Hermes Deyince Aklınıza Yunan Tanrısı mı İkonik Çanta Markası mı Geliyor?
Bir gün kendi kendime, ne kadar zengin olsam da bir çantaya yüz bin dolar verecek kadar aklımı kaybetmem herhalde diye söylendim. Sonra bu söylenmemin daha birkaç hafta öncesinde iki Michael Kors çantaya verdiğim para aklıma geldi. Çanta fiyatı ve gelir üstünden oran orantı hesabı yapınca yüzüm kızardı birden, bir çantaya o parayı verenleri kınadığım için. Zira bir Hollywood yıldızı için ikonik Hermes çanta koleksiyonu dahi sarsmasa gerek bütçesini. Hala Birkin model bir çantanın dokuz bin ve dört yüz bin dolar arası değişen fiyatlarının gerçekliğini idrak edemesem ve sürrealist gelse de asıl bu fiyatlara bir çanta satabilecek marka yaratmanın ardındaki hikayeyi daha çok merak ettim sonradan.
Üstelik Zeus’un habercisi olan, eril öğenin temsilcisi kabul edilen bir Yunan tanrısının ismini taşıyordu ikonik marka. İlyada Destanı’nda Homeros’un anlatışına göre Truva Savaşı’nda Kral Priamos’un, oğlu Hektor’un cesedini Akhilleus’tan alabilmesi Hermes’in sayesinde olur. Truva filminde kralın oğlunun cesetini alabilmek için gururunu hiçe sayarak Brad Pitt’in canlandırdığı Akhilleus’un peşinden gittiği sahne çok dokunaklı gelmişti. Tanrıların en hızlısı Hermes aynı zamanda ölülerin ruhlarını yeraltı dünyasına taşımakla da görevliydi.
Hermes deyince aklına ilk, Zeus’un habercisi antik Yunan tanrısı gelenlerden mi yoksa zihninde ikonik çanta canlananlardan mısınız? Benim aklıma hangisinin önce geldiğini tam ayırt edemiyorum doğrusu ama markanın ismi dahi sanki dünyada eşsiz bir moda ikonu haline geleceğinin kanıtı gibi olmuş. Büyüleyici bir isim, üstelik telaffuzu da çok hoş: Hermes.
Thierry Hermés tarafından 1837 yılında Fransa’da kuruluyor. Binicilik ile ilgili deri aksesuarlar, eyerler tasarlayarak başlamış ilk mağazasına. Daha sonra meşhur ipek eşarplardan ikonik Birkin çantaya değin yıllar içerisinde dünyanın en büyük moda devlerinden birine dönüşmüş. Mükemmelliğin sadelikte olduğunu düşünmüşümdür hep ve Hermes müşterilerinin ihtiyaç ve arzularını en sade ve özgün tasarım şekilleriyle karşılama stratejisi geliştirdiğini söylüyor. Sürekli kendini yenileyen, modern ama hala sade şıklığını koruyan farklı ürün tasarımlarına rağmen logolarında hala at figürü kullanarak markanın ilk kuruluş hikayesine sadık kalmaları da yaklaşık iki asırdır devam eden başarıları karşısında güzel bir duruş.
Tabi ki Hermes bir ürün markası değil sadece, günümüzde bir statü sembolü. Bir çanta için sipariş verdikten sonra iki üç yıl beklemeyi göze almak sadece çanta alma arzusu ile açıklanamaz. Kullanılan malzeme kalitesi, tasarım özgünlüğü zaten tartışılmaz ama bu uçuk fiyatlara, ürün satmanın ötesinde bir hikaye ve hayal de vaat etmiş olmalıydı alıcılarına. 19. yüzyılın ilk yarısında kurulan bir marka olması zaten köklü bir hikaye imkanı sağlıyor başlı başına. Dünyada bir modeli, bir objeyi ilk üreten marka olmak, ürünlerinin güzelliğinden öte o yolda öncülüğü devralmış oluyor. Hermes, en eski lüks marka ünvanını bulunduruyor 1837 yılına dayanan geçmişi ile.
Bir markayı böylesine güçlü bir arzu nesnesi haline getirebilmek, üstelik günümüzde birçok alternatifi de varken, sadece tüketim arzusu çılgınlığı ile açıklanamaz bana kalırsa. 185 yıl boyunca, o kadar ekonomik krizlere, dünyada beklentilerde yaşanan değişime rağmen zamanın ihtiyaçlarına göre yenilenip bir yandan özgünlüğünden ödün vermeden o lüks ve arzulanan marka değerini korumak yaklaşık iki asırlık büyük bir tarihi başarı elbette. Tabi bir markanın bilinirliliğini arttırmak için, döneminin ikonik kadınlarına kendi tasarımlarını kullandırttırabilmesi çok önemli bir etken. Monaco prensesi Grace Kelly’nin Hermes çantalı pozları ya da dönemin ünlü ve sevilen oyuncularından Jane Birkin’in bir uçak seyahati diyaloğu sonrası meşhur ve ikonik Birkin çanta modele ilham olması..
Günümüzde deri eldivenlerden çizmeye, dekoratif objelerden saatlere değin geniş yelpazedeki sade şık tasarımlarıyla, ayrıcalıklı olduğunu hissetmek isteyen ultra zenginlerin markası olma rolünü istikrarla devam ettiriyor Hermes.
Benzer ve yakın kalitedeki iki ürünü birbirinden çok farklı fiyata sattıran da markalaşmadaki becerisi ve ‘network’teki şansı oluyor nihayetinde. Sonuçta oran orantı hesabı ile bakarsak parasını nereye harcayacağını bilemeyenler, alım gücünün ispatı niteliğinde olan ürünlere sahip olma ayrıcalığının iştiyakını her zaman duyacak ve bu sayede, tasarım ve marka konusunda dahi olanlar binlerce dolara kemer de satabilecek, yüzlerce dolara bir kapı tokmağı da..
Ama ben bir gün çok zengin olursam bahçeme yüksek bütçeli bir Hermes heykeli yaptırmayı tercih ederim bir Hermes çanta fiyatına.