Ekonomi Tarihi Çalışmak Üzerine Düşünceler

Ekonomi Tarihi, ekonomi, işletme, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler gibi siyasal bilgiler çatısı altında eğitim alan öğrencilerin seçmeli olarak alabileceği bir derstir. Ancak ekonomi tarihi sadece bundan mı ibarettir? Ekonomi tarihi öğrenmenin sebebi ne olabilir/olmalıdır? Ekonominin tarihini bilmek bize ne kazandırır? İşte bu yazıda bu sorulara ışık tutmaya çalışacağız.

Öncelikle tarihini okuyacağımız nesnenin tanımını yapmamız gerekir. Ekonomi, para ile ilgilenen bir bilim dalı olarak algılandığında ekonomi tarihinden anlayacağımız şey kağıdın icadı ile 800lü yıllarda Çin’de gündeme gelen kağıt paraların tarihi veya iyi ihtimalle değerli madenlerden yapılan ve milattan önce beş veya altıncı yüzyıla uzanan Lidyalılar tarafından icat edilen madeni paranın tarihi olacaktır. Eğer bu tanım üzerinden bir araştırmaya girersek, kripto-paralar, materyal varlığı olmayan online ödeme sistemleri ekonomi tarihinin dışında kalacaktır. Ancak ekonomiyi “karar verme bilimi” olarak tanımlarsak; ekonomi tarihi başlığı altında okuyacağımız şey belki ilk insandan itibaren gelişen, değişen, madeni ve kağıt para gibi yeni materyallerle zenginleşen bir düşünce biçimi, bir üretim stratejisi evrimi olacaktır. Bu neredeyse “insanlık tarihi” demektir çünkü her insan temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına düşünsel bir faaliyet gerçekleştirmek zorunda kalmıştır. Nitekim neo-klasik veya post-modern ekonomi öğrencileri olarak bizim de “ekonomi tarihi”nden bunu anlıyor olmamız gerekir çünkü çağın kişisel gelişim trendi multidisipliner okumalara son derece müsaittir. Sonuç olarak ikinci tanım üzerinden ekonomi tarihi okuyan kimsenin; temel ekonomi bilgisi dışında, psikoloji, sosyoloji, tarih, din, siyaset, sanat bilgisi ve birkaç farklı dile hakim olması gerekir. Üniversitelerde herhangi bir konu hakkında derinleşmenin (specialization) övüldüğünü biliyorum ancak multidisipliner bir ekonomi öğrencisi olarak bu derinleşmenin pratik meslek gruplarında yani bir bilgiyi uygulayan (tıp, mühendislik gibi) kimseler için gerekli olduğunu ancak teorik yani salt bilgiyi alıp, karşılaştırıp analiz eden ve bunun üzerine bir yorum hatta bir öngörü inşa etmesi beklenen alanlarda ise “büyük resmi” görmeye yarayacak kadar multidisipliner olunması gerektiğine inanıyorum. Bununla beraber her bilim dalı bir diğerinin içerisinde eriyip gitmeyecek kadar “özgün metodolojisi” çerçevesinde çalışılmalıdır. Yani bir ekonomistin psikolojik veriyi kullanarak ortaya koyduğu ürün (behavioural economics) ile bir psikoloğun ekonomik veriyi kullanarak ortaya koyduğu ürün bambaşkadır (economic psychology) ve bu ikisini birbirinden ayıran şey pergelin sabit ayağını ifade eden metodoloji (usul) bilgisidir. Aynı şekilde ekonomi tarihi dediğimizde metodunu tarih biliminden ve araştırma nesnesini (ve verisini) de ekonomiden alan bir çalışma alanından bahsediyor olduğumuzu bilmek çok önemlidir.

Bu geniş izahtan sonra ekonomi tarihi okumaktaki amaçtan bahsedebiliriz. Her birey dünyaya geldiğinde belirli şeylerin tüketicisidir sonra iş gücü içerisine girecektir, kendisini geliştirip bir girişim yaptığı zaman ise üretici konumuna geçmektedir. Yani aslında farkında olsak da olmasak da hepimiz ekonomik çarkların bir dişlisiyiz ve bir yerden ekonomik devinime katkı sağlıyoruz. Etrafımızda süregelen bu ekonomik dengeleri, karar alma mekanizmalarını, herhangi bir konudaki beklenti ve öngörülerin hayatımızı nasıl etkilediğini anlamak adına ekonomiyi tarihçesi ile beraber çalışmalıyız.

Bir örnek verecek olursak; skolastik dönem ekonomistler (aslında daha çok filozoflar) faizin etik olmadığına dikkat çekerken sonraki dönemde faiz yeni iş ve fabrikaları kurabilmek için göz yumulabilir bir realite olarak görülmüş ancak toplumların orta sınıflarının daha yüksek refaha ulaşmak için faizi gerekli görmeye başlaması ile faiz karşı konulmaz bir gerçek haline ve ekonomik formüllerin neredeyse tamamının içerisinde yerini almıştır. Günümüze gelindiğinde faiz, merkez bankalarının piyasa operasyon enstrümanı, yatırımcıların beklenti odağı ve tüketiciler içinse tatile gidebilmek için bile başvurulacak bir yöntem haline gelmiştir. Bu tarz bir ekonomi tarihi okuması beli bizi bugünkü sistem karşısında “ekonomik okur-yazar” kılacaktır.

Tüm bunların dışında benim asıl dikkat çekmek istediğim ve aslında kendimin de ekonomi tarihi çalışmasındaki en önemli sebep küresel çapta artık hegemonya haline gelmiş ekonomik süper-güçlerin arka planını anlayabilmektir. Evet, her ekonomist biraz da komplo teorisyenidir ve eğer arkasında yeterli miktarda siyasi güç varsa fütürist bile olabilir. Neyi kastettiğimi biraz açayım; eğer şuan siyasi açıdan birçok Orta-Doğu ülkesini tesiri altına alan İsrail’in bir devlet olarak kuruluşunun dayandığı siyonizm tarihini; Yahudi siyonizminden önce var olan, Avrupa’nın kemiğine işlemiş Hristiyan siyonizmini ve onun da gerisindeki coğrafi keşifler sürecini bir bütün olarak okuyabilseydik; bugün Hitlerin Almanya’daki katliamı ile Silikon Wadi (İsraili girişimcilik devi yapan Hayfa merkezli yapılanma) ekonomik operasyonları arasındaki bağlantıyı, ucuz iş gücü arayışından fazlası olan Çinli / Asyalı işçi transferi ile enerji savaşlarını kısacası etrafımızda dönen birçok şeyi daha net bir şekilde anlayabilirdik. Derinleştikçe dünya tarihi içerisindeki onca katliamın, savaşın, çekişmenin, ayırıcı fikir akımlarının ya arkasında ekonomik sebepler yattığını ya da ekonomi sayesinde meydana geldiğini anlayabiliriz. Bunun dışında bugün ekonomik refaha ulaşma hırsının bilinçsiz operatörler elinde olması sayısız gıda terörü, ekonomik duruma bağlı psikolojik bunalımlar, kimyasal silah, maliyet düşürme çabasıyla ortaya çıkan acımasız sonuçlar, mülteci krizleri gibi bitmek tükenmek bilmeyen problemi doğurması, tarafımızı belirlemek, bunlardan herhangi birinin maşası olmamak adına ekonomi tarihi bilemenin kritik önemine bir kez daha işaret eder.

Toparlamak gerekirse ilkeli ve metodolojik bir ekonomi tarihi okuması şahısları ekonomik operatörlerin piyonu olmaktan kurtaracak ve kişiye şuur kazandırarak vatanına, insanlığa doğru bir perspektifle hizmet etmenin yöntemlerini sunacak bir hazinedir.

Belki biraz sloganik olacak ama ekonominin tarihi bilmeyen, kendisini geniş tarih ve diğer alanlardaki okumalarla zenginleştirmemiş her ekonomik teori, fikir, perspektif tarih olmaya mahkumdur.

--

--