İmkansızı Konuşmak: Trump’ın İkinci Dönemi Üzerine

ABD’de 2016 yılında gerçekleşen başkanlık seçimleri dünyada şok etkisi yarattı. Seçimden iki ay önce yazdığım bir yazıda bu sonucu sürpriz olarak görmeyeceğimi belirtmiştim, zira Türkiye’de olduğu gibi Amerika’da da göbeğini kaşıyan adamların gündemi kimsenin umurunda değildi.

Özgür Özer
Düzensiz
6 min readDec 25, 2017

--

Siyaset tarihinin en absürt olaylarından birisine şahit olabiliriz.

Donald Trump’ın ABD’de başkan seçilmesi büyük bir şok dalgası yarattı. Nasıl olabilirdi? Bu kaba saba adama, hatta tacizci olduğu iddası ortaya çıktığı halde insanlar nasıl oy verebilirdi? Entelektüellerin hiçbiri bunu anlayamamıştı, kıyamet havası esiyordu. Amerika’nın göbeğini kaşıyan adamları ve onların gerçeklikleri üzerine seçimden önce yazdığım yazıda Trump’ın kazanmasının sürpriz olmayacağını zira tabanına yönelik söylemlerine ciddi bir eleştiri getirilemediğini dile getirmiştim.

Trump ne vadetti?

Seçimden önceki yazıda belirttiğimiz ve Trump’ın kampanya sitesinde de görülebilecek çeşitli vaatleri vardı. Basit ve tane tane anlatılmıştı: Yasadışı göç engellenecek ve bu şekilde ülkeye gelenler ivedilikle geri gönderilecekti. Meksika sınırına duvar çekilecek ve bunun parası Meksika’ya ödettirilecekti. Paris İklim Antlaşması ve Trans-Pacific Partnership anlaşmaları yırtılıp atılacaktı. Müslümanların “yetkililer ne olduğunu anlayana kadar” ABD’ye girişine yasak getirilecekti. Obamacare adı verilen sağlık sistemi kaldırılacaktı. Ve en önemlisi çalışan, iş yeri sahibi olan kişiler ve kurumsal şirketler için vergi reformu getirilecekti. Bu vaatler Trump’a ciddi bir zafer kazandırdı, swing state denilen ve iki parti arasında gidip gelen eyaletlerin hepsinde sandıktan galibiyetle çıktı.

Rakibi Hillary Clinton’un sönük geçen kampanyasının temeli İleri! ve Nefrete Hayır söylemleri ve Amerika’nın ilk kadın başkanının seçilecek olmasının ne kadar önemli olduğuydu. Tabana inecek basit söylemler yerine belirli bir çerçeve vadetmiş ve buna göre kapsayıcı politikalar ile toplumun her kesimini kucaklayacağını beyan etmişti.

Trump ne yaptı?

BBC Trump’ın seçim öncesi vaatlerinin ve ne kadarını yerine getirdiğine dair bir araştırma yayınlamış ve net bir şekilde durumu ortaya koymuş. Buradan yola çıkarak adım adım gidecek olursak:

  • Vergi İndirimi: Yeni çıkan yasa ile çalışanlar, iş yeri sahibi olan kişiler ve kurumsal şirketlere büyük vergi indirimleri getirildi. Elbette bu vergi reformu ile birlikte sosyal politikalara ayrılacak bütçenin günden güne kısılacağı ortaya çıkmıştı, ancak Cumhuriyetçi parti seçmeni ideolojik olarak zaten bu yardımlara karşıydı. Ek olarak, ABD’de topluma dönüşü görülebilir olmayan akademik alanlar olarak adlandırılan sosyal bilimlere ayrılan fonların günden güne azaltıldığını belirtmemiz gerek.
  • Paris İklim Anlaşması: Anlaşmadan çekiliyoruz dedi, noktayı koydu.
  • Anayasa Mahkemesi Başkanı Seçimi: Anayasanın vatandaşların silahlanmasını garanti altına alacak bir yargıç seçeceğini ilan etti ve Neil Gorsuch’u atayarak bunu gerçekleştirdi. Uluslararası camiada önemi kavranamamış olsa da parti tabanında coşkuyla karşılandı.
  • IŞİD’le Savaş: ABD cephaneliğinde bulunan ve nükleer olmayan en güçlü bombayı Afganistan’daki IŞİD merkezine attı. Ne kadar katkısı olduğu tartışılsa da tabanında Irak ve Suriye’de IŞİD’in kaybetmesinde önemli bir katkısı olduğunu düşünülüyor.
  • Ticaret Anlaşmaları: Trans-Pacific Partnership’i yırtıp attı, NAFTA’dan çıkamasa da güncelleme yapmaya çalışıyor.
  • Müslüman Ülkelerden Gelenlere Giriş Yasağı: Müslüman yasağı olarak da adlandırılan bu sözünde durmaya çalıştı ancak ABD hukuk devleti buna karşı yasal garantileri savunmaya çalışıyor. Tabanında müesses nizamın Trump’a karşı olduğu algısını güçlendirebilecek bu durumun lehine dahi olduğunu söyleyebiliriz.
  • Küba’ya ile İlişkilerin Düzelmesi: Obama yönetiminin attığı adımları geri almaya çalışıyor.
  • Obamacare: İptal etmeye çalıştı ancak Cumhuriyetçi Parti desteklemediği için başarısız oldu. Son vergi reformu ile en azından sağlık sigortası olmayanların ceza ödeme gerekliliğini ortadan kaldırdı.
  • ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Yerüşalim’e Taşıma Vaadi: Aslında bu karar onlarca yıl önce parlamentoda alınmıştı ancak her gelen başkan sonuçlarını göze alamadığı için altı ayda bir erteliyordu. Trump ertelemedi, bu sözünde durdu ve durmaya devam ediyor.
  • Afganistandaki Askerlerin Ülkesine Dönmesi: Bir kısmı geri çağırıldı. Devam edip etmeyeceği belirsiz.
  • NATO’dan Ayrılma: Vazgeçtiğini beyan etti.
  • Çin’in Döviz Kuru Manipülatörü Olması: Vazgeçtiğini beyan etti.
  • İşkenceyi Savunması: İşkencenin kabul edilebilir olmadığını beyan etti. Vazgeçti.
  • Hillary Clinton’un Yargılanması: Vazgeçti.
  • ABD’de Altyapının Geliştirilmesi: Altyapı gelişimi sonu olmayan bir süreç olduğu için bu konuda yorum yapılabileceğini düşünmüyorum. En son İlber Ortaylı katıldığı bir televizyon programında New York’un çevresinde bile altyapının ne kadar yetersiz ve harap halde olduğundan, ABD bu mu diye soru işaretleri oluştuğundan bahsetmişti.
Duvar prototiplerinden üç tanesi.

O Duvarı Yap!

Duvar ve göçmen konusuna ayrıca değinmek gerektiğini düşünüyorum; hem takip ettiğim bir konu hem de Trump’ın Make America Great Again ile birlikte seçimde kullandığı diğer ana slogan olan Build That Wall! (O duvarı yap!) bu konunun özellikle seçmen açısından ne kadar önemli olduğunu gösterdi.

Öncelikle duvardan başlayalım. Trump duvarın bedelini Meksika’ya ödeteceğini söylediğinde Meksika hükümeti “biz para filan vermeyiz” diye açıklama yapmıştı. Karşıtları da bu söylemini çok anlamsız bulduklarını, Meksika’nın bu konuda gönüllü olmayacağını dile getirmiş ve Trump ile bu konuda adeta dalga geçmişlerdi. Ancak Cumhuriyetçi Parti çevrelerini takip edenler için durum daha farklıydı: 7 ila 10 milyar dolar arasında mal olacağı tahmin edilen duvar için ABD Meksika’ya gümrük vergisi uygulayabilirdi: Meksika’nın 2016 yılında ABD’ye yaptığı 294,2 milyar dolarlık ihracatı göz önünde bulundurursak, %1'lik bir gümrük vergisi dahi duvarın 3–4 yıl içinde finanse edileceği anlamına geliyordu. Meksika ödemese dahi maliyeti ABD gibi bir ülke için çok düşük olan duvar maliyetinin karşı tarafa ödetilmesi fikri seçmene anlatılmıştı.

Yukarıda görselini paylaştığımız duvar prototiplerinin hazırlandığı ve Başkan Trump’ın sahayı ziyaret edebileceği haberi gündemde kendisine pek yer bulamasa da dönemin ruhuna son derece uygundu.

ABD’de bazı eyaletlerde polisin uyguladığına inanılan bazı politikalardan daha önce Family Guy isimli dizide bahsedilmişti.

Tabana Mesaj Gönderme Aracı Olarak Sistematik Irkçılık

Trump’ın Duvar metaforu ile altını çizdiği sorunun diğer boyutuna gelelim. Baştan belirtelim; son günlerde ortaya çıkan, yaygın olduğu imajı oluşturulan uygulamalar sistematik ırkçılıktır ve tasvip edebileceğimiz bir olay değildir.

Şöyle özetleyebiliriz: Trafik polisleri, nasılsa olduysa, daha fazla Latin görünümlü ve siyahi insanı çevirmeye başlıyorlar. Araçları çevirmeden önce yukarıdaki görseldeki gibi adeta ten rengine göre seçim yapıyorlar. Böylece yasal olarak ABD’de bulunmayan göçmenlerin tespit edilmesi daha da kolaylaşıyor. Göçmenler arasındaki dayanışma ağlarında dikkat edilmesi gerektiği, zorunda kalmadıkça araba kullanılmaması vurgulanıyor.

2017 yılında sınır dışı uygulama sayısında Obama dönemi ortalaması yakalanamadı. Ancak bazı ortamlarda “toplamda daha az sınır dışı olsa da bunların arasındaki Latin kökenlilerin sayısının arttığı” yönündeki fısıltılarının duyulması tabanda olumlu karşılanıyor .

Amerikan Seçmeni Bizimle Aynı Zeminde mi?

Trump’ın bir çok kararı bizi yakından etkiliyor: Vize süreçlerini kapatıp açmayı sıradan hale getirmesi sonrasında Türkiye bu konuda yaptırıma maruz kalabiliyor. İç siyasette sıkıştığı bir dönemde Kudüs kararı ile en azından içeride rahatlamış görünüyor. Yazılması yıllar süren küresel anlaşmaları yırtıp atıyor. NATO gibi dünya tarihinin en önemli ittifaklarından birisinden çıkmayı oyunmuş gibi teklif edebiliyor.

Aslında bizim alışkın olduğumuz bir durum, ekonomiyi, ülkenin geleceğini çöpe atmak pahasına kitleleri, yani demokrasinin karar vericilerinin duygularına hitap etmek adına adım atan siyasetçiler. Küresel karar vericilerin de bu tipte kişilere dönüşmesi gelecekle ilgili ufak umut kırıntılarımızın da sönmesi anlamına geliyor, belki de korkuyoruz. Ancak Trump’ın seçmeni için bunların hiç bir önemi yok: Zira küresel satranç oyunu onları en fazla ekonomik olarak etkileyebilir. Onların sorunları başka.

Sonuç Yerine: Bu Yazı Neyi Amaçlıyor?

Trump fenomeni ilk ortaya çıktığında herkes için bir espri kaynağıydı. Ancak bir avuç insan ve gündelik hayatta da görüşen bu sitenin yazarları için çok ilginç bir dönemin kapısını açıyordu. Türkiye’de yıllar önce olanlar artık küresel bir olgu haline geliyordu: Entelektüellerin unuttuğu kitleler halkın adamı etrafında buluşmaya başlamıştı. Türkiye’de Erdoğan’ın şahsında savaş açılan müesses nizamın Amerikalı düşmanı da tarih sahnesinde yerini alıyordu.

Demokrasiden nerdeyse ümidi kesmiş, düşüşünü izlemeye başlamıştık. Politik doğruculuğun, refahın nasıl dağıtıldığının ve hatta kimlere hizmet ettiğinin bu olgudaki rolünden bahsettik: Başkent Washington’da Hillary Clinton %92,8 oy alırken Trump %4,1 de kalmıştı. Müesses nizamın ele geçirdiği Washington’a halkın adamı Trump geliyordu. Brexit, Trump vs. derken Avusturya, Hollanda gibi ülkelerde de görülmeye başlanan ve küresel bir dalga halinde yayılmaya devam eden, elitler tarafından teknolojik gelişmeler ışığında prekaryalaşmak zorunda olduğu düşünülen orta sınıfın var olma savaşı devam ediyor. Ana-akım siyaset bu sorunu yönetebilecek mi? Hep beraber göreceğiz. Ancak alternatif sunanların ne kadar küçük boyutlu olursa olsun büyük destek gördüğünün altını çizmemiz gerekiyor.

Twitter’da düzenlediğim bir ankette beklediğimden çok daha fazla evet çıkması imkansızın gerçekleşebileceğini düşünen bir çok insan olduğunu gösteriyor. Zaman ne gösterir bilinmez ancak tetikte olmakta fayda var.

--

--