Photo by Quentin Keller on Unsplash

Kırmızı

--

Birisi "hiçbir şey hissetmemek" demiş.

Birisi çok şey hissettiğinden bahsediyor. Birisi kırılıyor. Birisi acı çekiyor. Birileri çok acı çekiyor.

Diğerleri izliyor. Anlamaya çalışıyor.

Baştan alalım.

Birisi "hiçbir şey hissetmemek" demiş.

Etimi kestim. Boydan boya. Etimi kestim. Akan kanı izledim. Durmadan akan, çokluğuna şaşırdığım kanım. Duvarlara sürdüm. Yüzüme sürdüm. Kanımla boyadım kendimi kırmızı bana çok yakışır diye. Şirin bir göl oluşturdum, içine yattım. Artık bir şey hissedebilirdim. Bekledim.

Kadın mutsuz. Kadın acı çekiyor. Kadın aşık. Mutluluğu bir erkeğin omzunda arıyor. Ona sarılacak bir kolda. Bir yuva hayalinde. Bir market alışverişinde. Seni seviyorum deyişinde. Eksikliği derin yaralar açıyor. Kadın etini böyle kesiyor. Bir erkekle tamamlayabildiği ruhuna yoksunluğu yaşatarak. Her geri dön deyişinde kanıyla kendini boyuyor. Kırmızı ona da çok yakışıyor.

Bekledim. Hissedebileceğim tek şey ölümün mutlak kavrayışıydı. Tartışılmaz bir gerçekliğe ihtiyacım vardı. Varlığı tartışılmaz bir hisse. Daha kalmamıştır dediğim yerden şiddetini artırarak akmaya başladı kanım. Kadınlığım. Hiç bu kadar kadın hissetmedim. Hiç bu kadar kırmızı olmadım.

Kadın ağlıyor. Giden erkeklerine. Onu terk eden büyük kalbinin minik adamlarına. Bu onun hissedebilme yolu, bilmiyor. Hissedebileceği tek şey aşkın mutlak kavrayışı. Onları yolcu ederken, acısıyla daha sıkı bağlanıyor hayata. Kısa süre sonunda, terk edilmek için yeterli gücü topladığında başka aşk aramaya koyuluyor.

Önce ayaklarım uyuştu. Önce ayaklarım üşüdü. Kısa bir an. Sonra titremeye başladım. Bedenim tepki gösteriyordu. Bir şey hissetmeyi bekledim. Hüzün. Evet, bu boktan odadaki boktan sonuma hüzünlenmeyi bekledim. Yirmi iki yıllık vücudumun hiç olmasına ağlamayı bekledim. Yaşayamadığım "mutluluklar" için hayıflanmayı bekledim. Olabilecek en acıklı veda konuşmasının dilimden dökülüp yüzüme çarpmasını bekledim. Bütün kadınların annelik duygularını kendimde toplayıp doğmayacak çocuklarım için ağıt yakmayı bekledim. Olmadı. Kutsal bir duygu ışığı görmek için gittiğim yerde kan kaybından buz tutmuş bedenimden başkası yoktu.

Kadın artık anlıyor. Her başarısız aşk girişimden sonra biraz daha anlıyor ama vazgeçmiyor.

Vazgeçtim. Sabaha beş kala aydınlanmaya yüz tutmuş sokağa çıktım. Hala kırmızıydım ve hala kadın. Sarhoşlar bana baktılar. Yürüdüğüm yolda bıraktığım damlalara baktılar. Sigaramı yakmak için ateş istedim. Dilleri tutuldu bakışlarımın altında. Elleri titredi kadınlığım karşısında.

Yürüdüm. Kapıdan girdim, etimi gösterdim. Bedenimi acemi doktorların ellerine teslim ettim. Sonra kırmızımın büyüsüne kapılmış bir tanesiyle hiç sevişmemiş gibi seviştim. Aşk gibi. Ölüm gibi seviştim.

Photo by Nong Vang on Unsplash

--

--

rezervuarkedisi
Çağdaş, Özgün, Yaratıcı ve Türkçe

Blogger, oyuncu, dövmeci, kamera önü/yanı/arkası öğrencisi, müstakbel seslendirme sanatçısı, sanatla hayatta kalan ve kedi.