Yabancı Bir Ben

dimple
Çağdaş, Özgün, Yaratıcı ve Türkçe
2 min readJun 15, 2023

Ne yaptın bana? Bana ne yaptın? Görmüyor musun? Kendimi kaybettim ben senin yüzünden, diye bağırdı zavallı kadın aynada darmadağın olmuş haline bakarken. O da kendisinin zavallı olduğunu düşünüyordu ve bu, aynada kendisine bakamamasından, kendisiyle yüzleşememesinden bile belliydi. Utanıyordu kendinden, kusurlarından, yaptıklarından ve yapamadıklarından. Belki de en çok bu dünyaya geldiği için utanıyordu kendinden çünkü kimse ona ne yapmak istediğini sormamıştı, kendisi bile. Eğer en başta sormuş olsaydı, sorabilseydi… Bilmiyordu işte ve bu kısmı düşünmek bile istemiyordu çünkü korkuyordu vereceği cevaplardan, hissedeceği hislerden. Yüzündeki utangaçlık da bu yüzdendi. Yaşamak istemiyordu ki, öyle bir gayesi yoktu ve hiç de olmamıştı. Hayat onun için anlamsızdı. İnsanlar, hisler, idealler, hayaller; hepsi bir yalandı, bir yalana aitti, gerçek değillerdi ve o buna inanmayı tercih ediyordu çünkü belki de en kolay yol buydu onun için, ancak bu şekilde tüm bu olanlara katlanabiliyordu, katlanabildiğini sanıyordu çünkü ona böyle öğretilmişti. Hepsi büyük bir oyunun parçasıydı onun için: kötünün hep kazandığı, iyininse kaybetmekten başka bir şansının olmadığı. Şu anda olduğu kişi buna inanıyordu çünkü kendini kaybetmişti, kendine olan inancını. Kendini kaybetmişti çünkü bir başkaları, bir başkalarının hissettikleri, düşünceleri yüzünden asla kendisi olamamıştı çünkü asla kendisi olmasına izin vermemişti. Kendisine sahip bile çıkamıyordu, bir yabancıdan daha fazla yabancıydı kendisine. Neyi sever, onu ne mutlu eder onu bile bilmiyordu artık, unutmuştu. Sahi kendisi onun için gerçekten hiç tanımak istemediği ve en çok da tanımaktan korktuğu bir yabancıydı çünkü eğer kendine o şansı verirse göreceklerinden ve olacaklardan korkuyordu: kendini tanımaktan, bu histen ölesiye korkuyordu. İşte bu yüzden şu an bu haldeydi, yorulmuştu, yorulmuştu yaşamaktan.

Ne olmuştu birkaç saniye önce burada? Her yer her yerdeydi. Ortalığı yıkmıştı. Yine panik atak geçirdiğini fark etmesi birkaç saniye sürmüştü. Bu seferki daha uzun sürmüştü sadece öncekilere kıyasla ve daha çok harap olmuş, ağlamıştı. Yine etrafı toplaması gerekecekti ve bundan gerçekten çok sıkılmıştı. Belki de bu yüzden oturduğu koyu ahşap zeminin üzerinde birkaç dakika daha kalmaya devam etti. Soğuk ona iyi geliyordu ve bunu en iyi kendisinden ziyade bedeni biliyordu çünkü ne zaman kafası karışsa ya da kendini bir yerde sıkışmış hissetse, canı acısa istemsizce yere oturur birkaç saniye neler olduğunu düşünürdü sallanarak. Kendine bakardı en dış dünyadan, acınası kendine. Belki de en çok bu zarar veriyordu ona, kendisine bu dünyaya ait değilmiş gibi çok uzaktan bakmak, kendisine bile yabancı olmak, yabancı hissetmek.

--

--