John Everett Millais, Ophelia

Melankolik İnsan İmgelemeleri

Gamze Alyar
Çağdaş, Özgün, Yaratıcı ve Türkçe
7 min readMay 27, 2021

--

‘‘İzzetinefsin en tuhaf çiçeği olan melankoli, kendi usaresini ve bütün zayıflıklarının diriliğini türettiği zehirlerin ortasında serpilip gelişir. Kendini yozlaştıranla beslenerek, kulağa hoş gelen isminin ardında, Mağlubiyet’in Kibri’ni ve Kendine Acıma’yı gizler…’’ E.M. Cioran

Melankoli Kavramı

Güncel Türkçe sözlükte melankoli, ruh biliminde karasevda ve hüzün olarak geçer. Kelimenin etimolojisini incelediğimizde Fransızca aynı anlama gelen mélancholie sözcüğünden alıntı olduğu görülür. Fransızca sözcük Eski Yunanca “kara sevda” sözcüğünden alıntıdır. Eski Yunanca da anlamı “kara safra, eski tıpta çeşitli ruh durumlarına yol açtığı varsayılan dört maddeden biri” sözcüğünden alıntıdır.

Tarihi kaynaklarda melankoli üzerine ilk tıbbi incelemenin Hipokrat tarafından yapıldığı ve melankoli adının da Hipokrat tarafından yazılan ‘İnsanın Doğası’ adlı kitabında kullandığı görülür. Hipokrat, melankoliye neden olan şeyin kara safradaki bozulmalardan kaynaklandığını söyler.

Dünya için dört element (toprak, ateş, hava, su) önemli iken, insan bedeni için kan, balgam, sarı ve kara safra önemlidir. Evren söz konusu olduğunda bozulan uyum kaos ile sonuçlanır. İnsan bedeninde ise beden sıvılarında bir bozulma dengesizlik (hastalık) ile sonuçlanır.

Buonamico Buffalmacco, The Triumph of Death, detail, 1336–41; Campo Santo, Pisa (1)

Antik Çağda Melankoli Kavramı

Aristotales ‘Problêmata’ (Sorular) adlı eserinde ‘“Neden felsefede, siyasette, şiirde, sanatlarda bütün sıra dışı adamlar bariz karasafralı?“’ diye sorarken melankoliyi yaratıcılık edimi ile ilişkilendirmiştir. Kuşkusuz bu soru melankoliye farklı bir bakış açısı getirmiş.

Daha önceleri hep olumsuz edimler yüklenmiş bir kavramken Aristo melankoliklere üstün vasıflar eklemiştir. Arisito’nun melankoliye üstün vasıflar eklemesi onun Hippokrates’in melankoliyi bir hastalık olarak kabul etmesi yaklaşımına karşı çıktığı anlamına da gelmez. Aristo Hippokrates’in bu yaklaşımına prensip olarak bağlıdır. Nitekim mizaç üzerindeki belirleyici gücü sebebiyle kara safranın diğer beden sıvılarına oranla artışının sağlık açısından zararlı olabileceğini de kabul eder.

Roma döneminde Kapadokyalı Aretaeus migren baş ağrısı, diyabet,astım gibi birçok rahatsızlığı ilk kez tanımlayan hekimdir. Antik Yunan’da daima tartışılagelen ruh/beden düalizmini tıp alanına dahil ederek hastalıkları sınıflandırıp tanımlayarak kaleme almıştır. Melankoli kavramını ilk Hipokrat kullanmış olsa da melankoli ve mani kavramlarını ilk Aretaeus birbiriyle ilişkilendirmiştir.

Aretaus’un günümüze kadar ulaşan çalışması Kapadokyalı Aretaeus‘un Kaim Eserleri (The Extant Works of Aretaeus, the Cappadocian) adlı kitaptır. Ayrıca Fransız psikiyatr Benjamin Ball tarafından “Psikiyatrinin Hipokratı” olarak anılır.

“Bu dünya düşünenler için bir komedya, hissedenler için bir tragedyadır. bundandır ki Demokritos gülmüş, Herakleitos ağlamıştır.” Horace Walpole

HENDRICK TER BRUGGHEN, HERACLITUS AND DEMOCRITUS (1628)

Demokritos ve Herakleitos

Resim sanatına geçmeden önce Antik çağın iki önemli figürü olan Demokritos ve Herakleitosivayet’ten bahsetmek istiyorum.

Demokritos’un Yunanca anlamı ‘halkın seçtiği’dir. Atomik evren teorisi ile de bilinen bir filozoftur. Rivayete göre, Demokritos bilginin ve bilgeliğin peşinde dünyanın yarısını dolaşıp tekrar yaşadığı yer olan Abdera’ya dönmüş.

Bu seyahatinden sonra toplumdan uzaklaşarak inzivaya çekilmiş. İnsanları izleyip gülmeye başlayınca, insanlar onun delirdiğini düşünüp Hipokrat’a mektup yazmış.

Mektupta Demokritos’un delirdiğini ve tedavisi için Abdera’ya gelmesini istemişler. Hipokrat, Demokritos ile görüşünce onun hepsinden daha sağlıklı olduğunu söyleyip hasta değil de öfkesini gülümseyerek dindirdiğine kanaat getirmiş.

Soylu bir aileden gelen Herakleitos ise tam tersine ağlayan filozof olarak bilinir. Hayatı boyunca kalabalıklardan nefret eden, insanlardan kaçan, kötümserlik, umutsuzluk, ölüm temalarına övgüden vazgeçmeyen Herakleitos, hüzünlü filozof olarak da bilinir. Nihilistleri, Nietzsche’yi, Schopenhauer’i ve Freud’u karamsar fikirleriyle etkilediği bilinmektedir.

Demokritos’taki melankoli gülümseyerek kendini gösterir. Günümüzde de mutsuz olan insanların daha çok güldüğü tespit edilen bilgiler arasındadır. Demokritos’un melankoli hali ironik bir biçimde kendini gösterirken Herakleitos’ta bu durum açıkça görülür. Genel kanı Herakleitos insanın aptallığı için ağlar, Demokritos ise buna güler.

Farsça anatomik illüstrasyon (İran veya Pakistan, yaklaşık 1680–1750), iç organlarını ortaya çıkarmak için karnı ve göğsü açılmış bir adamı tasvir ediyor. Bu illüstrasyonun yapımında kullanılan sanatsal gelenekler, Batı Hindistan’ı bir üretim yeri olarak göstermektedir. Kısmen parçalara ayrılmış bedenleri canlıymış gibi resmetme ve daha fazla inceleme için kendi bedenlerinin parçalarını sunan 16. — 18. yüzyıl Avrupa konvansiyonu burada Hint Yarımadası’na aktarılmış olarak görülebilir. Açığa çıkan organların anatomisi, yerli Hint kavramlarını ve bazı ortaçağ Galenik anatomisini yansıtıyor. (Kaynak)

Ortaçağ’da Melankoli Kavramı

Ortaçağ Hristiyan teolojisinde melankoli yedi büyük günahtan biri sayılır. Bunun nedeni ise melankolik tiplerin topluma uyum sağlayamamalarıdır. Melankolinin nişanesi kuşkudur. Melankolik tiplerin her şeye kuşku ile yaklaşmaları topluma uyum sağlayamamalarına neden olur. Buna istinaden dinden uzaklaşıp tanrıya başkaldıran kişiler olarak değerlendirilir.

Ebu Ma’şer El-Belhi’in yazdığı astronomi kitabı Kitab al-Mawalid

Ortaçağ’da günah olduğuna inanılan melankoli, Satürn ile özdeşleştirilir. Satürn Roma mitolojisinde gezegen-tanrının sembolüyken, Yunan mitolojisinde çelişkili bir ruh halinin sembolüdür. Satürn bir yanda bereket ile özdeşleşirken diğer yandan sürgün edilmiş yalnız ve tutsak bir tanrıdır.

Marte, miniatura dal codice De Sphaera, Kaynak

Satürn gezegenin bu olumsuzluklar atfedilen doğası Arap astrolojisinde iyice belirginleşir. Antakyalı astrolog Vettius Vallens tüm gezegenlerin yeryüzündeki etkilerini anlattığı eseri Anthologies’in I. kitabında Satürn burcunda doğanları önemsiz, kötü niyetli, yalnız, güvenilmez, ümitsiz, riyakâr olarak tanımlar.

Melankoliyi Satürn ile özdeşleştiren görüş, 9. yüzyıldan itibaren geçerlilik kazanmıştır. Avrupa’da gezegenler üzerine yapılan tartışmalar için temel kaynak astrolog-gökbilimci olan Ebû Ma’şer’in astroloji kitaplarıdır. Ayrıca medcezir olayını ilk keşfeden kişi olarak bilinir. Ebû Ma’şer’in eseri defalarca Latince’ye çevrilmiştir. Batı’da eserlerine en çok atıf yapılan Müslüman astronom unvana sahiptir.

Araştırmacılara göre Abbassiler devrinde, Halife Me’mun imparatorluk ideolojisinin merkezinde astroloji bulunmaktadır. Ve bu dönemde astoloji ile ilgili birçok araştırmalar yapılmıştır.

Ebu Sehl ibn Nevbaht tarafından yazılan Kitâbü’n-Nahmutân’dır. Ebu Sehl kitabında her çağın ve dönemin insanlarının yeni deneyimler kazandığını yıldızların hükmü ve Zodyak’ın işaretlerine göre insanların yeni bilgilere sahip olduğunu yıldızların hükmününde Allah’ın buyruğuyla zamanı yönettiğini söyler.

Astrolojiye karşı birçok genel yanılgı mevcuttur. Bunlar arasında astrolojinin fal sanılması ya da astrolojinin sadece güneş burcundan ibaret olarak algılanmasını söyleyebiliriz. Halbuki astroloji arkaik zamandan beri üzerinde ciddi araştırmalar yapılan bir disiplindir.

Ebu Ma’şer, gezegenlerin insanın karakterini ve ahlakını etkilediğini öne sürmüştür. Satürn gezegeni ile ilgili de mühim çıkarımlarda bulunmuştur. Buna göre soğuk, kuru, acı, ağır rüzgârlı bir yapıda olan Satürn gezegeninin nesneleri ölçülendirme yetkisine sahiptir. Melankolik hal, kibir ve iktidar hırsı Satürn özellikleridir.

Ortaçağ boyunca Tanrı’ya karşı bir duruş sapkın bir tembellik olarak lanetlenen melankoli, Aydınlanma döneminde bireyin kimlik özelliklerinden biri haline dönüşür.

Edward Hopper, Sabah Güneşi

“Yeryüzünde verilecek bir savaş olduğu doğruysa, o bezginlik duygusu ve başın yanıp tutuşması, uzun süredir mücadele ettiğimizin bir göstergesi değil midir?” Van Gogh

Resim Sanatında Melankolik İnsan İmgelemeleri

Tarihsel süreç içerisinde melankoli, kötülük, delilik, hastalık ile özdeşleştirilmiştir. Aristo’dan itibaren yaratıcılık ile ilişkilendiren melankoli, resim sanatında genellikle Romantizm, Sembolizm ve Dışavurumculuk akım türlerinde eserler veren sanatçılar tarafından işlenir.

“Kendimizden kurtulamadığımız zaman, kendimizi yiyip bitirmenin tadını çıkarırız. Belirgin lânetleri telafi eden gölgeler prensi’ni istediğimiz kadar yardıma çağıralım: hastalık olmadan hastayızdır ve zaafımız olmadan cehennemliğizdir. Melankoli egoizmin düş halidir…” Cioran

Casagemas’ın Ölümü (The Death of Casagemas)

Pablo Picasso Mavi Dönem

Kübist resimleriyle bilinen Pablo Picasso’nun 1901–1904 dönemi mavi dönem olarak adlandırır. Picasso’nun 1901'de neden birdenbire resimlerindeki kilit renkleri değiştirdiği hakkında kimsenin net bir bilgisi yoktur.

Ancak en yaygın görüş genç ressam arkadaşı Carlos Casagemas’ın intiharı üzerine Picasso’nun yas tuttuğu ve bu nedenle resimlerinde karamsar mavi, siyah, yeşil gibi soğuk renkler tercih ettiğidir. Bu görüşü doğrular nitelikte olan şey de Caasagemas’ın ölümünden sonra Picasso 1901'de ‘Ruh Çağırma’ adlı bir cenaze sahnesi resmeder. Arkadaşının intiharı üzerine resmettiği bu eserden sonra Picasso iki yıldan uzun bir süre melankolik insan imgelemelerine yoğunlaşır.

Freud, “Yas ve Melankoli” adlı kitabında “sağlıklı/başarılı yas” ve “patolojik/başarısız yas” ayrımında bulunur. Yas ve melankoliyi birbirinden ayıran birtakım özellikleri sıralarken yas sürecinde dünyanın insana anlamsız ve boş gözüktüğünü melankolide ise insanın kendi içinin boş gözüktüğünü belirtir.

Edward Hopper, Soir Bleu (1914)

Edward Hopper

Edward Hopper’ın eserleri Amerikan günlük yaşamına ait görünümlerden oluşur. Modern yaşamın en büyük sorunsalı olan yalnızlaşma Hopper’ın eserlerinde ön plana çıkar.

Hopper, Soir Bleu eserinde dönemin yaygın melankolik figür tiplemesi piyero’yu resmetmiştir. Piyero, Fransız tiyatrosunda, İtalyan halk tiyatrosunun etkisi ile ortaya çıkmış; kambur, yalnızlık çeken kolayca kötülük yapıp başkalarını üzen trajikomik tiptir.

Albrecht Dürer, Melankoli I

Albrecht Dürer

Gravürlerinde yoğun metaforlar kullanan Dürer’in döneminde yazılan Cornelius Agrippa’nın De Occulta Philosophia ‘Gizli Felsefe’ adlı kitabından etkilendiği söylenir. Sanat tarihinde üzerinde belki de en çok düşünülen ve yorum yapılan eserlerinden biridir. Araştırmacılara göre Albrecht Dürer’in yaptığı, Melankoli I adlı gravürün tarihsel süreç içerisindeki melankoli kavramı ile ilgili yapılan hesaplaşmaların hepsini kapsar niteliktedir. Aggrippa ‘Gizli Felsefese’ adlı kitabında, Satürn gezegeni melankoliklerin mizacını doğrudan etkiler. Bunlar; I. muhayile II. akıl ve III. anlık ulvi kavrayışlardır.

Gravürde bir kadın deniz kenarında melankolik bir hal ile resmedilmiştir. Gravürde testere, cetvel, çivi, çekiç gibi dünyevi hayata ait aletler figürün etrafında düzensizlik içerisinde görülür. Rönesans ikonografisinde melankolik tipler esmer ve siyah saçlı olarak betimlenir. Buna istinaden gravürde kadın figürünün yüzü oldukça karartılmıştır.

Kadının arkasında duran asılı terazi, kum saati, bir çan, bir Jüpiter tablosu bulunmaktadır. Sanatçı daha önce bu çalışmayla ilgili yaptığı çalışmada nesnelerin sembolik anlamlarını tanımlamıştır. Dünyevi hayatla ilgili sembolik değerler taşıyan bu nesnelerin odağında resmedilen kadın ilgisizdir. Bu da kadının dünyevi konularla ilgilenmediğini gösterir. Duvardaki kum saati memento moriyi simgeler.

Duvarda ki terazi denge ve adaleti, diğer bir nesne olan Jüpiter dörtgeni ise olumluyu olumsuza, kötüyü iyiye çeviren büyülü Jüpiter dörtgeni Satürn’ün kişi üzerindeki olumsuz etkilerini matematiğin dengesiyle gidermeye çalışır.

Ortaçağ’da melankolik tipler kötülük ve sefillikle özdeşleştirilir. Bu gravürdeki melankolik tip soylu ve entelektüel olarak resmedilir. Kadının başında bir düğün çiçeğinden taç vardır. Bu tür bir taç bilgeliği temsil eden bir sembol olarak kullanılır. Yine bilgeliği simgeleyen pergel ve kitapta kadının yanında bulunur. Pergel Satürn’ün simgesidir bu durum Orta Çağ’da Satürn ile özdeşleşen melankoliyi işaret eder.

Sonuç olarak insanlığın başlangıcından beri toplumun baskın ideolojik modeline göre, “normallik” ve “a-normallik”, “sağlık” ve “hastalık” ayrımında kalan melankoli, insan olma durumunda kök salan bir kavramdır.

Kaynaklar

Borgna, E. (2013). Ruhun Yalnızlığı (M. M. Çilingiroğlu, Çev.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

Gombrich, Ernst Hans (1997). Sanatın Öyküsü, (Çev. Erol Erduran, Ömer Erduran), İstanbul: Remzi kitapevi.

Teber, Serol (2013). Melankoli Normal Bir Anomali, İstanbul: Say Yayınları.

Thompson, Jon (2014). Modern Resim Nasıl Okunur, (Çev. Firdevs Candil Çulcu), İstanbul: Hayalperest Yayınevi.

--

--

Gamze Alyar
Çağdaş, Özgün, Yaratıcı ve Türkçe

I'm an expert in digital marketing with a passion for behavioral psychology, art and design. I love learning about how people think and what makes them tick.