasi kelime anlamı “hükümet tarafından yönetilen fahişeler” anlamına gelir.

Domuzlu kadın olarakta bilinen eserde kadın figürünün yarı çıplak olması ve kullandığı aksesuarları femme fatale figürü olduğunu gösterir. Eserde kadının gözlerinin bağlı oluşu, nereye gidileceğine kadının değil de altın kuyruklu domuzun karar verdiğini anlatır. Bir görüşe göre, altın kuyruklu domuz dünyevi zevkleri temsil ederek döneme eleştiri getirmektedir. Sanatçı elbette eserinde döneme bir eleştiri getirmiştir. Ancak kelime anlamından hareketle kadını yönlendirenin domuz olması dünyevi zevklerden ziyade dönemin hükümet yapısını temsil eder.

Franz Von Stuck- The Kiss of the Sphinks

Franz Von Stuck

Franz Von Stuck, mitolojiye ilgisiyle bilinen bir sanatçıdır. Eserlerinde kadın figürleri Femme Fatale olarak görülür. The kiss of the sphinks eserde insan ve aslan gövdeli kadın arasındaki fiziksel çatışmayı vurgular. Kadının yarı hayvan (dragon) yarı insan figürünü Fernand Khnoppf, Gustave Moreau, Jean Dominique Ingres ve başka ressamlar da işler.

Arka plandaki kırmızı renk şehveti ve şiddeti sembolize eder. Eserde aslan gövdeli kadının bir erkeği altına alarak alt ettiği açıkça görülmektedir. Adam dizlerinin üzerine çökmüş, havaya kalkan kolu bir nevi protesto ediyor gibi uzanmıştır.

Kadının femme fatel imgesi ile resmedilmesi ya da filmlere konu olması o dönemde sanat için bile olsa geleneksel zihniyetin engelleri ile karşılaşmıştır. Bu zihniyete göre kadın itaatkâr ve masum olarak idealize edilmelidir. Femme Fatale karakteri her ne kadar kötülükle özdeşleştirilse de melodram kadınlara göre daha gerçekçi karakterleri oluşturmaktadır.

Kaynaklar

FREUD S. (2019). Bilinçaltı. Ankara: Dorlion.

JUNG Carl Gustav ( 2015). Feminen. İstanbul: Pinhan.

Özgüç, A. (1994). Türk Sinemasında Cinselliğin Tarihi (1. Baskı). İstanbul: Antrakt Yayınları.

SCHMUTZLER, R. (1978). Art Nouveau, Published by Thames and Hudson, London, first British edition, London.

--

--

Gamze Alyar
Çağdaş, Özgün, Yaratıcı ve Türkçe

I'm an expert in digital marketing with a passion for behavioral psychology, art and design. I love learning about how people think and what makes them tick.