Kan Üstünde Kan Sembolü
Yaratılıştan bu yana insanlar çevresinde gördüğü her nesneyi sembollerle ifade eder. Sembolün etimolojik sözlükte karşılığına baktığımızda Fransızca symbole “1. gizli anlamı olan söz, 2. simge, işaret” sözcüğünden alıntıdır. Eski Yunanca sýmbolon “retorikte iki anlamı birleştiren sözcük, parola, simge” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Yunanca symbállō “bir araya atmak” fiilinden türetilmiştir. Yunanca fiil Eski Yunanca bállō, bol- “atmak” fiilinden syn+ önekiyle türetilmiştir. Türkçe sözlükte ise sembolün karşılığı olarak simge kelimesi vardır. Simge kelimesi Türkçe sözlükte: Duyularla ifade edilemeyen bir şeyi belirten somut nesne veya işaret olarak açıklanmaktadır.
Her sembol kendi döneminden bir düşünceyi anlatmak için kullanılır. Bir sembolü anlayabilmek için onu kendi dönemi içinde ele almak gerekir. Zamanla semboller anlam değiştirebileceği için dönemin sosyo-kültürel yapısı ele alınarak yorumlanması gerekir. Jung’a göre sembollerin insan için çok derin anlamı, yaşamsal önemi olan içsel bir çekim gücü vardır ve insan düşüncesini anlamada en önemli anahtardır.
Kutsal Kan
Kan yaratılıştan bu yana önemli bir yere sahiptir. Kanın bir çok sembolik anlamı vardır. Bunlardan biri de ilk çağlardan beri kutsal kabul edilmesidir. İlkel çağda kurban törenlerinde adanan adak hayvanlarının kafatası ve kemikleri gök tanrıya; ruhlara, toprak ve yeraltı tanrılarına ise sadece sıcak kan sunulurdu.
İslam öncesi Arap topluluklarında ise Deus Otiosus inancı vardı. Fırtına tanrısı olarak bilinir. Gücünü ve yetkilerini putlara devrettiği düşünülmekteydi. İnsanlar sadece fırtına çıktığında kanlı adaklar adayarak bu tanrıya dua ederdi. Kimi zaman ise bu kan puta sürülürdü. Bu şekilde putun kandan hoşnut olduğuna inanılırdı.
Hinduzim’de ise havanın ve savaşın tanrısı olan ‘İndra’nın yaptığı her şeyde güç ve şatafat vardır. Her tarafa tohum ve kan saçar. Dövüşçü, eril ruhun ve temel kan güçlerinin simgesidir.
Meksikalılar, sürekli olarak güneşe mahkumları adayarak, kanın, güneşin tükenen enerjisini yenileyeceğine inanırlardı.
Finler, ilk doğan kuzuyu kurban ederek hasadı başlatır. Kurbanın kanı toprağa akıtılır. Bu şekilde kan bereketi simgeler.
Orta Asyalı Dierilerde kanın yağmuru ve bereketi temsil ettiğine yönelik bir inanış vardı. Kuraklık günlerinde, memleketin kötü durumunda yüksek sesle yakınarak, Muramura dedikleri atalarının ruhlarını yağmur yağdırmak için onlara güç vermeye çağırırlardı. Bulutların, kendilerinin ya da komşu kabile üyelerinin yaptığı törenlerle, Muramuraların etkisiyle yağan yağmuru içlerinde oluşturan bedenler olduğuna inanırlar. Bulutlardan yağmur yağdırmaları şu şekildedir: Üç buçuk metre uzunluğunda, iki buçuk-üç metre eninde bir çukur kazarlar, bu çukurun üzerine kütüklerden ve dallardan konik bir kulübe yaparlar. Mura-muralardan özel esin aldığı varsayılan iki büyücünün kollarına yaşlı ve sözü geçen bir adam keskin taşlarla kesikler açar ve kanatır; dirsekten aşağı kollarından akan kan, kulübenin içinde oturan kabilenin öteki üyeleri üzerine akıtılır. Aynı anda, kanayan iki adam çevreye avuç avuç kuş tüyü saçar, bunlardan bir kısmı arkadaşlarının kan lekeli bedenlerine yapışır, geri kalanı da havada uçuşur.
Java adasında, yağmurun yağması istendiği zaman, iki erkek çubuklarla, sırtlarından kan çıkıncaya kadar birbirini döver; akan kan yağmuru temsil eder ve böylece yağmurun yağması sağlanırdı.
Eskiden Habeşistan’ın bir bölgesinde yaşayan bazı halklar, yağmur yağdırmak için her Ocak ayında bir hafta süreyle, kanlı bir çatışmaya girerlerdi. Yıllar önce imparator Menelik bu töreyi yasaklar. Fakat ertesi yıl yeterli yağmur yağmayınca, halkın ayaklanmasına dayanamayan imparator bu duruma dayanamaz ve kanlı çatışmalara yeniden izin verir.
Paleolitik çağda toprağa gömme uygulamasının yaygınlaşması sırasında mezarların üstüne kırmızı boya dökülmesi, ritüel anlamda kanı ikame eder ve bu da hayatın simgesidir.
Yunan mitolojisinde bitkilerin kökenine baktığımızda tanrı kanından geldiğini görüyoruz. Adonis’in kanından beyaz gülün, Afrodit’in kanından kırmızı gülün ve Attis’in kanından da menekşelerin doğduğu bilinir.
Kelt mitolojisinde Lia Fail (kader taşı) İrlanda’da Tara tepesinde bulunur. Mitsel Falias şehrinden getirilen dört kutsal hediyeden biridir. İnanışa göre kral tahtını hak eden kişi taşa oturmaya başladığında şarkı söylemeye başlar, suçluyu bulmak için yapılan sınama töreninde, suçlu bu taşın üstüne oturduğunda, taş beyaza dönerse, suçlunun masum olduğu anlaşılır. Beyaz rengi burada masumiyeti ve adaletin sembolüdür. Kısır bir kadın ise bu taşa yaklaştığında, taştan kan sızar; hamileliğin en belirleyici unsurlarından biri regl gecikmesidir. Burada akan kanın doğumla da ilgili olduğunu görüyoruz. Eğer bu taşa kısır olmayan bir kadın değerse, bu kez sızan süt olur. Bebeklerin ilk gıdası olan süt de burada semboldür.
Eliade’ın anlattığına göre Avusturya’nın Wiradyuri ve Kamilaroi kabilelerinde büyücülerin baş aşağı diktikleri bir ağaç vardır ve köklerini insan kanına batırdıktan sonra yakarlar.
Türk kültüründe de kanın kutsallığına dair bulgular vardır. Günümüzde Anadolu’nun bazı yörelerinde ve bir çok Türk devletlerinde “Kurban kanı şifadır.” inancı nedeniyle çocukların alınlarına kan sürmektedirler. Türk kültüründe kanın bir diğer sembolik anlamı rahme bir şekilde girip kadını döllediği görülür. Albülbaki Gölpınarlı’nın “Manâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektaşi Velî”de Kadıncık Ana’nın Hünkâr’ın kanlı abdest suyunu içerek hamile kalması şöyle anlatılmaktadır:
“…Kadıncık, erenlerin himmetini ve duasını aldı, evine gitti, karar etti, erenlerin hizmetine meşgul oldu. Kadıncık’ın âdetiydi, Hünkâr, abdest alsa, yemekten sonra ellerini yıkasa o suyu, hemen içerdi. Bir gün Hünkâr, abdest alırken burnu kanadı. Kadıncık dedi, bu suyu, ayak değmiyecek bir yere dök. Kadıncık leğeni kaldırıp götürdü. Şimdiye kadar o tertemiz suyu içerdim, bunu ne diye dökeyim, hayırlısı bu, tiksinmeden bunu da içeyim dedi. Leğeni kaldırıp içti, tekrar Hünkârın önüne getirdi.Hünkâr, Kadıncık’ın yüzüne baktı, bu hal, malum olmuştu zaten kendisine, Kadıncık dedi bu suyu da içtin mi? Kadıncık, erenlere ne malum değil, erenlerden artanın bir yudumunu bile dökecek yer bulamadım; ancak karnımı buldum dedi. Hünkâr, Kadıncık dedi bizden umduğun nasibi aldın; senden iki oğlumuz gelecek adımızla, onlar yurdumuz oğlu olacak, halkın yetmiş yaşındakileri, onların yedi yaşında olanın elini öpsünler. Dünya bozulsa onlar sırtları üstüne yatsınlar, hiç zahmet görmesinler.’’
Kan içerek hamile kalma motifine “Köroğlu’nun Sonu” ile ilgili anlatımlarda Köroğlu’nu öldüren Pikir Kız’ın, onun kanını içerek hamile kaldığı rivayet edilir.
Bir çok kültürde kanın kutsandığı ve hayatın kaynağı olduğu görülür. Eliade’ın anlattığına göre, Babil mitolojisinde Martuk Tanrılara hizmet etmesi için, insanı yaratmaya karar verir. Kinku’nun atardamarını keser ve onun kanından insan soyunu yaratır. Bu inancın Tevrat’ta da ‘Canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size sunakta kendinizi sunakta bağışlamanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır.’ (Levililer 17:11) ayetidir. Bu ayet İncil’de de geçer. Kutsal kan efsanesi’nin başlangıcı da Tevrat’ta anlatılan bir hadise dayanmaktadır.
Hristiyanlıkta şarap ve ekmek Hz. İsa’nın kanı ve bedenidir. İncil’e göre son akşam yemeğinde Hz. İsa: “Onlar yemek yerlerken ekmek aldı, şükredip kopardı ve onlara vererek dedi: Alın bu benim bedenimdir. Bir kâse şarap aldı, şükrederek onlara verdi; hepsi ondan içti. Onlara bu benim kanımdır.”(Markos, 14:22–24) der.
Hristiyanlara göre Golgotha dünyanın merkezinde bulunmaktaydı. Golgotha’nın arami dilinde sözcük anlamı kafatasıdır. Kudüs’te bulunan kafatasına benzeyen bir tepedir. Ademin yaratıldığı ve gömüldüğü yerdir. İncile göre Hz. İsa bu tepede çarmıha gerildi ve Hz. İsa’nın kanının haçın altında gömülü olan Adem’in kafatasına damlayarak onu vaftiz eder; böylece insanlığın babası günahlarından arınmış olur. Hz. İsa’nın yeniden dünyaya ineceğine olan inanç ile kana burada diriliş ve arındırıcı özellikler yüklenir.
Antik Yunan kültüründe,Fenikelilerde, Doğu Afrika yerlilerinde ve eski Ruslarda ve bazı kızılderili kabilelerinde çocuk tanrının hakkı sayılıp boğazlanarak kanındaki enerji Tanrıya sunulurdu.
Kadim kültürlerdeki kana yüklenen sembolik anlamlar günümüzde de varlığını sürdürür. Sembol, siz farkında olmasanız da bilinç dışınıza işler. İnsanlık ilk sembol diliyle iletişim kurdu. Sembollerin birden fazla anlamı olabilir. Kan sembolünün arındırıcılığına olan inanç; Türk,Mısır, Yahudi, Orta doğu ve Hristiyanlık gibi bir çok kültürde vardır. Mısır kültüründe kan banyosunun genç kalmayı sağlayacağına yönelik inanç vardı.
Günümüzde Kan Sembolü
Günümüzde de kan sembolizmi etkisini sürdürmektedir; kan davası, kan bağı, kan çekmesi, kan kardeşliği, asaletin kan ile taşındığı inancının yanı sıra kan içilmektedir. Ersoy’a göre ateş ve kan insanda mevcut ‘saldırganlık içgüdüsü’nün kendisiyle tatmin bulduğu iki mühim unsurdur.
BBC Future’da David Robson’ın hazırladığı makaleye göre günümüzde düzenli olarak insan kanı içen kişilerin var olduğundan bahseder. Sırplı performans sanatçısı olan Marina Abromavic’in performanslarında kan sembolü çok sık kullanılır. Kan birçok gösterisinde içilmektedir. Performansları hakkında ‘Tehlikenin tanımını zorlayan ve kurcalayan sanat benim ilgimi çekiyor ve dahası, izleyenin gözlemi burada ve şimdi olmalı. Dikkatini tehlikede toplamak, şimdiki zamanın, şu anın merkezine kurulmaktır.’ der.
Jung’a göre, kolektif bilinçdışının ideolojik unsurları, kalıtım yoluyla nesilden nesile aktarılır. Bu yolla her insan, atalarından geçmiş çağların izlerini alır.Kan içmek günümüzde bir tabu haline gelsede ilkel çağlardan beri kan kutsandı ve tedavi amacıyla içildi.
Kaynaklar
ALTUNAY, Erhan, Paganizim 1-Kadim Bilgeliğe Giriş, Hermes Yayınları, İstanbul, 2015
ELİADE, Mircea, Dinler Tarihine Giriş, (çev. Lale Arslan), Alfa Yayıncılık, İstanbul, 2003
ERSOY, Necmettin, Semboller ve Yorumları, Zafer Matbaası, İstanbul, 2000
GÖLPINARLI, Aldülbaki ,Vilâyet-Nâme –Manâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Veli, İstanbul, İnkılâp Kitabevi, 1995
JUNG, Cari, İnsan ve Sembolleri, (çev.Ali Nahit Babaoğlu), Okyanus Yayınları, 2007
Frazer, Altın Dal, (çev. Mehmet Doğan), Yapı Kredi Yayınları, 2004
İnternet Kaynakları