Zaman Kamyonetleri

Her biri kendi tarih durağında inecek.

Milyarlarca insanın umutları yığılıyor zaman kamyonetlerine, çıkıyorlar yollara peşi sıra. Tarih duraklarında bırakacaklar yüklerini. Koşsunlar sahiplerinin evlerine. Yer var mıdır o kadar durakta? Yağmur yağar sonra ıslanırlar. Şemsiyeler yetmez maazallah. Yağmur iyidir ama iyi. Toprağa düşünce güzel kokutur. Umutlar çekince yağmur suyunu şişerler hem. Dolu dolu giderler sahiplerine.

Photo by Oshomah Abubakar on Unsplash

En güzel durağı söylüyorum. Sanatla aşkın ineceği duraktır. Nerede bu kamyonet, nerede kaldın? Ya birini getiriyorsun ya diğerini. Ayrı kamyonetlere mi yüklediler sizi? Durun bir dakika kim yüklüyor bunları. Tanrı mı? Söyleyin ona onun yüklediğinden hayır gelmez. Ben bu iki kamyonetin aynı durakta inme olasılığını bekleyeceğim. Zaten öyleydi ya. Tanrı da yoktu ki zaten. Tüm yaşamımız boyunca neyi bekliyoruz? Arzuladığımız kamyonetlerin aynı durakta inmesini mi? Gecikiyor ya bu yüzden. Tanrı eli değmemiş ki dua edince oluversin.

Photo by Roan Lavery on Unsplash

Kilitleyin kapıları, durağı gelince umutlar dalmasınlar içeri izinsiz. Süslenmemiş oluyoruz yeterince, çıkıyoruz karşılarına pijama terlik. Ne yapacağımızı bilemiyoruz sonra. Elimiz ayağımız birbirine dolanıyor. Öylesi de daha güzelmiş diyorlar. O zaman da ben unutmaya çalışıyorum umudumu çat kapı gelsin diye. Süslenmeyi unuttum hatta. İstemiyorum daha fazla numara yapmak.

İzinsiz girdiğinde içeri bakıyorum şöyle iyice yüzüne. Benimkisi miydi bu? Yanlış adres olmasın. Seninkiyim ben seninki diyor. Ama diyorum benimkisi daha bir farklıydı sanki. Böylesi daha güzelmiş diyor. Kim diyor? Tanrı. Yine çıktı karşıma. İstemem diyorum kalk git o zaman. O varsa araya nefret girmiştir şimdi, nefret istemem ben. O zaman tanrı değildi diyor, yalan söylemiş. Yalansa kesin tanrı göndermiştir seni. Sus da bir leğen getir diyor. Leğeni ne yapacaksın sen diyorum. Yağmur yemiş gelirken, sıkacakmış kendini o zaman tanıyacakmışım benim olup olmadığını.

Getirdim leğeni önüne, şaşırmış gözlerle baktı bana. Güzel olmuşsun, ama yine sensin, süslenmen kararımı değiştirmez ki diyor. Sıktı kendini güzelce daraldı biraz. Elleri yüzü hep şişmiş meğer. Tanıdın mı şimdi beni diyor. Sanat ve aşkım ben. Ayrı kamyonetle mi geldiniz diyorum. Evet yüzlerce kamyonetle geldik diyor. Hepimiz inince birbirimizi tanıdık ama. Düşünmeden geldik buraya. Hani tanrı göndermişti seni, tanrı göndermediyse niye yalan söyledin bana? Ben sahibime geldim, benim sahibim de yalanı söyler diyor. Doğru ya severim yalanı çok.

Kalıcı değilmiş ama, gidecekmiş sonra. Kalıcı kamyonetten inmemiş. İkna etseydiniz ya onu da. Neye ikna edecekmiş ben de kalıcı değilmişim zaten. Doğru ben de gideceğim sonra. İsim koyalım sana, Olric diyeyim mi sana? Turgut’dan çalma diyor. Aman çalmadım, Olric Turgut’un olsun.

Photo by Jesús Rocha on Unsplash

Sohbet ettik biraz güldük eğlendik. Kalktı ayağa, ne kadar yorulmuş, yıpranmış. Ben daha çok yıpranmışım. Pişman mıymışım? Tek bir anından bile pişman olmadım. Gidişine üzülmek yerine gelişini bir ömür mutlulukla hatırlayacağım. Durağa yetişmesi lazımmış, acele etti. Zaman kamyonetini kaçırırsa beni de meşgul edermiş. Bir sonraki umut içeri giremezmiş. O zaman üzülürmüş, daha çok sevecekmişim yeni geleni. Seni sevecekler mi peki diyorum. Onu da seveceklermiş. Unutulacak mı şimdi hepsi? Unutulacak. İnsansın sen unutmayıp ne yapacaksın.

--

--