Siyasetin Amacını Neden Unuttuk?

Dünyada onlarca yıldır süren siyasetsiz siyaset döneminin sonuna geliniyor. Siyasi arena ‘popülistler’ ve makul insanlar olarak ayrışmış durumda. Siyasetin amacının unutulması ile geldiğimiz bu süreçte neyi kaçırıyoruz?

Özgür Özer
Düzensiz
3 min readMar 16, 2020

--

Photo by Randy Colas on Unsplash

Katıldığım bir konferansta konu uluslararası ticaret, barış ve refahtı. Konuşmacının söylediği her şeye katılıyordum, serbest ticaret milletleri zenginleştiriyor, fakir toplumların zenginleri yakalaması için eşsiz bir fırsat sağlıyordu.

Daha sonra kendisiyle yürüttüğüm bir sohbette Trump’ın ticarete karşı olmasını eleştiriyordu; Trump konuşma notları arasında “Ticaret kötüdür” yazacak kadar gerçeklikten kopmuştu. Ufak bir şerh ekleyerek bu fikrine katıldığımı belirttim. Demokratik siyasetin amacını unutmamamız gerekiyordu.

Asgari Ücret Artışı Kime Yarar?

Kürşad Görgen, sitemizde yayınlanan yazısında asgari ücret artışının gıda fiyatları üzerine etkisini inceledi. Kesin bir şey söylenemese de asgari ücret artışının gıda fiyatlarında etkisi olduğunu göstermeye çalıştı. Sahadan gelen datalar olmasa dahi asgari ücret artışının belirli fiyat kalemlerinde yüksek, bazılarında az da olsa bir fiyat artışına sebep olacağı muhakkak. Tartışmak istediğim kısım buradan sonra başlıyor.

Bir zihin egzersizi yapalım. Asgari ücretli bir çalışan olduğunuzu düşünün, maaşınıza %10 zam gelecek ancak bu yüzden harcama yaptığınız bütün kalemlerde %8 fiyat artışı olacağını varsayın. Devletin alacağı bir karar sayesinde sizin ve sizin gibi asgari ücretlilerin net refahı artacak ancak toplumun başka kesimlerinin refahı azalacak. Daha da ileri gidelim: Genel bir toplumsal refah azalması pahasına sizin dahil olduğunuz grubun refahı artacak.

Bu durumda nasıl bir tavır alırsınız? Toplumun diğer kesimlerinin, hatta genelinin ortalama refahı azalmasın diye asgari ücret artışı talebinden vaz mı geçersiniz? Yoksa ait olduğunuz grubun çıkarlarını savunacak siyaseti mi desteklersiniz? Asgari ücret artışını savunanlar bu ikilemden bihaber mi sanıyorsunuz?

Siyasi Arena: Çıkar Gruplarının Meydanı

Modern devlet çok güçlü bir olgu. O kadar güçlü ki bir avuç bürokratın toplanıp aldığı kararlar bir gecede bazı sektörleri baştan yaratıyor, kimini batırıyor, kimini zengin ediyor. Siyaset de zaten bu güç merkezinin, Leviathan’ın, hangi kesimlerin çıkarlarını önceleyeceği, kimin çıkarına hizmet edeceğini belirlemek için yapılıyor. Bir çok ülkede bu süreç kanlı bir şekilde ilerliyor: Irak ve Suriye örnekleri hepimizin zihninde, Şii, Sünni gibi kimlik bazlı paylaşım kavgası iç savaş olarak her gün haberlerde. Demokrasilerde ise bu kavga medeni bir zeminde ilerliyor. Herkesin hakikati, hayatında karşılaştığı zorluklar, devletten beklentileri (ya da beklentisizlikleri) çok farklı.

Türkiye’den bir örnek verelim. Taksiciler için ülkenin inovasyon kültürünü geliştirmek, turistlerin ve yerel halkın daha kaliteli ve güvenli bir ulaşım hizmetine erişmesi gibi önceliklerin bir anlamı yok. Taksi plakalarının değerlerine odaklanıyorlar, lobicilik yapıyorlar, gerekirse siyasetçi satın alıyorlar ve günün sonunda kazanıyorlar. Türkiye’nin geleceği pahasına bunu yapıyorlar.

Photo by Feliphe Schiarolli on Unsplash

Kamu Politikalarını Anlamak

Sitemizde daha önce ele aldığımız bazı konuların bu yazı bağlamında hatırlamamız gerekiyor.

Milli eğitim politikalarından başlayalım. Türkiye’de milli eğitimin kalitesizleştirilmesi, sürekli yapılan kökten reformlar ile yapısız bir hale getirilmesi ve özellikle imam hatipleştirilmesi gündemimizde ciddi bir yer kaplıyor. Eğitim uzmanları televizyonlara çıkıyor, akademisyenler makale, gazeteciler köşe yazısı yazıyor. Çağın gerekliliklerinin farklı bir eğitim sistemi gerektirdiği vaaz ediliyor.

Milli Eğitim Bakanı bunu bilmiyor mu? Bürokratlar bunu bilmiyor mu? Hatta devam edelim, iktidar mensupları çağın gerektirdiği eğitim politikasından bihaber mi?

Türkiye’de üniversitelerin durumu da sürekli gündemde kendisine yer bulur. Ülkenin en köklü üniversiteleri ders yapacak sıra dahi bulunamadığı haberleriyle sosyal medyada kendisine yer edilir.

Üniversiteler için neyin nasıl yapılması gerektiğini bilenler de bu konuda fikirlerini dile getirir, ancak yine unuturlar, politika üreticiler de en az kendileri kadar bilgilidir ancak farklı yöntemlere meylederler. Neden?

Toparlarsak: Çıkar Gruplarını Görmek

Türkiye’de siyasetin amacının herkesi kucaklamak olduğu varsayılır. Hatta daha da ileri gidilir, bilimi rehber alan siyasetin tek bir doğruyu üreteceği ancak mevcut siyasilerin bilimsellikten tamamen uzak olduğu sanılır. Tek bir doğru vardır ve bütün insanlara fayda sağlayacaktır. Elbette bu mümkün değildir: Farklı grupların çeşitli çıkarları vardır ve bunlar çatışma halindedir. Siyaset de bu grupların demokratik mekanizmalarda temsili için yapılır. Demokrasi, yani herkesin oy vermesi, hangi hassasiyetlerin öncelik kazanacağını belirler. Aksi zaten siyasetsizlik olur, bizde olduğu gibi.

Düzensiz Dergi olarak yeni içeriklerden haberdar olabileceğiniz bir e-posta bültenimiz var: Üye Olmak İçin Tıklayınız

--

--