Tefsir Şerh ve Tahlil

Ekmel Kılıç
edebî
Published in
4 min readAug 10, 2020

Edebiyat iki kısımdır. Birinci kısım sanattır, ikinci kısım bilimdir. Sanat ve bilim birbirini tamamlar. Bilim kavramı, en azından sosyal bilimler için, 19. yüzyılda ortaya çıkıp gelişmiştir. Edebiyat da sosyal bilimler içerisindeki yerini bu dönemde elde etmiştir. Lakin daha evvel, bilim kavramı yokken, ilim kavramı vardı. Dolayısıyla edebiyatın şimdiki sanat-bilim ilişkisi, 19. yüzyıllara gelene değin edebiyat-ilim ilişkisi içerisinde gerçekleşmiştir.

Sanat kısmı aşikar; edebi eserlerin ortaya konması, edebiyatın sanat yönünü ifade eder. İlim-bilim kısmı ise ortaya konan eserlerin şekil, yapı ve içerik bakımında belirli metotlar kullanılarak incelenmesidir. Edebiyat biliminin-ilminin, dil ve edebiyatı incelemek için pek çok farklı yol ve yöntemi vardır. Yol ve yöntemler ise ulaşılmak istenen amaca göre belirlenir. Mesela, ortaya konulan eserin yüzeysel, ilk bakışta görünen anlamını değil de derininde yatan anlamını bulmak, farklı bakış açıları ve yorumlarını ortaya çıkarmak, tarihsel, kültürel, politik vb. ilişki alanlarını saptamak gibi amaçlarla edebi eserleri inceleyen bir çalışmada, tahlil yöntemi kullanılır.

Tahlil yöntemi, ortaya konulan edebiyat eserini yapı, biçim ve içerik gibi farklı boyutlarda incelemektir. Tahlil yaparken, özellikle içerik anlamında derin bir bilgi birikimine sahip olmak gerekir. Öncelikle yazar hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Yazarın yararlandığı kaynakların iyi bilinmesi gerekir. Zira bazı yazarlar gelenekten beslenirken bazıları Batıdan beslenir. Bir defa bunu bilmek gerekir. İkincisi yazarın beslendiği kaynakları iyi bilmek gerekir ki eserin derin anlamı ortaya çıkarılabilsin.

Mehmet Kaplan Hocanın Şiir Tahlilleri kitabı meşhurdur. İki cilt halinde yayınlanmış olan eser, birçok şairin şiirlerinin tahliline yer verir. Bu arada tahlil yapmak, kesin bir sonuç çıkarmak demek değildir. Tahlil yapan kişiye göre bu böyledir, demektir. Şiir tahlili konusunda ufak bir örnek vermek, konunun açıklık kazanması anlamında iyi olacaktır.

Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı’mızı yazdıktan bir süre sonra, bazı aklı evveller, koskoca milletin marşı nasıl “Korkma” diye başlar, bizim milletimiz asla korkmaz, korkusuzdur bizim milletimiz, sen ne hakla milletimize korkak dersin, anlamlarına gelecek hadsiz bir tartışma çıkarırlar. Halbuki bunu diyenlerin hiçbiri ne Mehmet Akif Ersoy’u çok iyi tanıyorlar, ne de bizim dini ve kültürel geçmişimize vakıflar. Nitekim İstiklâl Marşı’nın tahliline bakıldığı zaman, Ersoy’un neden “Korkma!” diye şiire başladığını anlarız. Mehmet Akif Ersoy, eserlerini yazarken, dini kaynaklardan çokça beslenmiştir. Dini kaynakların başında ise Kur’an, sünnet, hadisler ve peygamber efendimizin hayatı yer almaktadır. Peygamber efendimiz, Hazreti Ebubekir ile Medine’ye hicret ettiği sırada düşmanlarından gizlenmek için Sevr Mağarasına sığınmıştır. Bu sırada düşmanlar mağaranın ağzına kadar gelmişlerdir. Hz. Ebubekir, düşmanlara yakalandıklarını sanarak çok korkmuştur. Peygamber efendimiz bunun üzerine Hz. Ebubekir’e “Korkma! Allah bizimledir” demiştir. Nitekim Allah, mağaranın ağzını örümcek ağları ile örmüş ve peygamber efendimizi ve Hz. Ebubekir’i düşmanlardan korumuştur. İşte Mehmet Akif Ersoy da, Anadolu’yu Sevr Mağarasına, ülkeyi işgale yeltenenleri de peygamber efendimize zarar veren düşmanlara benzetmiştir. Peygamber efendimiz nasıl ki Hz. Ebubekir’e “Korkma! Allah bizimle beraberdir” demiş ise, koca Akif de İstiklal Marşı’mıza “Korkma!” diye başlamış ve aslında “Korkma! Allah bizimledir” sözüne göndermede bulunarak, kahraman halkımıza ve verdiği kutsal mücadeleye dikkat çekmiştir.

Tahlil kavramı başlı başına, edebiyat bilim dalı haline gelir gelmez ortaya çıkmış bir kavram değildir. Tahlil kavramı şerh kavramına dayanmaktadır. Şerh ise, edebiyatın bilim dalı haline gelmeden önceki dönemine, yani ilim olduğu zamana ait bir mefhumdur. Mevlana’nın Mesnevi adlı eserine yüzlerce şerh yazılmıştır. Şerh de yine yazılan eseri daha iyi anlatmak, alt anlamlarına varılabilmek için kullanılan bir yöntemdir. Fakat şerh yapmak da büyük bir bilgi birikimi ve zekâ isteyen bir iştir. Nitekim yüzlerce şerh yazılmıştır fakat aralarında sadece birkaçı değerli bulunmuştur. Ama her biri de ayrı ayrı kendi içerisinde değerli görülmüştür.

Şerh ise, tefsirden mülhemdir. Tefsir, Kur’an ayetlerinin daha iyi anlaşılabilmesi için büyük İslam alimlerinin ayet ayet yaptıkları açıklamalardır. Mesela Fatiha suresinin tefsiri vardır. Fakat ayet ayet açıklanır. Bir ayetin onlarca tefsiri olabilir. Tefsir, Kur’an’ın daha iyi anlaşılması için yapılır. Fakat bunu yapmak için de başta Arapça bilmek, fıkıh bilmek, peygamber efendimizin hayatını, hadislerini bilmek ve birçok İslami kaynağı okumuş olmak gerekir. Kaldı ki bunu yapmak şu an için çok zordur.

Tarihsel gelişim içerisinde tefsirden mülhem gelişen ve ortaya çıkan şerh ve tahlil. Bugün için, edebiyat eserlerini en iyi bir şekilde anlamak için tahlil yöntemi kullanılmaktadır. Sadece şiir değil, fakat roman ve hikâyede de tahlil yöntemi sık sık kullanılmaktadır. Kaldı ki bu sadece bilim adamlarının uğraş alanı olarak kalmak zorunda da değil. Her bir edebiyat meraklısı, internetten kolayca şiir, roman ve hikâye tahlillerine ulaşıp birkaç okuduktan sonra kendisi de tahlil yapmaya başlayabilir. Tabii bu gelişen bir süreçtir. Tahlil yaptıkça tahlil yapma yeteneği gelişir. Bunun için, başta da dediğim gibi, yazarı ve onun beslendiği kaynakları iyi bilmek gerekir. Bunu dışında yeni başlayacaklar için, önce bir kitap okuyun ya da şiir okuyun, sonra kendi kendinize, metnin derininde hangi anlamlar yatıyor diye düşünün. Ardından o şiirin tahlilini bulun ve tahlil ile kendi çıkarımlarınızı kıyaslayın. Bunu bir süre yaptıktan sonra, tahlil yeteneğinizin çokça geliştiğini göreceksiniz. Kaldı ki sizin tahliliniz ile başkasınınki örtüşmüyor olabilir. Örtüşmek zorunda da değil. Yeter ki metinde anlam verdiğiniz şeyleri ilişkilendirebilesiniz. İstiklal Marşı örneğinde olduğu gibi, verilen ilişkilendirme hem Ersoy’un edebi kişiliği ile hem de yararlandığı kaynaklar ile örtüşmekte. Ayrıca metnin devamında sıklıkla vurgulanan dini kavramlar da tahlil sonucunu te’kid etmektedir.

Başta söylediğim gibi. Edebiyat iki kısımdır. Sanat ve bilim. Bunlar birbirini tamamlar. Bilim, sanatın daha iyi anlaşılmasını sağlar. Zira bilim herkes içindir. Sadece bir avuç akademisyen için değildir. O nedenle, edebiyatın sanat kısmına ulaşan bizler, bilim kısmına da ulaşıp edebiyatımızı tamamlayabiliriz.

--

--