Türkiye’de Lisans Eğitimi

Berkay Işık
Elit Köşe
Published in
4 min readFeb 7, 2016

Halihazırda özel bir üniversitenin İnşaat Mühendisliği bölümünden mezun olmak üzere olan bir bireyim. Bu yazım için çok düşündüm ve hiçbir şekilde özel okul örneği vermemeye karar verdim. Bitirmek üzere olduğum okulun İnşaat Mühendisliği bölümü Türkiye’de yaz okulu denen merete bulaşmadan 4 senede bitirilmesi en zor olan bölümü olabilir, bu konuda çok iddialıyım. Peki neden böyle bir yazı? Başlayalım.

23 yaşındaki ömrü akademisyenlik yapmakla geçmemiş tecrübesiz birisi için “Türkiye’de Eğitim Nasıl Olmalı?” başlıklı bir yazı yazarsam eğer, ya haddimi aşmış olurum ya da kendime çok güveniyor olurum. O konuyu daha bilge insanlara bırakmak daha iyi elbette. Ama geride bıraktığım 4 senede, “Türkiye’de Eğitim Nasıl Olmamalı?” konusunda pek tabii yazı yazabilirim. Yaşadığım için bizzat tecrübelendim. Burada bahsi geçen “eğitim” kelimesi sadece öğrenciye verilen eğitim değil; okul imkanları, sosyal aktiviteler, yarışma teşvikleri, labarotuvar deneyimleri gibi bir çok unsuru kapsıyor benim gözümde. Çünkü sadece verilen eğitimin kalitesi hiçbir bireyi o konuda tecrübeli ve bilgin kılmaz. Kişi, kendini mutlu hissettiği yerde daha başarılı olur ki bu yadsınamaz bir gerçektir.

Devlet üniversiteleri zaten her zaman ilk tercihtir. Fakat özel üniversite çıkışlı olacağım için bunu kategorize etmek bana daha kolay. Bu dalda ayırt edebildiğim 4 kategori var. İlki kaliteli görünen (bana göre) üniversiteler, ikincisi popüler üniversiteler, üçüncüsü kötü ama nispeten 10 yılı devirmiş mazili üniversiteler, sonuncu kategorim ise yeni %75'çiler. Bana göre kaliteli görünen üniversiteler gerçekten yıllar arttıkça dikkat çekiyor, öyle ki artık devlet üniversitesi yerine daha iyi bir eğitim almak uğruna tam burslu özel üniversiteler tercih edilebilir oldu. Özel üniversitelerin maddi gücü ile kuvvetli akademik kadro yaratabilme imkanı bugün asla görmezden gelemeyeceğimiz bir durumdur. Popüler üniversiteler ise nispeten “İstanbul dışı okuyacağıma burada burslu okurum” görüşünün gerçekleştiği yerler ki bu kategoriye maalesef ben de girdim 4 sene evvel. Üçüncü sıraya koyduğum 10 yılını devirmiş ya da devirmeye yaklaşan kötü sayabileceğim üniversiteler çoğu kişinin fikrine göre tam bir ticarethaneye dönüşmüş durumda, parayı veren düdüğü çalar zihniyetinin yerleştiği kurumlar. Son kategoride fikir belirtmek bile abes, çünkü eğitim alamayacağınız eğitim kurumları (!) gün geçtikçe artıyor.

Şimdi hali hazırda son dönemimi okuduğum vakıf üniversitesinden baz alarak eğitim nasıl olmamalı bir düşünelim. İnşaat Mühendisliği gibi içinde bulunduğumuz yılların en popüler ve kuvvetli mesleklerinden birinin eğitimini bitirmek üzereyim. Maddeleyecek olursam;

  • 4 sene boyunca en fazla gördüğüm kişiler, yarısından fazlasının eti kalınlaşmış akademik kadro. Evet, yanlış duymadınız. Profesör ünvanı almış kişilerin bile gözü paraya o kadar bürünmüş ki, bazen yaz okuluna kalmanız için gereğinden fazla efor sarfeden hocalarımız oluyor. Bahsettiğim gibi, lakabına Prof gibi saygın bir ünvan eklemiş kişiler bile bunu yapabiliyor. Ve bunu yaparken en ufak bir acıma, en ufak bir merhamet bulundurmak yok elbette. Bu arada bu hocaların arasında hiçbir organizasyon da bulunmamakta. Nasıl yani? Öyle yani. Hocaların yaptığı en güzel şey birbirleri ile fısır fısır alay etmek olabilir mi? Belki olabilir.
  • Ömrü belki de sahada geçecek öğrencilerin eğitiminde labarotuvar ortamında sadece 3 labarotuvar ders saati geçirmesi nasıl bir eğitim sisteminde olduğumuzu açık ve net gösterir değil mi? 3 labarotuvar ders 135 dakikaya tekabül eder. Kısa bir hesapla bir öğrenci lisans eğitimi boyunca 1700 saat ders alıyor. Yani labarotuvarda bulunduğumuz süre fazladan fazladan koysak lisans eğitiminin yüzde biri bile etmiyor.
  • 30 bin lira yıllık ücret ile kaçıncı olduğunun pek de bir önemi kalmadan 4 sene sabrederek İnşaat Mühendisi olabiliyorsun. Ki bu da beraber okuduğum bir çoğu babasının inşaatlarını idare edecek vizyonsuz bireyler için bulunmaz bir fırsattır. Bizim için ise zulüm.
  • Üniversite sosyal imkanı; olmayan bir sosyal imkan ile görülen eğitim öğrenci için katlanılmaz bir çiledir. AVM yapısından kırma yürüyen merdivenli bir üniversite binasında eğitim görmüş biri olarak olmayan yeşil alanlarımız, kısıtlı sosyal imkanımız, okul içi garabetimiz ve okuldan büyük otoparkımız ile üniversite öğrenci için en güzel yıllarını geçireceği bir eğitim kurumu değil sadece cüzdan-araba anahtarı-telefon kombinasyonunu masaya vurmak için oldukça ideal bir mekandır.
  • Sınav fiyaskoları. Kar amacını iliklerine kadar taşıyan bir işletme, eğitim verme konusunda ne kadar başarılı olabilir? Şöyle açıklayayım. Bilgisayar destekli dersimizin final sınavı aynı saatte bilgisayar labarotuvarı bulunamadığından ötürü sıradan kolçaklı sınıfa veriliyor. Veyahut, aynı sınıfa aynı anda iki final sınavı birden verilebiliyor. Bu durumda kalsanız ne hissederdiniz?

Uzayan giden bir sürü madde vardır belki. Fakat burada değindiğim 5 temel madde akademik kadronun tüccarlaşması, lab derslerinin yetersizliği (aslında yokluğu!), öğrenci kalitesi, sosyal imkansızlık ve kurum organizasyonunun yerlerde oluşu. Bence oldukça temel maddeler.

Şunu açık ve net gördüm ki eğitim ne tek başına bir kurumun ne de akademik kadronun üstleneceği bir şey. Eğitimin olması için bütün etmenlerin organize içerisinde çalışması gerekiyor. İçinde bulunduğum bölümde ise kendini geliştirmek için 24 saat çalışan başarılı hocaların yanı sıra, sene başı hazırladığı slaytı sandalyesinden bile kalkmadan bizlere okuyan hocaların bir arada çalışamıyor oluşu. Peki böyle bir şey olmak zorunda mı? İşte burada da vizyon sahibi olması gereken kurum yönetimi değil mi? Sağlam bir akademik kadro kurmak sadece Profesör ünvanını taşıyan kişileri akademik kadroya katmak olmasa gerek.

Türkiye’nin lisans eğitimine varana kadar giderek at yarışı misali olan lisans öncesi eğitiminden sonra, bu derece seviyesizlik barındıran lisans eğitimi ne kadar güvenilir? Ya da ne kadar istenilir? Yorum sizin.

Not: Bu yazıdaki okullar sadece İstanbul içi özel okulları içermektedir. Ama genel olarak bakarsanız hikaye aslında aynıdır. :)

--

--

Berkay Işık
Elit Köşe

İnşaat Mühendisi, amatör bir voleybolcu. Müzik dinlemeyi ve konserlere gitmeyi çok sever.